Şeyhül-İslam Musa Kazım Efendi, Külliyatın'da şöyle demektedir: "Teaddüt-i zevcat, nikahtan maksadı asli (asıl maksat) olan evlat yetiştirmeye bir hizmettir. Ve teaddüt kadınlar için zulüm değil, lütuf ve merhamettir.15 Çünkü durumu müsait bir erkek, birden fazla evlenmemiş olsa, erkeklerden adetçe fazla olan kadınlar sefalete düşer ve zina ve fuhşa meyl ederek çoğu metres olarak vakit geçirirlerdi. Güzellikleri gidince de kimse bir daha yüzlerine bile bakmaz, dünya ve ahirette perişan olurlardı. Bugün batı aleminde olduğu gibi. Bir zamanlar şehvetperestlerin dostları olan kadınlar, ihtiyarlayınca köpekler ile arkadaş olmuşlardır.
Dünyanın harpsiz yaşadığı çok az görülmüştür. Mesela, İstiklal Harbin'de Allahü-ekber dağlarında üç gün içerisinde sadece soğuktan 70.000 gencimiz ölmüştür. 250.000 kadarı Çanakkale'de, bunların tamamı kadarı da diğer cephelerde şehit olmuştur. Bu gençlerin hanımları ve şehit olanlarla evlenecek genç kızlarımız, bundan sonra yalnız başlarına hayatın zorluklarına mı terk edilmeli idiler, yoksa fahişe mi olmalıydılar? Aynı durum bugün İran ve Irak harbinde dul kalan zavallı kadınlar için de vardır. Birden fazla evliliğe düşüncesizce karşı çıkanlara soralım: Her iki taraftan ölen birer milyona yakın evlenme çağındaki insanların boşluğunu dolduracak olan hangi formülü teklif· edebilirsiniz?
Diğer bir zaru,ret de şudur: Evlenmekle neslinin devamını düşünen bir kimsenin çocuğu olmazsa, o erkeğin hanımını boşaması mı, yoksa İbrahim (a.s.)'in Hacer validemizle evlendiği gibi diğer bir kadınla evlenmesi mi daha iyidir?
İSLAM dininin müsaade ettiği hususlardan biri de, -dörtten fazla olmamak şartı ile- birden fazla kadınla evlenmektir. Dörtten fazla kadınla evlenmek, (mesela beş-altı kadını bir arada nikah altında bulundurmak) haramdır. Bilhassa İslam düşmanı çevrelerin İslam dinine hücum ettikleri bu konuyu açıklamak isteriz.
İslam hukukunda, her ne kadar dörde kadar nikah ve izdivaca müsaade edilmiş ise de, yine esas olan bir kadınla evlenmektir. Birden fazlasına müsaade ise, ahlaki ve ictimai zaruretler üzerine müsade edilmiştir. Ve kadınlar arasında adalete ve eşit surette geçime riayet olunması şart koşulmuştur. Aynı zamanda islam hukukunda, zevceler arasındaki eşit muamelenin zahiren imkan dahilinde olduğu, fakat kalbi alakaları eşit bir şekilde yürütmenin insan kudreti dışında ve güç bir şey olduğu belirtilmiştir.
Bu hususları (yani, İslam hukukunun öne sürdüğü bu hüküm ve şartları, bu zaruretleri, ferdi ve ictimai ihtiyaçları) nikaha dair nazil olan ayetlerin ışığı altında inceleyelim:
İslamda birden fazla kadın ile evlenmeye müsaade etmek üzere Allah Teala şöyle buyurmuştur:
"Eğer yetim kızlar hakkında (onlarla evlendiğiniz takdirde) adaleti yerine getiremiyeceğinizden korkarsanız, sizin için helal olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamıyacağınızdan endişe edip korkarsanız, o zaman bir (tane ile), yahut sahip olduğunuz cariye (ile iktifa edin). Bu (tek zevce ve cariye) sizin (haktan) eğrilip sapmamanıza daha yakındır."
