İslam dininin evamir ve nevahisine riayet etmeye çalışan kardeşlerimizden bazıları, yaptıkları ibadatü taatte ehemmiyet sırasını dikkate almaktan gafil durumdalar.
Daha açık bir ifade ile elzemler varken elzem olmayanlarla meşgul oluyorlar. Şu bir haikkattir ki Şeytan sadece dinle alakası olmayanlara vesvese vermekle yetinmeyip, din ile meşgul olanlara da yaptıkları ibadetlerden sevabı az olanlarla meşgul ettirip daha çok efdal olan ibadetlere yönelmesini engelliyor.

Sabah namazına kalkamadığı için Allaha çok çok göz yaşı dökerek affına mazhar olan ve bu hareketinden dolayı Allahın rızasını kazanan bir zatı, başka bir zaman, şeytanın sabah namazına kaldırması bunun bariz örneklerindendir.

Şeytan asrımızda da;
Bazı dinine bağlı kişileri  Kuran'ı Kerimin tefsiri ay da tercümesiyle meşgul ederek, gerçek Kuranı Kerim olan arapçasını okumakta gevşeklik göstertip, o meşguliyetlerle geçen vakitleri de Kur'an okumuş zannına kaptırarak harika bir tuzak kurmaktadır.

İzahata başlamadan önce bir durum değerlendirmesi yapalım.

Kuran-ı Kerim Arapça olarak nazil oldu. Ama bütün Müslümanlar da  Arap değiller. Peygamberimiz (s.a.v.) bunun sanki farkında değil miydi? Elbette farkındaydı. Peki bu kadar müslümanın da Arapça öğrenemeyeceklerinin, dolayısıyla da Kuran-ı Kerimin manasını Arapça olarak anlayamayacaklarının da farkında değil miydi? Yine elbette farkındaydı. Peki bunun farkında olan Peygamberimiz (s.a.v.)anlayamayacakları için; "Herkes kendi dilinden okusun" da diyebilirdi. Müslümanların kahir ekseriyetinin Arapçasını anlayamayacağını bildiği halde neden hala Arapçasını da okumamızı özellikle tavsiye ediyor, emrediyor?

Aslında bu tür bir kıyas yapmakta yanlış. Çünkü Kuran-ı Kerimin ne anlama geldiğini lisanı Arabi olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah (s.a.v.) efendimize sual ederlerdi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

Kur’an-ı kerim Allah’ın metin (sağlam) ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez. (İbni Mace).

Buradan anlaşılıyor ki bu işin birde manevi ciheti var. Demek ki Kuran-ı Kerimin insanları saadetiddareynde aziz yapma mazhariyeti sadece mefhumunu anlamakla olmuyor. Bunu ısbat için herhalde yüzlerce ayet ve hadisi şerifi saymak ehli idrak için zaid olsa gerek. Ancak yine de biz bu engin gülistandan bir demet gül koparıp takdim edelim.

“Muhakkak Allah’ın Kitabını okumaya devam edenler, namazının doğru kılanlar,kendilerine rızık olarak verdiğimizden gizli ve aşikar infak edenler katiyen kesat bulmayacakbir kazanç beklesinler.”(S.Fatır 29)
“Kuran-ı Kerimin her bir harfi için, namazda okuyana bin hasene, abdestli okuyana yüz hasene abdestsiz okuyana on hesene verilir.(Mevıza-ı Hasene s. 56)

“Bir kimse Mushafa bakarak Kuran-ı kerimi okursa, Allahü Teala kafirde olsa anne babasından azabı hafifletir”(H.Ş.)

“Kuranı Kerimi tecvidi ile okuyan kişi için şehid ecri vardır.”   (H.Ş.)

“Bulunduğunuz mahalleri Kuran okuyarak ve namaz kılarak nurlandırınız.” (H.Ş.)

“Kitabullaha bakmak ibadettir”   (H.Ş.)

“Kur’an okuyun,zira Kuran kıyamet günü kendini okuyanları şefaat eder.”

“Kuranın diğer kelamlara üstünlüğü Allahü Tealanın mahlukata üstünlüğü gibidir.” (Ramüzlul ehadis s.516Allah5)

“Kuran bir milyon yirmi bin harftir.Onu kim sabırla ecrini Allahtan umarak
okursa, her harfi karşılığında hurilerden bir zevce alır.”(Ramuz 2795)

“Kul Kuran-ı hatmettiği zaman altmış bin melek onun üzerine istiğfar
eder.  (H.ş.)”


