Akidler, sırren bir miktar, veya mehrin cinsi üzerine, ve aşikâr olarak (1) ondan ziyade bir miktar, veya başka bir mehir cinsi üzerine, nikâhı akdetmiş olmak sûretinde, taraflar muvazaada, yâni zahirin süm'a (2) olduğunda, müttefik olmadıkça, akdin zahiri muteber olur. Meğer kiaksi ispat oluna.

İmhardan sonra (mehrin tâyininden sonra), geri alınmamak üzere (3) tesmiye olunan mehir, zevcenin milki olmakla, onda tasarruf hakkıdahi, zevcenindir.

Zevc kendisine dahil olsun olmasın, zevcei mükellefe mehrini kocasına - rızâsiyle - bağışlayabilir. Ve bu bapta velîlerden hiç birinin, ne babasının ve ne gayrisinin, itiraza hakkı olamaz. Ölen kocasına dahi, bağışlayabilir. Mehrini, zevcinin veresesine dahi, hibe etse, olur.

Mehir, zevcenin hakkı, ve memlûkeye göre, mevlânın hakkı olduğundan, mevlâ dahi, mükâtip olmayan cariyesinin mehrini, zevcine hibe edebilir. Baba, vilâyeti altındaki - sagire - kızının mehrini kimseye bağışlayamaz.

Zevce mehrini zevcine - bir şart ile - hibe etmiş olduğuna göre, şart yerine getirilirse, mehir hibe edilmiş olur. Şart mevcut olmadıkça, mehir - olduğu gibi - zevceye âit bulunur (4).

Zevce mehrinde bir miktar tenzilât dahi yapabilir.

Bunlar, zevcin kabulüne tevakkuf etmez. Şu kadar ki, onun reddiyle merdût olur.

Zevcede tenzil hakkı olduğu gibi, zevciyyet kaim olmak şartiyle, zevcte dahi, tezyit hakkı vardır. Zevceyn arasında nikâh kaim iken zevcin mehire muayyen miktar ettiği ziyade, zevcenin, ve teakkûl edemeyen sagire olduğuna göre, velîsinin, derhal kabulü ile muteber olup, zevcin vefatında, zevce o ziyadeye dahi, hak kazanmış bulunur (5).

Aradan zevciyyet zâil olduktan sonra, mehire yapılan zam, muteber olmaz.

Tezyit bir şart ile meşrut olduğuna göre, - şart mevcut olmadıkça -ziyade lâzım olamaz.

Mehrin ziyadesi dahi, mehrin aslı gibi, duhul, halvet, vefattan ibaret bulunan, üç mânânın biriyle teekküd eder. Bu meaniden biri bulunmayarak, ayrılış vâki olur, yani zevce duhul ve halvetten önce tatlik olunursa, ziyade bâtıl olup, asıl müsemma yarıya iner ki, ancak mehrin aslının nısfı verilir. Tezyit edilmiş olunandan bir şey verilmez (6).

Marazı mevt, alacaklıların hakkını ve vârislerin hakkını korumak için, hacri mucip olduğundan, gerek zevcenin hibe cevazı ve gerek zevcin mehri tezyit edebilmesi, sıhhat hali ile mukayyeddir. Fakat mehri misil ile tezevvüçten, mariz mahcûr değildir (7).

Babında açıklanmış olduğu üzere, talâkı ric'îde zevceye ricat kâfi olmakla akdin yenilenmesine lüzum olmadığı gibi, mehrin tecdidinin şart kılınmasına dahi lüzum yoktur. Binaenaleyh, ric'î olarak mutallâkaya müracaatte, mehrin tekrarına hacet yoktur (8).

Talâkı bainde, akid tecdit edileceğinden, mehri müsemmasını vermeden tekrar olarak, tezevvüç ve tesmiye vukubulursa, zevce, neticede her ikisini de almağa hak kazanır (9). İkinci tezevvüçte, zevceyn yekdiğerini ibra etseler, zevc ikinci mehirden kurtulmuş olabilir.

Talâk vukubulmaksızın, nikâhın tecdidinde - ki ihtiyat zannı ile olan işbu tecdit, lüzumsuzdur - zâit dahi olsa, muteber olmaz. İkinci akit ile, mehrin tezyidi maksut olmadıkça, bir şey vâcib olmayıp, eğer mehrin tezyidi maksadiyle, bir akit daha, edilmiş bulunursa, o halde ikinci mehir muteber olur.

Vefatta, ve duhulden ve o hükümden olan halveti sahihadan sonraki talâkta, tamam mehri misil veya müsemmanın, ve duhul ve halvet olmaksızın, talâkta, mehri müsemmanın yarısının yahut müt'anın lüzumu, sahih akde göredir. Fâsid akid ve diğer tâbirle fâsid nikâh ipka olunamayacağından, onun mufarekatında, eğer duhul vâki olmamış ise, halveti sahiha vukubulmuş bile olsa, mehire dâir hiç bir şey lâzım gelmeyip, duhul vâki olmuş bulunduğuna göre, mehir - müsemmâ değil ise - bâligan mâ belâğ, mehri misil, ve mehir - müsemma ise - ondan ekser olmayan, mehri misil, itâ olunur. Yâni, onlardan hangisi az ise, o verilir. Verilen onun mehri değil, ukru - bud'unun diyeti - dur (10).

------------------

(1) Aşikâr mukabili kullanılan (alâniyet) kelimesi rafahiyet gibi tek yâ iledir.

(2) Meşmuâta nazaran süm'a; meriyyata göre, riyâ gibidir ki, gösteriş, demektir.

(3) Bu kaydın faidesi, usul okuyanlarca malûmdur.

(4) Zeydin, medhul zevcesi Hind, Zeyde (bana bir cariye alıverirsen mehrimisana hibe ederim) deyip, lâkin Zeyd câriye almayıp aralarında talâk vukuundaZeyd bu sözden dolayı, Hindin mehrini vermemeğe kaadir olabilir mi? Cevabı:Olmaz.

(5) Zevcenin vefatından sonra, mehrini tezyit etmek, indel-imam câiz veimameyn indinde, gayri câizdir.

(6) Yâni, edilen ziyadenin dahi, yarısı verilmek lâzım gelmez.

(7) Zeyd, marazı mevtinde Hindi, şu kadar para, mehir tesmiyesiyle tezevvüçettikten sonra, Zeyd, fevt olsa, tesmiye olunan mehir Hindin mehri misline müsavi olacak, o mehrin bâliğini, Hind Zeydin terekesinden almağa kaadir olu mu? Cevabı: Olur.

(8) Eğer zevc: «Sana bin kuruş ile müracaat ettim» der ve zevce kabul ederse, câiz olur. Kabul etmezse, olmaz. Çünkü, mehirde ziyade demektir. Zevcenin kabulüne tevakkuf eder.

(9) İkinci nikâh iddet esnasında vâki olduğuna göre, zevc onu, ikinci olarakduhulden evvel dahi tatlik etse, zevce, her iki nikâhtan mehirlerin tamamına müstahak olur. İkinci boşanmadan sonraki, üçüncü akid dahi, böyledir.

(10) Budû, kadının tenasül uzvudur.

   
© incemeseleler.com