(Nisa süresi, ayet:3)
İslamın zuhürundan önce zevcelerin sayısı sınırsızdı. Onun için bir adamın on, hatta daha fazla karısı bulunabilirdi. Bu ayet-i celile ile zevcelerin sayısı azami dörde indirilince, dörtten çok karısı olan müslümanlar, fazlasını derhal terkettiler. Zevceler arasında yedirme, giydirme, barındırma ve geceleme gibi hususlarda tam bir eşitlik ve adalete riayet edilmesi şarttır. Bu temin edilmeyince bir zevce ile iktifa etmek uygun düşer. "Bu (tek zevce veya cariye) sizin (haktan) eğrilip sapmamanıza daha yakındır" kaydı da asıl olan adalet kaidesinin bir tek zevce ile evlenmekten ibaret olduğunun açık bir delilidir.
Düşünmeli ki, bu ayetin gelişi zamanında on ve daha fazla kadına sahip olan adamlar vardı. Cenab-ı Allah bunu azami dörde indirmiş, onu da "adalet" esasına dayamıştır. Bu suretle gittikçe çok kadınla evlenme azalmış. Müslümanların ekserisi bir kadınla yetinmiştir.
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Şarih Terceme ve Şerhi'ni yapan merhum Kamil Miras, yukarıda manası zikredilen ayet-i kerimenin tercemesini dercettikten sonra şu açıklamada bulunuyor:
[Bu ayetin mazmununu açıklayan sebeb-i nuzülü hakkında müteaddid rivayetler vardır. Sahihayn'da Hazret-i Aişe'de naklolunan bir rivayete göre, Urve İbni Zübeyr -ki, Hazreti Aişe'nin kardeşi Esma'nın oğludur- Hazret-i Aişe'den, terceme ettiğimiz ayetin manasını sormuştu. Hazret-i Aişe şöyle cevap vermiştir:
- Ey hemşirezadem, bu ayette zikrolunan yetimden murad bir kızdır ki, o öksüz kızcağız bir erkeğin vesayet ve himayesi altında iken hamisi, onun malına ve güzelliğine imrenerek nikah ederdi. Nikah ederken de mehrini-içtimai mevkii itibariyle onun emsali kızların mehirlerinden eksik takdir ederek adaletsizlik yapardı. Bu ayet-i kerime nazil olarak bu yolda mal düşüncesiyle ve emsalinden noksan mehir ile öksüz kızları aldatarak nikah etmekten nehyolunup kadınlardan lüzum ve ihtiyaca göre iki, üç ve nihayet dört kadınla evlenebilmelerine müsaade olundu.
Rivayete göre savaş adetlerindeki baskınlarla, harb ve cihad gibi sebeplerle birçok kızlar yetim kalarak bir erkek himayesine sığınırlardı. Bu suretle bir erkeğin himayesinde, çok sayıda. haklarına riayet edilemeyecek miktarda kadınlar toplandı. Böyle yetimlerin haklarını korumak için erkeklerin bu yetimlerden başka kadınlarla ve luzumuna göre iki, üç ve en çok dört kadınla evlenebilmelerine müsaade olundu. Bu müteaddid kadınlar arasında da adalet temin edilmesinden korkulursa, bir hür kadınla, yahut bir cariye ile evlenilmesi ve bununla iktifa olunması emrolundu.
Görülüyor ki, birden fazla zevceye müsaade, kocanın kadınlar arasında adalete riayet etmesi şartıyle kayıtlıdır. Fakat bu ortak kadınlar arasında adalete riayet edebilme mümkün müdür? Bu, Nisa süresinin 129. ayetinde şöyle bildiriliyor:
"Kadınlar arasında manevi olan sevgi gibi adalet (ve müsavatı tatbik) etmenize ne kadar hırs gösterseniz, asla güç yetiremezsiniz. Bari (birine) büsbütün meyledip de ötekini (ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı gibi bırakmayın. Eğer (nefsinizi) ıslah eder, (haksızlıktan) sakınırsanız şüphe yok Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir."
Birden fazla zevcesi olan bir erkeğin, ahlak itibariyle birbirinden farklı olan kadınlardan birisine, gönlü fazla meyledebilir. Bu hal, insanın iradesi haricinde tabii bir halet-i rühiyedir. Bu cihetle şimdi tercüme ettiğimiz ayet-i kerimede, kadınlar arasında adalet etmeyi ne kadar arzu ederseniz ediniz, gönlünüzün temayülüne hakim ve icra-i adalet etmeye muktedir olamazsınız, buyurulmuştur.
