Ahmet Ziyâüddîn Gümüşhanevi İnanç, ibâdet, terbiye, zikir ve fikir gibi İslâm'ın önemli konularını güzel bir tarz üzere Peygamber (sav)'in veciz ve hikmetli sözleriyle açıklamakla İslâm'a büyük bir hizmet vermiştir. Onun en çok tanınan Ramüzül Ehadis kitabından derlenen 401 hadisi şerif.

 

RAMUZ’UL EHADİS İSİMLİ HADİS

KİTABI‘NDAN

SEÇME HADÎS-İ ŞERİFLER

 

 

Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun. Rasûlüne, âl ve ashâbına salât ü selâm olsun.

Besmele:

1- Bir kimse evine girerken ve yemeğe başlarken, Allah’ın ismini zikrederse, Şeytan, (yardımcılarına) “Sizin için burada gecelemek de yok, yemek de yok” der. Fakat evine girerken Allah’ın adını anmazsa, Şeytan, “Geceleyecek yere de, yemeğe de kavuştunuz” der. (C.1,S.44/4)

 

2- Şeytan, besmele çekilmemiş yemeği kendisine helâl görür. Bir ârâbî Resûlüllah ile yemekteydi. Onun besmelesiz uzanan elini tuttum. Yemin ederim ki, şeytanın eli de onun eliyle beraber elimin içindeydi buyurdu. (C.1,S.102/5)

***

Tesbih:

3- Allah’a en sevimli kelâm, kulun “Sübhânellahi ve bihamdihî” demesidir. (C.1,S.17/2)

 

4- Allah’ı çok zikrederek meclislerin hakkını verin. Doğru yolu gösterin ve gözlerinizi indirin (haramdan sakının).(C.1,S.22/10)

 

5- Farz namazı kıldığınızda arkasından on defa: “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”diyen kimse için bir köle âzat etmiş sevabı yazılır. (C.1,S.52/16)

 

6- Büyük âfet olduğunda veya zulmetli rüzgârlar estiğinde “tekbir getirmeyi” tavsiye ederim. Zira o, zelzele ve âfetleri frenler. (C.1,S.66/11

 

7- Her taş ve ağacın yanında Allah’ı zikret. (Hatta münâfıklar senin için “Mürâî” deseler de.) (C.1,S.67/1)

 

8- Allah’ı zikr-i hâmil ile zikret. Denildi ki: “Zikr-i hâmil nedir?” Buyurdu: “Zikr-i hafî (gizli zikir)”dir. (C.1,S.67/2)

 

9- Bir sıkıntıya düştüğünde:  “Bismillâhirrahmânirrahîm velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” de. Allahü Teâlâ onun sebebiyle belâ nev’inden dilediğini senden kaldırır. (C.1,S.66/5)

 

10- “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh”ı çok söyleyin. Doksan dokuz türlü derdi def eder; en aşağısı “Keder”dir. (C.1,S.70/8)

 

11- “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” ile yardım dileyin. Zira bu, yetmiş nevî zararı giderir; en aşağısı, “Tasa”dır. (C.1,S.71/1)

 

12- İnsanlardan derecesi en yüksek olanlar, Allah’ı zikredenlerdir. (C.1,S.74/13)

 

13- Allahü Teâlâ, kulunu, yediğinde - içtiğinde bir defa “Elhamdü lillâh” demesinden dolayı cennete koyar. (C.1,S.89/10)

 

14- Allah yolunda zikir, (cihat, hac, vs.. için yapılan masraflar) yedi yüz misline ulaşır. (C.1,S.98/3)

 

15- Allah’ın celâlini zikredenlerin ve tesbih ile meşgul olanların zikirleri arı uğultusu gibi bir uğultu ile Arş’ı bulur, orada dolanır ve sâhibini Arş-ı Âlâ’da anar. İstemez misiniz, orada sizin de bir hâtıranız olsun! (C.1,S.106/7)

 

16- Mü’min kabrinde yeşillik bir bahçede ve kabri yetmiş arşın genişliğinde ve ayın on dördü gibi olur. “Zikrimden yüz çevirenlere maîşet darlığı vardır,” âyet-i celilesinin kabir azabı hakkında indirildiğini bilmez misiniz? Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, bunlara (zikirden yüz çeviren, ibâdât ü tâatı terk edenlere) hücum edecek doksan dokuz yılan var ki, her biri dokuz başlıdır. (C.1,S.106/11)

 

17- Kıyâmet günü Allah’ın kullarından en üstün olan, çok hamd edenlerdir.(C.1,S.116/6)

 

18- Gizli sadaka, Rabb’in gazabını söndürür. Sıla-i rahim, ömrü uzatır. Hayır yapan, fenâ ölümden kurtulur. “Lâ ilâhe illallah” kelâmı, doksan dokuz belâyı def eder ki, en aşağısı “Tasa”dır. (C.1,S.123/4) 

***

Takvâ:

19- Îmanın en şereflisi, insanların senden emin olması; İslâm’ın en şereflisi, elinden, dilinden başkalarına zarar vermemen; hicretin en şereflisi, günahları terk etmen; cihadın en şereflisi, hem kendin, hem de hayvanının vurulması; zühdün en şereflisi, kalbinin nasibinle tatmin edilmesi; Allah’dan istenilecek en şerefli dilek de, din, dünya ve âhiret için âfiyettir. (C.1,S.72/1)

 

20- Rabb’iniz de bir, babanız da bir; dininiz ve peygamberiniz de bir... Arab’ın aceme, acemin Arab’a; karanın, kızıla üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Yalnız takvâ bakımından biri diğerine üstündür. (C.1,S.123/1)

***

Îman-İslâm:

21- Bir kul Müslüman olur, İslâm’ı da güzel yaşarsa, Allah, o kimsenin evvelce yapmış olduğu her iyiliğini yazar, evvelce yaptığı bütün kötülükleri siler. Bundan sonra yeni hesap başlar. Her hasenesi bir mislinden yedi yüz misline kadar yazılır. Günahı ise misliyle kaydolur. Ancak Allahü Teâlâ’nın vazgeçtiği günahlar hâriç. (C.1,S.30/6)

 

22- Dört kişinin defteri yeniden başlar: Hasta, iyileştiğinde; müşrik, Müslüman olduğunda; mağfiret ümit eden kimse, Cuma’dan döndüğünde; hacı, hacdan döndüğünde...(C.1,S.69/10)

 

23- Îmanın üstün olanı, nerede olursan ol, Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmendir.(C.1,S.76/3)

 

24- Sizin içinizde îman, elbisenin eskidiği gibi eskir. Allah’a niyaz ediniz ki, sizin îmanınızı tazelesin. (C.1,S.96/6) (Zikir, fikir, ibâdet, tâatla yalvarmalı...)

 

25- Kişi dili kalbine, kalbi diline; ameli sözüne uymadıkça, komşusu şerrinden emin olmadıkça hakîkî mü’min olamaz. (C.1,S.99/1)

 

26- Mü’minlerin ruhları yedinci kat semâdadır; orada cennetteki makamlarına bakarlar. (C.1,S.113/11)

Müellif Hz.: “Gıybet, tefâhür, kibir, ucüb (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenmek), haset, merhametsizlik, riyâ vs. Sıfatlar sebebiyle makamlarına varamazlar...” demiştir.

*** 

Duâ:

27- Bir kimse bir kardeşine gıyabında duâ ederse, melekler o kimseye, “Sana da bir misli var” derler. (C.1,S.45/9)

 

28- Yahûdî ve Hıristiyanlardan birine duâ etmeniz îcap ettiğinde, “Allah senin malını, çocuğunu çoğaltsın” deyiniz. (C.1,S.45/14)

 

29- Sizden biri namazda “Âmin” dediğinde, melekler de göklerde “Âmin” derler. Bu âminler birbirine tevafuk ettiğinde (karşılaştığında), o kimsenin geçmiş günahları mağfiret olunur. (C.1,S.56/7)

 

30- Kul “Yâ Rabbî, Yâ Rabbî” dediğinde, Allah o kimseye: “Lebbeyk, kulum iste; istediğin sana verilecektir,” buyurur. (C.1,S.56/11)

 

31- Dört duâ ret olunmaz: Hacının duâsı, evine dönünceye kadar. Gâzinin duâsı, evine dönünceye kadar. Hastanın duâsı, iyi oluncaya kadar. Kardeşin kardeşe yaptığı duâ...(En sür’atli kabul de, bu sonuncuya âittir.) (C.1,S.68/9)

 

32- Rikkat (kalp yumuşaklığı) ânında duâyı ganîmet bilin! Zira bu hal, rahmet (lütuf ve kerem)dir. (C.1,S.75/7)

 

33- Dertli mü’minin duâsını ganîmet bilin. (C.1S.75/8)

 

34- Allahü Teâlâ Rahîm’dir, hayat sahibidir. Kerim’dir, kulları ellerini kaldırdığında, üzerine bir hayır koymayıp boş çevirmekten haya eder. (C.1, S.87/13)

 

35- Duânın, inen ve inmeyen belâya faydası vardır. Ey Allah’ın kulları, duâya sarılın. (Allah’a çok yalvarın.) (C.1,S.97/10)

 

36- Kişi yaptığı günâh karşılığı rızktan mahrum olabilir. Kaderi ancak duâ karşılar. Ömrü de ihsandan başkası artırmaz. (C.1,S.98/7) (Günâhtan sakın, ihsana devam et!..)

 

37- Kul, duâ ettiğinde üç şeyden biri muhakkak verilir: Ya günahı affolur; ya hayrı çoğalır; ya da işlenmiş amel ecri alır. (C.1,S.104/8)

 

38- Kul, zulme uğradığında, intikam almamış, yardımcı da bulamamış olduğu halde ellerini semaya kaldırıp duâ ederse, Allah ona, “Lebbeyk kulum! Ben sana dünyada ve âhirette yardım edeceğim” buyurur. (C.1,S.104/9)

 

39- Bütün iyiliklerin yarısı ibâdet, yarısı duâdır.(C.1,S.118/3)

 

40- Bir kimsenin din kardeşi için gıyabında ettiği duâ, kabul olur ve duâ edenin başında bir melek “Âmin. Sana da bir o kadarı var,” der (C.1,S.122/5)

 Namaz:

41-Ne dersiniz? Sizden birinin evi önünden bir nehir aksa, o kimse orada her gün beş defa yıkansa, onun üzerinde kirden bir şey kalır mı? “Kalmaz yâ Rasûlallah,” dediler. Buyurdu ki: Muhakkak ki namaz da, suyun kirleri giderdiği gibi mânevî günâh kirlerini giderir. (C.1,S.67/14)

 

42- Sizden biri namaz kılarken şeytan gelir de zihnini karıştırır. Hatta hangi rek’atte olduğunu şaşırtır. Böyle olduğunda sehiv secdesi yapın. (C.1,S.101/10)

 

43- Bir Müslüman lâyıkıyla abdest aldığı ve namazını lâyıkıyla kıldığında, o namazdan çıkarken anasından yeni doğmuş gibi çıkar. (Bütün günâhları dökülür.) (C.1,S.104/1)  

 

44- Kul namaza durduğunda, ona cennet kapıları ve Rabbi ile arasında bulunan perdeler açılır. Huriler ona karşı dururlar; tükürmedikçe ve sümkürmedikçe... (C.1,S.304/3)

 

45- Kul namaza durunca sağa sola bakarsa, ona Rabbi buyurur ki: “Ey Kulum! Ben senin iltifat ettiğin şeylerden hayırlıyım.” İki veya üç defa bakarsa, yine aynı şekilde buyurur. Dördüncü defa bakarsa, ondan yüz çevirir. (C.1,S.104/10) (O namazdan ne hayır beklenir?)

 

46- Melekler, sizden biri uygun olmayan bir halde bulunmadıkça, namaz kıldığı yerden ayrılıncaya kadar “Allah’ım ona mağfiret et, ona rahmet et,” diye istiğfar ederler. (C.1,S.108/8)

 

***

Gece Namazı -Teheccüd:

47- Allahü Teâlâ, gece, kuluna ruhunu iâde ederse (uyandırırsa), Allah’ı tesbih etsin, O’nu temcid etsin, O’ndan mağfiret dilesin. Eğer böyle yaparsa, o kulun geçmiş günahları mağfiret olunur. O kimse kalkar, abdest alır, namaz kılar ve sonra O’nu zikir eder, O’ndan mağfiret diler ve O’na duâ ederse, kabul olur. (C.1,S.48/4)

 

48- Gecenin yarısı veya üçte ikisi geçtiğinde, Allahü Teâlâ dünya semasına nüzül (tecellî) eder de buyurur ki: “İsteyen yok mu verilsin, Duâ eden yok mu kabul edilsin, istiğfar eden yok mu mağfiret olunsun” buyurur. Bu hal tâ sabaha kadar devam eder. (C.1,S.64/8)

 

49- Allahü Teâlâ’nın kuluna en yakın olduğu an, gecenin yarısından sonraki, zamandır. O vakit “Zâkir olmak” elinden geliyorsa, ol. (C.1,S.79/7)

 

50- Çocuk yedi yaşına geldiğinde, ona namaz kılmayı emredin; bâliğ olunca, namaz için hafifçe dövün. (C.1,S.38/3)

***

Hac ve Umre:

51- Hac ve umreye devam ediniz. Zira demirci ocağı demirden pası temizlediği gibi, Hac ve Umre de fakirliği ve günahları yok eder. (C.1,S.22/4)

 

52- Bir çocuk hac yaptığı zaman, âkil oluncaya kadar, bu, onun için bir hactır. Bulûğa erince başka bir hac yapması üzerine borç olur. Bir ârâbî hac yapınca, bu onun için hacdır. Hicret ettiğinde (Müslüman olunca), onun üzerine bir hac farz olur. (C.1,S.41/14)

 

53- Hacca giden kimse ehlinden ayrılıp üç gün veya üç gece (yol) gittiğinde, anasının onu doğurduğu gün gibi günahlarından çıkmış olur. Diğer günleri ise derecesinin yükselmesine vesile olur. Kim bir ölüyü kefenlerse, Allah o kimseye cennet elbisesi giydirir. Kim ölüyü yıkarsa, günahlarından çıkmış olur. Kim de kabrine konunca onun üzerine toprak atarsa, attığı toprağın her zerresi o kimsenin mîzanında dağlardan bir dağdan ağır olur. (C.1,S.43/3)

 

54- Bana söyler misin? Babanın bir borcu olsa, sen de onu ödesen, bu kabul edilir mi? Sahabe, “Evet” dedi. Allah senden daha merhametlidir; babanın yerine hac et. (C.1,S.68/2)

 

55- Dört şey var ki, sevabı yedi yüze çıkarır: Allah yolunda infak etmek, ana babaya harcamak, ramazan bayramında çoluk çocuğa kurban kesmek. Dört şey de günahı siler: Ramazan orucu, Beyt’i hac, Mescid-i Nebevî ve Kudüs’ü ziyaret. (C.1,S.69/11)

***

Dört Mübârek Gece:

56- Dört gün var ki, gecesi gündüzü gibi, gündüzü de gecesi gibidir. Allah o günlerde yemin verenin isteğini geri çevirmez, insanları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nâil olurlar. Bunlar: Kadir gecesi ve sabahı; Kurban arefesi ve sabahı; Berat gecesi ve sabahı; Cuma gecesi ve sabahıdır. (C.1,S.69/9)

* * *

 

Niyet:

57-Kıyâmet günü olduğunda ameller muhkem sahîfelerde getirilir. Azîz ve Celîl olan Allah buyurur ki: “Bunu kabul edin, şunu reddedin.” Melekler derler ki; “İzzetin hakkı için biz ancak onun yaptığını yazmıştık.” Mevlâ buyurur: “Onun ameli benim rızam için olmamıştı. Ben, ancak rızam için yapılan ameli kabul ederim” (C.1,S.59/2)

 

58- Kul, salih amel yaparken, kendisini, hastalık veya sefer hâli o amelden alıkoymuşsa, (amel defterine) sıhhatli veya mukim iken yaptığı salih amel gibi sevap yazılır. (C.1,S.60/3)

 

59- Te’vilin en doğrusu, iyiye olanıdır. Bu da Müslüman’dan bir şey reddetmez. Hoşunuza gitmeyen şey görünce, “Yârabbi, hasenâtı senden başkası getiremez, seyyiâti de senden başkası def edemez. “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm,” deyin. (C.1,S.72/7)

 

60- Allahü Teâlâ bir kimseye âhiret niyetiyle dünyayı verir, amma dünya niyetiyle âhireti vermez. (C.1,S.93/2)

 

61- Kişi, birini hoş gördü mü, o da onun gibi sayılır. (C.1,S.99/12)

 

62- İbâdetin en üstünü, Allahü Teâlâ’ya hüsn-ü zan etmektir. Allah buyurur ki: “Ben kulumun zannı gibiyim.” (C..1,S.116/7) ***

Allah sevgisi:

63- Allahü Teâlâ bir kulu sevdiğinde, onu, kendisiyle meşgul eder. Zevcesi ve çocuklarıyla meşgul etmez.(C.1,S.25/1)

 

64- Allahü Teâlâ bir kulu sevdiğinde, onu dünyadan korur. Sizden biriniz hastasını sudan koruması gibi... (C.1,S.25/2)

 

65- Allahü Teâlâ kulu sevdiğinde, ona dünya işlerini kapar, âhiret işlerini açar. (C.1,S.25/3)

 

66- Allah’ın emirlerini aziz et ki, Allah da seni aziz etsin. (C.1,S.74/6) 

 

67- Allahü Teâlâ hilâfet için kul yarattığında, alnını mesh eder ve onu sevmeyen göz olmaz. (C.1,S.85/15)

 

68- Allahü Teâlâ şu üç tâifeye güler (hem hoşnut olur, hem taltif eder): Namaz için saf tutanlar, gece yarısı namaz kılanlar, harp safında Allah için cihat edenler. (C.1,S.89/10) 

 

69- Allah için birbirini sevenler, yâkuttan bir kule üzerinde bulunurlar. O kulenin üzerinde yetmiş bin köşk bulunur. Onlar, yukarıdan cennete bakarlar, yüzlerinin ışığı, güneşin dünyaya verdiği ziyâ gibi olur. Cennet ehli, “Haydi onları seyredelim” diye seyre çıkarlar. Onların üzerinde yeşil sündüsten elbiseler var; alınlarında, “Bunlar Allah uğrunda, birbirlerini sevenler,” diye yazılıdır. (C.1, S.107/3)

 

70- Allah uğrunda birbirini sevenler, Arş-ı Âlâ’nın gölgesinde, başka gölge olmayan bir zamanda, (mahşerde) gölgelenirler. Diğer insanlar korkar, onlar korkmaz; diğer insanlar, dehşette kalır, onlar kalmazlar. (C.1,S.107/4)

***

İlim:

71-İlimden bir bölüm öğrendiğinde, o senin için kabul olunmuş bin rek’at nâfile namaz kılmandan hayırlıdır. Bunu insanlara öğrettiğinde, ister amel edilsin, ister edilmesin, senin için yine bin rek’at nâfile namaz kılmandan hayırlıdı.(C.1,S.39/8)

 

72- Sırat üzerinde âlim ile âbit bir araya gelir, âbide, “İbâdetin sebebiyle, Cennet’e gir, oradaki nîmetlerden faydalan” denir. Âlime de, “Sen burada dur, sevdiklerine şefaat et; senin şefaatin mutlaka kabul olur,” denir ve o âlim nebîler makamına yükseltilir. (C.1,S.24/12)

 

73- Kıyâmet gününde, Allahü Teâlâ âlimleri toplar ve buyurur ki: “Ben sizin kalplerinize hikmeti, size azap etmek için vermiş değilim, haydi cennete girin.” (C:1,S.58/13)

 

74- Kıyâmet günü olduğunda, şehitlerin kanı, âlimlerin mürekkebiyle tartılır da, âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından ağır gelir. (C.1,S.59/6)

 

75- Dört şey, dört şeye doymaz: Göz bakmaya, toprak yağmura, dişi erkeğe, Âlim ilme... (C.1,S.69/1)

 

76- Ya âlim, ya öğrenci, ya dinleyici, ya da ilim ehlini sevenlerden ol; beşinci olma, helâk olursun. (C1,S.75/9)

 

77- İbâdetin en üstünü ilim öğrenmektir. (İlimden maksat da: önce, “Lâ ilâhi illallah” öğrenmek.) (C.1,S.77/7)

 

78- Peygamberlik derecesine en yakın olanlar, mücâhitlerle âlimlerdir. Zira cihad edenler ve ilim ehli olanlar peygamberlerin getirdiği esas üzerine cihat eder, insanlara yol gösterirler. (C.1,S.79/5)

 

79- Melekler ilim tahsil edenleri kanatları altına alırlar. Ancak onun Allah rızası için olması şarttır. (C.1,S.108/10)

***

Hastalığa Sabır:

80- Allahü Teâlâ Müslüman bir kulun bedenine bir musîbet verdiğinde meleklerine buyurur: “Onun için bundan önce işlemiş olduğu amellerin en iyisini yazın.”Eğer Allahü Teâlâ o kuluna şifa verirse, günahtan yıkar, temizler. Eğer ruhunu kabzederse, onu bağışlar ve rahmetine nâil kılar, (cennetine koyar.) (C.1,S.23/2)

 

81- Mü’min hasta olduğunda, bu hastalık onu, demirci körüğü demirden pası temizlediği gibi, günahlardan temizler. (C.1,S.31/1)

 

82- Mü’min kul hasta olduğunda, Allahü Teâlâ Kirâmen Kâtibîn’e buyurur: “Bu kulum için, hastalığı devam ettiği müddetçe, sıhhatli iken yapmakta olduğu şeyin mislini yazın. Eğer âfiyet verirsem, etini, kendi etinden daha hayırlısı ile, kanını da, kendi kanından daha hayırlı kanla değiştiririm.”(C.1,S.31/2)  

 

83- Hastalık ve fakirlikle Allah’ın kendisine elem ve keder verdiği bir kulu gördüğünüzde, (bilin ki,) Allah o kulunu temizlemek murat etmiştir. (C.1,S.47/9)

* * *

Belâ’ya sabrın kerâmeti:

84- Allahü Teâlâ kul için kendi katında bir derece takdir etmiş de, o kul, o dereceye ameliyle erişememişse, onu (bâzı musîbetlerle) müptelâ kılar ve kendisine, o o dereceye erişebilmesi için sabır ihsan eder. (C.1,S.60/10)

 

85- Bir kulun günahları çok olur da affa sebep olan ameli bulunmazsa, Allah o kuluna öyle bir hüzün verir ki, günahlarına kefâret olur. (C.1,S.61/15)

 

86- Kul üç gün hasta yatınca, anasından doğduğu gün gibi günahından arınmış olur. (C.1,S.64/6)

 

87- Hastanın inlemesi tesbih, ses çıkarması tehlil[1], nefes alıp vermesi sadaka, uyuması ibâdet, bir taraftan diğer tarafa dönmesi cihattır. Allahü Teâlâ meleklere: “Kuluma, sıhhatli iken yaptığı en iyi ameli yazın.” buyurur ve iyileştiğinde günâhsız olarak kalkar. (C.1,S.86/4)

 

88- Allahü Teâlâ derdi de devayı da indirdi ve her derde bir deva verdi. Onun için tedâvide haram kullanmayın. (C.1,S.87/3)

* * *

Hasta Ziyâreti

89- Allahü Teâlâ hasta ziyâret eden kimse için yetmiş bin meleği istiğfara me’mur eder de ertesi günü aynı vakte kadar o kimse için af dilerler. (C.1,S.95/2)

 

90- Şüphesiz ki kul hasta olur, kalbi yumuşar; günahlarını hatırlar, gözlerinden sinek kadar yaş döker. Allah da onu günahlarından temizler. İyileştirirse, temiz olarak kaldırır; ruhunu kabzederse, temiz olarak kabzeder. (C.1,S.104/7)

 

91- Mü’min kimseye hastalık gelip de Allah onu iyileştirdiğinde, bu, onun günahlarına kefâret ve ilerisi için ders olur. Münâfık ise, hasta olup iyileştiğinde, bağlanıp salıverilen deve gibi kalkar. O, niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez. (C.1,S.107/2)

 

92- Sizden biri hastayı ziyaret ettiğinde, onunla musafaha yapsın ve elini hastanın alnına koyup nasıl olduğunu sorsun ve onun için şifâ ve uzun ömür dileğinde bulunsun. Ve ondan kendisi için duâ etmesini istesin. Zira hastanın duâsı meleklerin duâsı gibidir. (C.1,S.45/1)

 

93- Adam kardeşine hasta ziyaretinde bulunduğu veya onu sırf Allah rızası için ziyaret ettiğinde, Allah o kimse için Şöyle buyurur: “Pek güzel ettin, gidişin de güzel oldu. Cennette de kendine bir yer hazırlamış oldun.” (C.1,S.54/10)

***

Belâ ve musîbet:

94- İnsanlardan belâsı en şiddetli olan, peygamberlerdir. Sonra, derece derece; kişi dininde ne kadar kuvvetli ise, belâsı da o derece şiddetlidir. Belâ kulun yakasına o kadar yapışır ki, yeryüzünde günahsız yürüyecek hâle gelir. (C.1,S.71/9)

* * *

Af Sebepleri:

95- Ümmetim, merhamet olunmuş ümmettir; ona âhirette azap yoktur. Dünyada verilen zelzeleler, belâlar, fitneler günahlarına kefâret edilir. (C.1,S.83/4)

 

96- Allahü Teâlâ kullara ceza murat ettiğinde, çocuklar ölür, kadınlar doğurmaz. İçlerinde rahmete değer bir kimse yoksa, başlarına belâ gelir. (C.1,S.85/39)

 

97- Allahü Teâlâ bir kavmi sevdiğinde, onlara belâ musallat eder. Sabreden mükâfat alır, sızlanan zarar görür... (C1,S.85/6)

 

98- Allahü Teâlâ bir ümmete gazap edip azap vermişse, zahîreleri pahalanır, ömürleri kısalır, tüccarları ticâret edemez, yağmurlar azalır, başlarına da şerliler musallat olur. (C.1,S.85/13)

***

Cihat:

99- Cihadın üstünü, kişinin nefsi ve onun kötü istekleriyle mücâhedesidir. (C.1,S.76/12)

 

100- Allahü Teâlâ bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar: Silahı yapan, yapana yardım eden, onu cephede kullanan...(C.1,S.90/8)

