Büyük ruh doktoru Ordünaryüs Prof. Mazhar Osman diyor ki:

"Fuhuş: Fahişelerde akıl hastalıklarının çokluğunu herkes bilir. Burada iki sual hatıra gelir: Fuhuş mu cinnet (delilik) yapar, mecnunlar mı fahişe olur? Bir mütehassıs bu iki sualin her ikisine de müsbet cevap verir. Fuhuş hayatı, elbet cinneti çoğaltır. Gece uykusuzluğu, istemeye istemeye heyecanlı bir şehvet hayatına katlanma, korku ve kıskançlık, sarhoşluk, morfine, etere ibtila, nihayet frengi; isteri ve nevrasteniden müterakki felce kadar bir çok nevrozların ve psikozların hudusuna sebep olur.

Diğer taraftan insanlar arasında fuhuş damgasıyla lekelenmek felaketine katlananların psikolojileri bir mütehassıs gözüyle tetkik edilirse, çoğunun fahişe olmadan mecnun olduğu görülüyor. Mesela, fahişelerin çoğu aptaldır, hiç olmazsa fikir züğürdüdür. Bir erkek veya bir kadın simsarı, aptallığı sebebiyle onu pek kolay aldatır. Fuhuşa sürükler; düştüğü çukurun çirkefliğini ya anlar, ya anlamaz, fuhuş ba­taklığı içinde çırpına çırpına çürür gider. Fuhşa düşenlerin mühim kısmı da manyaktır. Cinnetin verdiği intibah yüzünden şehveti çok artar. Utanma duygusu azalır. Mübalağalı tarzda boyanıp gezmekten hoşlanır.

Bütün manasıyla bimarhanelik (hastanelik) böyle bir deli zendostların arayıp bulamadıkları nimettir. Karhanelerde deli kız diye anılan bu biçarelerin şehvet ve coşkunlukları müşterilerin hoşuna gider. Bunların akibeti malum!..

Ya bu coşkunluk devresini takip eden melankoli nöbe­tinde, taşkınlığına alışmış eski müşterisine istediği gibi zevk ve­remediği ve bilakis hayatından nadim ve mahcup göründüğü için kızgın aşıkının hiddetli bıçağı ile ölür, yahut yine coşkunluğu esnasında muhakemesizliğinden bir kıskançlık sahnesi olur, hovardaların silahıyla geberir. Fuhşa atılanların bir çoğu isteriktir. Süse ve zinete aşırı derecede düşkündür, bunları ne pahasına olursa olsun tedarik arzusu, güzelliğine dair söylenilen sözlere telkin kabiliyetinden çabuk inanış ...

"Nihayet nemfomani dediğimiz şehvet çılgınlığı isterikleri fuhşa sürükler. Kibar orospuların hemen hepsi, otomobil ve arabalarda ipek çoraplı atlaslı iskarpinlerinden makyajlı yüzle­rine varıncaya kadar ayrı ayrı her şeyi ile nazarı celbetmeye çalışan demi-mondaine'ler isteriktir. Fahişelerin hemen hepsi de psikopat, yani yarı deli, mütereddidir. Maneviyatı düzgün ve bizim anladığımız mana ile asil kanlı, temiz süt emmiş bir kadın hayatın hiç bir zorluğu karşısında fuhuş bataklığına düşmez. Kıymetli ismetini, yüksek kadınlık haysiyetini süse veya sefaya kurban etmez, çirkefe yuvarlanmaz. Ev kadını, mu­allime, katibe, dadı, hizmetçi her şey olur, hatta ölür, fakat fahişe olmaz.

İşte bu sebepten bimarhanede (akıl hastanesinde) kadın hastalar arasında pek çok fahişe görülür. Bir kısmında manya devresi pek şiddetli olduğu için bimarhaneye getirilir. İyileşince kötü şöhretleri yüzünden hizmetçilik ve çamaşırcılık yolları bile kapandığını, hangi eve gitseler kabul edilmeyeceklerini ağlaya ağlaya anlatır, tımarhaneden meyus ayrılırlar. Deliler arasında yaşarken temiz bir kadına edilen muamele onlara afif (namuslu) hayatın zevkini öğretir. Bir müddet ötede beride te­miz hayata girmek için kapı ararlar. Nihayet yine umumhane­lerden başka bir dam altı kendilerini kabul etmez; istemeye is­temeye aynı hayata dönerler.

Paralizi jenerale yakalanmış fahişelerin bile iffet devresinde umumhanelerde rağbet gördüğüne şahit oluyoruz. Bir aile kadını, ilk hafif manya nöbe­tinde itiraf eder, tabii biçare kadını kocası boşar, ebeveyni bi­marhaneye kor, iyileşir, bir kaç sene aklı başında temiz yaşar. İkinci nöbet gelir, yine şehvet taşkınlığı başlar, bir zaman sonra bir çocukla karnı şişer, bu defa babası reddeder. Bimarhaneye atılır, delilikle yaptıklarından mahcuptur, babası bir türlü af­fetmez. Bu temiz bir aile kızı iyileşince baba evine dönemez, la­kin fahişe değil çamaşırcı olur. Hayatını yine namusluca ka­zanmaya başlar. Üçüncü bir manya nöbetinde fuhuş vesikası vermek üzere polisle merkeze giderken Babıali caddesinde bize bakıyor ve hayasızca gülüyordu.

İşte fahişeliğe kaydolunacak bu biçare kadın hakikatte bir mecnundan, gayr-ı mesul bir hasta­dan başka bir şey mi? Hatta sırf cinnet nöbetinde fahişe, iyileşince fuhuştan en çok nefret eder. Fakat cemiyette o ha­kir ... Onun hasta ruhundan behimi surette istifade eden herifle­rin ismi bile söylenmez.

(Tababet-i Ruhiye, c.1, s. 274-276).

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

   
© incemeseleler.com