İki cins arasındaki, dokunmak/tutmak gibi fiiller, zinadan önceki hareketler olduğu içindir ki, İslâm dini meşru olmayan bu fiilleri de yasaklamıştır.Bir TV kanalında Ali Rıza Demircan Hocamızın da söylediği gibi, bu fiillerin zinaya en yakın olanı dokunmak, yani temastır. Tokalaşmada da temas olduğuna göre, bunun dinimize göre hükmünü bilmemiz icap eder.
İnsanlar gözleri kapalı tokalaşmadıklarına ve tokalaşacakları insana bakıp gördüklerine göre, “tokalaşmak”tan önce, bakmanın/görmenin hükmüne göz atmak icap eder. Kadın ve erkeklerin, birbirlerini tanıyacak kadar normal ve tabii bakışlarında bir mahzur yoktur. Yeter ki, birinci bakışın arkasına başka bakışlar eklenmesin.
a) Yabancı kadınlara bakmak hususunda Kur’an diyor ki: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini kıssınlar.” (Nur, 30)
b) Peygamberimiz (sav), Hz. Ali Efendimize, “Ya Ali, bakışına bakış ekleme. Birinci bakış lehine, (günah değil), ikinci bakış ise aleyhinedir (günahtır)” buyurdular. (Tirmizî, Edep 23; Ebû Davud, Nikâh 24)
c) Hz. Câbir, bir kadına ani bakışın hükmünün ne olduğunu soruyor. Peygamberimiz, “Bakışını hemen çevir” buyuruyor. (Müslim, Âdâb 45; Ebû Davud, Nikâh 44; Tirmizî, Edep 29)
d) Peygamberimizin hanımlarından Ümmü Seleme ile Meymûne Vâlidemizin bulundukları yere doiru, âmâ olan İbni Ümmi Mektum Hz. geliyordu. Geldi ve onların bulunduğu yere girdi. Peygamberimiz hanımlarına, “Örtününüz” buyurdu. Onlar, “Ey Allah’ın Resûlü, o bizi görmeyen bir âmâ değil mi?” dediler. Peygamberimiz, “Siz de mi âmâsınız? Siz onu görmüyor musunuz?” buyurdu. (Ebû Davud, Libas 37; Tirmizî, Edep 29)
Değerli okuyucular, tokalaşmadan önce şart olan bakmak ve görmek hakkında Peygamberimizin sözleri böyle olunca, yabancı kadınlarla tokalaşmanın hükmü acaba nasıldır?
TOKALAŞMAK
Kur’an-ı Kerim bize, herhangi bir hususta tereddüde düştüğümüz zaman, onu Allah ve Resûlü’ne götürmemizi, yani o konuda ayet ve hadislere bakmamızı emrediyor.
Biz de öyle yapalım. Eserlerde “musâfaha” kelimesiyle anlatılan tokalaşmanın sünnet olduğu hakkında, âlimler birleşiyorlar. Ama kadınlarla erkekler arasındaki tokalaşmanın sünnet olduğu hakkında değil...
Meşhur âlimlerden İbni Hacer, yabancı kadınlarla tokalaşmanın bu emrin dışında olduığunu, yani sünnet olmadığını ifade etmektedir. (Kütüb-i Sitte Muhtasarı 10/191)
İbn-i Esir, El-Kâmil fi’t-Târih’inde, Peygamberimizin, yakın olmayan kadınlar hakkında tavrını Şöyle anlatıyor: “Resûlullah, kadınlara el sürmez, hiçbir kadınla tokalaşmaz ve hiçbir kadın da ona el vermezdi.” (Mekke’nin Fethi Bahsi)
Nitekim, ikinci Rıdvan Bîatı’nda ve Mekke’nin Fethi’nde, erkeklerden musafaha yaparak bîat alan Hz. Peygamber, kadınların elini tutmamıştır. Bizim en güzel örneğimiz Peygamberimizdir. Kur’an-ı Kerim de zaten, “Resûlullah’ta sizin için güzel bir örnek vardır” buyuruyor. O halde en güzel örneğe iyi yapışmak lâzım...
Deniliyor ki: “Cinsel haz amacı olmazsa, kadınlarla tokalaşmak helâldir.”
Biliyorum ki, bu söz kötü niyetle söylenmiş bir söz değildir. Ama iyi niyetle de olsa yanlış yanlıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kaynak eserden delil getirilmediği müddetçe, bu hükmü kabul etmek mümkün değildir. Çünkü, 1400 seneden sonra bizim “Şu helâldir, Şu haramdır” Şeklinde hüküm verme salâhiyetimiz olamaz. Yapılacak tek Şey vardır, o da bu mesele için kaynak eserlere bakmaktır.
İslâm’da caiz olan, kadınların ellerinin açık olmasıdır; dokunmak ve tutmak değil. Yoksa, Peygamberimiz, caiz olsaydı kadınların ellerini niçin tutmasındı?
Hz. Resûlullah, bir peygamber olarak kadınların elini tutmadığı halde, biz neyimize güvenerek tutacağız ve “Cinsel haz amacı olmazsa helâldir” diyebileceğiz?
“Cinsel haz amacı olmazsa” deniliyor. Eğer bir fiil caiz değilse, onda niyet aranmaz. Meselâ bir kadının açık olan sırtına bakmaz, cinsel haz amacı olsa da, olmasa da helâl değildir.