 

101- Allahü Teâlâ üç yerde sükûtu sever: Kur’an okunurken, cephede düşmanla çarpışırken, cenâze yanında bulunurken. (C.1,S.93/4)

 

102- Allah yolunda cihat edenler, az bir sıkıntı ile, bir senelik oruç ve bir senelik gece ibâdeti mükâfatını hak ederler. Soruldu: “En az zorluk nedir?” Buyuruldu ki: “Bir mücahit gece yolculuğunda hayvan üzerinde uyuklarda kamçısını düşürür. İşte inip bunu alması, en ufak zorluktur. (C.1,S.113/9)

 

103- Mü’min kimsenin en faziletli ameli, Allah için cihat etmektir. (C.1,S.116/2)

 

***

Güzel Ahlâk:

104- İnsanları, cennete, en çok Allah korkusu ile güzel ahlâk, cehenneme de iki dudakla, iki bacak arası sokar. (C.1,S.80/3)

 

105- Allahü Teâlâ bir ev halkını sevdiğinde, aralarında yumuşak huy bulundurur. (C.1,S.85/5)

 

106- Mü’min kabirden kalkınca, ameli kendisine güzel bir sûrette görünür. Mü’min ona sorar: “Sen kimsin? Yemin ederim ki, sen sâdıka benziyorsun.” O da: “Ben senin amelinim,” der ve o kimseye cennete kadar rehberlik eder. Kâfir ise kabirden kalktığında, fena bir kimse gelir ve kâfir ona sorar: “Sen kimsin?” O da, “Ben senin amelinim” der, ona cehenneme kadar arkadaşlık eder. (C.1,S.106/12)

 

107- İktisat, güzel hediye, güzel gidiş ve güzel yüzlü olmak, peygamberlik gidişinin yirmi beş cüz’ünden bir cüzdür. (C.1,S.109/14)

 

108- Güzelin güzeli, güzel ahlâktır. (C.1,S.112/3)

*** 

Af - Merhamet:

109- Hizmetçimi günde kaç defa affedeyim suâline, Allah’ın resûlü: Yetmiş kere affet” buyurdu. (C.1,S.74/14)

 

110- Fazîletin üstün olanı, Seni aramayanı araman; seni mahrum edene, vermen; sana kötü muâmele edeni affetmendir. (C.1,S.76/13)

(Üçünde de, kükrediği zaman nefsine karşı gelmektir.) 

***

İlâhî Rahmet:

111- Allahü Teâlâ yüz rahmet yarattı; bunların birini halka taksim etti; doksan dokuzunu kıyâmete bıraktı. (C1,S.88/1)

 

112- Allahü Teâlâ yüz rahmet yarattı; her rahmet gök ile yer arasını doldurur. O rahmetten biri yaratılmışlar arasında taksim edilmiştir. Bu sebeple ana çocuğuna acır; vahşî hayvanlar ve kuşlar su bulup içer; bununla yaratılmışlar birbirine merhamet eder. Kıyâmette doksan dokuz rahmeti, doksan dokuz misli büyütür ve onları Allah’tan korkanlara ihsan eder. (C.1,S.88/2)

 

113- Allahü Teâlâ istediği kula, kıyâmet gününün uzunluğunu bir farz namazı kılacak kadar duyurur. (C.1,S.93/6)

***

Sadaka - Sabır:

114- Size şu üç sözü yeminle söyleyeyim;

1. Kulun malı sadakadan dolayı kat’iyyen eksilmez.

2. Kul zulme uğrar da o zulme sabrederse, Allahü Teâlâ o sebeple o kulun izzetini artırır.

3. Bir kul da isteme kapısını açarsa (devamlı dilenirse), ona da fakirlik kapısı açılır. (C.1,S.18/7)

 

115- Dört şey cennet hazinesindendir: Sadakayı gizli vermek, musîbeti saklamak, sıla-i rahim (akraba ziyareti) ve “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” demek. (C.1,S.70/2)

 

116- At üzerinde de gelse, dilenciyi boş çevirme ve ücretlinin hakkını teri kurumadan ver. (C.1,S.74/5) 

 

117- Allahü Teâlâ sizlerden biri için bir lokma veya bir hurmayı öyle büyütür ki, evlâdınızı veya bir tayı büyüttüğünüz gibi... Bu lokma kıyâmete kadar Uhut dağı gibi olur. (C.1,S.90/3)

 

118- Allahü Teâlâ bir haseneyi, iki milyon hasene yapar mı yapar. (C.1,S.90/4)

 

119- Allahü Teâlâ bir sadaka sebebiyle yetmiş türlü fena ölümü men eder. (C.1,S.90/8)

 

120- Allahü Teâlâ sadakayı kabul eder; onu sağ eliyle alır ve büyütür. Sizden birinin bir tayı büyüttüğü gibi...Öyle ki, bir lokma (kıyâmete kadar) Uhut dağı kadar büyür. (C.1,S.94/2)

 

121- Sabır, sadme-i ûlâda (belâ ile ilk karşılaşmada)dır. (C.1,S.103/3)

 

122- Sadaka, Rabb’in gazabını söndürür; fena ölümden de korur. (C.1,S.103/5)

 

123- Sadaka, sahibinin kabir hararetini söndürür. Mü’min kıyâmette ancak sadakasının gölgesinde gölgelenecektir. (C.1,S.103/9)

 

124- Akrabaya verilen sadakanın sevabı ikidir. (Biri sıla, diğeri sadakanın sevabıdır.) (C.1,S.103/7)

 

125- Allahü Teâlâ’dan yardım kulun yüküne göre gelir. Sabır da belâ nispetinde gelir. (C.1,S.108/3)

 

126- Semâya en tez çıkan sadaka, kişinin, helâlinden kardeşlerine ikram ettiği yemektir. (C.1, S.114/2)

 

127- Gizli sadaka, Rabb’in gazabını söndürür. Sıla-i rahim, ömrü uzatır. Hayır yapan, fena ölümden kurtulur. “Lâ ilâhe illallah” kelâmı, doksan dokuz belâyı def eder; en aşağısı tasadır. (C.1,S.123/4)

 

128- Müslüman’nın sadakası ömrünü artırır. Onu fena ölümden korur, kibir ve övünmeyi giderir. (C.1,S.123/5)

***

Ölüm:

129- Ben öldüğüm vakit, Ebû Bekir, Ömer ve Osman (R.A.) de öldüklerinde, ölmeye gücün yeterse sende hemen öl. (C.1,S.36/4)

 

130- İnsan ölünce ameli kesilir. Ancak üç şey hâriç: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim, kendisine duâ eden salih evlât. (C.1,S.62/11)

 

131- Beş şeyden evvel beş şeyi ganîmet bil: Ölmeden önce, hayatın; hasta olmadan önce, sıhhatin; meşguliyetten önce, boş vaktin; ihtiyarlamadan önce, gençliğin; ihtiyaca düşmeden önce, servetin kıymetini bil. (C.1,S.75/6)

 

132- Ölümün üstün olanı, Allah uğrunda ölmek. İkincisi, nöbet veya gözcülükte; üçüncüsü, Hac veya Umre yaparken ölmektir. Bedevî veya tüccar iken ölmezsen ne mutlu! (C.1,S.77/13)

 

133- Ölümü çok anın. Kim ölümü çok anarsa, Allahü Teâlâ onun kalbini diriltir ve ona ölümü kolay kılar. (C.1,S.80/15)

 

134- Ölümü çok zikredin. Zira bu, insanı dünyadan çeker ve günahlardan sıyırır. Ölüm kıyâmettir, ölüm kıyâmettir. (C.1,S.80/16)

 

135- Allah’ın mü’min kuluna ilk ikramı, cenâzesini teşyî edenlerin mağfiret olunmasıdır. (C.1,S.120/8) 

 

136- Ölü, (vasiyet etmişse) ehlinin kendisine ağlamasıyla azap görür. (C.1,S.109/4)

 

137-Ölü, kendisini taşıyanları, yıkayanları ve kabre indirenleri tanır. İnsan öldüğünde üzerinde olan elbise ile diriltilir. (C.1,S.109/5)

 

138- Cenâzeyi tâkip ettiğiniz zaman, kabre konuncaya kadar oturmayın. (C.1,S.38/10

 

139- Hasta veya ölünün yanında bulunduğunuzda, hayır söyleyin. Zira sizin söylediklerinize melekler “Âmin” derler. (C1,S.42/10)

 

140- Cennet ehlinden bir kimse öldüğünde, Allahü Teâlâ, onu taşıyana, arkasından gidene ve namazını kılana azap etmekten hayâ eder. (C.1,S.63/6)

 

141- Bir Müslüman veya Yahûdî veya Hıristiyan cenazesi geçerken, ayağa kalkın. Zira biz sadece cenaze için değil, onunla beraber bulunan melekler için kalkmış oluruz. (C.1,S.64/9)

 

142- Sâlih kimse tabuta konduğunda devamlı olarak “Beni götürün, beni götürün” der. Kötü kimse de, tabuta konduğunda, “Eyvâh bana! Beni nereye götürüyorsunuz” der. (C.1,S.65/11)

 Kabir:

143- Kabir, âhiret konaklarından ilk duraktır. Kim kabirde işi kurtarırsa arkası iyi gelir; kim de kabirde işi kurtaramadı ise, arkası daha çetindir. (C.1,S.105/12)

***

Kıyâmet - Âhiret:

144-Kıyâmet yaklaştığında taylasan giyilmesi çoğalır, ticâret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tâzim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar âmir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, sultan zulmeder, ölçü ve tartı eksik yapılır, bir kimsenin köpek yetiştirmesi, kendisine, çocuğunu yetiştirmekten daha hoş gelir, büyüğe hürmet, küçüğe merhamet edilmez ve gayri meşrû çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında, adam kadına yaklaşır, insanlar, kalpleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünür. O zamanda en iyi görünen insan “Müdâhin” (yağcılık eden, kötülükleri gördüğü halde nemelâzım deyip geçen)dir. (C.1,S.33/7)

 

145- Kıyâmet yaklaştığında zamanın akışı hızlanır; sene, ay gibi; ay, hafta gibi olur. Cuma’dan Cuma’ya olan vakit de, hurma dalının yaprakları ile birlikte ateşte yanması gibi kısalır. (C.1,S.33/9)

 

146- Kıyâmet yaklaştığı zaman, sizden biri tabaktan hurmanın iyisini seçtiği gibi, ölüm de ümmetimin en hayırlılarını seçer. (C.1,S.39/10)

 

147- Şam halkı fesâda uğradığında sizde hayır kalmaz. Fakat ümmetimden bir tâife, kıyâmet kopuncaya kadar mansur ve muzaffer olmaya devam eder. (Bunlar İslâm âlimleri veya askerleridir.) Onları yardımsız bırakanlar, kendilerine bir zarar veremezler. (C.1,S.55/15)

 

148- Kıyâmet gününde Allahü Teâlâ bu ümmetten her birine, kâfirlerden bir adam verir ve kendisine “Bu adam senin ateşten fidyendir.” denilir. (C.1,S.59/4)

 

149- Kıyâmet günü olduğunda, biri Arş’ın ortasından şöyle seslenir: “Ey İnsanlar! Fâtıma cennete girinceye kadar gözlerinizi eğin. (C.1,S.59/7) (Rasûlüllah’ın nezih kerîmesi Hz. Fatımatü’z-Zehrâ R.Anhâ vâlidemize tâzim için verilmiş emirdir...)

 

150- Âhir zaman geldiğinde, insanların paraya ihtiyacı daha fazla olur; insan, o zaman, din ve dünyasını onunla ayakta tutabilir. (C.1,S.59/15)

 

151- Kıyâmetin önü sıra altı şeyi say: Benim ölümüm. Koyun kıran gibi ölüm çokluğu. Kudüs’ün fethi. Mal bolluğu; öyle ki, bir kişiye yüz altın verilir de beğenmez. Arap evlerinin hepsine giren bir fitne. Benî Esfer’in sizinle olan sulhu bozması. O zaman, her bir sancak altında 12000 kişi bulunan 80 sancakla üzerinize hücum ederler. (Amik Ovası olayı.) (C.1,S.74/3)

 

152- Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hâin, hâinlere “Emin” denir ve halkın işlerinde “Rüveybida” söz sahibi olur. “Rüveybida nedir?” diye soruldu. Buyurdu ki, “Umumun işlerinde söz sahibi olan fâsık kimsedir. (C.1,S.117/2)

 

153- Ümmetim kıyâmet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest âzaları) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru artırın. (C.1,S.117/5)

 

154- Fakirlik ashabım için saadettir. Âhir zamanda ise mü’minler için zenginlik saadettir. (C.1, S.105/6)

***

Cennet:

155-(Mîrac gecesi) cennete girdim. Cennet ehlinin çoğu, mü’minlerin çocukları ile, fakirler; azı da kadınlar ile zenginlerdi. (C.1,S.21/9)

 

156- Bir kimsede dört güzel huy bulunursa, Allah ona cennette köşk verir ve Allah’ın nuru içine gark olur: İnancı, “Lâ ilâhe illallah” olmak. Günâh vakî olduğunda, “Estağfirullah” demek. Hayır işlediğinde, “Elhamdü lillâh” demek. Musîbet zamanında, “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demektir. (C.1,S.70/4)

 

157- Cenneti gördüm; çoğu fakirlerdi. Cehennemdekiler de çoğu zengin ve kadınlardı. (C.1,S.73/9)

(Kadınları, altın ve kırmızı safran, zenginleri ise dünya peşinde koşmak oraya sevk etti.)

