Kadınlarla iyi geçinmeli ve onlara karşı güzel ahlaklı olmalıdır. Zira Cenab-ı Hak:
''Yakın arkadaşınıza (eşinize) iyilik edin ... "
(Nisa süresi, ayet:36)
Müfessirlerden bazıları "yakın arkadaştan" murad erkeğin karısı olduğunu söylemişlerdir. Allah'ın Yüce Resulü (s.a.v.) son nefesinde üç şey hakkında vasiyette bulundu. Mübarek lisanı ağırlaşıncaya ve konuşması fısıltı halini alıncaya kadar bu üç şey hakkındaki tavsiyesini tekrarlayıp duruyordu:
"Namaza dikkat ediniz, namaza. Bir de elinizde bulunan kölelerin hakkına riayet ediniz. Onların takatının dışında kendilerine bir şey yüklemeyiniz. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan! Zira kadınlar ellerinizde esirdirler (yani esire benzerler) Onları Allah'ın emanetiyle tasarrufunuzun altına almış bulunuyorsunuz. Onların nefislerini Allah kelimesiyle (Allah'ın emriyle ... ) kendinize helal kılmış bulunuyorsunuz."
(Nesei, İbni Mace)
Kadınla iyi geçinmek, sadece kadına eziyet etmemek demek değildir. Bilakis kadına eziyet etmediği gibi kadından gelen eziyete de tahammül etmektir. Kadının heyecan ve öfkesi anında hilim ve sabır göstermektir. Böyle yapmakla bir kimse Allah'ın Resulüne ayak uydurmuş olur. Çünkü Yüce Resul'ün pak zevceleri onun konuşmalarına karşılık verirlerdi. Hatta, onlardan bazıları sabahtan akşama kadar Peygamber Efendimize küserdi.
(Buhari, Müslim)
Resülüllah'ın zevcelerinden birisi peygamberin mübarek göğsünü iteledi. O hanımı gören annesi, onun bu hareketini şiddetle kınayarak onu azarladı. Bu durumu müşahede eden Allah'ın Resülü kayınvalidesine:
"Onu azarlama, kendi haline bırak. Zira onlar senin gördüğünden daha fazlasını yaparlar." buyurdu.
Resülüllah ile Aişe validemizin arasında bir münakaşa cereyan etti. Ebu Bekir Sıddık'ı aralarında hakem tayin etmeye mecbur oldular. Bunun üzerinde Resülüllah, Aişe validemize:
- Önce sen mi konuşacaksın, yoksa ben mi? buyurdu.
Aişe validemiz:
- Hayır, sen konuş! Fakat doğru söyle.
Hz. Aişe'den bu sözü işiten ve hiddetlenen Ebu Bekir hazretleri Hz. Aişe'ye öyle bir tokat attı ki, ağzı kanadı ve Aişe'ye hitaben dedi ki:
- Ey nefsinin düşmanı! Acaba Allah'ın Resulü haktan başkasını mı söyler?
Bu durum karşısında Aişe, (r.a.) Resülüllah'a sığındı ve arkasına kaçmaya mecbur oldu. Resülüllah Hz. Ebu Bekir'e hitaben:
- Biz seni bunun için çağırmadık. Ve senden bunu da istemedik" buyurdu.
Hz. Resülüllah Efendimiz Hz. Aişe'yi çok severlerdi.
Yukarda okunduğu gibi kadınlık halleri göstermesine rağmen, O Peygamberimizi çok fazla severdi. İbadeti de çoktu.
Onun Allah indindeki derecesine bakınız ki, Allah'ın Resülü temiz hanımlanna:
"Aişe hakkında beni üzmeyiniz! Zira Allah'a yemin ederim ondan başka, hiç birinizin yatağında, bana vahy gelmiş değildir." buyuruyordu.
(Buhari)
Ailede huzur ve saadetin sebeplerinden ve erkeğin önemli vazifelerinden biri de kansına karşı güler yüzlü olmak ve ona karşı daima iyi davranmak, ufak tefek hatalarını görmezlikten gelmek ve kusurlarını güzellikle kendisine söyleyerek bir daha yapmamasına çalışmaktır.
Erkek, üzülen karısını teselli etmeli ve üzüntüsünü gidermelidir.
Hz. Ali Efendimiz Hz. Fatıma'yı Peygamberimiz'den isteyince, Peygamberimiz:
"Onunla iyi geçinmen, gönlünü hoş tutman şartıyla onu sana veriyorum" buyurmuşlardır.
Peygamberimiz, ev işlerinde hanımlarına yardımcı olurdu.
Ayakkabısını yamar, söküklerini diker, koyununu sağar, kendi işlerini kendisi görürdü. Çocuklarını küçüklüklerinde omuzuna alıp taşır, onlarla şakalaşırdı..
Torunu Hz. Hasan küçükken, onunu karşısında dilini çıkarır, Hz. Hasan da Peygamberimizin dilini gördükçe gülerdi. Böylece onu neşe1endirirdi.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !