Çeşitli ve çok ibretli kurbanlar vardır. Mehmet Nuri Akşehirî Hazretlerinin, Arapça Bahrul- Udhiyye isimli kıymetli eserinde altı nevi kurban zikredilmiştir. Ayrıca Kurbanın bilinmeyen mühim faideleri de yazının devamındadır.

BİRİNCİSİ : Kabul ve Saâdet kurbanı. Hâbil’in kurbanı gibi.

İKİNCİSİ : Red ve Şekaavet Kurbanı. Kaabil’in Kurbanı gibi.

“(Âdem aleyhisselam’ın oğulları Hâbil ile Kaabil) Hani onlar her ikisi, birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti” âyet-i kerimesinin hükmünce: (Maide 27)
Hâbil’in kurbanının Allah indinde kabul edildiği, bir alâmetle anlaşıldığından buna, seâdet kurbanı denilmiş, kardeşi Kaabil’in kurbanı kabul edilmeyip red edildiğinden ona da Şekâvet
kurbanı denilmiştir.


ÜÇÜNCÜSÜ : Kadr ve Menzile Kurbanıdır. Abdulmuttalib’in, “On oğlum olursa, bunlardan birini Allah için kurban edeyim” diye nezredip sonra kur’â kendisine çıkan oğlu Abdullah’a karşılık, yine kur’a neticesinde yüz deveyi kurban etmesi gibi.


DÖRDÜNCÜSÜ : Rahmet Kurbanıdır. Hazret-i İsmâil’e fedâ edilen ve İbrahim aleyhisselam’ın, kendi evladını kurban etmesini önleyen bu kurban, bütün müslümanlar için
bir rahmet olmuştur. Eğer bu koç ihsan edilmeyip, Hz. İsmâil kurban edilmiş olsa idi bütün müslümanlara evlat kurban etmek vâcip olacaktı. Burada ilâhî bir rahmet tecellî etmiştir.
(Bahrul udhiyye 47)

BEŞİNCİSİ : Kıyâmetteki Kahr-u Kudret Kurbanıdır. ÖLÜM, KOÇ ŞEKLİNDE KURBAN EDİLECEK
Bu mahkeme’i kübradan sonra, cennet ehli cennette ve cehennem ehli de cehennem’de yerlerini aldıktan sonra müthiş bir hadise yaşanacaktır. “ÖLÜM” denilen şey, cennet ve cehennemin ortasına, beyaz bir koç suretinde getirilecek, orada kesilip kurban edilecek. Ve nidâ edilecek :
-Ey cennet ehli! Burada ebedîsiniz, artık ölüm yoktur,
-Ey Cehennem ehli! burada ebedîsiniz, aslâ ölüm yoktur. Denilecek ve o kıyamet gününe
iman etmemiş olanlar için çok büyük bir hasret ve pişmanlık yaşanacaktır.
İşte şu âyet-i kerime, o sıkıntılı gün hakkında insanları ikaz buyurmaktadır :

  • وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ


(Resûlüm!) Kâfirleri pişmanlık, hasret ve üzüntü günü hakkında ikaz et. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış giderlerken ve henüz iman etmemiş haldelerken (bir bakarsın
hüküm verilmiş) iş bitmiş olacaktır. (Meryem su.sh-307).


Nitekim Hadisi’i şerifte de şöyle buyurulmuştur :

(No=2051)- Abdullah İn-i Ömer radiyallahu anh'den rivâyete göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ehl-i Cennet Cennet'e, Ehl-i Cehennem Cehennem'e (ayrılıp) yerlerini alınca, ölüm (mefhûmuna, gürbüz bir koç sûretinde vücud verilerek) getirilir.
Tâ Cennetle Cehennem arasında yatırılarak kesilir.
Sonra bir münâdî:
-Ey Cennet ehli! Artık ölüm yoktur..
-Ey Cehennem halkı! Artık ölüm yoktur.. Diye ilân eder.
Ehl-i Cennetin ferâhına bir ferah daha ziyâde olunur..
Ehl-i Cehennem'in de, hüzün ve kederine bir hüzün daha yüklenir. (Buhari-tecridi sarih 12-230)


Demek ki, her varlık ölümü tattıktan sonra mahşerde bir gün, Allahın yüce kudreti ile bütün canlılar, yeniden diriltilecek ve herkes yerini aldıktan sonra, ÖLÜM mefhumunu ortadan kaldırıp, sonsuz hayâtı başlatan ve kahredici bir pişmanlığı beraberinde getiren bir ilâhi kudret kurbanı vardır ki bu, Allah’ın yüce kudretiyle ÖLÜM‘ün bir koç şeklinde kesilip öldürülmesi ve kahren yok edilmesidir. (Bahrul-Udhiyye sh-48)
Böylece dünya hayatında, ölüm denilen şeyin, alıp götürdüğü insanları, “yok oldu, ebedi uykuya yattı” zannedenler bir gün ölüm’ün kendisi ebediyyen yok olduğunu ve fakat, gözden uzaklaştırdığı insanların, mahşere çıkıp, artık ölümsüzleştiğini göreceklerdir. Nitekim kur’ân-ı kerim’de şöyle buyurulmuştur :

  • ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى


“Sonra o, (inkâr eden kişi)cehennemde ne ölür, ne de dirilip hayat bulur. Yanar, yanar,
yanar”

  • قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى
      • وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى


İnkâr’dan temizlenen ve Rabbinin ismini zikreden, namazlarını ve bayram namazını da kılıp O’na kulluk eden ise kurtulur. Ebedî cennete kavuşur. (A’la suresi sh-598).


ALTINCISI : Kerâmet Kurbanıdır. O da, mevzuumuz olan :
“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” Ayet-i kerimesinde emredilen ve âhir zaman ümmetinin (ve hepimizin) kesmiş olduğu kurbandır ki, Kevser kelimesi ile işâret edilen kerâmet ve nimetleri kazanmaya vesile olan kurbandır. Bu ümmet için bir hayvanı kurban etmek; bizzat kendini kurban etmek mânasında olup, Allah tarafından, böylesine büyük bir (fedâkârlık ve kerâmet) olarak kabul edileceğinden buna kerâmet kurbanı denilmiştir. (Bahrul-Udhiyye sh-48)


KURBANLAR CEMÂLL-İ İLÂHİYİ GÖRÜR
101- Bir Hadîs-i şerifte (meâlen) şöyle buyurulmuştur :
“Kurbanlarınıza iyi muâmele ediniz, onları incitmeyiniz çünkü onlar, sırat üzerinde
bineğiniz olacaktır”
102- Üç şey var ki, daha dünyada iken cemâl-i İlâhî ile müşerref olurlar :
1- Ruhunu Allah yolunda teslim eden şehid’ler.
2- İftar saatinde oruçlu mü’minin yediği ilk lokma.
3- Mü’minlerin, Allah için kestiği kurbanlar.
103- Kurbanlar, Allahu zül-celâl’in emrine boyun eğerek kesildiklerinden hükmen şehid’dirler.
Tam kurban edilirken cemâl-i ilâhi ile şereflenirler. Mevlâ, ilham eder ve Allah için kurban
edileceğini bilir. Onun için kurbanı hırpalamamalı, ona çok iyi davranmalıdır. (Ebul Faruk Hz/Ziya Sunguroğlu)

 

H. YILMAZ / incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com