Uruz - ki, arazın cem'idir - nukut ve sevaimin gayri olan mallar mânâsınadır. Ticaret niyyetiyle edinilmiş olduğuna göre, onların dahi, havlî nisabı için, sene be sene, kıymetinin kırkta biri verilir.
Tacirin malı: Gerek keylî (ölçülen) veya vezni (tartılan) yahut ziraî veya sınaî, adedî (sayılan) ve gayri adedî (sayılmayan) mislî veya kıyemî (1), cinsten olsun.
Nukut ile sevaimin gayriye, zekât taallûk etmemek asıl olduğundan, ticaret için olmayan uruzun, zekâtı olmaz. Binaenaleyh, cevahir ve inciye zekât terettüp etmez (2).
Meğer ki, tâcir onları da, ticaret niyyetiyle temellûk etmiş ola.
Ticaret niyyetinin - zekâtın tekerrürünü müeddi mâniin ademi şartiyle beraber - akit sırasında olması, meşruttur. Meselâ, öşre tâbi araziyi iştirâ ve hâsılının öşrünü itâ ettikten sonra, mahsulâtını, ticaret için, anbara doldurdukta, ona zekât terettüp etmediği gibi (3), akitten sonra, ticarete niyyet etmek veyahut nefsi için, birşey edindiği zaman, kâr bulursa satmayı niyyet eylemek suretinde dahi, ona zekât terettüp etmez.
Nisapta nakden - aralarındaki semeniyyet topluluğuna mebni birbirine kıymeten, zam ve ilâve (4) olunduğu gibi, ticaret eşyasının kıymeti dahi, nakdine zam olunur (5). Ve zekât nakdine bedel, kıymeten eşya verilmesi, sahih olur. Para yerine kumaş vermek gibi.
Gerçi ticaret kasdiyle kullanılan sevaim dahi, urûzdur. Ve lâkin sevaim zekâtı ile ticaret zekâtı, miktaren ve sebeben muhtelif olmakla (6), birinin havelânı diğerine bina edilemez.
Ticaret zekâtının senesi, saimelik niyyetine iktiran ile, batıl olacağından, ticaret için iştirâ ettiği hayvanatı, saime yapmak isterse, sene iptidası, niyyet vaktinden muteber olur.
Urûzdan, kıymeten olduğu gibi, aynen dahi, zekât verilebilir. Meselâ, iki yüz dirhem gümüş kıymetinde, iki yüz ölçek zahiresi olan tacir, havelânı havlden sonra, zekâtını aynen veya kıymeten itâda muhayyer olup, aynen itâ suretinde malının kıymeti gerek artmış gerek eksilmiş olsun, beş ölçek verir. Kıymeten verildiği takdirinde, vücubün tahakkuku günündeki kıymetini, vermek lâzım gelir.
Nisaba bâliğ olan deynin (alacağın) dahi, zekâtı vardır. Ve bu bapta deyn (alacak) üç kısımdır: Kavî deyn, vasat deyn, zayıf deyn.
(Kavî deyn), ödünç ve ticaret bedeli olan, alacaktır.
İkrarda bulunan yani üzerinde olduğu ve hattâ güç halde bulunan ikrarda olanın veya müflisin (7) üzerinde bile bulunduğu takdirde (8), onu alacaklı aldığı vakit, geçen senelerin zekâtını verir.
Şu kadar ki, zekâtta hums nisabın aşağısı mâfuv olmakla, geçen müddet bir seneden ibaret olduğuna göre, zekâtın edâsının vücubü, mezkûr deynden en az kırk dirhem kabz edilinceye kadar, teehhür eder.
(Vasat deyn): Ticaret için olmayan malın - meselâ gündelik elbisenin ve hizmet memlûkünün ve süknâ yerinin - karşılığı olan, alacaktır.
Bu gibi malların parası, müşteride zimmet kalarak, üzerinden sene geçtiğinde, tam nisap kabz edilmiş olmadıkça, zekât lâzım olmaz, ve geçmiş seneler, mezkûr alacağın müşterinin zimmetine, lüzumu vaktinden muteber olur.
