Rakîkin, nikâhının infazı mevlâsının iznine mevkuftur. Ve mükâtip sınıfından mâdâsı hakkında, Mevlânanın nikâh üzerine, vilâyet icbarı vardır.
Bu babı mesaili, şu iki aslın şerhleri ve ferilerinden ibarettir.
Rakîk - ki, ona merkûk dahi denir - sahibi ve memlûkiyyet olandır. Müennesine rakîka denir.
Zevceyi, kendi vârisi öldürmek dahi, böyledir.
Mevlâ, rakîkin malikidir ki, vilâyet faslında geçen, efendi ve hanımdan ibarettir.
(Rakîk) in cemi, ettiba vezninde erikka dır. Envai vardır: Kendisine hiç azat taâllûk etmeyenine kınn ve azadı mevlâsının ölümüne muâllâk olanına müdebbir ve azadı, bir bedel vermesine tâlik kılınmış olanına mükateb ve kısmen azat olup, hürriyetini ikmal için, çalıştırılanına müstes'â denir. Efendisinden çocuk getirdiği sabit olan cariyeye ümmü veled tâbir olunur.
Müdebbirden itibaren, olanlar satılamaz ve hibe edilemez olduklarından, o gibi temellük levazımına mâruz olabilenler, ancak kınn bulunanlardır.
Rikk ve memlûkiyyet, usulde mukarrer olduğu üzere, mâle malikiyyete münafidir (1). Malın gayriye malikiyyete münafi değildir: Rakîk ele ve hayata ve kana, malik olduğu gibi, nikâha dahi maliktir (2).
Bunlara nazaran, rakik aslî hürriyet üzere ibka olunmuş demektir.
Onun, mevlâsından izni olmadan, nikâhı münakit olur (3). Şu kadar ki, rekabesine, taâllûk edecek mehrin vücubu sebebiyle, kendi maliyyeti noksan bulacağından, nikâhının infazı, mevlâsının iznine muhtaç olur (4).
Rikk dünyevî kerametlere ehliyyette, halin kemâline dahi münafi olmakla rakik, hür ve gayri hür, iki zevceden ziyadesini, bir arada tezevvüç, edemez.
Rakîkin tezevvüç ettiği kadın hürre olduğuna göre, onun mehri kendine ve cariye olduğuna göre, mehir cariyenin mevlâsına, âit olur. Cariyenin sahibi, cariyesini kendi kölesine nikâhlamışsa, o halde mehire de lüzum kalmaz (5).
Mehir malûm olduğu üzere, maldır, rakîk ise, mala malik olmadığından, onun tezevvücünde, zevcesinin mehri, nafakası gibi, kendi rekabesine muallâk, borç olur.
Tezevvüç eden rakik, vefat ederse, tezevvüce gerek izinli ve gerek izinsiz, ve zevcesine gerek dahil ve gerek gayri dahil bulunsun, zevcenin nafakası, aharda olduğu gibi, sakit olur ki, zevcin vefatında, zevceye iddet nafakası yoktur. Mehir, dahi, istifa mahalli bulunmamaktan dolayı, sakıt bulunur (6).
Vefat etmediği sûrette, mehir ve nafaka, evce sakıt olmamakla, mevlânın izniyle tezevvüç etmiş olduğuna göre, nikâh nâfiz olduğundan, duhul vukubulmuş ise, mehir ve nafaka, rakîkin boynuna borç olur.
Gayette, ve hacet zamanında olanları mevlânın vermesi veyahut rakîki satıp, ve satılamayan sınıftan olduğuna göre, çalıştırıp ödemesi, lâzım gelir.
Nafaka teceddüd ettikçe, rakîkin satışı da, tekerrür eder. Onu, o aybiyle alan (7), zimmetinde nafaka borcu toplandıkça, satmağa mecbur tutulur.
Mehir için, rakîk bir defadan ziyade satılmayıp, rakîkin bedeli, rekabesindeki mehire vefâ etmediği takdirde, bâkisi itkinden sonra kendinden talep olunur.
Akdin butlanı sûretinde, duhul dahi vâkî olmamış ise, ayrılma halinde (8), mehir ne zevce için sabit ve ne zevcin rekabesine müterettip olmaz (9), duhul vaki olmuş ise, köle mehri misil veya müsemma ile - itikten sonra, mütâlep olur.
İzinsiz tezevvüç eden cariye olup ta, mevlâsını akdini icaze etmediği halde - medhul biha olmuş ise fâsid nikâh hükmünde (10), ayrılma sırasında, kendinin mehri misli, veyahut mehri misil ile mehri müsemmadan az olan, kendisine verilir (11).
İcaze: Caiz gördüm razı oldum, izin verdim gibi, söz sarahati ile, olduğu gibi, delâleten ve fiilen dahi olur.
Delâleten icabet: İstihzasız güzel, doğru, ne âlâ etmiş gibi, bir şey söylemektir.
