Tesettür (örtünme) emri başlı başına bir konudur. Bunu içine sindiremeyenler, kendileri kabul edemedikleri gibi müslüman hanımların da örtünmelerini istememektedirler. Bunun neticesi olarak memleketimizde tesettür ve başörtüsü münakaşaları olmaktadır. Halbuki mesele gayet açıktır. İslamda her mesele ayetlerle tayin edilmeyip bazısı hadis, icma ve kıyasla hükme bağlanan hükümler olduğu halde, örtünme ile ilgili husüsi ayetler vardır. Buna rağmen, art niyetli kimseler müslüman hanımların baş örtülerine mani alamayınca, başörtüsü takıyor diye müslüman üniversiteli kızların tahsillerine mani olmaya çalışmışlardır.
Memleketimiz kanunları, okullar dahil hiç bir yerde baş açma mecburiyeti getirmemektedir. İsteyen başını açmakta, isteyen de kapatmakta serbesttir.
Baş açma mecburiyeti isteyen bazı kimseler, "örtünmenin esasen müslümanlıkta olmadığı" gibi garip iddialarda bulunmaktadırlar.
Merhum üstad Elmalılı Hamdi Efendi Hazretleri Hak Dini, Kur'an Dili isimli meşhur tefsirinde Nur Süresi'nin örtünmeyle ilgili olan 31. ayetinin tefsirini şöyle yapmaktadır:
"Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar.
Başlarını, saçlarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini açık tutmayıp, bu suretle sımsıkı örtsünler. Tefsircilerin nakline göre, cahiliyet devrindeki kadınlar da hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat, yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları meydana çıkar, ziynetleri görünür idi.
Demek ki, son zamanlarda asrilik sayılan göğsünü, bağrını açmak böyle eski bir cahiliyet adeti idi. İslam, böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin yakalar üzerine kadar örtülmesini emrederek, örtünmeyi farz kılmıştır."
(Hak Dini Kur'an Dili s. 3505
Bir kısım alimler, örtünmekte el ve yüzü istisna etmişlerdir.
Buna göre kadınlarda el ve yüzden başka bütün vücudun örtülü bulunması farzdır. Erkeklerde ise böyle değildir. Onların göbekten diz kapağına kadar olan kısmının örtülmesi farzdır. Erkekte göbekten diz kapağının altına kadar olan kısmı kadının ise elleri, yüzü ve ayakları hariç, bütün bedeninden bir kısmının olsun görünmesi haramdır.
Bedenimizin bazı kısımlarının örtülmesi, kadınlarımızın bütün vücutlarını örtmeleri Cenab-ı Allah'ın kesin emirlerindendir. Mükellef olmadıkları için hiçbir sorumlulukları bulunmayan hayvanlarda bile yaradılışları bakımından bu hususun izleri bulunmaktadır. Cünkü hayvanların vücutlarının birçok yerleri tüy, kıl ve kuyruk gibi şeylerle örtülmüş bulunmaktadır.
Kadın denilince insanın aklına ilk gelecek olan haya, namus, iffet, ahlak ve fazilet timsali bir varlık olduğudur. Bunun içindir ki, yeryüzüne güneş gibi doğup aydınlatan ve kendisinden önceki tüm dinleri iptal eden İslam, kadını yıllar boyu değersiz bir yaratık, satılık bir eşya sayılmaktan kurtarıp ulvi derecelere ulaştırmıştır.
Müslüman hanımlar örtünmekle emredilmişlerdir.
Kur'anda ve İslam'a inanan ve onun emirlerini yerine getirmediği zaman günah işlemekten ve cehenneme girmekten korkan her hanım, kapanır.
Müslümanlık ona örtünme emrini vermekle, değer vermiştir. Kıymetli şeyler koruma altına alınır, diğerleri sokağa atılır. İslam dini kadınları sokak malı olarak görmemektedir. İslama göre kadın o kadar değerlidir ki "Cennet anaların ayakları altındadır."
