“Bir senenin geçmesini beklerken bütün malını kaybedip, fakir düşen kimse, zekat vermekle mes’ul müdür? sorusunun cevabını da içine alan kudreti mümekkine ve kudreti muyessira nedir, hangi ibadetlerde vakidir?

Bir ibadetin edasının vâcip olabilmesi için kudret şarttır. Kudret, mümekkine ve müyessira olmak üzere iki kısımdır.

         Küdret-i Mümekkine; mükellef için, emrolunan bir ibadeti, kendisiyle eda etmeye muktedir olduğu kudrettir.

         Kudert-i Müyessira ise; emrolunan ibadeti, eda etmeye kâfi gelen  kudret ile beraber, kolaylık temin eden kudrettir.

         Dinimizde yapılması emredilen namaz, zekat, oruç, hac, kurban gibi ibadetlerin edalarının farz olabilmesi için, evvela kudret-i mümekkinenin bulunması gerekir. Zekat ve öşür gibi bazı ibadetlerde, bu kudret kâfi gelmeyip, edayı kolaylaştıracak kudret-i müyessiranın mevcudiyyeti aranır.

         Mesela zekatta, nisap miktarı mala sahip olmakla kudret-i mümekkine sahibi olunmuş olur. Ancak zekat vermenin farzıyyeti için bu kâfi olmayıp, malın, nema sahibi olması, yani üzerinden bir senenin geçmiş olması şarttır. İşte  bu zekat için kudret-i müyessiradır. Bir sene geçmeden zekat vermek farz olmaz.

         Şimdi burada bir sual akla gelebilir: “Bir senenin geçmesini beklerken bütün malını kaybedip, fakir düşen kimse, zekat vermekle mes’ul müdür?

         Yukarıda izah ettiğimiz gibi zekat, sadece kudret-i mümekkine ile farz olmaz. Kudret-i müyessira olan havelân-i havil, yani bir senenin geçmesi beklenilir.

         Fakat burada dikkat edilmesi icabeden bir husus vardır. Sene tamam olmadan evvel nema sahibi mal kasten telef edilecek olsa, zekat sâkıt olmaz. Zira bu fakirin hakkını telef etmektir. Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmaktan kurtulamaz. Cenab-ı Hak bu hususta şöyle buyururlar:

         “O zenginlerin malında, fakir için malum bir miktar vardır”

        

 

   
© incemeseleler.com