Yukarıda da izah etmeye çalıştığımız gibi Kuranı kerimin anlamını bilmediğimiz için okumakta gevşeklik gösterebiliyoruz. Hemen tefsirlere yönelip onlardan istimdat bekliyoruz. O da güzel, tabiki okuyacağız ama;
Orjinalini en azından tevcid kaidelerine riayet ederek okuma seviyesine gelmezsek vebal altında kalırız.

Görünürde Kur'an-ı Kerimin belki bu üstünlüğünü inkar etmiyor gibi görünebiliriz. Yalnız yaşam tarzımız olarak ve zihnimize yerleşen bir unsur olarak gevşek davranıyoruz bu konuda.

Kuranı Kerime hizmet edenleri sadece Kuran öğretiyorlar diyerek basite indirgeyip diğer yapılan hizmetleri daha kutsal  görüp onlarla geçen vakitleri ve onların verdiği sevapları daha fevkalade görüyoruz.

Bazen şahit olmaktayız, islamiyete en önemli hizmet olduğundan zerrece şüphe olmayan Kuran-ı Kerim hizmetini ifa için bir ömür eza ve cefa görmüş, ömrünü bu uğurda harcamış evliyaullaha
”Kurana hizmet etmiş bir Allahdostu”
deyip geçiyoruz.

Kur'an-ı Kerim okuyor musun diye sorulduğu zaman "tefsirini okuyorum" diyebiliyoruz.Tefsirini okumakla bir ibadet yaptığımızı ya da kuranı kerim okumuş olduğumuzu zan ediyoruz. Aslında bunları, Kur'an diye okumak sevap olmaz, günah olur, bunu düşünemiyoruz. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:

"Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır."
(Fetava-i fıkhiyye s. 37)

Elbette okunanlar Kuranı Kerimi bir nebzede olsa, her ne kadar aslının katresine bile vakıf olamasalarda bize açıklıyor. Ama bunu yaparken de vaktimizin bir kısmını Kuranı Kerimin o medhedilen, herkese huzur veren, nur veren, sıkıntılardan halas eyleyen, hastalara şifa veren, ve okunmadığı zaman vebal altında bırakan o güzelim arapçasını da  diğer tefsirleri okuduğumuz gibi düzenli ve istikrarlı olarak azıcık okuyalım.

Bunu yaptıktan sonra sana tefsirini okuma diyen de yok.AmaKuranımızı okumayı ihmal ederek o tefsir diye tabir ettiğiniz kitapları gece gündüz okur, yanlarınızda taşırsanız o zamanda ben size Kuran-ı Kerimi 2. plana atıyorsunuz derim. Çevremizde bizzat şahit oluyoruz, abimize bakıyorsun maşAllah takır takır izah ediyor ayetleri tefsire endeksli. Ama yıllardır bu işin içinde olmasına rağmen Kuranı Kerimi okuyuşuna bakıyorsun.Ham- hum – kem-küm……Tecvid yok?

Arkadaşa soruyoruz.O tefsiri hangi sıklıkla okuyorsun diye?
Düzenli olarak her gün 10 sayfa okuyorum diyor. Pekii arapçasını diyorsun.?
Yok!!!
Allahü ekber !Buyrun manzarayı seyredin...

Bunun hesabı da vebali de ağır olur .Kuranı Kerimin tefisiri değil kendisi şefaat edecek bize.
Tamam sünnetleri namazda yapalım, amenna, ama; önce farzını tam bir öğrenelin ki sonra
sıra sünnetlere gelsin.Değil mi? Önce asıllar sonra feriler.
Bakın İmamı Rabbani k.s 29. mektubunda farz olan ibadetler ile nafile ibadetler arasındaki derece farkını anlatırken şöyle buyuruyor:

"Namazın içindeki edeplerden bir edebi bile yerine getirmek, 1000 sene nafile ibadetten hayırlıdır."

Bir edep bile bu kadar efdalken Kuranı Kerimin arapçasını okumakta geçen bir saniye  vakit diğer tefsir vs. ile meşgul olmaktan ne kadar efdaldir sizin takdirinize bırakıyorum..
Tabiki bunları tüm tefsir okuyanlara haml etmek haksızlık olur.Bazı kardeşlerimiz her
ikisine de verilmesi gerekli ehemmiyeti verenlerde yok değil.Allah onlardan razii
olsun.Sözümüz bu ehemmiyet sırasına riayet etmeyenlerimize...
Vesselam......


Miftahulkuluub / İncemeseleler.com editörü

   
© incemeseleler.com