* Resuli Ekrem (Sallâllâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri, herkes ile güzel görüşürdü, hiç bir kimisenin söylerken sözünü kesmezdi hiçbir kimseye karşı kalbini kıracak bir söz söylemezdi, herkesi en memnun olacağı adiyle, lâkabiyle yadederdi,
Bu suretle hem muhataplarına ikram etmiş, hem de başkala rına bir edep dersi vermiş, hem de Ashabı kiramı hakkında ne yolda muamele yapılması lüzumuna işaret buyurmuş olurdu.
* Şifa'i şerifte vesair bütün siyer kitaplarında mufassalan Yazılmış olduğu üzere Nebiyyi Zişan Efendimiz, pek geniş yürekli pek sabırlı ve tahammüllü idi, halk ile muaşeret ve musahabet hususunda nasın en kerimi idi, fahiş lâkırdılardan ve nasın kusurlarını teftiş ve teşhirden pek ziyade kaçınırdı, bir kimsenin ıslâha muhtaç bir halini haber alsa adını tasrih etmeksizin: «Şöyle yapılıyormuş, o muvafık değildir, onu terk etmeli.» tarzında işaret buyururlardı, bağırıp çağırmazdı, lüzumsuz yere kimseyi medhü-senada bulunmazdı, bütün sözleri birer ha¬kikate tercüman idi, mazeret dermeyan edenlerin özürlerini kabul buyururdu.
Meselâ: Tebük gazvesi esnasında bazı zatlar, birer mazeret ileri sürerek bu gazaya iştirakten afivlerini dilemişlerdi. Resuli Ekrem Hazretleri; onların zahirî sözlerine göre bu gazadan müstesna tutulmalarına müsaade etti, onların kalbi hallerini, batınî düşüncelerini araştırmadı, o cihetleri Allah Taalâya havale buyurdu.
İşte bütün bunlar, bizim için birer hikmet dersidir. Filhakika: (نحن نحكم بالظاهر = biz zahire göre hükmederiz) sözü, müslümanlıkta bir düsturdur. Bir görünüşe göre karar veririz, kimsenin kalbine nüfuz edemeyiz, hiç bir kimse hakkında: «batını zahirine muhaliftir» diye bir suizanna tâbi' olamayız. Ezcümle islâmiyetini izhar ve didia eden bir kimse hakkında «bu samimî müslüman değildir» diye hüküm veremeyiz.
Velhasıl; bizler için lâzımdır ki, Peygamberi Zişanımızın bütün bu ahval ve ahlâkım kendimize bir imtisal numunesi ittihaz edelim. O büyük Peygambere muhabbet ve ittiba iddiasında bulunan kimseler için elzemdir ki, onun o yüksek etvar ve ahlâkını takibe çalışsınlar, onun bütün ehli beytini, bütün âl ve ashabını en hürmetli sözlerle yadetsinler, onların haklarında hürmetsizliği işrap eden sözlerden son derece kaçınsınlar, bütün efradı ümmet hakkında hayırhah bulunsunlar. Bu yolda hareket edilmedikçe kuru bir muhabbet ve ittiba iddiası, faide vermez.