SORU:

Cenâb-ı Hakk'ı yüksek sesle zikretmek veya açıktan Kur'ân-ı Kerim okumak, ayakta, yürürken, çalışırken ve yatarken zikretmek câiz midir?

CEVAP:

Câiz ve faziletli bir ibâdettir. (Halebî)

SORU:

Halka oldukları halde hep bir ağızdan Kur'ân-ı Kerîm okumak câiz midir?

CEVAP:

Câizdir. (Nevevî, Kitâbü'l-ezkâr)

SORU:
Herkese ayrı ayrı cüz'ler hâlinde dağıtılarak Kur'- ân-ı Kerim okumak câiz midir?

CEVAP:

Câizdir.
(Nevevî)

SORU:

Câmilerde dünya kelâmı konuşmak haram değil midir?
CEVAP:
Haram değildir. Bu konuda rivâyet edilen hadîs-i şerif mevzûdur.
(Aliyyü'1-kâri)


SORU :
Cenâb-ı Hakk'ın farz kıldığı ibâdetleri, vâcib olan emirleri ve Hz. Peygamber s.a.v.'in sünnet-i seniyyelerini bütünüyle icrâ ettikten sonra; Kur'ân-ı Kerim okumak, bazı evrâd ve du'âlarla zikretmek, nafile namazlar kılmak ve benzeri sâhibine güçlük veren diğer tâ'- ât ve ibâdetlerle meşgûl olmak mı daha faziletli, dil, kalb ve yalnız kalben Allah ü Te'âlâ'yı ism-i a'zam olan «Allah, Lâ ilâhe illâllah» ve benzeri esmâ-ı hüsnâsından biriyle zikretmek, O'nun kudretini tefekkür etmek mi daha faziletlidir? Kur'ân-ı Kerim'de özellikle emredilen zikir, hangi tür zikirdir? Allah'ı çokça zikretmekten maksad nedir? O'nu zikretmek için özel olarak belirlenmiş bir şekil, bir du'â demeti belli bir zaman, belli bir sayı ve ta'yin edilmiş bir yer var mıdır? Yoksa her hâl ü kârda zikretmek câiz midir?

CEVAP:

Allah ü Te'âlâ'yı zikretmek daha faziletlidir. Allah'ı zikretmeyi, ve O'nu çokça anmayı emreden âyetlerden maksad; gerek namaz içinde ve gerekse namaz dışında Allah'ı zikretmek ise de: «Zikirlerin en fazîletlisi. Lâ ilâhe illâllah diyerek yapılan kelime-i tevhid zikridir» buyurulmuştur. Yâni kalb huzûru ile Cenâb- ı Hakk'ı hatırlamak ve bir an bile O'ndan gâfil olmamaktır.
Böyle bir zikir için belirlenmiş bir şekil, muayyen bir du'â, belli bir zaman, belli bir yer yoktur. Her halde, ayakta, oturarak, yatakta, hareket ederken ve dururken veya dönerek her an ve zamanda, hattâ hamamda ve helada, cinsi münâsebet esnasında bile zikredilebilir. Kalbi zikirden gâfil olmak mürid için büyük bir felâket ve pişmanlık doğurabilir.
Nitekim hadis-i şerîfde: «Amellerin en faziletlisi, nerede olursan ol, Cenâb-ı Hakk'ın seninle beraber olduğunu bilmen ve idrâk içinde hareket etmendir» buyurulmuştur. Zikir; bütün tarikatlarda asıl olan bir rükündür. Kişiler ve müridler Cenâb-ı Hakk'a ancak zikir, fikir, huzur ve murâkabe ile ulaşabilir. Bu, farz ve vâciplerin edâsı, sünnet-i seniyyelerin icrâsından sonra, ibâdetlerin en faziletlisi, insanları Allah'a ulaştıran birer yol olan tarikatlarda, en kestirme bir yol ve en faydalı kulluk görevidir. Zikir, fikir ve murâkabe dışında gece-gündüz diğer tâ'at ve ibâdetlerle meşgûl olan kimselerde nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesi nâdiren meydana gelir. İnananlara yapılması emredilen bu zikir, kitap, sünnet, icmâ'-ı ümmet ve kıyasla sabittir.

   
© incemeseleler.com