İmam Ebu Yusuf hazretleri daha önceleri fakir ve bir rivayete göre yetim biriydi. Annesi, kendisini sanat öğrenmesi ve ekmeğini çıkarması için bir çamaşırcının yanına vermişti.
İmam Ebu Yusuf, iş gereği çıktığı vakit, bazen yolu İmam-ı Azam hazretlerinin ders meclisine uğrar, anlatılanları dinler, içindeki ilme olan iştiyakından “keşke annem beni de buraya verseydi” diye geçirirdi.
Annesinden izinsiz İmam-ı Azam hazretlerinin ders meclisine katıldı. Bunu haber alan annesi derhal meclise gelerek:
“Oğlumum günlük yevmiyesini tedarike mani oluyorsunuz. Çamaşırcının dükkanını terk edip, sizin yanınızda durmaktan eline ne geçer? Bir sanat bulamazsa ileride ne yapar bu çocuk?” diye başlamış söylenmeye. İmam-ı Azam hazretleri cahil kadına:
“Ey ahmak kadın! Oğlunu çamaşırcı yapmakla yüzünü mü ağırtacaksın? Oğlunun saadet ve selametini istersen tahsiline mani olma. Bizim meclisimizde tahsil edeceği ilim, ona fıstık yağıyla pişmiş pâlûze (pelte) yedirir,” buyurmuş.
Bu hadise üzerine kendisi için izin çıkan İmam Ebu Yusuf hazretleri günlük harçlığını da İmam’dan alarak hiç sıkıntı çekmeden ilim tahsiline devam ettiler.
İmam-ı Azam hazretlerinin talebeleri sayılamayacak kadar çoktur. Bunlar dan 36 tanesi ictihad mertebesine yükselmiştir. Bunlar içinde de İmam-ı Azam hazretlerinin tayini ile, 28 tanesi kaza makamına; 6 tanesi fetva makamına; 2 tanesi ise hem kaza ve hem de fetva makamına ehil ve müstahak oldukları beyan buyrulmuştur. İşte bu iki imamdan biri İmam Ebu Yusuf hazretleridir.
Halife Harun Reşid, İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerine ikramda son derece itina gösterir, ekseriya birlikte yemek yerlerdi. Önlerine fıstık yağından pişmiş pâlûze konulduğunda İmam-ı Azam hazretlerini rahmetle anarlardı. İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerinin anneleri de o günlere yetişmekle maddi-manevi nimetlerden istifade etmiştir.