Fiilen icazet: Tamamen yahut kısmen, mehire sevk etmek çevirmek gibi şeylerdir.
Sükût, icaze değildir (12).
Köle veya cariyenin - mevlâsının izni olmaksızın - olan nikâhta, nifazın imtinaı, mevlânın hakkının taallûkuna mebni olup, mânî gidince memnu avdet etmek kaidesince, akdini icaze etmediği rakik veya rakîkayı, mevlâ azat etmekle, akit nafiz olur (13).
Azadın vukuu, mevlânın îtakiyle olduğu gibi, müdebbir köle veya câriye hakkında, mevlânın vefatiyle de olur.
Milkiyyet vilâyeti sebebiyle, mevlâ memlûkünü, nikâha cebr edebilir ki, köle veya câriyenin rizalan olmasa bile (cariyede itik hiyarı olmak üzere) mevlânın onlar hakkındaki akdi, nafiz olur (14).
Bundan, rakîkin mükatep sınıfı müstesnadır ki, onlar borçlu hür gibi olduklarından, mükâtep bulunan rakîk ve rakîkanın akdi, kendi rızasına bağlı bulunur (15).
İtik hiyârı, malûm olduğu üzere câriye içindir. Kölede itik hiyârı olmaz. Cariyenin, itik hiyârı, sükût ile bâtıl olmayıp, nikâhı ihtiyar ettiğine dâir olan kavl yahut fiil ile, bâtıl olur. Bilerek - meclisten kıyam -etmekle dahi, bâtıl olur. Câriyenin, itik hiyârı hakkında cehaleti özürsüzdür. Hattâ, kendisinin azat olunduğunu bilse de muhayyerliğini bilmese, azat edildiğini öğrendiği meclisten kıyam etmiş bile olsa muhayyerliği bâtıl olmaz. İtik hiyârı ile olan ayrılma, hâkimin hükmüne dahi muhtaç bulunmaz.
Gerek mevlânanın cebri ile ve gerek rızası ile, evlenmiş olan köle ve câriyenin, rakabesi mevlâsına, ve evli cariyenin müt'ası, münhasıran kocasına, âit olur (16).
Rakabe ve ondaki tasarruf, yine mevlâya ait olmakla, evli köle ve câriyesini, mevlâ istihdam, ve itâk ve temellük levâzımına elverişli olabileni, satar ve hibe edebilir.
Akit sırasında, hür koca kendi sulbünden gelecek, çocuğun hürriyetini şart kılmış olmadıkça, câriyeden gelen çocuk dahi, köle yahut câriye olmak üzere, mevlâya âit olur (17).
Müt'â ancak kocaya âit olmakla, evli câriyeyi mevlâsı artık, istifraş edemez. Ve ona zevcinden mâdâ kimse - talâk îka' - dahi eyleyemez. Çünkü talâk, ancak nikâh sahibine âittir.
Müdebbireye ve ümmü velede dahi şâmil olmak üzere, câriyesini başkasına tezviç eden kimse tebevvüeyi yâni, her şekil ve surette onu istihdam ve istimal etmemeği vâdetmek şöyle dursun, akit esnasında, şart bile kılsa, tebevvüe vâcip olmaz.
Binaenaleyh, câriyesini, yine yanında bulundurup, istihdam edebilir. Zevc, fırsat buldukça, zevcesiyle birleşir. Lâkin, zevc üzerine, nafakanın (taân ve kisve ve meskenin) lüzumu, ancak efendisinin tebevvüü ile olur.
Câriyesi üzerinde, mevlâsının hakkı bâki olduğu için, - tebevvüden sonra - ondan rücû etmesi de sahihtir (18). O halde, nafaka zevcten sakıt olur.
Kendisini istihdam etmeyerek câriye gelip mevlâsına hizmet etse, ve yahut mevlâ onu gündüzün, istihdam eyletip, geceleri zevcinin evine gönderse, tebevvüe bâki olduğu için, nafaka zevçten sakıt olmaz. (Câriye mahreminin, lüzum ve sukûtu mesaili, duhul ve halvet mesaili müntehasında geçmiştir.)
------------------
(1) Çünkü, kendisi, memlûk yani maldır. Malik dahi olsa, bir cihetten hem âciz.ve hem kaadir olmak lâzım gelir. Rakîk, maldan bir şeye . efendisi ona temlik dahietse - malik olamaz. Rakîkin teserrî edememesi ve efendisi ona, kendi cariyesiniibaha ve o hususta onu mezun dahi kılsa, cariyenin - vikâsı - ona helâl olmaması,buna mebnidir. Onun kefaretleri de ancak oruç tarikine, münhasırdır.
(2) Yed: Hakkan ve sevaben, tasarrufa kendisiyle kudret sabit olan şeydir.Alış verişe mezun olan köle, mala mutasarrıf olur. Rakîk, hayata dahi maliktir ki,hayatının imhasına, mevlâsı dahi malik olamaz. Katili - efendisinden gayri . hürdahi olsa, öldürülür. Rakîk, deme dahi maliktir ki, onun had ve kısas ikrar etmesi,sahihtir.