Bu ayet-i kerimenin tefsirinde müfessir Beyzavi merhumun rivayet ettiği bir hadisde Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ''Bir er kişi ki, iki karısı olup da bunlardan birisine fazla meylederse, kıyamet gününde o kişi mahşer yerine bir tarafı sarkık olarak gelecektir." buyurmuştur.
Yine böyle, izhar-i temayül (birine fazla ilgi) edip icra-i adalet (adaletle hareket) edemeyecek olanların. " ... Eğer bu şekilde (maddi yönden) adalet yapamıyacağınızdan korkarsanız bir tane seçin ... " mealindeki kavl-i şerif mücibinde bir kadınla iktifa etmeleri emrolunmuştur.
Nasıl ki teaddüd-i zevcat ayetinin izahında bir erkeğin velayeti altında beş on yetim kızın toplandığı Hazret-i Aişe'den rivayet olunmuştur; tarihin her devrinde milletler arasında zuhür eden kanlı muharebelerin meş'um tesirleriyle erkek nüfusu azalıp, kadın nüfusu birkaç misli artmıştır. Birinci Cihan Harbi'ni ve İstiklal Savaşı'nı müteakip meb'us olarak Afyonkarahisar mülhakatını gezerken, koca köylerde yirmi yaşından yukarı ve elli yaşından aşağı beş-on genç ancak görülebiliyordu. Bunca şehidlerin dul kadınları ile öksüz kızlarını aileleri arasında himaye edecek velileri yoksa, bunları kim koruyacak? Yine böyle daimi esir-i firaş (yatağa düşmüş) bir aile kadınına ve ev işlerine kim bakacaktı? İşte bunlar köy hayatında benzerleri pek çok görülen zaruretlerdir.
Buhari'nin nikah bahsindeki rivayetine göre, Enes Bin Malik (radıyallahü anh) erkekle kadın nüfusu arasındaki nisbetin ahir zamanda daha ziyade artacağını, bir kişinin himayesi altına elli kadının sığınacağını rivayet etmiştir.
İslam aile hukuku çok sayıda evlenmeye ancak bu zaruretler karşısında müsaade etmiştir. Yoksa behimi (hayvani) bir arzuyu tatmin etmek için değiL.
Teaddüd-i zevce meselesinde itiraz olunan birçok cihet, bunun kadınlık gayret ve kıskançlığıyle telif olunmaması iddiasıdır. Hakikaten kadınlar fıtraten (yaratılışta) kıskançtırlar. Gerçi zevcin de zevcesine karşı taşkın bir kıskançlığı vardır. Nasıl ki, müellif Buhari'nin Gayret ünvaniyle açtığı bir babındaki rivayetine göre, ensar ulularından Sa'd İbni Ubade bir kere, "Karımla beraber bir erkek görürsem hiç aman vermeden onu kılıcımın keskin ağzı ile vurup tepelerim", demiştir. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) mecliste bulunanlara: "Sa'd'ın bu gayretine şaşıyor musunuz? Emin olunuz ki, ben ondan da gayretliyim. Allah da benden ziyade gayretlidir." buyurmuştur.
Allah Teala'nın gayretini, -Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)'in rivayetine göre Resulüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle tefsir etmiştir:
"Mü'minin, Allah Teala'nın haram kıldığı şeyler işlememesidir."
Abdullah ibni Mes'ud'dan (r.a.) olan bir rivayete göre ise, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah Teala (kulları hakkında) herkesten ziyade gayret sahibi olduğu içindir ki, kullarına fevahişi (yani sözden ve kötü işten ibaret çirkin huyları) haram kıldı" buyurmuştur.
İslam hukuku kadınlardaki bu taşkın derecede kıskançlığı dikkate alarak, vaktiyle erkeklerin sayısız kadınlarla evlenmelerini yasaklamış ve onu mahdut bir adede indirmiştir ki, azami haddini dört olarak tayin etmiştir. Bunu da mutlak bir şekilde bırakmayıp erkeğin nikahı altına almış olduğu kadınlar arasında adaleti gözetmesi şartına bağlamıştır. Müslüman olmayan müşrik bir -kadınla müslüman olan erkeğin evlenip yuva kurması, İslam dininde haram kılınmıştır.
15) Külliyatı Şeyhu'l~islam Musa Kazım Efendi sh. 262
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !