Çocuklar boş bir kap gibidir, ne konulursa onu alırlar.

Fotoğraf makinesinin karşında hangi görüntü varsa, makine­nin onu çektiği gibi, çocuklar da büyüklerinin bilhassa anne YE babasının iyi veya kötü hareket ve sözlerini olduğu gibi kaparlar. Onun için onlara çok iyi örnek olmalıdır.

Eğer çocuklarımızın iyi insanlar olmasını istiyorsak, biz iyi olmalıyız. İçki, kumar, sigara ve daha başka kötü alışkanlıklara yakalanmalarını istemeyen anne-babalar, bunları kendileri yapmamalıdır. Elinde sigara tutan bir baba çocuğuna "sigara içme" dese, veya kumar masasındaki bir insan çocuklarına "kumar oynamayınız" dese, bunların çocuklar üzerinde ne te­siri olabilir?

Bununla ilgili ibretli bir hikayeyi Mehmed Emre'nin İslam'da Kadın ve Aile isimli eserinden nakletmek istiyoruz:

Oğlu fazla bal yiyen bir aile varmış. Yüzüne baktıkları ve üzerine titredikleri yavrunun bala düşkünlüğü, hastalık dere­cesinde imiş. Biricik oğullarının bu yüzden bir zarara uğramasından endişelenen ebeveyni, zamanın tabiblerinden bir fayda bulamayınca o devrin alim ve mutasavvıfı Abdülkadir Geylani hazretlerine götürmeye karar verirler. Devesine binen baba, çocuğunu yanına alarak Bağdat'ın yolunu tutar. Beş on saat yorucu bir yolculuktan sonra Bağdat'a varır. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna çıkarak meseleyi anlatır.

O büyük hazret:

- Çocuğu bana kırk gün sonra getir, dedi.

Adam bundaki hikmeti anlamayı, kırk gün sonraya bırakarak çocuğunu aldı ve aynı yoldan, gelişte katlandığı çile­lerle, köyüne döndü. Kırk gün sonra Bağdat'a Gavs-i Azamın beldesine ulaştı. Abdü'l-Kadir Geylani Hazretleri çocuğu karşısına alarak;

- "Evladım, sakın bir daha fazla miktarda bal yeme! dedi Sonra çocuğun babasına dönerek:

- "Al çocuğunu, götür köyüne" dedi. Şaşkın şaşkın bakan çocuğun babası;

- İş bu kadar kolay idiyse, neden ilk geldiğimiz zaman yapıvermediniz?

Abdülkadir Hazretlerinin cevabına dikkat ediniz:

- O gün ben, kendim de bal yemiştim. Çocuğa "Bal yeme!" desem, 'sözümün tesiri olmazdı. Vücudumda onun tesiri ol­dukça yapacağım nasihatin bir faydası olmayacağından, senin kırk gün sonra gelmeni söylemiştim, dedi.

Büyük adam olabilmek için büyük çilelere göğüs germek ve nefıs feragatine sahip olmak gerekmektedir. Verdiği öğüdün te­sir edebilmesi için kırk gün bal yemeyecek kadar nefse hakimiyet temin eden bir zatın, elbette ki sözü tesir edecekti ve etti. Artık ondan sonra o çocuk fazla bal yiyemez oldu. En basit gö­rünen meselelerde bile hüküm böyle olursa, en zaruri dini me­selelerde ne kadar dikkatli olmak gerekmektedir. Kendisi na­maz kılmayan bir kimse, çocuğuna "Namaz kıl" dese sözün" bir tesiri olur mu?

Yalandan çocuklarını uzak tutmak isteyen anne-babalar kendileri yalan söylememelidirler.

Küçükken yaramazlık yapan çocuğunu babasının ayarla­masından kurtarmak isteyen anne "babası o yapmadı" der. O hatayı kendisi yaptığını bilen çocuk, o anda annesinden yalan söyleme tohumunu kapmıştır. Evde olan baba, gelen herhangi birisiyle görüşmek istememekte ve çocuğuna "babam evde yok de" diye ona yalan söyleme talimi yaptırmaktadır. Böyle anne­ babalar çocuklarının şeker, çikolata isteklerini de "alayım" diye söz verdikleri halde icabında almayınca, "unuttum" demekte­dirler. Çocuk bunun bir yalan olduğunu anlar ama izah ede­mez. Ertesi gün, daha ertesi gün yine unutulur. Çocuk bir güze yalana alıştırılır. Ve ebeveyninin sözlerinde durmayan insanlar olduğunu anlamış, o da yalana inanmıştır.

Gün gelip bu anne ve baba ihtiyarlayıp küçükken yalana alıştırdıkları ve büyük adam olan evlatlarından bir şey istedik­lerinde, onlara "alayım" diyen evlat, içinden almamaya niyetle­nip akşam da "unuttum" demektedir. Bunun da kendilerinin yaptığı gibi bir yalan olduğunu bilen ana ve babanın yapacağı hiçbir şey yoktur.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com