Bu önemli hususlarla alakalı cevapları kaynakları ile beraber ifade etmek lazım.  Zira bu hususta, çok farklı bilgiler dolaşıyor. İtibar edilen kaynağın ne olduğu hususu, mezhep hususu, mezhepsizlik hususu, bir çok kriter çerçevesinde malesef farklı yorumlarla oruçlar zayi olabiliyor.

Oruçlu olduğunu hatırladığı halde kokladığı bir buharın dumanı içerisine gitse veya bir sineği tutup yutacak olsa orucu bozulur, bunu kaza etmesi lazım gelir.[1]

انه لو ادخل حلقه الدحان) اى بأى صورة كان الادخال حتى لو تبخر بريح فاَواه الى نفسه و اشتمه ذاكرا لصومه افطر لامكانه التحرز عنه و هذا مما يغفل عنه كثير من الناس و لا يتوهم انه كشم الورد و مائه و المسك و شبهه و بين جوهر دخان وصل الى جوفه بفعله

            Hangi surette dumanı çekerse çeksin orucu bozulur. Velev buhuruna durarak içine çeksin. Bunu oruçlu olduğunu hatırlayarak yaparsa orucu bozulur. Çünkü ondan korunma imkânı vardır. Bundan insanların çoğu gâfildir. Bunun gül veya gül suyu, yahut misk koklamakla bir olduğu sanılmamalıdır. Zira misk ve benzeri bir şeyle karışıp güzel kokan hava ile kasten midesine inen dumanın birbirinden farkı olduğu açıktır.[2]  

            Bugün astım hastalarının kullanmakta olduğu bir takım ilaçlar vardır. Bunlardan sprey şeklinde olanlar halk arasında “hava” olarak bilinir. Ancak hakikatte bu ilaçlar bizim soluduğumuz havadan ibaret değillerdir. Astımda kullanılan ilaçlar “atak önleyici ilaçlar”, “koruyucu ilaçlar” ve “düzenleyici ilaçlar” olmak üzere üç kısma ayrılırlar.

            Astım spreyleri ise atak önleyici ilaçlar gurubundandır ve tıp literatüründe “inhaler” olarak adlandırılırlar.[3]

            Bu ilaçlarda temel olarak “kortikostreoid” ve “solbutomol” adında iki etken kimyasal madde ihtiva ederler. Mesela en çok bilinen Ventolin isimli ilacın prospektüsündeki tanıma bakalım: “Her tatbikte belirli bir miktarda solbutomol püskürten ölçülü dozlu bir aerosoldür.” Bu tarifte geçen aerosol ise: bir katının veya sıvının gaz ortamı içinde dağılmasıdır. Yani bu spreyler aslında sadece “hava” değil; itici bir gaz içerisinde çözündürülmüş kimyasal parçalardır. Bu parçalar solunum yoluna temas ettiğinde gaz uçar ve katı parçalar tedavi için orada kalırlar. Yani her sprey bir takım kimyasal maddelerin vücuda girmesini sağlamaktadır ve kasten oruçlu olduğunu bilerek solunan duman gibi bu spreyler de orucu bozar ve kaza lazım gelir.

            “Oruçlunun kendi fiiliyle ağzından başka vücudunun herhangi bir kısmından içerisine tamamen girdirilip gaip olan veya başkası tarafından girdirilip vücudun salahına yarayan herhangi bir şey orucu bozar. Bu hususta içeriye giden şeye itibar olunur, gittiği mesleke itibar olunmaz. Binaenaleyh, bir kimse tarafından kendi vücudunun herhangi bir uzvundan saplanıp içerisinde tamamen gaip olan şey, mesela bir odun veya demir parçası orucunu bozar; fakat, böyle bir şeyin bir tarafı dışarıda kalmış bulunursa orucunu bozmaz, kısmen içeriye sokulmuş olan bir süngü, bir odun parçası gibi.

            Kezalik, içeriye veya dimağa kadar derin bulunan bir yaraya konulan yağ, bir ilaç, içeriye veya dimağa kadar nüfuz edince orucu bozar, kazayı icap eder.

            Bu mesele; Meb'sut-u Serahsi' de beyan olunduğuna nazaran İmam-ı Azam'a göredir. Bu esasa göre Ramazan-ı Şerif'te gündüzün vücuda yapılan iğne de orucu bozup kazayı müstelzim olur; çünkü kendi rızasıyla yapılmaktadır. Sonra da bu, vücudun salahına elverişli bulunmaktadır. İğne vasıtasıyla vücuda bir menfez açılıyor, ilaç tam içeriye akıtılmış bulunuyor.[4]

            İmameyn'e gelince bu iki zata göre; bir şey; hılki bir meslekten içeriye gitmedikçe oruç bozulmaz. Bu hususta arızi olan bir menfeze itibar olunmaz. Bu halde iğne ile de orucun bozulmaması lazım gelir, fakat her halde ihtiyata riayet edilmesi evladır.[5]

 

            فيجب القضاء لوجود صورة الفطر ولا كفارة لعدم وجود معناه وهو إيصال ما فيه نفع البدن إلى الجوف سواء كان مما يتغذى به أو يتداوى فقصرت الجناية فانتفت الكفارة

           

            Şırınga ve buruna ilaç akıtma hallerinde esah kavle göre kefâret vâcip olmaz. Çünkü kefaret, hem sûreten, hem ma'nen oruç bozulduğu zaman lâzım gelir. Sûreten bozmak, yutmakla olur. Burada o yoktur. Mücerret ilaçtan faydalanmak ise yalnız kaza icabeder[6]

            İbn-i Abidin'in bu ifadesinden şırınga ve serum ile ilgili nasıl davranmak lazım geldiği açıkça anlaşılır, zira bozup bozmayacağını değil de kaza ile beraber keffaret icab edip etmemesinden bahsetmektedir. Ekser ulema, İmam-ı Azam Hz.'nin kavliyle fetva vermişlerdir.

            Dilaltı hapları bazı hastalıklarda ilacın çok hızlı kana karışması istenildiği durumlarda kullanılır. Bu haplar, ağızdaki tükürükte çözünerek dilin altında bulunan kanallardan doğrudan kana karışır[7].

            Mideye gidip kana karışmasına göre bu süreç çok daha hızlı olur. Ancak bu şekilde ilaç kullanmak dahi orucu bozar. Çünkü hap muhtevasındaki etken maddeyle hem vücuda menfaat sağlamaktadır hem de vücutta kaybolmaktadır.

           

 

 

[1]     Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s.335

[2]     İbni Abidin, Oruç Kitabı, Cilt-3, Beyrut-2003

[3]     Merck Manual, 19th Edition,s.2094,NJ - 2011

[4]     Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s.338

[5]     Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s.338

[6]     İbni Abidin, Oruç Kitabı, Cilt-3, Beyrut-2003

[7] Merck Manual, 19th Edition,s.1873,NJ - 2011

 

incemeseleler.com / Arşiv

   
© incemeseleler.com