Yusuf Aleyhisselâm'ın kendisi hakkında sözü şöyle: "Ben nefsimi temize çıkarmam, nefsime iyi diyemem. Çünkü nefis fazlasıyla kötülüğü emredicidir."
Peygamberler bile kendilerini bu hususta emniyette hissetmedikleri halde, kim kendini her zaman kontrol edebilecektir?
Tokalaşan iki kişiden birinin hatırında kötü hiçbir düşünce olmadığı halde diğerinde olabilir.
Bilemezsiniz ya, diyelim ki sizinle el sıkışan şahsın böyle bir amaç taşıdığını biliyorsunuz, engel olabilecek misiniz? Böyle bir durumda, yutkuna yutkuna hazmetmeye çalışmaktan başka ne yapılabilir?
Öyleyse yeni baştan soralım:
Hâlâ, "Cinsel haz amacı olmazsa tokalaşmak helâldir" diyebilecek miyiz?
İki elin buluşmasını basite almamak gerekiyor değerli okuyucular. Bu konu romanlara bile konu olmuş. Sevgilisinden bahseden romanın kahramanı, "Onun elinin sıcaklığını ve yumuşaklığını hâlâ unutamıyorum" diyor.
Bir erkekle aralarında hiçbir şey olmadığını anlatmak için "Eli elime değmedi" diyen bayan, bu sözüyle bizim anlatmak istediğimizin canlı isbatı oluyordu. Sinan Çetin, programındaki muhatabına, "İlk defa ne zaman elini tuttun?" diye soruyordu. Bu sorunun sebebi ne ola ki?
Bütün bunlar, iki elin birleşmesinin, icabında daha başka ne türlü birleşmelerin öncüsü olduğunu isbat etmiyor mu?
HELÂLLERİ HARAMLAŞTIRMAK
Yukarda, "En doğrusu, bu konu hakkında kaynak eserlere bakmaktır" demiştim. Bu konuda söz söyleyenler, kaynak eserlere bakmış olmalılar. Bakmaya bakıyorlar da; "kadınlarla el sıkışmak helâldir" hükmünü bulamayıp, "haramdır" ibaresiyle karşılaşınca bir türlü kabul edemiyorlar.
Kabul etmemekle kalınsa bir derece. Bir de karalamaya geçiyorlar. Diyorlar ki: "Müctehidlerde helâlleri haramlaştırma gibi bir zafiyet var." Değerli okuyucular, bu durumda müctehidler, "kadın eli sıkmak helâldir" demedikleri için, insanlara helâli haramlaştırarak İslâm'ı bozmuş oluyorlar(!) Çünkü din, kaba çizgilerle haram ve helâl hükümlerden ibarettir.
El insaf! Halbuki, mübarek müctehidleri tenkit edenler, asırlardan beri onların ictihadlarını öğrenerek yetişen sayısız âlimlerin eserlerini okuyarak yetiştiler. Onların eserlerini yok sayıversek, bu tenkitçilerde ilimden eser mi kalır? Tenkit edilen müctehidler, cahil değil âlim kimselerdir. Bunlarca, helâlleri haramlaştırdıklarına göre, bu işi bile bile yapmış olmaları lâzım.
Helâle haram demek insanı dinden çıkardığına göre, haşa, bu zatlar böyle bir fecaatı mı işlemişlerdir? Asla!
"Kadınlarla el sıkışmak helâldir" demedikleri için onları suçlamakla, 13 asırdır müctehidlerin ictihadlarıyla amel eden bu ümmete de hakaret etmiş olmuyorlar mı?
"Müctehidler" demekle sadece birini değil, topunu birden suçladığınıza göre, sizce helâlleri haramlaştıran böyle bir topluluğa hürmet duymaya değer mi?
Fitnenin her tarafı sardığı bir devirde, insanları kötü hislerden nasıl koruyup da, "Cinsel haz amacı olmazsa kadınlarla tokalaşmak helâldir" diyeceğiz?
• • • •
Bir de, "El sıkışmak artık olağan hale geldi. Akla cinsel haz zaten gelmez" deniliyor.
Öyle olduğu kabul edilse bile, haramlık yine kalkmaz. Bir erkek, annesine, kız kardeşine veya kızına karşı kötü his beslemez, ama onların üzerlerinde sadece iç çamaşırı olduğu halde onlarla aynı yatakta yatamaz. Kötü amaç olmaması şart değildir.
Ve meselâ;
Müşrikler, "Muhammed, Medine'ye gidince zayıf düşmüş" dedikleri için, Peygamberimiz (sav) onların görecekleri şekilde omuzlarını yükselterek, silkeleyerek çalımlı bir şekilde yürüyerek tavaf yapmıştı ki buna "Remel" denilir.
Artık Müslümanlar hakkında böyle söz söyleyenler olmadığı halde, asırlardır hâlâ tavafın ilk üç devresinde remel yapılmaktadır.
NETİCE: Müslüman hanımların başlarının örtülmesi farz olduğu ve bu husus 14 asırdır bilindiği halde, bazılarının kullanmasıyla zamanımızdaki bazı sözüm ona din adamları, "İslâma göre kadınların başlarının kapatılması gerekir mi, gerekmez mi?" tartışması yapıp duruyorlar. Şimdi de bir kısmımız oyuna gelerek, lütfen, "Kadınlarla tokalaşmak caiz mi, değil mi?" tartışmasına âlet olmayalım.
Saygılarımla...
(Ali eren vakit.com.tr 27.aralik.2002)