(Zayıf deyn): Bir şeyden bedel olmayarak, zimmette kalandır. Mehir (9) ve vasiyet (10) muhâlâa bedeli (11) demi amitten sulh (12), diyet (13), bedeli mükâtibe (14), bedeli say (15) gibi ki, bunlardan nisap miktarında kabz olunmadıkça, ve alındıktan sonra, üzerinden sene geçmedikçe ondan zekât lâzım olmaz.
Hibe edene hibe ettiği nisap miktarındaki malın zekâtı lâzım olmadığı gibi, - havlden sonra - rücû etmek suretinde, hibe edilene dahi lâzım olmaz. Rücû gerek (hükmen) gerek (rızaen) olsun.
------------------
(1) Mislî ve kıyemî tâbirleri için, Mecellenin (1119) uncu ve diğer mukadderatiçin, (132) nci ve müteakibi maddelerine bakılır.
(2) Kadınlara, takındıkları: Elmas iğne, başlık, gerdanlık, bilezik, yakut, yahut zümrüt küpe ve yüzük ve murassa kemer ve yelpazeler için, zekât lâzım gelmeyip, onların nisâp haddinde olan, altın veya gümüşlerine zekât verilir. İncinin, tâcirinden gayriye zekâtı olmaz.
(Bir kimse, kıymetleri nisâba bâliğ inci ve yakuta malik olup, ticarete niyyet eylemese, havelânın husulüne mebni, o kimse mezkûr, inci ve yakutlar için, zekât vermek lâzım olur mu? Cevabı: Olmaz.
(3)Bir kimse, tarlasında hâsıl olan buğday ve arpanın, öşrünü verip, geri kalanını anbara nakl ile ticarete niyyet edip, üzerine havelân hâsıl olduktan sonra, okimse buğday ve arpayı satarak parası nisâba baliğ olsa, kendisine zekât vermeklâzım olur mu? Cevabı: Ele geçen para üzerine (havelânı havl) etmedikçe, lâzımolmaz.Öşrü verilen üzümün zekâtı olmaz.
(4) Kıymeten zam, imamın kavlidir. Elli dirhem gümüş ve yüz elli dirhem kıymetinde on miskal altına malik olan kimse üzerine zekât vâcip olur mu? Cevabı:Olur.
(5) Çünkü, cümlesi ticaret içindir.
(6) Ticaret malında zekâtın miktarı, rubu öşürdür. Sevaimde öyle değildir. Ticaret malının zekâtında nisâbın sebebi, nâmîdir. Sevaimde ise, belli adede malikiyyettir.
(7) (Müflis) kelimesi, burada iflâs ile mahkûm mânâsına olduğudur.
(8) Borçlu, ikrar, etmeyip inkâr eylemekte olduğuna göre, beyyinesi olan deyndahi, bu kısımdan ise de, onda İmam Muhammed kavli tashih olunmuştur ki, müşârünileyh, zekâtın vâcip olmadığına kaildir. Çünkü, her beyyine makbul olmaz. Herhâkim dahi adalet etmez.
(9)Zevcinin zimmetinde kalmış olur.
Bir kadın, bin kuruş mehri müecceli zevci zimmetinde iken, on sene geçse, hâlen zevci vefat etmiş olup, kadın mehrini terekeden aldıkta, geçen on sene için, zekâtı kadın üzerine vâcip olur mu? Cevabı: Olmaz.
(10) Vâris indinde, meselâ bir sene gecikse.
(11) Ayrılma parası olarak zevcinin kocasına vermesi tekarrür ederi para, boşanmış olan zevce nezdinde, meselâ bir sene beklese.
(12) Amden katilden sulh bedeli olan para, meselâ katilin nezdinde bir senegecikse.
(13) Diyetin, meselâ bir sene gecikmeden sonra (veliyyi dem) onu kabz eylese
(14) Mükâtip olan kölenin nezdinde kalıp meselâ bir sene sonra efendisi onuelde etmiş olsa.
(15) Kısmen azat suretinde, geri kalan zimmeti için, çalışan memlûkün nezdinde, o para meselâ, bir sene geciktikten sonra efendisinin eline geçse.