* Ashabı kiramın yüksek mertebeleri, faziletleri hakkında nazil olan müteaddid âyetleri ve bir çok hadisleri burada Yazıp izah etmeğe imkân yoktur. Ancak sahifelerimize şeref vermek ve mübarek isimlerile teberrükte bulunmak için Ciharı yarıgüzîn hazeratına ve haklarındaki bazı âyatı celile ve ehadisi şerifeye dair bazı şeyler kayd edeceğiz. Şöyle ki:
(1) Ebubekrissıddık, hür erkeklerden Resuli Ekremi ilk tasdik ederek islâm şerefine nail olan zattır. Resulullahm muh¬terem refikası Hazreti Aişe'nin pederidir. Peygamberi zişanımızın hicret refikidir ve ilk halifesidir. Riddet temayüllerini durdurmuş, islâmiyetin tevessuuna, itilâsına pek büyük hizmette bulunmuştur. Kendisinin sahabei kiramdan olduğu tevatüren sabit olduğu gibi şu ayeti kerime ile de
sabittir الا تنصروه فقد نصره الله اذاخرجه الذين كفرواثاني اثنين
اذاهما في اغار اذ يقول لصاحبه لا تحزن ارالله معنا فانزل الله سكنته عليه وايده بجنود لم ترو ها وجعل كلمة الذين كفرواالسفلي و كلمة الله هي العليا والله عزيز حكيم
Bu nazmi celildeki sahipden murad, Ebubekris sıddıktır. Bunda bütün müslümanlarm icmaı yardır. Binaenaleyh onun sahabeden olduğunu inkâr eden, bilicma küfre düşmüş olur.
Resuli efhamın mağara refiki olmak, ilâhî sekînete mazhar "bulunmak ne büyük bir şereftir. Bu âyeti kerimede buyurulmuş oluyor ki: «Ey münkirler!. Muanidler!. Eğer siz resulüme yardım etmezseniz Allah Taalâ ona yardım eder, nitekim ona yardım da etmiştir. Hem Öyle bir zamanda ki kâfirler onu yurdundan, Mekkei mükerremeden çıkarmışlardı. O, iki zatın birisi bulunuyordu, ikisi de bir mağaraya kapanmış idi, arkadaşına diyordu ki: Mahzun olma, şüphe yok ki Allah Taalâ bizimle beraberdir, artık Hak taalâ onu görmediğimiz bir takım leşkerlerle teyit etti, onun refikinin kalbine sekînet, itminan indirdi, ehli küfrün sözlerini en alçak bir halde bıraktı, »Allanın kelâmı ise en yüksek bulunmaktadır. Allah Azizdir, hakimdir.»
İşte öyle tehlikeli, bir zamanda Resuli ekreme refakat etmek fedakârlığım ihtiyar eden ve bunun mükâfatı olarak kalbine sekîneti ilâhiye ilka buyrulan ve bu şerefli refakat ve sahibiyyeti lisani kur'an ile tebcil edilen bir zatın ulüvvi kadrini artık düşünmeli!..
* Hazreti Sıddıkm ashabı kiram arasında ne mümtaz bir mevki sahibi olduğunu göstermek için tarafı nebeviden şöyle buyurulmuştur: [müsnedi Ebi Nüayim.] . ما طلعت الشمس علي احد بعد النبيين والمرسلين افضل من ابي بكر Ya'ni: Nebilerden, resullerden sonra Ebu Bekirden daha faziletli bir zat üzerine güneş doğmuş değildir. Diğer bir hadisi şerifte de ان روح القدس جبريل اخبرني اذخيرامتك بعد ابوبكر [Tebarani].
Ya'ni: Cibrîliemin, bana haber verdi ki: Senden sonra ümmetinin en hayırlısı Ebu Bekirdir. Hazreti Ebu Bekrin bu hayriyet ve efdaliyetinde bütün ehli sünnetin ittifakı vardır.
* Hazreti Ömer, bir gün minbere çıkarak şöyle demişti: الا ان افضل هذه الا مة بعد نبيها ابوبكر فمن قال غير هذا فهو مفتر عليه ما علي المفتري
Ya'ni: Haberiniz olsun, bu ümmetin en hayırlısı, peygamberinden sonra Ebu Bekirdir. Artık kim bundan başkasma kail olursa müfteridir, müfteri üzerine lâzım gelen cezaya mustahık olur.
Filhakika Hazreti Sıddik, ashabı kiramın efdaliyetçe birincisidir, Resuli Ekremin en büyük iltifatlarına mazhar olmuştur. Onun fazail ve mehasinine nihayet yoktur. ( radiyallahu Teala anhu
(2) Ömer îbnilhattap, Resuli Ekremin veziridir ve muhterem refikası Ümmülmü'minîn Hazreti Hafsanın pederidir,, nebiyyizîşanımızın ikinci halifesidir, dini islâmın en 'büyük naşirlerinden biridir.
