Dervişin biri ibadet için dağa çekilmiş, Allah'ı zikrediyordu. Dağda yetişen meyvelerle de karnını doyuruyordu. Bir gün kendi kendine,
- Bundan sonra ağaçtan meyve koparmayacağım. Meyveler eğer yere düşerse sadece onları yiyeceğim, diye söz verdi.
İbadetine devam etti. Ama hiç bir meyve kendiliğinden yere düşmüyordu. Düşmediği için de beş gündür açtı. Rüzgarın sallandırmasıyla önüne doğru gelen dallarda meyveler sallanıyor, fakat o alıp koparmıyordu.
Nihayet dayanamadı ve bir armut koparıp yedi.
Böylece kendi kendine verdiği sözü kendi bozmuş oldu.
Biraz sonra oraya hırsızlar geldiler. Çaldıkları malları paylaşıyorlardı. Onlar oradayken, askerler gelip hırsızları yakaladılar. Onlarla beraber dervişi de yakalayıp götürdüler. Derviş, kendisinin hırsız olmadığını anlatamadı. Hırsız zannedilerek ceza olarak elinin birini kestiler. Hatta elini kesen cellat onu tanıdığı için üzülüyordu. Derviş:
- Üzülme. Bu, sözümü tutmadığım için benim cezamdır, çekeceğim, dedi. Eli kesildikten sonra, kendisine bir kulübe yaparak orada ibadete başladı. Sevenlerden birisi birgün aniden kulübeye giriverdi. Baktı ki eli sağlam ve sağlam elle sepet örüyor. Hayretle;
- Senin elin kesilmemiş miydi? diye sordu.
Derviş:
- Ben, başıma gelen bu musibete sabrettiğim için, Allah bana bu kerameti verdi, dedi. Ve yemin ettirerek bu gördüğünü kimseye söylememesi için söz aldı. Fakat başka kimseler de zaman zaman pencereden baktıklarında, onun iki eliyle sepet ördüğünü gördüler.
Kendisindeki bu kerametin insanlar tarafından bilinmesine üzülen derviş:
- Allah’ım, ben bunu gizliyordum. Acaba neden insanlar bundan haberdar oldular? diye niyaz etmişti. Kendisine şu şekilde bir nida geldi:
- Bazı insanlar senin için "Eğer o gerçekten Allah dostu olsaydı, eli kesilmezdi" diye senin hakkında dedikodu yapıyorlardı. Onlar senin hakkında yaptıkları bu dedikoduya son versinler diye, onlara senin halin gösterildi.
İnsanların başına gelen belaların hepsi, o kimselerin kötü oldukları manasına gelmez. Aksine öyle belalar vardır ki, o insanın manevi derecesinin yükselmesine sebep olur. İnsanın derecesi ne kadar yüksek olursa, başına gelen bela ve müsibetler de o kadar ağır olur. Onun için, peygamberler dünyada en çok belaya uğrayan insanlar olmuşlardır. Bu dünyada en çok bela ve sıkıntı gören ise bizim peygamberimiz, Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi ve Sellem'dir.
.
.
Ali Eren - Dini Hikayeler
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !