Her devirde olduğu gibi, asrımızdaki hasta ruhlu insanlar da, Hz. Peygamberi açıkça inkâr edemedikleri için, bir kısım temel hakikatleri inkâr ederek milletin imanını zedelemeğe çalışıyorlar. Çünkü, imanın esas ruhu, peygambere iman etmek ve ona tâbi olmaktır.
Ona tâbi olmadan Allahı sevmiş olmak mümkün olmadığı malumdur. Bu husus, şu ayeti
kerime ile bildirilmiştir :
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ..(Al-i İmran 31 S-55)
Onun için inkârcı münâfıklar hep, Hadisi şeriflere saldırırlar. (daima, sahih midir, değil midir?) Diye, gereksiz yere, bu kelimeleri diline dolar ve vicdanlarda şüphe uyandırmağa çalışırlar.
Müslümanları Resulüllah’dan ve onun vârislerinden, Evliyaullah’dan koparmağa çalışırlar. Hatta bunlar, gün gibi âşıkâr olan
Hadisi şerifleri ve hatta bir kısım âyeti kerimeleri açıkça inkâr etmekten çekinmiyorlar.
Ebul Faruk (K.S) buyururlardı ki :
-(Sapık) frak’ı dâlle erbâbı, güneş gibi parlak hakikatleri inkâr ederler. Onlar hep (kıyl’u kaal) ile meşgul olurlar. Nerede bir ihtilâf var, nerede bir itiraz ve inkâr var, hemen ona sarılırlar. O tarafta yer alırlar”..
Çok ibretli bir ayeti kerime :
Nice, ilim adamı geçinenlerın, hiç göz atmadığı binlerce ayeti kerime vardır. Mesela, Kur’anı kerimde, bir âyet-i kerimede, vardır ki, manasını kimse araştırmaz. İşte mübarek cümlelerden biri :
مَّا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
(Ey İnsanlar!) Sizin hepinizi yaratmak ve hepinizi öldükten sonra diriltmek, ancak bir tek kişiyi diriltmek gibidir” Lokman-28
Diğer bir tefsir’e göre :
كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
= Bir tek kişiyi diriltmek gibidir= cümlesindeki (Kef) harfi, (Lâm) makamındadır
ve bu cümle :
لنفسٍ
= Li-nefsin“ manasınadır, yani :
“Bir kişi içindir, bir tek kişinin hurmetinedir. Onu dirilttiğimiz içindir” manası vardır. Ki, O da, Muhammed Mustafâ’nın şahsı ve zatı demektir. Yani : Ey İnsanlar! yaratılmanız da, mahşere çıkmanız da sırf onun hürmetine, onun varlığı sebebiyledir. demektir. (Bahrul Udhiyye Akşehiri sh-48)
Bir de Hadisi Kudsi’yi okuyalım:
لولاك لولاك لم خلقت الافلاق
Ey Muhammed! Sen olmasaydın, sen olmasaydın eflâki yaratmazdım.
Ruhulbeyan tefsiri 1-27 ve keşfulhafâ II.214 no=2123 ve Elmalılı tefsiri 8-18’de yar alan bu Hadis-i Kudsi de, işte bu hakikatı açıklamaktadır. (Ruhul-beyan tefsiri=1-27 keşfül-hafa ıı,214-2123- Elm=8-18)
Bu manâ ile hakikat-i Muhammediyye’nin zuhuru, bütün hılkat’ın gâyesi demektir. (Elmalılı tefsiri 8-18)
Çok ibretlidir ki, ilim adamı geçinen cahil bir kısım ilahiyatçılar, böyle bir Hadisi kudsi olmadığını iddia ederler.. Bu iddianın ilimle, imanla alakâsı yoktur. İtimat ettiğimiz ve Ehli sünnet itikadına sahip olduğuna inandığımız bir ilahiyat Profesörü ile
konuşurken, bu meseyi kendisine sorduğumda o da aynen şöyle demiştir :
-Hayır, Hadis’i kudsi değildir…
Ben :
-Ruhulbeyan ve Elmalılı tefsirinde “Hadisi kudsi” olarak zikredilmektedir, buna ne dersiniz? Deyince bana :
-Evet hocam, mana olarak doğrudur. Hz. Peygamber olmasaydı bu âlem yaratılmazdı..Bu doğrudur. Ancak, lafız olarak rivayet edilmiş böyle bir Hadis’i kudsi yoktur” dedi.
Sonra daha geniş bir araştırma yaptık ve şu netice ortaya çıktı :
Yukarıda zikredildiği üzere bu mübarek cümleler, Muteber kitaplarda (Keşfül-hafâ II-214) 2123 numara ile (Hadisi kudsi) olarak
kaydedildikten sonra, “kıyle ennehu gayru sahihin” diye bir no yer almaktadır. (yani kıylu-kaal ehli bunun sıhhatını kabullenmemiş olmakla, mutemed bunca ulemanın bu güne kadar naklettiği bu Hadis’i kudsi’nin sıhhatına gölge düşmez.
Bir dostumuzun izahı da şöyle :
“Peki mânâsı bu derece kuvvetli bir hadis-i kudsî, kütüb-ü sitte içinde
kaydedilmemiş olabilir mi?
-Olabilir. Görüldüğü gibi olmuştur! Muhtemeldir ki, ilk dönemlerde, çok yaygın olarak bilinen bir hadis-i kudsî olduğu için, rivayet zinciri önemsenerek kaydedilmemiş; bu yüzden de, sonradan şiddetli usûller ortaya koyan kütüb-i sitte imamları tarafından kaydedilmemiş olabilir. Ne var ki, hiçbir kütüb-ü sitte imamı, sahih hadislerin sadece kendi kitaplarında yer
alan hadislerden ibaret olduğu iddiasında bulunmamış ve bu Hadis’i kudsiyi inkâr eden bir tavır da almamıştır”
Kıylu-kaal meselesi :
Kıyamete doğru, bir kısım ulema hep (kıyl’u kaal) ile uğraşacağı ve esas doğru olana itibar etmeyeceği Hadisi şeriflerde haber verildiği üzere, ulum’i âliyyeden mahrum olan sözde ilahiyatçılar, (şöyle denilmiş, böyle denilmiş) diye hep kıylu kal kayıtlarına
sarılmışlardır.
Halbuki bu izahlar ve olumsuz rivayetleri dahi eserlerinde belirtmek, ilim haysiyeti adına, selef ulemasının dürüstlüğünü ifade eder. Yoksa, esas olarak, Hadisi şerifin rivayetinde asla bir şüphe yoktur.
Asıl metinde, 2123 numara verilerek zikredilen bu Hadisi kudsi’nin, bu esas kaydına itibar etmeyip, hatta onu görmeden gelerek, aşağıda bir not halinde (bazıları bunun sahih olmadığını söylemiştir) şeklindeki kayda sarılıp, bu mübarek Hadisi şerifi inkâr etmeğe kalkmak, ilim haysiyeti adına çok esef verici bir keyfiyettir.
Kısacası, bilhassa zamanımızda iman kurtarmak, kolay bir iş değil.. son
H. Yılmaz / incemeseleler.com