(3) Dürrü Muhtarın, vilâyet babında ise, gerek erikka gerek sigar haklarında velî, nikâh sıhhatinin şartı olarak gösterilmiştir. İbni Âbidin merhum nifazı,sıhhat ile tefsîr ederek, münafâtın define işaret etmiştir.
(4) Tahtâvînin ifadesine göre, nikâhı mevkuf, beyî mevkuf gibi, tevakkuf halinde, vakti - akidden itibaren, hill sebebi olup, şu kadar ki, vatî ve onun devâîsigibi, hill - ahkâmı, icazet vaktine tehîr edilir.
(5) İzinli olup ta, bundan dolayı olan borcun ödenmesi başka suretle mümkünolmazsa, kölenin satılması lazım gelir.
(6) Bu da, kölenin, kisbi terk etmemiş olmasına göredir. Çünkü, kazançmevcut olursa, ödeme imkânı da var demektir.
(7) Almak, bilerek almağa, ve aldıktan sonra bilip razı olmağa şâmildir. Eğerbilmez ve öğrendikten sonra rızası olmaz ise, muttalî olduğu aybinden dolayı, redetmekte haklı olur.
(8) Bu ayrılma, talâk değil mutarekedir. Nitekim, nikâhı fâsidde zikr olunduHindiyyede, mezkûrdur ki, kın yahut mükâteb veya müdebbir yahut ümmü Veledin oğlu, mevlânın izni olmadan tezevvüç edip, ondan sonra zevceye, mevlânın icazesinden evvel, üç talâk verse, o talâk, nikâhın mütarekesidir. Hakikî talâk değildir.Onunla talâkın adedi, eksilmiş olmaz. Ondan sonra, rakik o kadını - vatî - ederse,had olunur. Mevlâ, o nikâhı, ondan sonra icaze ederse, onun da icazesi kâr etmez.
(9) Bunların biri, izinsiz evlenen cariyeye, ve diğeri köleye aittir ki, izinsizevlenen cariye olduğuna göre, nikâhı mevlâsının reddiyle bâtıl oldukta, mehiremüstahak olmaz. Köle olduğuna göre, rakabesine mehir taallûk etmez, demektir.
(10) Çünkü, nikâhı mevkuf dahi mehir hususunda fâsid nikâh hükmündedir.
(11) Yâni, mehir eğer müsemma değil ise, mehri misil, ve eğer müsemma ise.mehri mislinden ziyade olmamak üzere, o verilir.
(12) Zeydin cariyesi Hind, Zeydin huzurunda, nefsini Zeydden izinsiz Araratezviç ettikte, Zeyd o mecliste sükût edip ondan sonra, o akde razı olmamakla, Amrdan ayırmak istese, Amr mücerred senin sükût etmekle, âkid nafiz olmuştur, deyip Zeydi menetmeğe kaadir olur mu? Cevabı: Olmaz.
(13) Ve o halde, cariye için, itik hiyârı dahi olamaz. Eğer zevci onu azâddanevvel - vâtî - etmiş ise, mehri mevlâsına - vatî - etmemişse, kendisine âit olur.Köle, başkasının milkine intikal etmek takdirinde ikinci malikin icâzesi dahi, nifazımucip olur.
(14) (Vilâyeti milk) ve (hiyârı itk) tâbirleri için, vilâyet babına bakınız.
(15) Onlar küçük dahi olsalar, nikâha cebr olunmazlar. Küçüklerin emri tezviçlerinde, kendi reyleri, itibar olunduğuna nazaran, bu, mesailin en gariplerindendir.
(16) Rakabe ve Müt'â tâbirleri için, Kitab-un-Nikâhın baş taraflarına bakınız.
(17) Zevc mezkûr şartı iddia edip, beyyine olmamak ve mevlâ münkir bulunmak suretinde, kendisine yemin teklif edilir. Bu gibi mahzurlara mebni, câriye, istinkâhı, hürre istinkâhından âciz olan, ehli tevekana göredir. Hürre istinkâhı, elbette efdâldir.
(18) Zevcin istimtâ hakkı, mevlânın istihdamı ile bâtıl olmadığı gibi, Mevlâ nın hakkı, rakabeye taâllûk ettiği için, zevcin hakkından akvâ olduğundan, zevç, nikâhlı memlûkeyi mevlâsının istihdamından meneder.
Zeyd, cariyesi Hindi Amre tezviç ettikten sonra, Zeyd Amre (imkân buldukça, Hinde ezvaç muamelesi eyle) derken, Amr razı olmayarak, Hind ile benim için, evinde bir oda tahliye edip, bundan sonra onu istihdam etme, demeğe kaadir olmadığı gibi, ben Hindi kendi evime götürüp iskân ederim, diye Zeydi, Hindi istihdamdan men'e dahi, kaadir olamaz.