Burada, örtünmeyle ilgili olarak Bekir Topaloğlu'nun bazı tesbitlerini aktarmak istiyorum:
"Bazıları örtünmenin daha çok şehvet çekici olduğunu iddia ederler. Bu fikir yanlıştır. Örtünmeden maksat, vücudun çirkin yerlerini örtüp güzel kısımlarını teşhir etmek değil de, gerçekten örtünmek olunca şehvet çekici olmaz. Tesettür, olsa olsa erkekte umumi bir "kadın vücudu tecessüsü" meydana getirir. Bu da insanı matlup olan izdivaca sevkeder. Fakat açıklık erkeğin tecessüsünü bizzat temasa, şeri ve mes'uliyetsiz temasa götürür ki bunun adına "fuhuş" derler.
"Bir kadında iffet yoksa, onu örtünmeye ve erkekler arasına karışmamaya zorlamakla elde edilecek iffet fazilet sayılmaz. Kadının ruhunda olmalı, yoksa tesettür ve saire ile olmaz ... " tarzında bir itiraz da yersizdir. Çünkü "Fazilet biraz da cebirle teşekkül eder" sözünde büyük bir hakikat payı vardır. Müeyyide olmadan ve imkan hazırlanmadan iyilik itiyadı elde edilemez. Müeyyide sebep olur, bizi korur, böylece itiyat kazanılır, fazilet teşekkül eder. Tesettür ve erkeklerle ihtilat etmemek (karışmamak) kötü sebepleri ortadan kaldırır, muhiti hazırlar. Bunun aksini düşünmek insan yaratılış ve kabiliyetlerine aykırıdır. Hem erkeklerin nazarlarını üzerlerine çekmek, beraber yaşamak, hem de şehvetlenmemek. Buna inanalım mı?
"Erkek kadının ruhuna malik olmalı, yoksa tesettür ve saire ne fayda verir?"
Cevap: Bir defa her kadının erkeği yoktur. Sonra, "ruha malik olmak" kolay bir şey değildir. "Kadın, heyecanlarıyla yaşar." Kalpler değişkendir, aynı noktada durmaz. Kadının ruhu bendsiz bir nehirdir, o nehre malik olabilmek için onu bendlemek lazımdır. İşte örtü budur.
"Nice kapalı, çarşaflı kadınlar var ki ahlaksızdır, açıklardan beterdir." diye bir söz vardır. Bu söz mübalağalıdır. Farz-ı muhal, bunun doğru olduğunu kabul edelim. Kapalı bir kadın ahlaksız olursa, bunu ancak kendisi gibi ahlaksız bir erkek anlar ve onunla alaka kurar. (Böylesi zaten avını Hind'den, Yemen'den bulur.) Fakat çoğunluğu teşkil eden ve her şeyden habersiz masum gençlere cinsi tesiri olmaz. Ama açık bir kadın, niyeti ve düşüncesi ne olursa olsun, şekli ve kıyafetiyle cinsı kudreti yerinde olan insanlara tesir eder, onları cinsı teheyyüçlere sevkeder. Her insan, aksi sabit olmadıkça namusludur, doğrudur. Lakin hareket ve kıyafetiyle başkalarının duygularına hürmet etmeli, mütecaviz olmamalıdır.
İnsan, yaratılışta çeşitli kabiliyet ve arzuları yüklenerek dünyaya gelir. Bunların içinde pek aziz ve muhterem olanlar bulunduğu gibi son derece çirkin ve rezil olanları da vardır. Bazen içimizden geçen nefsimizin arzuladığı şeylere etrafımızdaki hemcinslerimiz, en yakınlarımız bile, vakıf olsalar bize insan nazarıyla bakmazlar. İnsanoğlunun çirkin, aşağı arzu ve isteklerini örten incecik ve nazik perde "haya"dır. O perde sıyrılınca, çoğu zaman insan en küstah bir hayvan gibi görünür. Haya insanın süsüdür, insanın insanlığıdır. Kadın ise en kıymetli varlığıdır.
Bir kadın her şeyini kaybedebilir. Ancak, hayasını kaybedemez. Bir gün Ümmi Haled adında bir hanım, yüzünü örterek Hz. Peygamber'e gelmiş, oğlundan haber soruyor. Oğlu Hz. Peygamber'le yaptığı bir savaşta şehit düşmüştü. Ashabdan bazıları ona: Oğlunu sormaya geldin, yüzün de örtülü, demişler". O da: "Oğlumu kaybettimse hayamı da kaybetmedim ya!" cevabını vermiş.
(İslamda Kadın, s. 179,180)
Evet, haya yani utanma hissi insanlarda, hele hele kadınlarda değeri biçilemeyecek bir süstür. Utanma hissi bulunan bir kadının açılması düşünülemez. Kendisini serbest ve hür kabul edip, günah düşüncesini bir tarafa bırakarak açılıp saçılanlar esasen zavallı bir esirden farksızdırlar. Kendilerini ne kadar hür zannederlerse etsinler, nefislerinin esiridirler. Nefisleri ne isterse yapmamazlık edemezler. Evet onlar hürdürler ama günah işlemekte ve nefislerine esir olmakta hürdürler. Esir olmanın son noktasına kadar hür ve serbesttirler.
Erkek ve kadının birbirleriyle bakışıp görüşmeleri ve karışmalarıyla aralarında şehevi bir his doğacağı bellidir. Arada dini bir akid yani nikah olmadığı takdirde işlenecek fiiller suç teşkil eder. İşte İslam Dini iffet ve namusa aykırı işlere set çekmek, fuhuşa mani olmak için, ona başlangıç olabilecek her fırsatı da haram kılmış ve yasaklamıştır .. Bu cümleden olarak da kadınların örtünmesini farz kılmıştır.
Fuhuş gibi kötü fiilde bulunan kimselere, İslam dini çeşitli cezai hükümler koymuştur. "İnsanlar arasındaki fuhşun ortadan kaldırılması, İslam hukukunun koyduğu cezai müeyyideler ve örtünmek ile mümkün olmaz. Bu fuhşun ortadan kalkması, ancak ilim ve terbiye ile ve ahlakı temizlemek ile olabilir", diye ortaya atılan çeşitli itirazlara cevap olarak deriz ki:
İşte saydığınız bu şeylerin hepsi, İslam Dininde vardır.
İslamın gösterdiği hedef ve gaye de odur. Zaten İslam Dini ilim, terbiye ve ahlakı emretmektedir.
Ancak ilim derken hangi ilim olduğu da mühimdir. İlim önce Besmeleli olmalıdır. Dinsizliğe merdiven olan ilim, ancak fuhuşu körükler, insanlığı batırmaya yarar.
Fuhşa, ahlaksızlığa vesile olacak, onlara fırsat hazırlayacak olan şeyleri, medeniyetin icapları adını vererek destekleyen bugünkü bozuk ve "Tek dişi kalmış canavar" halinde tecelli etmiş olan medeniyetin aşılamış olduğu ve halen içinde bulunduğumuz ve milletimizin gün geçtikçe içine itildiği ahlaksızlık ve umumi terbiyeden mahrumiyet, ferdler arasında fuhşun daha da gelişmesine vesile olmaktadır. Bugünün okumuş insanları arasında görülen fuhuş hesap edilecek olursa, besmelesiz okunan ilmin, fuhşu kaldırmaya vesile olması şöyle dursun, fuhşu teşvik ettiği kesin olarak görülür. Esasen insanın kalbine Allah korkusunu koyamayan her türlü ilim ve terbiye, ferdleri fenalıklardan ve bozgunculuklardan uzaklaştıracak olan faziletli ahlakı meydana getiremez.
Kalplere çeşitli vasıtalarla Allah korkusunu yerleştiren İslam terbiyesi ve İslam ahlakı, insanlar arasındaki fuhşun ortadan kaldırılması ve bozgunculuğun yok edilmesi için biricik ve tek amildir.
Örtünmek ilk önce yaratıcının emrini kabul edip yerine getirmektir. Açılmak ise, serbestçe ve hiçbir sınırlama kabul etmeden giyinme hürriyeti ...
Peki hiçbir sınır tanımadan her istediğini yapan yaratık mıdır insan?
Açık-saçık giyinenlere ilgi de yine kendi benliğini kaybedenlerden gelmektedir. Yani onlar da, bu kadınların kölesi durumundadırlar. Yani açıklar Avrupa'nın kölesi, erkekler de onların kölesi; kısaca, kö
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
lenin kölesi ...