 

158- Bir kişi uzun zaman cennet ehli ameli işler, sonra Allah onun amelini cehennem ehli ameliyle neticelendirir ve cehennemlik kılar. Diğeri de uzun zaman cehennem ehli ameli yapar, sonra Allah onun amelini cennetliklerin ameliyle neticelendirir ve cennete koyar. (C.1,S.98/6)

 

159- Cennet ehline, cennet ameli nasip olur. Cehennem ehline de cehennem ameli... (C.1,S.118/6)

 

160- Cennet ehli cennetteki makamlarına yerleşirler ve Cuma’dan Cuma’ya Allahü Teâlây’ı ziyarete giderler. Onlara Arş-ı Rahman âşikâr olup Allah’ı görürler. Bu, cennet bahçelerinden birinde olur ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yeri misk tepelerindendir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: “Rabb’imizi görecek miyiz?” “Evet, ayın on dördüncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl şüphe yoksa, (veya bunları nasıl sıkışmadan görüyorsanız) Rabbinizi öyle göreceksiniz. Allahü Teâlâ onlarla ayrı ayrı konuşur; hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul, “Yârabbî, mağfiret etmemiş miydin!” der. Allahü Teâlâ, “Ettim de onunla buraya geldin” buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse öylesini görmemiştir. O zaman Allahü Teâlâ buyurur: “Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin yanına...” Cennetin çarşılarına gelirler. Buralarda aklın tasavvur edemeyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenirler. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Âilelerimiz, “Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz” derler. Biz de deriz ki: “Tabiî, güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbimizi ziyaretten geliyoruz,” (C.1,S.118/8)

 

161- Bir kimse cennete girdiğinde, ana ve babasını, zevcesini ve çocuklarını sorar. “Onlar senin derecene ve ameline ulaşamadılar” denilir. O kimse: “Yârabbi, ben hem kendim hem de onlar için amel etmiştim,” der. Bunun üzerine, onların da o kimseye kavuşması emrolunur. (C.1,S.44/7)

***

Cehennem:

162- Cehennem Rabb’ine: “Bazı kısmı, bazı kısmını yedi,” diye şikâyet etti. Allahü Teâlâ da ona iki defa nefes almayı müsaade buyurdu; biri yazın, biri kışın. Bunlar, sizin yazın ve kışın duyduğunuz sıcak ve soğuklardır. (C.1,S.71/7)

 

163- Arzlar; her arz ile onu tâkip eden arz arası, 500 senelik mesafedir. Birincisi bir balık üzerindedir. Öyle bir balık ki, iki ucu gökte, balık kaya üzerinde, kayayı da bir melek tutar. İkincisi havayı tutan tabakadır. Allahü Teâlâ Âd kavmini helâk için rüzgâr meleğine emretti: “Bir delik aç.” O, “Bir öküz burnu kadar açayım mı?” dedi: “Hayır, o bütün insanları helâk eder, bir yüzük kadar aç.” O rüzgâr, öyle bir rüzgâr ki, Allahü Teâlâ kitabında onun hakkında buyurdu: “O rüzgâr, uğradığı şeyi çiğnenmiş ot parçası gibi yaptı.” Üçüncü tabakada cehennem taşları var. Dördüncü tabakada cehennem kibritleri var. Dediler ki: “Cehennem içinde kibrit var mı.?” “Evet, var; Allah’a yemin ederim ki, o cehennemde kibritten öyle bir vadi var ki, oraya dağlar atılsa erir,” buyurdu. Beşinci tabakada cehennem yılanları var. Ağızları kâfirleri yalıyor, onda et bırakmıyor, sinir ve kemik kalıyor. Altıncı tabakada cehennem akrepleri var. En küçükleri katır kadar. Kâfire tekme vurur. Onun sokması, cehennem ateşini unutturur. Yedinci tabakada iblis hapsedilmiş; bir eli önde, bir eli arkada demire bağlanmıştır. Allah onu birine musallat edeceği vakit, çözer. (İşi bitince tekrar bağlar.) (C.1,S.95/11) 

 

164- Allahü Teâlâ’nın cehennemden çıkarmak istemedikleri orada ne yaşar, ne de ölürler. Allah’ın çıkarmak istedikleri de, ölür, kömür hâline gelir de, sonra çıkarılır. Cennet ırmağında canlandırılır; sel yataklarında biten tohumlar gibi biterler. Cennettekiler onlara, “Cehennemlik” derler. Bunlar da yalvarırlar. Allah da bu ismi onlardan kaldırır. (C.1,S.119/1)

 

165- Cehennem ehli ağlar. O derece ki, göz yaşlarında gemi yüzebilir. Ve kan ağlarlar. (C.1,S.119/2)

 

166- Cehennemdekiler büyütülür; o derece ki, kulak yumuşağı ile boyun kökü arası 700 yıllık olur. Derileri 40 arşın kalınlaşır, azı dişleri Uhut dağından büyük olur. (C.1,S.119/3) (Bunlar Allah’ın azabını tam tatsın diyedir.)

***

Dünya:

167- Dünyadan sakının. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, o, Hârut ile Mârut’tan daha büyüleyicidir. (C.1,S.14/5)

 

168- Şu maldan (dünyadan) istemeden ve tamah etmeden Allahü Teâlâ’nın sana verdiğini al ye ve onu mal edin. (C.1,S.22/12)

 

169- Bir kul günahlara devam ettiği halde, Allah’ın ona dünyadan sevdiği şeyleri verdiğini görürsen, muhakkak ki o kimse için bu Allah’dan bir “İstidraç”tır.[2] (C1,S.46/10)

 

170- Dünya her gün yetmiş defa seslenir: “İstediğinizi yiyin (arzûlarınızı yerine getirin!) Vallahi sizin etlerinizi de derilerinizi de yiyeceğim.” (C.1,S.95/10)

 

171- Kul, her harcadığından ecir alır. Yalnız binaya harcadığından alamaz. (C.1,S.104/5)

 

172- Kulun, eğer düşüncesi dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar; iki gözü arasına koyar. Akşam yatar, fakir; sabah kalkar fakir. Eğer azmi ve meramı âhiretse, Allah onun meşgalelerini toplar. İhtiyacını kaldırır, kalbine zenginlik verir. Zengin yatar, zengin kalkar. (C.1,S.104/6)

 

173- Dünyada malı çok olanlar, âhirette sevabı az olan kimselerdir. Yalnız, sağa sola, ön ve arkasına dağıtan ve hayırla amel eden kimseler hariç... (C.1,S.108/6)

 

174- Dünyada hüznü çok olan, âhirette çok sevinçli olur; dünyada çok doyan, âhirette çok acıkır. (C.1,S.114/9)

***

Sevdiklerine Muamele:

175- Bir kimseyi sevdiğinde onunla mücâdele (ve münâzaa) etme. Ona zulmetme, zarar verme. Onun hakkında kimseye bir şey sorma. Olur ki, düşman birine rastlarsın, sana onda olmayan şeyleri varmış gibi anlatır da seninle, sevdiğin kimsenin arasını açmış olur. (C.1,S.25/10)

 

176- Baba veya anasına, evlât hoşnutluk ifade eden bir bakışla baksa, onun bu bakışı, o evlât için bir insan âzât etmiş olmasına denk olur. Denildi ki: “Yâ Rasûlallah, üç yüz altmış defa baksa da mı?” Buyurdu ki: “Allahü ekber. (Allah bundan fazlasına da kaadirdir.)” (C.1,S.65/1)

 

177- Kadın üzerinde, insanlardan en büyük hak sahibi, kocası; erkeğin üzerinde de anasıdır. C.1,S.74/12)

 

178- Allahü Teâlâ, erkeğin hanımıyla lâtifeleşmesinden hoşlanır ve bundan dolayı ikisine de sevap yazar; rızklarını da helâlinden artırır. (C.1,S.90/5)

 

179- Allahü Teâlâ size analarınızı tavsiye eder, analarınızı tavsiye eder, analarınızı tavsiye eder. Allah size babalarınızı tavsiye eder, babalarınızı tavsiye eder. Sonra da yakınlığınıza göre akrabalarınızı. (C.1,S.95/3)

 

180- Akraba yoklamak ve iyilik yapmak, memleketleri mâmur eder; ömürleri uzatır; malları artırır. Fâcir de olsalar...(C.1,S.96/7)

 

181- Kişi hanımına, hanımı da ona sevgiyle baktıklarında, Allahü Teâlâ onlara rahmetle bakar; ellerini ellerine aldıklarında, günahları parmakları arasından dökülür. (C.1,S.98/10)

 

182- Her Cuma gecesi Âdemoğullarının ameli Allah’a arz olunur. Bunlardan akrabası ile alâkayı kesenin ameli kabul olunmaz. (C.1,S.115/6)

 

183- Sizin amelleriniz ölmüş akrabalarınıza duyurulur. İyi ise sevinirler, kötü ise: “Yârabbi, bize nasıl hidâyet ettinse, onlara da hidâyet etmeden canlarını alma diye duâ ederler.” (C.1,S.115/7)

 

184- Bir âile halkı birbirlerini yokladıklarında, Allah onların rızkını geniş ve kolay kılar. Ve onlar Allah’ın himayesi altında bulunurlar. (C.1,S.118/4)

 

***

Günler:

185-Cuma günü duâların kabul olunduğu vakti, ikindi namazı ile, güneşin batması arasında arayın. O vakit, bu kadar (yani elini kapayıp açıncaya kadar)dır. (C.1,S.6/12)

 

186- Cuma günü olduğunda, sizden biri başını yıkar, gusül eder, mescide erkenden gider, minbere yakın oturup hutbeyi dinler ve sükût ederse, o kimsenin attığı her adım için kendisine bir senelik oruç ve bir senelik namaz sevabı verilir. (C.1,S.61/6)

 

187- Cuma günü gusül ediniz; kim böyle yaparsa, bir haftalık günahlarına kefaret olur. Üç gün de fazlası vardır. (C.1,S.75/5)

 

188- Ameller Pazartesi ve Perşembe geceleri Allah’a arz olunur. Bu günlerde oruçlu olmaktan hoşlanırım. (C1,S.96/3)

 

189- Melekler Cuma günü câmi kapılarında, yanlarında defter olduğu halde oturur ve gelenleri birinci, ikinci, üçüncü... diye yazarlar; hatip hutbeye çıkınca defteri kapatırlar. (C.1,S.100/9)

 

190- Kulların amelleri Pazartesi ve Perşembe günleri Allah’a arz olunur; şirk etmeyenlerin günahları affolunur. Ancak birbirine dargın olanlarınki af edilmez. (C.1,S.115/5)

***

Amelsiz Âlim:

191- İsrâ gecesi bir kavme uğradım, dudakları ateşten makasla kesiliyor, her kesilişinde dudakları yeniden tamamlanıyordu. “Yâ Cibrîl, bunlar kimler” dedim: “Bunlar ümmetinin hatipleridir; yapmadıklarını söylerler, Allah’ın Kitabını okur, fakat amel etmezler,” dedi. (C.1,S.15/5)

 

192- Gizli şehvetten sakının. Bu, âlimin, insanları etrafında toplamak için ilim tahsil etmesidir. (C.1,S.18/8)

 

193- İlmiyle amel etmeyen âlim, kendini yakıp da etrâfına ışık veren kandil gibidir. (C.1,S.55/4)

 

194- Kul amelde noksanlık yaptığında, Allah onu üzüntü ve kuruntuya müptelâ eder. (C.1,S.58/1)

 

195- Kıyâmet gününde azabı en şiddetli olanlar, ilmi kendisine fayda vermeyen âlimlerdir. (C.1,S.71/13)

 

196- Allahü Teâlâ riyâkârların hepsine cenneti haram kıldı. İnsan iyi giyinmekle iyi olmaz. İyilik, ağır başlı, yumuşak huylu olmaktadır. (C.1,S.87/12)

***

Vesvese:

197- Abdestinizdeki şüpheyi, yakın bilginizle def edin; namazda ise, zannınıza göre hareket edin. (C.1,S.22/2)

 

198- Sizden birisine, namazda iken şeytan gelir, makatının teline dokunur; bu ona yel gibi gelir. Böyle olunca, koku veya ses olmadıkça namazını bozmasın. (C.1,S.102/6)

 

199- Şeytan, namaz ezanını duyunca, zartayla kaçar, sonra tekrar gelir, vesvese verir. Kamette de kaçar, sonra tekrar gelir, vesvese verir. (C.1,S.102/7)

 

200- Şeytan hortumunu âdemoğlunun kalbinin üstüne koymuştur. O kimse Allah’ı anarsa, hortum kalkar; unutursa, hortumun içine düşer. (C.1,S.102/9)

 

201- Muhakkak ki şeytan, insanın kurdudur. Sürüden ayrılan koyunu kurt kaptığı gibi, Şeytan da, cemaatten ayrılanı kollar. Cemaat arasında bulunun, cemaat ve mescide devam edin. (C.1,S.102/11)   

202- Şeytan bir kişiye kast eder, iki kişiye de kast eder, üç kişi olunca artık kast edemez. (C.1,S.103/1)

 

***

 

Nasihat:

203- Sizden biri kendisinde kardeşine verebileceği bir nasihat bulursa, ona hemen söylesin. (C.1,S.65/9)

 

204- Allahü Teâlâ ve melekleri, denizdeki balıklar, yuvasındaki karıncalar, insanlara hayır öğretenlere salât ederler (C.1,S.91/5)

 

205- İyilikle emir ve kötülükten men etmeyi bırakmış olan kişi, Kur’an’a ve bana inanmış olmaz. (C.1,S.96/8)

 

206- Hediye ve ihsanın en üstünü, hikmetli bir kelime öğrenip onu başkasına öğretmektir. Bu, kendisi için sadık niyetle bir sene ibadetten hayırlıdır. (C.1,S.116/3)

***

Haramdan sakınmak:

207- Kıyâmet günü Allahü Teâlâ, meleklerine buyurur: “Kulaklarını ve gözlerini şeytanın çalgılarından ve haramlardan koruyanlar nerede, Onları ayırın!” Melekler onları arayıp bulur, misk ve anber tepeleri üzerinde toplarlar. Allahü Teâlâ meleklerine tekrar buyurur: “Onlara tesbihimi, temcidimi duyurun.” O kimseler öyle güzel sesler işitir ki, benzeri duyulmamıştır. (C.1,S.59/11)

208- Allahü Teâlâ üç şeyi mekruh kıldı: Kur’an okurken, okunurken konuşmayı, yüksek sesle duâ etmeyi, secdede dirsekleri yere sermeyi. (C.1,S.89/2)

 

209- Allahü Teâlâ sizin için şunları kerih gördü: Dedi kodu etmek, çok sual sormak, malı telef etmek, müracaatı reddetmek, kızları diri diri toprağa gömmek (din ve îman duygularından mahrum etmek), anaya âsi olmak. (C.1,S.89/3)

***

 

Yalan:

210- Kul yalan söylediğinde, melekler, onun ağız kokusundan bir mil uzağa kaçarlar. (C.1,S.104/11)

 

211- Yalan, nifak kapılarından biridir. (C.1,S.106/1)

 

212- Yalan, yalan olarak yazılır. (Yani bir tane de olsa kaydedilir.) (C.1,S.106/2)

***

Kötü Ahlâk:

213- Fenâ ahlâk, sirkenin balı bozduğu gibi ameli bozar. (C.1,S.97/4) (Hayır işlersin, şer çıkar.)

***

Ana - Babaya duâ:

214- Kul, ana ve babaya duâ etmeyi terk ettiği zaman, rızk ondan kesilir. (C.1,S.39/1) (Maddî ve mânevî nasip azalır, mahrûmiyet başlar...)

***

Merhaba:

215- Kişi, bir kavme geldiğinde, kendisine “Merhaba” (yerin geniş olsun), denirse, kıyâmet günü, Rabbine kavuştuğu günde onlara “Merhaba” denir. Kişi gene bir kavme geldiğinde “Kahtan” (Şiddet, darlık sana olsun) denirse, kıyâmet gününde onlara “Kahtan” denir. (C.1,S.24/2)

 

216- Bir kimse Müslüman kardeşine “Sana merhaba” derse, melekler de ona, “Sana da merhaba” derler. Eğer kardeşine, “Sana merhaba yok” derse (lâtife olarak söylemek hâriç), melekler de kendisine, “Sana da merhaba yok” derler. Hiç şüphe yok ki, kul, mü’min kardeşinin yüzüne karşı suratını asarsa, melekler ona lânet ederler. (C.1,S.56/2)

 

217- Kumar, satranç, tavla ve benzeri oyunları oynayan kimselere rastladığınızda, onlara selâm vermeyin. Eğer onlar selâm verirlerse, selâmlarını almayın. (C.1,S.64/11)

*** 

Hediye:

218- Sizden birine bir hediye getirildiğinde, yanında oturanlar o hediyeye ortaktır. (C.1,S.24/7)

 

219- Sizden biri seferden döndüğünde, ehline hediye getirsin. Bir şey bulamazsa, mendiline bir taş veya bir tutam odun koysun. Bu, onların hoşlarına gider. (C.1,S.48/3)

 

220- Sen istemeden ve emek çekmeden, Allah sana bir rızk gönderirse, onu al. Zira Allahü Teâlâ onu, sana ikram etmiştir. (C.1,S.49/13)

***

Sevgiyi Açıklamak:

221- Sizden biri kardeşini Allah yolunda sevdiğinde, onu kendisine bildirsin. Zira bu, ülfette daha kalıcıdır. Muhabbeti devâm ettirir. (C.1,S.25/9)

***

Münâfık:

222- Münâfığın alâmeti üçtür: Söylediğinde, yalan söyler; vâdinde durmaz ve emânete hiyanet eder. (C.1,S.6/7)

 

223- Dört şey kimde bulunursa, o hâlis münâfıktır. Bir kimsede bunlardan biri varsa, onda nifaktan bir huy vardır; bunu terk etmeden kâmil mü’min olamaz: Konuşurken yalan söyler, vâdinden döner, sözünde durmaz, dâvâlaştığında bâtıla meyleder. (C.1,S.68/5)

***

 

Kâfir:

224- Kâfirin dili kıyâmette iki fersah (24 000 adım) arkadan gelir, o kadar sarkar ki, herkes onu çiğner. (C.1,S.105/17)

 

225- Kâfir, bir iş hususunda Allah’a duâ eder, hemen yerine getirilir. Mü’min duâ eder, hemen yerine getirilmez (teehir edilir). Melekler bundan telaşlanır. Allahü Teâlâ buyurur ki: “Ben kâfire hemen verdim; çünkü onun sesine gazap ederim. Mü’mine gelince, zikri bırakmasın, diye onu te’hir ederim. Zira, onun yalvarmasını severim.” (C.1,S.105/18)

 ***

Kur’an’ı Hatmetmek:

226- Kul, Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği zaman, altmış bin melek o kula istiğfar eder (affını diler). (C.1,S.42/14)

 

227- Kur’an okuma mukabilinde karşılık alınabilir. (C.1,S112/11) (Ashabtan bir zat koyun karşılığında nefes etmiştir.)

 

228- Cennetin dereceleri Kur’an âyetleri adedincedir. Cennete girenler arasında Kur’an okuyandan üstün kimse bulunmaz. (C.1,S.123/11)

(Cennette kendisine “Oku ve yücel” denir. Her ayet okuyuşunda bir derece yükselir. Son âyeti okuduğunda, son mertebeye ulaşır.)

 

229- “İzâ zülzilet” Kur’an’nın yarısına bedeldildir. “Kul yâ eyyühel kâfirûn” Kur’an’ın dörtte birine muâdil, “Kul hüvallahü ehad” Kur’an’ın üçte birine muâdildir. (C.1,S.49/9)

 

230- Dört şey Arş-ı Âlâ’nın altındaki hazineden indirildi: Fâtiha Sûresi, Âyetül kürsî, Âmenerrasûlü ve İnnâ âtaynâ (Kevser Sûresi). (C.1, S.69/3)

 

231- Yâ-Sîn’i okuyun; onda on bereket var: Aç okursa, doyar; çıplak okursa, giyinir; bekâr okursa, evlenir; korkan okursa, emin olur; mahzun okursa, ferahlar; misâfir okursa, yardım görür; bir şeyi kaybolan okursa, bulunur; hasta okursa, şifa bulur; ölü üzerine okunursa, azabı hafifler; susayan okursa, suya kavuşur. (C.1,S.79/4)

(Yâ-Sîn Sûresi, hangi hâcet için okunursa, o hasıl olur.)

 

232- Sizden biri her gün bin âyet okuyamaz mı? “Nasıl okuyalım?” dediler. “El hâkümüttekâsür’ü okuyamaz mı?” buyurdu. (C.1,S.82/8)

***

Şifa:

233- Sizden biri elem duyduğunda, elini ağrıyan yere koysun ve yedi defa “Eûzü bi izzetillâhi ve kudretihî alâ külli şey’in min şerri mâ ecidü,” desin. (C.1,S.65/8)

 

234- Allahü Teâlâ devası olmayan hastalık vermedi. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi. Yalnız ölüme çâre yok. (C.1,S.89/4)

 

235- Allahü Teâlâ, devasını indirmediği hiç bir hastalık vermedi. İhtiyarlamak hâriç... Bakınız inek sütüne... Çünkü o, her ottan yer. (C.1,S.89/5)

 

236- Böğür sancısı böbrekteki damardandır; ayaklandığında sahibine eziyet verir. Bunun ilâcı bal şerbetidir. (C.1,S.97/1)

***

 Nîmete Hürmet ve Şükür:

237- Ekmeğe hürmet edin; zira Allah ekmeği ikrâm ve hürmete lâyık kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse, Allah ona bereket verir ve onu zelil etmez. (C.1,S.81/4)

 

238- Ekmeğe hürmet edin; zira o yerin, göğün bereketlerindendir. Kim düşen kırıntıyı yerse, günâhı affolur. (C.1,S.81/5)

 

239- Bir kul iyilik gördüğünde “Cezâkellahü hayran” derse, duâda mübalâğa etmiş olur. (C1,S.82/4)

 

240- Allah kulunu sevdiğinde, rızkını yetecek kadar verir. (C.1,S.85/7)

241- Allah kuluna bir nîmet verdiğinde, eserinin kulu üzerinde görülmesini sever. (C.1,S.85/11)

 

242- Allah gökten yere dört bereket indirdi: Demir, Ateş, Su ve Tuz. (C.1,S.87/4)

 

243- Sizden biri evlendiğinde, at veya hizmetçi aldığında, elini, onun alnı üzerine koyup bereketle duâ etsin. (C.1,S.39/4)

***

Ashab-ı Kiram:

244- Ümmetimden ümmetime en merhametli olan, Ebû Bekir; Allah’ın dininde en kavi olan, Ömer; haya cihetinden en sadık, Osman; en iyi hüküm veren, Ali Bin Ebî Tâlip; ferâîz ilmini en iyi bilen, Zeyd bin Sâbit; Allah’ın kitabını en uygun okuyan, Ubey ibni Kâab; haram ve helâli en iyi bilen, Muaz bin Cebel R.Anhüm’dür. Haberiniz olsun, her ümmetin bir emini var; bu ümmetin emini de, Ubeyde bin Cerrah’dır (R.A.) (C.1,S67/11)

 

245- Allahü Teâlâ beni seçti. Benim için de ashabımı seçti. Onlar bana yardımcı ve akraba olur. Kim onlara fena söz söylerse, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Kıyâmette Allah böyle kimselerden, ne farz, ne nâfile ibâdet kabul etmez. (C.1,S.86/7)

 

246- Allahü Teâlâ yıldızları gök ehline emniyet kıldı; yıldızlar döküldüğünde, semanın inkırazı yaklaşmıştır. Allah Ashabımı da ümmetime eman kıldı; Ashabım gidince, ümmetim için inkıraz yaklaşmıştır. (C.1,S.87/3)

 

247- İnsanlar mallarını çoğaltma peşinde; Ashabım ise, azaltma peşindedir. Onlara kötü söz söylemeyin. Allah’ın lâneti, onlara kötü söz söyleyenin üzerine olsun.(C.1,S.109/9)

***

Oruç:

248- Sizden biri Müslüman kardeşini ziyâret ettiğinde, kardeşi (ziyafet için) ondan orucunu bozmasını isterse, bozsun. Ancak Ramazan ve Ramazan’ın kazası veya nezir orucu hâriç... (C.1,S.44/13)

 

249- Dört şeyi yapanın orucu kavi olur: İftarı su ile açmak, sahurda yemek, gündüz uykusu, güzel koku. (C.1,S.69/7)

 

250- Allahü Teâlâ buyurur: “Oruç benim içindir; onun mükâfâtını ben veririm.” Oruçluya iki ferah vardır: Biri, iftar ederken; diğeri de Allah’a kavuştuğunda mükâfâtını alırken. Muhammed’in (A.S.) nefsi kudret elinde olana yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah’a, amber kokusundan daha sevimlidir. (C1,S.94/6)

***

 

Abdest:

251- Sizden biri, (namaz için abdest alırken) ağzını yıkadığında, elleriyle işlediği günahlar dökülür; yüzünü yıkadığında, yüzüyle işlediği günahlar dökülür; kollarını yıkadığında, kolların işlediği günahlar dökülür; başına mesh ettiğinde, hataları saçlarının dibinden dökülür; ayaklarını yıkadığında, ayaklarla işlenen günahlar dökülür. (C.1,S.39/12)

 

252- Müslüman abdest aldığında, onun hataları kulaklarından, gözlerinden, ellerinden ve ayaklarından çıkar. Oturursa mağfiret olunmuş olarak oturur. (C.1,S.39/17)

 

253- Uyku, abdesti yenilemeyi îcap ettirmez. Ancak uzanarak uyuduğu zaman bozulur. Çünkü mafsallar gevşer. (C.1,S.109/16)

*** 

İstiğfar:

254- Kul, “Estağfirullahellezî lâ ilâhe illâ hûvel hayyül kayyûmü ve etûbü ileyh,” derse, harpten kaçmış olsa da mağfiret olunur. (C.1,S.56/11)

***

Cezası dünyada verilenler:

