Gerek Kur'an-ı Kerim olsun gerekse tefsir tercümesi olsun ve gerekse içerisinde ayeti kerime yazılı olan herhangi bir dini kitap olsun bunlara abdestsiz el sürülebilir mi? hepimizi ilgilendiren bir mesele. Fukahanın bu mevzu ile alakalı görüşlerinden oluşan bir derleme hazırladık..

Kur’an-ı Kerime abdestsiz olarak el sürmenin haramlığı Vakıa Sûresinin 77-78 ve 79. ayetleri olan  " O şerefli Şüphesiz bir Kur'an'dır. Korunmuş bir kitaptadır. O'na arınmış olanlardan başkası dokunamaz." kelâm-ı ilahisi ile de Allah’ın yasakladığı üzere mezhebimize göre haramdır.


Kur’anı Kerimin sadece ayetleri değil kenarlarındaki beyaz kısımlarıda Kur’an hükmünde olduğu için aynı hüküm beyaz kısımları için de geçerlidir. Ancak kılıfı ile tutmanın caizliğine hükmedilmiştir.
Fakat kılıfın keyfiyeti hususunda ihtilaflar olmuştur.
Her ne kadar Hidâye de caiz olması için kılıfın ayrı olması şartı koşulsa da  Muhit ve Kâfî'de ifade edildiği gibi kılıf bitişik olsa da caizliği esah olan kavildir.

Abdestsiz olanların (cünüp vb.) elbiselerinin yenleri ile tutulmasını Hidaye sahibi gibi mekruh olarak görenler varsa da , Kâfî sahibinin de ifade ettiği gibi ve  dürerde geçen ifade de mekruh olmadığı yönündedir. Âmmeyi fukahânın görüşü de bu şekildedir.


Kur'an'ın tercümesi ve tefsirine dokunma hakkında Hanefi kitaplarında haramlığı mekruhluğu ve cevazına yönelik üç ayrı görüşe rastlanmaktadır.

 Tahtavi Hz.leri  tefsir kitaplarındaki sadece ayetlere dokunmanın caiz olmayışı ile  “Tefsirlerdeki Kur’ân âyetlerine el sürülmesi câiz değildir. Fakat diğer kısımlarına el sürülebilir.” (Et-Tahtâvî. Hâşiyetü’Tahtâvî ), şeklinde fetva verse de, Dürer’de geçen ifade de, Mecmau'l Fetâvâ sahibinin ve diğerlerinin görüşü üzere; tefsir kitaplarına abdestsiz olarak dokunmaya izin verilmezken diğer şer’i kitaplara dokunmaya izin verilmiştir. İmameyn bu tür şer’i kitaplara dokunmanın mekruh olduğunu savunurken, İmam Ebu Hanife cevazına yönelik fetva vermiştir. Burada da esah olan görüş Ebu Hanife’nin görüşüdür. (İbrahim Halebî. Halebî-i Sağîr, s.40.)

Netice olarak, takva sahibi bir mümin gününün tamamında abdestli olması icap eder ki böyle olan birisi için zaten bu konu zaidattandır. Yine muttaki bir zat olan İmamı Serahsî bir gece Kur’ân okumakla meşguldü. Fakat bir karın ağrısından dolayı sık sık tuvalete çıkmak mecburiyetinde kalmıştı. Elindeki kitabı abdestsiz olarak da okumak istemiyordu. Bunun için bir gecede 17 kere abdest alma durumunda kaldı.

Ancak zaruret halinde abdestsiz bir durumda işin fetva cihetini de bilmek icap eder ki bu çalışma ona yöneliktir. Zaruret daha da ileriye gittiği zaman abdestsiz almanın vücubiyyeti bile ortaya çıkabilir.
Mushafın yangın, sel gibi bir afette zayi olması tehlikesi karşısında, yahut kâfirlerin İslâm memleketini işgal etmesi halinde ya da pis yere atılmış olan bir mushafı kurtarmak niyetiyle abdestsizin, hatta cünübün onu taşıması vacibdir. Mushafın saygınlığı bunu gerektirir, denilmektedir. (Hattabî, el-Menhelü’l-Azbu’l-Mevrud c.2 s. 304)

Batuhan Alkan / incemeseleler.com editörü

   
© incemeseleler.com