Müslüman bir kadının yabancı bir erkekle beraber bulunması, oturup kalkması haramdır. Ancak, şahidlik gibi zaruri haller ortaya çıkınca, zaruret miktarınca, kadının erkeğe görünmesine dinimiz müsaade vermiştir. Zaruretten fazla açılmanın haram olduğu da asla unutulmamalıdır.
Mü'min kadınların nikah düşecek erkeklerle, otel, apartman, dershane, park, bahçe ve ziyafet meclisi gibi yerlerde karışık bir halde oturup kalkmaları haramdır. Çünkü bunda zaruret yoktur. Ahzap Suresinin 59. ayet-i kerimesi ile kadınları "Elbiselerini üstlerine giymeleri" emredilmektedir. Kısa etek, kolsuz ve vücuda tıpatıp uydurulmuş bir elbise ile sokağa çıkmak, bahsi geçen ayet-i kerimenin ruhuna ve müslüma yaşayışına tamamen aykırıdır.
Önce şu hususu hatırlatmak isteriz; Kadının giydiği elbise, şemsiye kılıfı geçirildiği gibi vücuda yapışık ve dar olmayacaktır. Şehveti tahrik etmemesi için, altını göstermeyecek kalınlıkta ve vücut hatlarını, belli etmeyecek bollukta olmalıdır.
Hareketlerimizde adetlere değil, ayetlere bakmak zorundayız. Bir mesele hakkında dini bir emir bulunursa o hususta örf ve adete itibar olunmaz. Verilecek bir hüküm dini esaslara göre verilmelidir.
Utanma hissi, imanın; tesettür de utanmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Peygamber (s.a.v.) efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
"Avret mahallimi içimdeki elbiseden saklamaya güç yetirebilseydim elbette onu gizlerdim"
(Tecrid-i Sarih c. 2, 242. Haşiye 2)
Resulüllah efendimizin çıplaklıktan ne kadar nefret ettiğini avret mahallini örtmeye gösterdiği dikkatten anlamak zor değildir.
Hz. Ali diyor ki: "İnsan avret mahallini açtığı zaman, yanındaki melekler utancından yüzlerini çevirirler."
Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) diyor ki: "Karanlık bir odada yıkanırım da Allah'tan olan utancımdan belimi doğrultamam"
Hz. Ebu Bekir, def'i hacet için helaya gittiğinde, utancından elbisesiyle başını örter, yüzünü kapar ve kış günlerinde bile terler içinde kalırdı.
Hz. Aişe validemiz, Resülüllah ile kendi arasındaki durumu "Ne o benden bir şey gördü ne de ben ondan gördüm" cümlesiyle dile getirmiştir.
Çünkü açılması dinen yasak sayılan uzuvların örtülmesi, sadece namaz kılma veya bir şahsın huzuruna çıkma zamanına mahsus değildir. Namaz dışında da kimsenin olmadığı yerlerde de örtünmek farzdır. Meleklerden ve yüce Rabbimiz'den utanmak gerekir. İnsanlardan utanıp Allah'tan utanmamak, utanmazlığın bir başka şeklidir.
Örtünme konusunda her müslümana yapılan emirlerden biri:
"Oyluğunu açma ve hiçbir canlının veya ölünün oyluğuna bakma"
(İbni Mace c. I, s. 469).
Oyluk, açılması yasak olan uzuvlardan ancak bir tanesidir.
Tenasül uzvuna yakın olması sebebiyle, hem örtülmesine azami dikkat gösterilmeli hem de ne canlının ne de vefat etmiş bir kimsenin oyluğuna bakmamalıdır.
Buyuruluyor ki:
"Bir kadın, kocasının evinden başka bir yerde elbisesini soyunup çıkarırsa, kendisi ile Rabbi arasındaki (haya) perdesini yırtmış olur"
(Tuhfetü'l-Ahvezı c. 8, s. 87).
Kadının elbisesi, onun manevi hayatının devamına hizmet eder. Allah'tan korkan bir kadın, evinden başka bir yerde soyunup çıplak bir halde ortaya çıkamaz. Utanmayı unutan kadın, hayatını kaybetmiş gibidir. Allah, böyle hareket eden bir kadına ceza olarak, onun utanma hissini kaldırır. Bundan sonra o kadının "Utanma" diye bir meselesi kalmaz. Artık o, açılırken değil kapanırken utanır. Bu da artık insanlıktan da çıktığının bir delilidir. Çünkü utanmak, ancak. insanlara mahsus bir husustur.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !