Saydın, zebayihin, udhiyenin, menasike münasebeti âşikâr olmakla bunlara âit mesaili dahi, kitab-ul-hacca ilâve ettik. Bunlardan sonra akikadan bahseyledik.
Sayd ve istiyad kelimeleri, avlanmak mânâsınadır. Misyad dahi ağ ve tuzak demektir.
Biz bu bapta, hem avdan, hem de avlanmaktan bahsedeceğiz. Avcıya sayyad diyeceğiz.
Av: İnsandan çekingen ve korkak olan, yabanî hayvandır. Yeneni ve yenmeyeni olur.
Avlamak: Onu sığındığı yerden çıkarıp, elde ekmektir. Bunun rüknü ve hükmü vardır.
Avlanmanın rüknü: Avlanma fiilinin, şartınca ehli olandan suduru ve yerinde vukuudur.
Avlanma fiilinin şartı: Ava, avcıya ve av âletine mütaâllik olmak üzere, mütenevvidir. Onların, ilerde zikrinde ehli ve yeri dahi malûm olur ki, ehli: İhramlı olmamak şartiyle, zebh işini ve hakkı tesmiyeyi bilen, müslim ve kitâbi olmasıdır. (Burada tesmiye, boğazlama sırasında ismullâhı zikirdir).
Mahâlli: Kara hayvanlarına göre, haşeratın ve haremi Mekkede bulunanın gayrisi; su hayvanlarına göre de balığın, her nevidir.
Avlanmanın hükmü: Milkin sübutu ve avın yenileni hakkında yenilmesinin halâliyyetidir.
Bunlardan biri, dünyevî ve diğeri, uhrevî hüküm demektir.
Av mübahtır: Yâni avlanmak şeran câizdir. Gerek aynen veya bedelen intifa etmek için olsun, gerek eğlenmek ve gösteriş için olsun.
Yenen vahşî hayvanat, eti için ve bunların eti yenmeyenleri derisi veya tüyü, yahut dişleri ve yahut kötülüğünün izalesi için, avlandığı gibi, mücerred öldürmek ve bu sûretle bahadırlık izhar etmek için dahi avlanılabilir (1).
------------------
(1) Kitab-ut-taharede mezkûr olduğu üzere, domuz aynı necis olduğu cihetle,. bizce ondan aynen intifa mümkün olmadığı gibi, onun satışı bâtıl bulunmak hasebiyle, nasrani ite mübadelenin gayri bir yolda, bedelen, istifade imkânı olmadığından, müslim avcı onu. ancak öldürmek maksadiyle vurmuş olur.