Bir kısım müfessirlerin, muhaddislerin beyanına
nazaran: فان الله هومولاه وجبريل وصالح المءمنين) âyeti kerimesindeki «Salihülmü'minineden murat, Hazreti Sıddik ile Hazreti Ömerdir [Taberanî,], ömer îbnilhattap hakkında bir çok ehadisi şerife vardır,
Resuli Ekrem Efendimiz: (الهم اعزا لاسلام بعمران الخطاب) dua etmiştir [Elhakim Tebarani Savaik, s: 54.] Ya'ni: Allahım! dini islâmı Hattabın oğlu Ömer ile kuvvetlendir. Nebiyyi hikmet beyan efendimizin bu duaları müstecâp olmuş, Hazreli Ömer, Hayatı Nebevide îslâmiyete pek çok hizmet ettiği gibi irtihali Nebeviden sonra da islâmiyetin intişarına pek ziyade çalışmış, muvaffak da olmuştur.
Filvaki Hazreti ömerin zamanı hilâfetinde bir çok yerler fethedilerek İslâm ülkesine ilhak edilmiştir. Bu yerlerde yaşayan ehali, bu sayede islâm nimetine nail olmuşlardır. Onlar herkesten ziyade Hazreti Ömere medyunu şükran bulunmaktadırlar. O büyük mücahidin bu hizmetlerini takdir etmeyenler var ise onlar samimî surette müslüman olmamış kimselerden
başka değildir.
* Bir hadisi şerifte de: لو كان بعدي نبي لكان عمر بن الحطاب) buyurulmuştur [Tirmizî. Savaik. s: 58.]. Ya'ni: Benden sonra peygamber gelecek olsaydı Ömer İbnilhattap olurdu.
Şu hadisi şerifi de Hazreti Muaviye rivayet etmiştir: [İbni Mace.]
ان الله تعالي جعل الحق علي لسان عمروقلبه
Ya'ni: Şüphesiz Allah Taalâ, hakkı Ömerin dili ve kalbi üzerine kılmıştır. '
Bir hadisi şerifte de: من ابغض عمر فقد ابغض ومن احب عمر فقد احبني buyurulmuştur [Taberanî. Savaik. s: 58.].
Ya'ni Ömer'e buğz eden, bana buğz etmiş, Ömer'i seven de, beni sevmiş olur.
Sıddiki a'zam Hazretleri, marazı mevti esnasında: «Sen Ömeri veliyyü'ahd tayin ettin, Rabbine ne diyeceksin?.» diye vuk'u bulan bir suale karşı: «Yarabbi! onların üzerine onların en hayırlısını veliyyülemir kıldım.» diyeceğim diye cevap vermiştir [İbni asakir, ibni Sa'd.].
Artık hangi müslümandı ki, Resuli Ekremin, Hazreti Sıddikin ve âmmei müslimînin bü kadar medhü senasına, tekrîm ve tevkîrine mazhar olan Ömerülfaruk Hazretlerini sevmesin, onu takdir ve tebcil etmesin? ( Radıyallahu Teala )
(3) Osman bin Aifan; Nebîyyi Âlişan Efendimizin refikidir, damadıdır, üçüncü halifesidir, dini islâm yolunda maliyle, caniyle yapmış olduğu fedakârlıklar pek ziyadedir. Resuli ekre¬min pek çok teveccühlerini, muhabbetlerini kazanmıştı. Bu ci¬hetle kadri pek yüksektir, hakkında bir çok ahadisi şerife varid olmuştur.
Ezcümle bir hadisi şerifte: لكل نبي رفيق في الجنة ورفيق فها عثمان بن عفان) buyurulmuştur [Tirmizî ibni Mace. c: 1 s: 27.].
Ya'ni: Her peygamberin cennette bir refiki vardır, benim cennette refikim de Affan oğlu Osmandır. Ne büyük bir şeref!.
Resuli Ekrem Efendimiz, Hazreti Osmana hürmet gösterir, yanına gelince toplu
bulunur الا استحي من رجل تستحي منه الملاءكة = Kendisinden melekler haya ettiği bir zattan istihya etmem mi?.) diye buyururdu [Sahihi müslim c: 7. s: 117.].
Velhasıl: Hazreti Osmanın faziletine, hılmine, keremine, âlicenaplığına, celâleti kadrine nihayet yoktur. Resuli Ekremin senasına, teveccühlerine mazhar, sıhriyyeti nebeviyye şerefine nail olan böyle mübarek bir zat hakkında hangi müslüman, hür¬metten, muhabbetten başka bir şey düşünülebilir?, Radıyallahu teala
(4) Aliyyibni Ebi Tâlib, Resuli Ekremin amcazadesi, muhterem damadı ve dördüncü halifesidir. Hazreti Ali'nin ilim ve irfanı, yüksek kadri, fazail ve kemalâtı pek ziyadedir, hakkında her sahabîden ziyade ehadisi şerife varid olmuştur. Ezcümle bir hadisi şerifte:
( ان الجنة لتشتاق الي ثلاثة علي وعمارو سلمان) buyurulmuştur [Tirmizi, Hâkim.].
Ya'ni: Cennet üç zata, Aliye ve Âmmar ile Selmana şüpheni müştak olur.
Resuli Ekrem Efendimiz, Ashabı kiramı arasında bir muvahat aktetmiş, muhacirinden her birile Ensardan her biri ara¬za bir kardeşlik rabıtası vücuda getirmişti. Yalnız hazreti ? böyle bir kardeş gösterilmemişti. Bundan haberdar olan hazreti Ali, gözlerinden yaşlar serpilmekte olduğu halde huzuru nebevîye gelip: «Ya Resulallah!. Ben ne için bu kardaşlık ilgisinden den mahrum bırakılmışım» tarzında keyfiyeti sormuş,
Nebiyyi Alişan Hazretleri de: (انت اجي في دنيا والآخرة — Sen benim dünya ve ahirette kardeşimsin diye cevap vererek onun kalbini tatyip buyurmuştur [Tirmizi Savaik s. 73]. Ne büyük iltifat!..
* Şu da malûmdur ki Resuli Ekrem Efendimiz, Tebük gazvesine teşrif ederken Hazreti Aliyi Hanedanı nübüvvete nezaret etmek üzere Medinei Münevverede bırakmıştı. Mücessem şehamet bulunan Hazreti Ali, bu gazveye iştirak edemiyeceğinden dolayı müteessir olmuş bunun üzerine Nebiyyi Zişan Hazretleri:
(اما ترضي ان تكون مني بمزلة هارون من موسي غيرانه لانبي بعدي) diyerek o muhterem amcazadesini taltif ve tesliye buyurmuştur.
Ya'ni: Ya Ali! Razı olmaz mısın ki, sen bana karşı Harunun Musaya karşı olan vaziyetinde bulunasın. Şu kadar var ki benden sonra peygamber yoktur.
Hazreti Musa, Tura giderken, kardeşi Hazreti Harunu kavmi arasında bırakmıştı. Her ikisinin arasında neseben bir karabet, dinî işlerde bir müzaharet mevcut bulunmuş olduğu gibi Resuli Ekrem ile Hazreti Ali arasında da böyle bir karabet ve mu-zaharet mevcut idi.
Şu kadar var ki, Hazreti Harun bir peygamber idi. Hazreti Musadan evvel vefat edip ona halef olmamıştı. Zaten Hazreti Musanın vefatında ber hayat bulunsa idi yine ona halef sayılamazdı, çünkü Hazreti Harun da müstakillen bir peygamber idi. Hazreti Musanın halifesi bulunmuş olmazdı.
Binaenaleyh Hazreti Alinin, Hazreti Harun menzilesinde gösterilmesi de böyle bir hilâfet bakımından değildir. Bir zatın hayatında hanedanı için bir kimseyi muvakkaten halef kılması o zatın vefatında amme hakkında da o kimsenin kendine halef olmasını iktizâ etmez. Belki bu hadîsi şerif ile arz ettiğimiz veçhile karabet ve umun dinde muavenet ve müzaharet itibarile bir mümâselete işaret buyurulmuştur ki, bu da Hazreti Ali için pek büyük bir şereftir.
* Bir hadisi şerif de de: من احب علياً فقد احبني ومن ابغض علياً فقد ابغضني buyurulmuştur [Sahihi Müslim c. 7. sahife: 120.].
Ya'ni: Her kim Aliyi severse muhakkak beni sevmiş olur ve her kim Aliye buğz ederse elbette bana buğz etmiş, düşmanlık göstermiş olur. Binaenaleyh Resuli Ekrem Efendimizin sevdiği bu muhterem zatı müslümanlar arasında sevmeyen hiç bir kimse yoktur. Onun yüksek kadr ve fazileti bütün müslümanlar arasında müsellemdir. Vakıa Hazreti Alinin tarafında bulunan bir zümre ile diğer bir kısım ehli iman arasında mücerret bazı hâdiseler dolayısiyle bir münazaa ve muharebe vukua gelmiştir. Fakat bu hareket, bir buğz ve adavet eseri değildi. Belki ileride daha ziyade izah edeceğimiz veçhile bir içtihat eseri idi. Hakkın tecellisine bir hizmet neticesi idi, bir hükmi şer'înin biran evvel yerine getirilmesi gayesine müstenit bulunmuştu. Bu ise onların, o kalbleri saffet ve diyanetin tecelligâhı bulunan yüksek fitretli zatların aralarındaki şahsî muhabbet ve hürmete münafi değildir.
Velhasıl: Hazreti Aliye de, sair Ashabı kirama da hürmet ve muhabbeti bütün müslümanlar, kendilerince pek mühim bir vazife bilirler. Radıyallahü taalâ anhüm ecmaîn.