Bugün de yer yer görüldüğü gibi, Halep'liler Hazreti Hüseyin'in şehid edildiği Aşure gününde toplanıp Ehh-i Beyt'in yasını tutar, ağlar, feryat ederler, Yezid'in kötülüklerini sayıp dökerlerdi. Bir şair o Aşure günü Halep'e gelir. Bakar ki bütün halk sokaklara dökülmüş ağlaşıyor. Kendi kendine ''Nüfuzlu bir kimse ölmüş olmalı ki, herkes onun arkasından göz yaşı döküyor” diye düşünmüş.

Ağlaşan halka yaklaşmış:

- Ben şairim. Ölen zat anlaşılan büyük bir kişi. Onun nasıl bir kimse olduğunu, neler yaptığını diğer vasıflarını bana anlatın da, onun hakkında mersiye düzeyim, şiirler söyleyeyim" demiş.

Bunu duyanlar kızarak:

 - Sen bilmiyor musun, yoksa biliyor da bizimle dalga mı geçiyorsun? Öyle de değil de Ehl-i Beyt düşmanı mısın? Bugün Aşure'dir: Kerbela şehitleri için yas tutulur. Yüzyıllardır bu böyle yapılagelmiştir, demişler. 

Bunun üzerine şair şöyle demiş:

- İyi ama Kerbela hadisesinin olduğu Yezid'in devri ne zaman, içinde bulunduğumuz zaman ne zaman. Sağırlar bile Kerbela'da olan o acıklı hadiseyi duydu da tekrar unuttu. Siz, yüzyıllardır o hadiseyi yeni mi duydunuz da bağırıp çağırıyor, ağlayıp sızlıyorsunuz? O hadise olalı ne kadar oldu? Hepsi hesabını vermek üzere Allah huzuruna gitti. Siz hala yeni olmuş gibi dövünüyorsunuz.

 Şairin saf saf söylediği bu sözlere bir şey diyememişler.

.

.

Ali Eren - Dini Hikayeler

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com