255- Allahü Teâlâ bir kula hayır murat ettiğinde, günâhının cezâsını dünyada acele verir. Allah bir kula da şer murat ederse, günahının cezasını kıyâmette vermek üzere geciktirir. Bu yüzden o kimse de kendi reyini beğenmiş biri (veya yaban eşekleri gibi) olur. (C.1,S.26/12)

***

Fakih ve Zühd:

256- Allahü Teâlâ bir kula hayır murat ettiğinde, onu, dinde fakih[3], dünyada zâhit[4] kılar ve ona, ayıplarını

görecek basîret ihsan eder. (C.1,S.26/11)

 

257- Allahü Teâlâ bir ev halkına hayır murat ettiğinde, onları dinde fakih kılar. Küçükleri büyüklerine hürmet eder. Onlara rızkları hususunda kolaylık verir. Nafakalarında iktisatlı kılar. Kendilerine ayıplarını gösterir, onlar da hemen tevbe ederler. Allahü Teâlâ bir ev halkına da hayırdan başkasını murat ederse, onları kendi hallerine bırakır. (C.1,S.27/10)

 

258- Bir kimseye, dünyada züht ve az konuşma verildiğini görürseniz, ona yakın olun. Zira o kimse hikmete erişmiştir. (C.1,S.47/3)

 

Kader:

259- Allahü Teâlâ nutfeden bir insan yaratmak murat ettiğinde, rahimler meleği şöyle der: “Yârabbi, bu, sait midir, şakî mi? Erkek midir, dişi mi? Ey Rabbim, kırmızı mıdır, yoksa siyah mı?” Allahü Teâlâ emrini bildirir. Sonra o insanın iki gözü arasına, karşılaşacağı iyilik ve kötülük göreceği meşakkate kadar hepsi yazılır. (C.1,S.27/6)

 

260- Allahü Teâlâ kuluna bir şeyi taktir ettimi, onu çevirecek güç yoktur. (C.1,S.83/2)

 

261- Allahü Teâlâ dünya halkını zulmette yarattı. Sonra onların üzerine nurundan saçtı. Bu nur kimlere isabet ettiyse, îman etti. İsabet etmeyen de, dalâlette kaldı. Bundan sonra yeni bir şey olacak değil. Yazılanlar meydana gelecektir. (C.1,S.87/14)

***

 

Misafir:

262- Allah bir kavme hayır murat ettiğinde, onlara misafir hediye eder. Misafir rızkıyla gelir, rızkıyla gider. Allahü Teâlâ da o ev halkını mağfiret (af) eder. (C.1,S.28/5)

 

263- Bir kavme misafir geldiğinde, rızkı ile gelir; gittiğinde de o kavmin günahları mağfiret edilmiş olduğu halde gider. (C.1,S.45/2)

 

264- Bir topluluk bir kimsenin evine girdiğinde, onlar evden çıkıncaya kadar, ev sahibi, o cemaatin emîridir; kendisine itaat etmeleri vacip olur. (C.1,S.45/5)

* * *

Cemaat: 

265- Allah bir kavme bir âfet vermeği murat ettiğinde, mescitlerin ehline bakar da onlardan o belâyı kaldırır. (C.1,S.28/7)

***

Kaza ve İnfaz:

266- Allah kaza ve kaderi infaz etmek murat ettiğinde, hükmünü infaz edinceye kadar akıl sahiplerinden akıllarını alır. Hüküm yerine geldikten sonra akıllarını iâde eder de kendilerine nedâmet gelir. (“Neden bu işi böyle yaptım” der). (C.1,S.28/11)

 

267- Allahü Teâlâ bir kaderin hükmünü infaz etmek istediğinde, akılları başlardan alır. Hüküm yerini bulunca, akıllar geri verilir. O zaman kendilerine nedâmet gelir. (C.1,S.86/8)

* * *

İnsanın Âzaları:

268- Âdemoğlu sabaha erişince, bütün âzaları hal lisanıyla ona şöyle der: “Bizim hakkımızda Allah’dan kork; zira, sana aidiz. Sen doğru olursan, biz de doğru oluruz; sen doğru olmazsan, biz de doğru olmayız . (C.1,S.31/10)

 

269- Kıyâmet günü olduğunda, belâya uğrayanlar, getirilir. Lâkin onlar için divan açılmaz (sual sorulmaz), mizan kurulmaz (amelleri tartılmaz), sırat da konulmaz. Onların üzerine ecir dökülür de dökülür. (C.1,S.58/14)

***

İki Müslüman’ın birbirine kılıç çekmesi:

270- İki Müslüman kılıçlarıyla karşılaşırlar da biri arkadaşını öldürürse, öldüren de ölen de ateştedir. Denildi ki: “Yâ Rasûlallah, biri katil, maktulün suçu ne?” Buyurdu ki, “O da arkadaşını öldürmek istemişti.” (C.1,S.35/10)

***

Selâm:

271- Sizden biri bir meclise geldiğinde selâm versin. Oturması îcap ediyorsa otursun. Kalktığı zaman yine selâm versin. Zira evvelki gibi sonuncu da haktır. (C.1,S.36/8)

***

Kul 40, 50, 60, 70, 80, 90.... yaşına varınca:

272- Kul kırk yaşına ulaşınca, Allah onu cinnet cüzzam ve alaca hastalığı gibi üç belâdan emin kılar. Elli yaşına gelince, Allah ondan hesabı hafifletir. Altmış seneye ulaşınca, Allah onu kendisine inâbe ile rızıklandırır. Yetmiş seneye erişince, gök ehline onu sevdirir. Seksen yaşına gelince, Allah hasenâtını sâbit kılar ve günahlarını siler. Kul doksan seneye ulaştığında ise Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder ve kendisini âile halkına şefaatçi kılar. Gökten nidâ eden biri şöyle seslenir: “Bu kul, yeryüzünde Allah’ın esiridir.” (C.1,S.38/2)

 

273- Allahü Teâlâ müslüman olarak kocayan kuluna azap etmeye haya eder. (C.1,S.90/7)

Yüksek Bina:

274- Bir kimse binasını yedi veya dokuz arşın yüksekliğinde yaptığında, gökten bir münâdi: “Ey fâsıkların fâsıkı, bununla nereye gidiyorsun?” der. (C.1,S.38/6)

***

Ağırdan almak ve acele etmek:

275- Ağırdan alırsan isabet edersin veya hemen hemen isabet edersin. Acele ettiğinde hataya düşersin veya neredeyse hata etmiş olursun. (C.1,S.38/8)

***

Sefer:

276- Sizden biri sefere çıktığında, Kardeşlerine veda etsin. Zira Allahü Teâlâ onların duâsı sebebiyle o kimse için bereket ihsan eder. (C.1,S43/1)

 

277- Sefere çıktığınızda, Kur’an’ı en iyi okuyanınız -yaşça en küçüğünüz de olsa- size imam olsun. İmam olunca da artık sizin emîrinizdir. (C.1, S.49/11)

***

Helâdan çıkınca:

278- Sizden biri helâdan çıkınca: “El hamdü lillâhillezi ezhebe annil ezâ ve âfânî min zâlik (O Allah’a hamd olsun, benden ezâyı giderdi de âfiyet verdi,)” desin (C.1,S.43/4)

***

Fitne Tefrika:

279- Siz hepiniz bir emir üzerinde birleştiğiniz halde, biri çıkar da Müslümanların birliğini bölmek ve tefrika çıkarmak isterse, onu hemen öldürün. (C.1,S.43/6)

* * *

Uzlet:

280- İnsanlar sözleşmelerini bozup emaneti hafife aldıkların; (parmaklarını birbirine geçirip) böyle olduklarını gördüğün zaman, evini tercih et; diline sâhip ol; doğru ve iyi olanı al; kötüyü bırak; kendi işinle uğraş; herkesin işini kendine bırak. (C.1,S.46/7)

 

281- Allahü Teâlâ buyurur: “Ey Âdemoğlu! Benim ibadetim için elini meşgaleden çek ki, senin kalbini zenginlikle doldurayım, ihtiyacını da kapatayım. (Biri, ihtiyacını te’min etmek; diğeri, ihtiyacını gözüne göstermemek.) Eğer böyle yapmazsan, ellerini meşgale ile doldurur, ihtiyacını da örtmem. (C.1,S.94/8)

***

Borcu ehil kimseden almak:

282- Kardeşinde, haya, emânet ve doğruluk gibi üç hususiyeti gördüğünde, (istediğin bir şeyi) ondan ricada bulun. Bunları göremezsen, isteme. (C.1,S.46/11)

 

283- Allahü Teâlâ, borcunu ödeyinceye kadar borçlu ile beraberdir; borç, Allah’ın hoşlanmadığı borç olmadıkça. (C.1,S.90/18)

***

İsyan ve cezâ:

284- İnsanlar hayvana binerek kıptı elbisesi giyip Şam’a yöneldiklerinde, erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla iktifa ettiklerinde, Allah, onların hepsine birden kendi katından bir ceza gönderir. (C.1,S.48/10)

 

285- Allahü Teâlâ bir kulu helâk etmek murat ettiğinde, önce ondan “Haya” alınır; haya alınınca, buğza lâyık bir kul olarak Allah’ın huzuruna varır. Buğza lâyık olduğu zaman, kendisinden emânet alınır; emânet alınınca, hâin olur ve rahmetten kovulur. Rahmetten kovulduğunda, lânete lâyık olur; o zaman da “İslâm hırkası” üzerinden çıkarılır. (Böylece belâya uğratılır.) (C.1,S.85/4)

***

İçki:

286- Bir kimse sarhoş olursa, ona hat vurun. Sonra yine sarhoş olursa, yine hat vurun. Sonra yine sarhoş olursa, yine hat vurun. Dördüncüde onu öldürün. (C.1,S.50/2)

 

287- Kötülüklerin hepsi bir odaya konup kapısı kilitlendi; anahtarı da içki oldu. Kim içki içerse, (kapıyı açıp) içine düşer. (C.1,S.97/2)

***

Huy değişmez:

288- Bir dağın yerinden ayrıldığını işitirseniz, inanın; lâkin bir adam ahlâkını değiştirmiş dense, o söze inanmayın. Zira insan cibilliyeti (yaratılışı) üzerinde olmakta devam eder. (C.1,S.50/12)

***

Kulak Çınlaması:

289- Sizden birinin kulağı çınladığında beni hatırlasın bana salât ü selâm getirsin ve, “Beni anan kimseyi Allah hayırla ansın,” desin. (C.1,S.53/13)

***

Borç vermek:

290- Bir kimsenin başkasında alacağı olur da, onu vâdesinden önce istemezse, o kimse bir sadaka sevabı alır. Eğer vâdesi sonunda te’hir ederse, her geçen gün için bir sadaka sevabı alır.(C.1,S.59/19)

 

291- Ne dersin! Annenin birisine borcu olsa, onun yerine o borcu öder misin? “Evet” dedi: Allah’a olan borcun ödenmesi daha evlâdır. (C.1,S.67/12)

***

 

 

Güzel koku:

292- Sizden birine güzel koku ikram edilirse, ondan sürünsün, reddetmesin. Birinizin önüne, tatlı konulduğunda, ondan yesin ve reddetmesin. (C.1,S.65/13)

 

293- Melekler, cünüp olana ve renkli koku kullanan erkeklere yaklaşmazlar. (C.1,S.108/14)

 

Yatarken:

294-Yanını yatağa koyduğunda, Fâtiha-i Şerife ve

İhlas-ı Şerif okursan, Ölümden başka her şeyden emin olursun. (C.1,S.66/1)

***

Sözleşme:

295- Bir kimse yerine getirmek düşüncesiyle, kardeşine bir vaatte bulunup da onu yerine getiremezse veya vaat olunan zaman ve yerde bulunamazsa, kendisine günâh yoktur. (C.1,S.66/3)

***

Sadakat ve İtâat:

296- Bana söyler misin, iki kölen olsa, biri doğru sözlü, diğeri hâin; hangisini seversin? İşte Allah katında siz de böylesiniz. (C.1,S.68/1)

 

297- Allahü Teâlâ her gün şöyle buyurur: “Ben sizin Azîz Rabbinizim. İki cihanda aziz olmak isteyen, Azîz’e itaat etsin.” (C.1,S.94/9)

 

298- Doğruluk iyiliğe, iyilik cennete götürür. Kişi, doğru söyleye söyleye Allah katında “Sıddîk”lardan yazılır. Yalan günâha günâh da cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında “Yalancı” yazılır. (C.1,S.103/4)

***

Şehitlik:

299- Şehâdet ederim ki bunlar (Bedir ve Uhut savaşında şehit düşenler), kıyâmet gününde Allah katında şehittirler ve kendilerine kıyâmete kadar selâm verenlere mukabele ederler. (C.1,S.72/3)

 

300- Şehitlerin en üstünü, ilk safta yüzlerini geri çevirmeden öldürülünceye kadar harp edenlerdir. Onlar cennet köşklerinde keyiflerinden yuvarlanırlar; Rab’leri de onlara güler. Rabb’in bir kula gülerse, ona hesap sorulmaz. (Doğrudan cennete girer.) (C.1,S.77/5)

 

301- Allahü Teâlâ buyurur ki: “Bir kimse Benim yolumda, Benim rızam için, vaadimi tasdik eder ve inanarak gazaya çıkarsa, o Benim zimmetimdedir; ya onun orada ruhunu alır, cennete yollarım; ya da sağ olarak, ecir ve ganimetle evine kavuştururum (C.1,S.88/9)

 

302- Şehidin kanından ilk damla ile günahları af olunur. İkincisiyle, îman elbisesi giydirilir. Üçüncü damla ile hûrilerle nikâhlanır. (C.1,S.120/6)

***

Temizlik:

303- Elbiselerinizi yıkayın, fazla tüyleri alın, dişlerinizi misvaklayın ve süslenin. Kıyınızı köşenizi temizleyin. İsrail oğulları böyle yapmadı da kadınları zina etti. (C.1,S.75/12)

***

Sakal:

304- Sakalı bırakın, bıyıkları kısaltın. İhtiyarladığınızda görünüşünüzü değiştirin. Yahûdî ve Hıristiyanlara benzemeyin. (C.1,S.74/15)

***

Korku ve Ümit:

305- Korku ve ümit yemin etmişler; “Dünyada, kimde yerleşirlerse, cehennem kokusu koklamayacak; kimden ayrılırlarsa, cennet kokusu koklamayacaktır.” (C.1,S.79/9)

* * *

Çekirge:

306- Yeryüzünde Allah’ın ordusu, ekseriyetle çe

kirgedir; onu yemem de, haram da etmem. (C.1, S.80/4)

* * *

Sığınma:

307- Eğer o, “Eûzü bi kelimâtillâhittâmmeti min şerri mâ halâk,” deseydi, akşamdan sabaha kadar hiç bir şey ona zarar vermezdi. (C.1,S.82/6)

Hadis-i şerif, “Filancayı akrep soktu, uyuyamıyor,” dediklerinde vârit olmuştur.

