Şer’ı şerifin mükemmelliğine inanan insanlar zaman zaman ayeti-kerimelerden veya hadisi şeriflerden istidlal ederler.bu hususdaki incelikleri de eğer bilmiyorlarsa birazda kulaktan dolma bilgilerle işte hz. Allah böyle buyuruyor,peygamber efendimizde zaten şöyle buyurmuş gibi hükümler verirler.
İnanan insanlar elbette kur’anı kerimin tamamına inanırlar.bunda şübhe yoktur.fakat söylenen husus hukuku ve fıkhı alakadar ediyorsa bu noktada mezheb imamlarının bu mes’eleyi nasıl anladığına bakmak gerekir.
Mesela.Kur’anı kerimde Allahın varlığından, bir olduğundan meleklerden kitaplardan bahsedilmiştir.bu hususu herkes böyle anlar ve inanır.fakat aynı kur’anı kerimde (sizin için kısasda hayat vardır) mealinde bir ayeti kerimede durum nedir?. Biraz da kulaktan dolma bilgilerle işte falanca adam öldürmüş,islam ahkamı hakim olsaydı katili hemen asmak gerekirdi ve her şey süt liman olurdu gibi hükümler serdedilirken bu ayeti kerime de delil olarak gösterilir.tabii bu katil kendisinin bir yakını olsa o zaman kurtarma çarelerinide düşünür. Evet islamda kısas vardır.ve kısasda hayat vardır. fakat islamın hedefi adam öldürmek değil belki ağır cezalarla kan davalarının önüne geçmektir Peki kısas kimin hakkıdır? Yani bir adam öldürülünce devlet hemen öldüreni idam mı etmeli? Bugün bu gibi davalarda ekseriyyetle devlet müdahil olduğu için islami hükmün de böyle olacağı zehabına kapılıyoruz.halbuki islam hukukunda kısas varislerin hakkıdır.eğer ölenin varislerinin tamamı isterlerse kısas tatbik edilir.eğer tamamı veya bir kısmı diyet talep ederler veya katil’i afv ederlerse kısas tatbik edilemez.öyle bir hadise olduki yakınlarını (murislerini)öldüreni afvetmek mümkün değil.çok feci şekilde öldürmüş, işkence yaparak öldürmüş ve varisler afvetmedikleri gibi diyeti de gözleri görmüyor.işte bu noktada varisler kısas taleb ederlerse mahkeme bütün delilleri toplar.hiç şüphe kalmayacak şekilde bunlar ikmal edildikten sonra hüküm icra edilir.fakat bütün bu safhalar aleni ve her şeyiyle suç sabit olduktan sonra olur.
Ayrıca kölelik döneminde acaba bir hür, köle yi öldürse bunun hükmü nedir? hürrün hür ile kölenin köle ile kısası ayeti-kerimede sarahaten beyan edilmiş amma hür ve köle arasında bir sarahat yok.bu durumda ne yapılır? Burada mezhep imamları farklı görüş beyan etmişlerdir.
Tabii bazı hadiselerde iftira bazı yerde suçun sübutunda şüpheler bulunması halinde idam gibi geriye dönüşü olmayan bir muamelenin tatbikatı son derece dikkat isteyen bir husustur. Nitekim bu gün her türlü teknik imkana rağmen buna benzer yanlışlıkların olduğu vaki ve sabittir.
İşte bütün bunlar dikkate alındıktan sonra eğer böyle bir hüküm tatbik edilecekse onun tatbikatınında ayrıca hükümleri vardır.
O halde kur’anı kerimdeki bu ayeti görüp her adam öldüren mutlaka öldürülmelidir gibi bir hüküm vermek son derece mahzurludur.
Keza zina yapana tatbik edilecek ceza.evvela bu ağır suçun sübütü için en az 4 şahit veya itiraf gerekiyor.bir tarafın itiraf etmeside kafi değil karşı tarafın bunu kabul etmesi gerekiyor.iftira ihtimalini düşünmek lazım.şahitlerde aranacak vasıflar ayrı bir mevzu.şahitler bu fiili işlediklerini iddia ettikleri kişileri bizzat bu işi yaptıklarını görmelidirler. Bir yatakda yattıklarını görseler bununla suç sabit olmaz.Tabii bu gün teknik imkanlarla bu fiilin isbatı noktasında neler söylenebilir? Bu husus Düşünülmelidir.
Bütün bunlardan sonra bu fiili işleyenler evlimi? Bekarmı? Biri evli diğeri bekarsa ne yapılır? Bunlarda ayrı mevzu.
Bu tahkikat tamam olup suç sabit ise islami hüküm evli ve bekarlara yerinde izah edildiği gibi tatbik edilir. Fakat recmedilmesi gerekene ilk taşı şahitler atmaya başlar.eğer biri imtina ederse recm tatbik edilmez.
Bunlar bir kaç misal. İslami hükümlerin tatbikatı böyle inceliklerle doludur. Hırsızlık hadiseside böyledir. Evvela sirgat ile gasbı ayırdetmek lazım vs.....
Bütün bunlar bize gösteriyorki bir ayet-i kerimenin sadece lafzi manasını okuyup allame kesilmemek gerekiyor.
Hadisi şeriflerde de durum aynıdır. Eğer ahkama taalluk eden bir hadisi şerif ise acaba mezhep imamları bundan ne anlamışlardır? Bunu nesh eden bir ayet veya başka bir hadisi şerif varmıdır?
Şöyle düşünelim.içkiyi yasak eden ayet-i kerimelerin üç kademede geldiği malumdur. Şimdi bu tarafı bilmeyen birisi ilk gelen ayet-i kerimeyi görüp bu ayet-i kerimedir, cenabı hak böyle buyuruyor diye içkinin faide ve menfaatli tarafının da olabileceğini söyleyebilirmi?
Keza kabirlerin ziyaretini tavsiye eden hadisi şerifde rasülüllah efendimiz ben sizi daha önce men etmiştim diye başlıyor ve kabirleri ziyaretdeki faideyi beyan buyuruyor.demekki daha önce nehyine dair hadisi şerif sadır olmuş. Bu durumda evvelki hadisi şerifle amel caiz olurmu? Elbette olmaz. O halde bu gibi yerlerde mezheplerin görüşlerine ve bu gibi delillerden ne anladıklarına bakmak gerek.
Ayrıca tabi olduğumuz mezheb imamının ictihadını bahsederken bunun islami hükmü budur başka türlü düşünmek islama aykırıdır gibi ifadelerde yanlıştır.bizim mezhep imamımız bu mes’eleyi böyle anlamıştır demek iyi olur.mesela tahiyyatda kelime-i şehadetin okunması esnasında şehadet parmağının yukarı kaldırılması icab ettiğine dair ictihadda vardır kaldırılmaması gerektiğini söyleyen müctehitlerde vardır.imamı rabbani hz. Namaz, vakar ve sükünet mahallidir diye parmağın kaldırılmaması gerektiğini söyleyen müctehitlerin ictihadını tercih etmiştir denilir de burada parmak kalkar veya kalkmaz denilmez.(Mektubat-ı şerife 1. cilt 312.mektup 558.sayfada bu hususda geniş malumat vardır)
Demekki ilim erbabı kullanacağı kelimelere son derece dikkat etmeli.
N.Y. / incemeseleler.com
Ayet ve hadislerdeki hükümleri ifade etmek sakıncalı mı?
- Ayrıntılar
- Kategori: İtikadi Meseleler
- Gösterim: 5289