Evlilikte geçimin iyi olması için erkek ve kadının birbirinin dengi olmaları lazımdır.

Peygamberimiz buyuruyarlar ki:

" Çocuklarınıza iyi anneler seçin. Denginiz olma­yanla evlenmeyin".

Denk olma sadece erkekte aranır. Yani erkeğin kıza denk olup olmamasına bakılır.

Birinci olarak, erkek müslümanlıkta kıza denk olmalıdır.

Erkek, baba ve dededen beri müslüman olmalıdır. Yalnız ken­disi müslüman olan bir erkek, hem kendisi hem de babası müs­lüman olan bir kıza denk olamaz.

Yine kendisi ve babası müslüman olan bir erkek de, annesi, babası ve kendisi müslüman olan bir kıza denk olamaz.

Nesep, soy-sap olarak da birbirlerine denk olmaları icap eder.

Dinine bağlılıkta da erkek kadına denk olmalıdır. Fasık bir erkek, dinine bağlı bir kadına veya iyi bir adamın kızına denk olamaz. Bu maddeye dikkat etmeden yapılacak bir evlilikte, icabında kadın, sarhoş kocasının mezesini hazırlamak mecbu­riyetinde kalacaktır ki çok acıdır.

Bu madde, bütün maddelere bedeldir. Yani dinine, bağlı olan bir erkek, her türlü meziyetleri üstünde bulunduran bir kıza denk sayılır. Çünkü üstünlüklerin tamamı islamdadır. Ondan daha üstün bir şey düşünülemez.

Hür olmakta da denklik aranır. Fakat günümüzde kölelik müessesesi yoktur.

Malda da denklik vardır. Bu, şu demektir: Erkek, kadının mehr-i muaccelini vermeye muktedir olmalıdır. Bu kadar mali güce sahip olan bir erkek, ne kadar serveti olursa olsun, bir kadına denk sayılır

Erkeğin kazanç yolunun, kızın babasının sanatına denk ol­ması demektir.

Erkeğin bu hususlarda kıza denk ve uygun olup olmadığına nikahtan önce dikkat etmelidir. Bir kadın, durumunu bilmediği ve araştırmadığı bir erkeğe vardıktan sonra, kendisine denk· olmadığını anlayacak olursa, kusur kendisinin olduğundan ni­kahtan dönemez. Böyle bir durumda isterse kız velisi nikahı feshedebilir.

Peygamberimiz buyuruyorlar ki:

"Çocuklarınız için hayır (lı kimseler) seçiniz.

Birbirine denk olanları evlendiriniz, (kadınlarınızı) den­gine nikahlayınız"

(Feyzü'l-kadir, c. 3, s. 237)

İslama bağlılık değerlerin en üstünüdür. O bakımdan di­nine bağlı bulunan bir erkek, evleneceği kız ne durumda olursa olsun, o kıza denk olur. O bakımdan peygamberimiz, en şerefli kabül edilen Kureyş kabilesinden Fatıma binti Kays'ı üstün zeka ve güzelliğine rağmen babası eskiden bir köle olan Hz. Üsame (R.A) ile evlendirmiştir. Yine Kureyş kabilesinden olan Abdurrahman b. Avf kız kardeşini, yine az adlı bir köle olan Bilal-i Habeşi ile evlendirmiş; Ebu Huzeyfe (R.A) da kardeşinin kızı Fatıma'yı kendi kölesi Salime (R.A) nikahlamıştır.

Müslüman olmayan bir erkek, hiç bir zaman müslüman bir kadına eş olacak seviyede olmadığı için, onunla evlenmeye layık değildir. Kuran-ı Kerim, Bakara süresi 221. ayetinde, müslü­man bir kadının, müslüman olmayan bir erkekle evlenmesini yasaklamaktadır:

Peygamberimizin Sünnetinde Evlilik kitabında Dr. Abdülvehhab Öztürk, Muhammed Ali es-Sabüni'den şunları naklediyor:

Bu ayet-i kerime, müslüman kadınların gayri muslimlerle evlenmesini kesinlikle haram ediyor. Buradaki gayri müslim­den maksat, İslam'ı din olarak kabul etmeyen her türlü kafir­dir. Bunun içerisine putperest, mecusi, Yahudi, Hıristiyan ve mürted (İslam'dan dönen) ler girer. Müslüman kadının bun­larla evlenmesi haramdır. Sebebi İslam'ın her şeyden yüce ol­masıdır. Hiç bir şey İslam'ın üzerine çıkamaz. Müslüman bir erkek Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenebilir. Fakat Yahudi ve Hıristiyan bir erkek müslüman bir kadınla evlene­mez. Cenab-ı Allah: "Onlar ateşe çağırırlar" demekle bunun se­bebini açıklamıştır. Yani bunlar küfre davet ederler; küfür de cehenneme girmeye sebeptir.

Yetki erkeğindir, evin reisi erkektir. Çoğu zaman erkek, kadını şirke davet eder ve onu küfre sürükler. Çocuklar da ba­baya tabidir. Baba Hıristiyan veya Yahudi olursa onlan kendi dinine göre terbiye eder. Çocuk da, dolayısı ile cehennemlik olur.

Ayrıca müslüman Hz. Musa ve Hz. İsa'ya hürmet eder.

Onları Peygamber olarak tanır. Tevrat ve İncil'in Allah ta­rafından nazil olduğuna inanır. İmanı onu Yahudi veya Hıristiyan olan karasına eziyet etmeye zorlamaz. Çünkü ikisi de Allah'a ve peygambere iman etmektedirler. Dinlerinin ayrı ol­ması birbirlerine eziyet etmeye veya birbirine saldırmağa sebep olmaz. Ama Kur'an'a ve Hz. Muhammed'in Peygamberliğine inanmayan bir gayri müslim için durum böyle değildir. Onun imansız oluşu, onu müslüman zevcesine eziyete ve dini ile alay etmeye sevk eder.

Halep'te ders verirken gayri müslim bir öğrencim bana sordu: " niçin müslüman bir erkek Hıristiyan bir kadınla evle­niyor da, Hıristiyan bir erkek müslüman bir kadınla evlenemi­yor?" dedi. Bu soruyu maksatlı sormuştu. Güya müslümanları mutaassıplıkla itham etmek istiyordu. Ben de ona: "Biz müslü­manlar, sizin Peygamberiniz İsa'ya ve kitabınız İncil'e iman ederiz. Eğer siz de bizim Peygamberimize ve kitabımıza inanırsanız kızlarımızı size veririz." dedim. Bunun üzerine ka­fir lal oldu, sesini kesti. "4

4) Sabuni, Ahkamü'l-Kur'an 1/290

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com