***

Semâvî kitapların nüzûlü:

308- İbrahim A.S.'a indirilen suhuf, Ramazan ayının birinde; Tevrat-ı şerif, altısında; İncil-i şerif, on üçünde; Zebur-ü Şerif, on sekizinde; Kur’an-ı kerim, yirmi dördü yirmi beşe bağlayan gece indirildi. (C.1,S.83/11)

***

Sarık:

309- Şüphesiz ki Allahü Teâlâ, bana Bedir ve Huneyn günleri şöyle sarık saran meleklerle yardım etti. Sarık, imanla küfür arasında ayırt edici bir alâmettir. (C.1,S.87/1)

***

İdârecilik:

310- Allahü Teâlâ bana, insanlarla müdârayı[5] em-

retti. Farzları emrettiği gibi. (C:1,S.87/2)

***

Mahlûkat:

311- Allahü Teâlâ bin türlü varlık yarattı; altıyüzü denizde, dörtyüzü karadadır. Bunlardan evvelâ helâk olacak olan, çekirgedir. Diğerleri de kopmuş boncuk dizisi gibi bunu tâkip ederler. (C.1,S.88/3)

 

312- Allahü Teâlâ üç şeyi kudret eliyle yarattı; diğerlerine, “Ol” dedi, hemen oldular: Levh’in kalemi, Âdem A.S., Firdevs cenneti... Bu cennete buyurdu ki: “Hasis, sende bana komşu olamaz. Deyyüs (ırzını kıskanmayan), senin kokunu duyamaz.”(C.1,S.89/7)

(Bu cennetin kokusu, beş yüz senelik mesâfeden duyulur.)  

*** 

Sirke:

313- Allahü Teâlâ sirke yiyene iki melek tâyin eder; yiyinceye kadar ona istiğfar ederler. (C.1,S.95/4)

***

Akıl:

314- Ahmak, ahmaklığı sebebiyle, fâsıkın fıskından daha büyük bir derde düşer. İnsanlar, Allah’a, akılları nispetinde yaklaşırlar. (C.1,S.95/5)

***

Kan aldırmak:

315- Baştan kan aldırmak; delilik, cüzam, alaca hastalığı, baş ağrısı, göz hastalığı...gibi derdlere devadır. (C.1,S.96/11)

***

 

 

Hızır ve İlyas A.S.:

316- Hızır karada, İlyas denizdedir. Onlar her gece, Zülkarneyn’in insanlarla, Ye’cüc - Me’cüc arasında yaptığı set üzerinde birleşirler. Senede bir kere de, Hac ve Umre yaparlar, zemzem içerler. O zemzem, kendilerine, gelecek seneye kadar yeter. (C.1,S.97/3)

***

Deccal:

317- Deccalın sol gözü kör, alnında “Kâfir” yazılıdır; gözlerinin üzerinde kalın bir perde vardır (Hakkı görmez, küfrü beğenir). (C.1,S.97/6)

 ***

Rüya:

318- Rüya nasıl tâbir olunursa, öyle vaki olur. Tıpkı kaldırılmış ayak yerleşecek gibi. Rüyanızı, ya nasihat eden, ya da âlim kimseye söyleyin. (C.1,S.98/4)

* * *

Boşanmak:

319- Kocasından boşanmak isteyen kadınlar, münâfıktır. Onlara cennetin kokusu dahî haramdır. (C.1,S.107/5)

***

Kadın:

320- Kadın kaburgadan yaratılmıştır. Doğrultayım dersen, kırılır. (C.1,S.107/7)

(İdâreye muhtaç. Hâli üzere bırakmak lâzım. Doğrultmak istersen kırılır.)

 

321- Kadın, şeytanın oklarından bir oktur. Kim güzel kadın görür de, Allah rızası için gözünü kaparsa, bunun hemen arkasından, Allah o kimseye öyle bir ibâdet lütfeder ki, zevki onu doyurur. (C.1, S.107/10)

 

322- Bir kötü kadının kötülüğü, bin erkeğin kötülüğü gibidir; bir mü’mine (iyi) kadının iyiliği de yetmiş sıddîkın iyiliği gibidir. (C.1,S.124/6)

***

Nöbet tutmak:

323- Allah yolunda gözcülük eden kimse, bir ay gündüzleri oruçlu, geceleri ibâdetle geçirmeye hazırlanmış kimseden daha sevaplı bir iş yapmıştır. (C.1,S.107/11)

* * *

İstişare:

324- İstişare eden yardım görür; istişare edilen de emindir. (Yani bildiğini doğru söylemeli. Doğru söylemezse, emânete hıyanet etmiş olur.) (C.1,S.108/1)

***

Çan:

325- Melekler, çan takılı olan kervana arkadaş olmazlar. (C.1,S.108/15)

***

Bakış:

326- Bakış, iblisin zehirli oklarından biridir. Bir kimse, Allah korkusundan dolayı bakışına hâkim olursa, Allah ona îmanın lezzetini tattırır. (C.1, S.109/12)

***

Resim:

327- Kıyâmet gününde, en şiddetli azap görenler, (canlıların) resmini yapanlardır. (C.1,S.71/10)

 

328- Melekler heykel ve resim olan eve girmezler. (C.1,S.109/2)

***

Hayvanların eceli:

329- Bit, pire,at, katır, sığır vs. gibi bütün hayvanla-

rın ecelleri, tesbihlerine bağlıdır. Tesbihleri sona erince Allahü Teâlâ onların ruhunu alır. Azrail A.S.'ın bu kabızla alâkası yoktur. (C.1,S.3/2)

 

330- Gece vakti merkep anırması, köpek havlaması veya horoz sesi işittiğinizde, şeytandan Allah’a sığının. Çünkü onlar, sizin görmediklerinizi görürler. (C.1,S.50/11)

***

Haya:

331- Geçmiş peygamberlerin kelâmından insanların en son anladığı kelâm; “Utanmazsan, istediğini yap.” (C.1,S.3/5)

 

332- Âhir zamanda, ümmetimin erkeklerine, peştamal da olsa, hamama girmek haram olur. “Sebep nedir ey Allah’ın Rasûlü?” denildi. Buyurdu ki, “Çünkü onlar çıplak insanların üzerine girerler veya üzerlerine çıplak insanlar girer. Dikkat edin! Allahü Teâlâ bakana da, kendisine baktırana da lânet etmiştir. (C.1,S.60/2)

 

333- Dört şey önceki peygamberlerin sünnetindendir: Haya, güzel koku sürünmek, nikâh ve misvak. (C.1,S.68/12)

 

334- Allahü Teâlâ hayayı ona ayırdı; birini erkeklere, dokuzunu kadınlara verdi. Böyle olmasaydı, kadınlar, hayvanlarda olduğu gibi, erkeklerinizin ayakları altına dökülürlerdi. (C.1,S.89/1)

***

Faiz:

335- Faiz yiyene, yedirene, faiz senedini yazana, bu senede şâhit olana; (farkında olarak yaparsa) dövmeyi yapana, yaptırana; sadakayı, geciktirene; hicretten sonra İslâm topluluğundan çıkıp giden kıyâmet gününde Muhammed’in (A.S.) dilinden lânet edilmiştir. (C.1,S.4/9)

 

336- İsra gecesi bir kavme uğradım; karınları evler gibi büyük, içi yılanlarla doluydu; yılanlar karınlarının dışından görünüyordu: “Yâ Cebrail, bunlar kimler?” dedim. “Bunlar faiz yiyenler” dedi. (C.1,S.15/6)

***

Alış veriş:

337- Şu dört hususu tarafımdan onlara bildirin: Bir satışta iki şart konuşulması, satış ve ödünç anlaşmasını birleştirmek, malı olmayan bir şeyi satmak, henüz teslim olunmamış bir şeyden kazanç almak. (C.1,S.8/12)

***

Hırs:

338- Ey Âdemoğlu! İhtiyacına yetecek olan yanında varken, seni azdıracak olan fazlasını aramaktasın. Ey Âdemoğlu, aza kanaat etmiyorsun, çok ile doymuyorsun. Ey Âdemoğlu, vücudun âfiyette, nefsin emniyette ve günlük nafakan yanında olarak sabahladığında, artık dünya kendi hâline kalsın. (C.1,S.9/1)

 

339- Allahü Teâlâ buyurdu: “Biz malı, insana, ibâdet için ihsan ettik; namazını kılsın, zekâtını versin.” Âdemoğlu, bir vadiye sâhip olunca, ikincisine sâhip olmak ister. İkincisine sâhip olunca, üçüncüsüne sâhip olmak ister. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doyurur. Sonra bir kısmına Allah tevbe nasip eyler. (C.1,S.88/8)

***

Arefe Günü:

340- Ey Kardeşimin oğlu! Arefe günü öyle bir gün ki, kim bu günde kulağına, gözüne ve diline sâhip olursa (bunlarla günâh işlemezse), mağfiret olunur. (C.1,S.9/2)

Mescit yapmak:

341- Mescitler bina edin ve onlardan tozu toprağı çıkarıp temiz tutun. Kim Allah için bir mescit bina ederse, Allah ona cennette bir köşk yapar. Denildi ki, “Ey Allah’ın Rasûlü, bunlara, yol kenarlarında yapılan namazgâhlar da dahil mi?” “Evet” buyurdular. Mescitlerden toz toprak çıkarmak, hûrilerin mehirleridir. (C.1,S.9/5)

 

342- Allahü Teâlâ bir kulu sevdiğinde, onu mescide kayyım eder; sevmezse, hamama hizmetçi eder. (C.1,S.85/8)

***

Güvercin beslemek:

343- Evlerinizde kanatları kesilmiş güvercinlerden edinin. Zira o, cin tâifesini oyalayarak çocuklarınızdan alı kor. (C.1,S.12/2)

***

Şefaat:

344- Rabbim katından bana bir melek geldi de Ümmetimin yarısının cennete konulması ile şefaat arasında beni muhayyer kıldı. Ben de şefaati seçtim. Şefaat, Allah’a hiç bir şeyi eş koşmadan vefat edenler içindir. (C.1,S.10/2)

 

345- Kırk kişi bir cemaattir; bir cenazeye duâ ederlerse, Allah onu, o cemaate bağışlar ve ona mağfiret eder. (C.1,S.70/8) ***

 

Şifa Allah’dan: 

346- Cebrâil A.S. bana geldi: “Yâ Muhammed! (A.S.) hasta mısın?” dedi. “Evet” dedim. “Bismillâh” (Allah’ın adı) ile başlar, sana eziyet veren her şeyden, her nefsin şerrinden, haset eden gözden seni korumasını Allah’dan niyaz ederim. Bismillâh ile başlar, seni korumasını dilerim. Sana şifa verecek olan Allah’dır,” dedi. (C.1,S.10/5)

 

347- Sizden biri hastalıktan şikâyet edince, elini ağrıyan yere koysun, sonra yedi defa şöyle desin: “Eûzü bi izzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ühâziru.” (Elem duyduğum ve sakındığım şeylerin şerrinden Allah’ın izzetine ve O’nun kudretine sığınırım) (C.1,S.30/13)

 

348- Derdi gider; ey insanların Rabbi, şifa ver. Sen Şâfî’sin; senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hiç hastalık bırakmasın. (C.1,S.67/7)

 

349- Allah Teâlâ, kendisinden dilekte bulunmayan kimseye gazap eder. (Bunu da Allah’dan başkası yapmaz..) (C.1,S.93/14)

 

350- Derdi veren Allah devayı da verir. O, devası olmayan dert vermemiştir. Devasız bir dert varsa, o da kocamaktır. (C.1,S.106/6)

***

Kur’an ve Hadis:

351- Allahü Teâlâ Kur’an’a susar ve onu ehlinden dinler. (C.1,S.90/15)

 

352- Benden bildiğinizin haricinde hadis nakletmekten sakının. Zira her kim kasten yalan bir hadis söylerse, ateşten oturacağı yeri hazırlasın. Her kim de Kur’an’ı kendi reyi ile tefsir ederse, yine ateşten oturacağı yeri hazırlasın. (C.1,S.14/2)

***

Firâset:

353- Mü’minin firâsetinden sakının; zira o, Allah’ın nuruyla bakar. (C.1,S.14/12)

* * *

 

Güzel isimler:

354- Allah’a isimlerin en sevimlisi, Abdullah, Abdurrahman ve Hâris’tir. (C.1,S.16/16)

 

355- Siz, adını “Muhammed koyduğunuz kimseyi küçümsemeyin, onu mahrum etmeyin, onu çirkin görmeyin. Muhammed isminde, Muhammed’in olduğu evde ve Muhammed’in bulunduğu mecliste bereket vardır. (C.1,S.51/1)

***

Dâvete icâbet:

356- Kardeşinin dâvetine icâbet et. Zira sen, kardeşin için iki durumda bulunursun; ya o hayır üzeredir, sen o dâvete hazır olmaya lâyıksın veya o şer üzerindedir, sen onu men eder ve hayırla emredersin. (C.1,S.15/14)

 

357- Sizden biri bir yemeğe dâvet edildiğinde, oruçlu değilse, gitsin. Oruçlu ise duâ etsin. (C.1,S.45/16)

 

358- İki kişi bir mecliste fıkıh üzerinde konuşurlarken üçüncü bir kimse onlardan izin almadan yanlarına oturmasın. (C.1,S.60/12)

Hicret:

359- Allahü Teâlâ’ya en sevimli kimseler, dinleri sebebiyle yurtlarını terk eden gariplerdir. Allahü Teâlâ kıyâmet gününde onları Meryem oğlu Îsâ (A.S.) ile diriltir. (C.1,S.17/6)

***

Arab’ı sevmek:

360- Üç şeyden dolayı Arabı sevin; Ben Arabım, Kur’an arabçadır, cennet ehlinin lisanı arabçadır. (C.1,S.17/12) 

***

 

Hevâ, Ucub, Çok yemek:

361- Ümmetim için en çok şu üç şeyden korkarım: Nefis ve hevânın dalâleti içine düşmek, midenin iştihâsı ve şehvet peşinde koşmak, ucub (ibâdet husûsunda kendini beğenmek). (C.1,S.21/1)

***

Uyku, şişmanlık:

362- Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkunç olanı, karnının büyüklüğü, devamlı uyku, tembellik ve yakînin zayıflığıdır. (C.1,S.20/10)

 

363- Sizden biri uyumak için yatağına girdiğinde, Fâtiha ile birlikte bir sure okusun. Bu taktirde Allahü Teâlâ o kimse için bir melek vazifelendirir; o kimse nereye gitse, melek de onunla beraber gider. (C.1,S.26/1)

 

364- Geğirmeyi bırak. Zira çok doyan, âhirette çok açlık çeker. (C.1,S.79/10)

***

Kan, Saç, Tırnak:

365- Kan, saç ve tırnaklarınızı toprağa gömün ki, büyücüler onlara sihir yapmasın. (C.1,S.22/4)

***

Nutfe Rahim:

366- Nutfe rahime yerleşip üzerinden kırk gün geçtiğinde, rahim meleği gelir etini, kemiğini, kanını, kılını, derisini, kulağını, gözünü... her şeyini teşekkül ettirir. Sonra sorar: “Yâ Rabbi, kız mı olacak, erkek mi? Şakî mi, mü’min mi? Ne zaman ölecek?” Bunların cevabı söylenir ve bir deftere yazılıp dürülür. Kıyâmete kadar açılmaz. (C.1,S.109/13) 

 * * *

 

Cömertlik:

367- Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır. Nafakası sana âit olan başka. (C.1,S.110/1)

***

Borçluluk:

368- Allah nazarında, Allah’ın yasakladığı büyük günahlardan sonra, günahların en büyüğü, karşılık bırakmadan borçlu olarak ölmektir. (Varisi de ödeyemiyor:) (C.1,S.115/3)

***

Misvak:

369- Ağızlarınız, Kur’an için yollardır; onları misvakla temizleyin. (C.1,S.116/8)

***

Salevât-ı Şerife:

370- Kıyâmet günü her merhalede bana en yakın olanınız, dünyada bana en çok salât ü selâm getireninizdir. Kim Cuma günü ve gecesi bana salât ü selâm getirirse, Cenâb-ı Hak, onu, yetmişi âhiret, otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hâcetini giderir. Sonra Allah bir melek vazifelendirir; size nasıl hediyeler gelirse, o melek de kabrime gelir, bana salevat getirenin -adını, nesebini kabilesine kadar- haber verir; Ben de beyaz bir deftere yazarım. (C.1,S.116/9)

***

Ümmet-i Muhammed:

371- Ümmetim, ümmet-i merhûmedir. Mağfiret olunmuştur. Allahü Teâlâ, dünyada çekilen sıkıntıları onların affına sebep kılmıştır. Kıyâmet günü her Müslüman’a, Yahûdi ve Hıristiyan’lardan bir karşılık verilir ve kendisine “Bu, senin ateşten fidyendir.” denilir. (C.1, S.117/9)

 

372- Ümmetim hiç bir zaman dalâlet üzerinde toplanmaz; ihtilâfta ekseriyet tarafını tutunuz. (C.1,S.117/10)

 ***

Ezan:

373- Semadakiler, yerdeki seslerden ancak ezan sesini dinlerler. (C.1,S.118/7)

***

Fakirlik:

374- Müslümanların fakirleri cennette kuşlar gibi konuşurlar. Onlara “Hesaba dursanıza” denecek. “Valla-hi hesaplık bir şeyimiz yok” diyecekler. Allahü Teâlâ buyuracak: “Kullarım doğru söylediler.” Onlar cennete diğerlerinden yetmiş yıl önce girerler. (C.1,S.124/7)

 

375- Müslüman’ların fukarası, zenginlerden beş yüz sene evvel cennete girer. Zenginler derler ki: “Keşke biz dünyada fakir olsaydık.” Kâfirlerin zengini de fakirlerinden kırk sene evvel cehenneme girer. Kâfirlerin zenginleri de derler ki, “Keşke biz dünyada fakir olsaydık.” (C.1,S.124/9)

 ***

Sadaka:

376- Müslüman’ın sadakası, ömrü artırır; onu fena ölümden korur; ondaki kibir ve iftihârı giderir. (C.1,S.123/5)

***

Af dilemek:

377- Allahü Teâlâ kulunun “Rabbiğfirlî zünûbî, Rabbi’m, günahlarımı affeyle” demesini sever. Buyurur ki, “Kulum, Ben’den başkasının günahlarını affedemeyeceğini bildi.” (C.1,S.122/9)

***

 

 

Arabuluculuk:

378- Ara düzeltmek, nâfile oruç ve namazdan üstündür. (C.1,S.123/7)

***

Ramazan ve kadir gecesi:

379- Size Ramazan ayı geldi. O mübarek bir aydır. Allah size ramazan ayı orucunu farz kıldı. O ayda sema kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve azılı şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece var ki, bin aydan hayırlıdır. Kim o gecenin hayrından mahrum kalmışsa, o kimse hakikaten (her hayırdan) mahrum kalmıştır. (C.1,S.10/1)

***

Cima ederken örtünmek:

380- Sizden biri helâline yakın olmak istediğinde örtünsün, helâlini de örtsün. Onlar merkep çıplaklığı gibi çıplak olmasınlar. (C.1,S.23/11)

(Allah’dan haya, meleklerden edep, şeytandan kaçınmak şart.)

* * *

381- Sizden biri helâline yakın olduğu zaman çok konuşmasın. Zira bu, dilsizliğe sebep olur. Gene sizden biri ehline yakın olduğunda fercine bakmasın. Zira bu da körlüğe sebep olur. (C.1,S.40/15)

***

Tesbih:

382- Farz namazı kıldığınızda arkasından on defa “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîkeleh lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr,” deyiniz. O kimse için bir köle âzat etmiş gibi sevap yazılır. (C.1,S.52/16)

***

Yemek:

383- Hiç şüphe yok ki o kişi “Bismillâh” deseydi, o

yemek hepinize yeterdi. Sizden biri yemeğe başlarken “Bismillâh” desin. Evvelinde “Bismillâh” demeyi unutursa, hatırlayınca, “Bismillâhi evelehû ve âhirehû” desin. (C.1,S.82/2)

 

384- Sizden biri yemek yediği kabı yalayarak güzelce sünnetlerse, o kap, onun için mağfiret talebinde bulunur: “Ey Allah’ım, bu kimse beni şeytandan kurtardığı gibi, sen de onu ateşten kurtar,” der. (C.1,S.62/3)

 

385- Yemeğinizi Allah’ın zikri ile, namazla eritin. Yemek üzerine uyumayın, zira kalpleriniz katılaşır. (C.1,S.67/10)

 

386- Birinizin kabına sinek düştüğünde, sineği ona batırsın (sonra çıkarıp atsın); zira onun kanadının birinde zehir, diğerinde şifa vardır. Böyle yapılırsa, şifa zehiri yok eder. (C.1,S.66/4)

***

İmdat:

387- Sizden biri, kimsenin olmadığı yerde bir şeyini kaybeder veya yardıma ihtiyacı olursa, “Ey Allah’ın kulları, bana imdat edin! Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin. Muhakkak ki her yerde Allah’ın görünmeyen bir kısım kulları bulunur. (C.1,S.32/7)

 

388- Sizden birinin hayvanı ıssız yerde elinden kaçarsa, “Ey Allah’ın kulları, benim için onu tutun!” diye seslensin. Zira yeryüzünde Allah’ın öyle kulları var ki, o hayvanı onun için tutacaktır. (C.1,S.36/14)

* * *

Aksırmak-Esnemek:

389- Allahü Teâlâ aksırmayı sever; esnemekten

hoşlanmaz. Siz den biri aksırıp “Elhamdü lillâh” dediğinde, duyan Müslüman’ın “Yerhamükellah” demesi vâciptir. Esnemek ise şeytandandır; esnemek gelince, elinizden gelirse, geri çevirin. Biriniz “haa” diye esnerse, şeytan güler. (C.1,S.93/3)

 

390- Sizden biri gerindiğinde veya aksırdığında, sesini yükseltmesin. Çünkü şeytan bu hallerde sesin yükselmesinden hoşlanır. (C.1,S.39/12)

 

391- Bir kimse aksırdığında hamd etmemişse, ona hatırlatmak için siz “Elhamdü lillâh” deyin. Zira aksıranın hamd etmesi, her derde deva, böğür ağrılarına da şifadır. (C.1,S.55/1)

***

Salih kimse:

392- Allahü Teâlâ salih bir Müslüman sebebiyle yüz komşudan belâyı def eder. (C.1,S.90/9)

***

Birbirini Sevenler:

393- Allahü Teâlâ buyuruyor: “Yeryüzünde halka azap murat ettiğimde, camileri şenlendirenlere, Ben’im için birbirini sevenlere, seher vaktinde istiğfar edenlere bakıp azaptan vazgeçerim.” (C.1,S.94/3)

 

394- Allahü Teâlâ bir kavmin içinde bir kimseyi, diğerlerini mağfiret ettiği halde, mağfiret etmemekten haya eder. (C.1,S.93/8)

***

Ebdal:

395- Abdallar Şam’da bulunur; kırk kişidir. Bunlar yüzünde yağmur görürsünüz; bunlar yüzünden düşmana gâlip gelirsiniz; bunlar yüzünden yerin batmasından, başınıza belâ gelmesinden kurtulursunuz. (C. 1, S.95/6)

***

Kul Hakkı:

396- Bir kimse, bir Müslüman’ın malını yalan yeminle alırsa, kalbine nifaktan kara bir leke yerleşir ve kıyâmete kadar bu hal devam eder.  (C.1,S.178/7)

***

Evlâdın ana babası için af dilemesi:

397- Kişinin cennette derecesi yükseltilir: “Ey Rabbim, bu nereden?” dediğinde, “Evlâdın senin için istiğfar etti de onun için” diye cevap verilir. (C.1, S.99/9)

 ***

Kuvvetliyi korumak:

398- Sizden öncekileri helâk eden günâh şudur: Mevkî sâhibi biri hırsızlık yaptığı zaman, cezâ vermezler; zayıf biri hırsızlık yaptığında, ona hat vururlar. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in (A.S.) kızı Fâtıma hırsızlık yapsa, elbette onun elini de keserdim. (C.1,S.138/7)

 ***

Yabancı kadınlarla bir arada kalmak:

399- Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalmaz ki, aralarına şeytan girmiş olmasın. Bir kimsenin, çamur veya balçığa bulaşmış bir hınzırla sıkışık durumda olması, o kimse için, kendine helâl olmayan bir kadınla omuz omuza sıkışık olmasından daha hayırlıdır. (C.1,S.172/7)

400- Baktıktan sonra tekrar bakmaktan sakının; zira birincisi senin isteğin dışında olmuştur; ikincisi aleyhinedir. (C.1,S.173/1)

401- Kadın eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Onu düzeltmek istersen kırarsın. Onunla güzel bir hayat geçirmen için idâre et.! (1461)


 

   
© incemeseleler.com