Ki, ona süneni mendube yahut müstahabbe dahi denir (1), şunlardır: İkindi namazından evvel, Yatsı namazından evvel,
Bunlar dörder rekâttır (2). Öğlenin ve yatsının ikişer rekâttan iba ret olan, son sünnetlerini, onlara ikişer rekât daha zam ederek, dörder kılmak dahi süneni mendubedendir (3). Akşam namazının sünneti müekkedesi olan iki rekâttan sonra, altı rekât namaz kılmak dahi, sünneti mendube, yâni gayri müekkededir.
Süneni müekkedenin en kuvvetlisi, ittifakla sabah namazının sünnetidir. Zira, onun hakkında çok muraggabat varid olmuştur (4). Vücubü bile mervidir. Ve demişlerdir ki, Fetvâ mercii olan âlime, nasın hacetine mebni, sair sünnetleri terk etmek câiz olur, sabah namazının sünnetini terk etmek, câiz olmaz.
Fecrin sünnetinde efdâl olan, onu vaktin evvelinde kıraeti uzatmadan kılmaktır. Efendimiz hazretleri, gâh sûre-i kâfirûn ve ihlâs ile, gâh sûre-i bakaranın sonu ile kılarlardı. Elem neşrah ve elem tere sûreleriyle kılınması dahi müstahsendir.
Sabah namazının sünnetinden sonra en efdal olan sünnet muhtelifünfih olmak üzere, akşam namazının sünneti olup, bunda kıraeti uzatmak müstahaptır. Zîra, Sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin, onun ilk rekâtında (elif lâm mîm tenzîlün) sûresini ve ikinci rekâtında sûre-i Mülkü okudukları olmuştur.
Akşamın sünnetinden sonra, efdâl sünnet öğlenin son sünnetidir. Ondan sonra, yatsının son sünneti ve daha sonra, öğlenin ilk sünnetidir (5).
Mendup sünnetler içinde, ikindinin sünneti, yatsının ilk sünnetinden efdâldir (6).
Akşamın sünneti müekkedesinden sonra, sünneti mendube olarak zikr olunan, altı rekât (salâtı evvabîn) diye mârûf olan namazdır (7). Tesmiyesinin veçhi, şu mealdeki, hadîsi şeriftir; «Her kim akşamdan sonra, altı rekât kılarsa, evvâbin'den yazılır» buyurulmuştur. Evvâb : bir günahta bulunduğu vakit, derhal tevbeye mübaderet eyleyendir. İbni Ömer radiyallahü teâlâ anhüma hazretlerinden, mervi olduğu üzere, Rasulullah (S.A.) efendimiz hazretleri, buyurmuşlardır ki: «Akşamdan sonra, konuşmadan, altı rekât namaz kılanın, elli senelik günahı mağfur olur» (8). Ammâr bin Yâser hazretlerinden mervidir ki, Efendimiz hazretleri: «Akşamdan sonra altı rekât namaz kılanın günahı, deniz köpüğü gibi, (çok) dahi olsa, mağfur olur.» buyurmuşlar ve konuşmadan evvel. kaydiyle takyit dahi etmemişlerdir (9).
Revatipte, efdâl olan, onları regaip gibi, evde kılmaktır. Süneni ebî Dâvûdda mezkûr, hadîsi şerifte: «kişinin evindeki namazı, benim şu mescidimdeki namazından efdâldir, feraîz müstesnadır» buyurulmuştur. Münyetül-musâllîde: «Mescidde tetavvû hasen, evde ahsendir,» diye mezkûr olup, fâkih ebû Cafer, dahi bu veçhile ifta etmiş, ve meğer ki, evine avdetinde, sünnet kılmağı unutup, başka şeyle meşgul olmaktan korkmuş ola, demiştir (10).
Dört rekâtlı sünneti müekkedelerin yâni, öğlenin ilk sünneti ile cumanın ilk ve son sünnetlerinin, kadei ulâsında, musallî teşehhüdde iktisar eder yâni, yalnız tahiyyat okur (11), ve üçüncü rekât kıyamında sübhaneke okumaz (12).
Bunlar, bir selâm iledir ki, dördüncü rekâtın sonunda, kadei ahîrenin icrasiyle, tahiyyat ve salâvat okunarak, selâm verilir.
Mendûb dört rekâtlılar, böyle olmayıp, onların kadei ulâsında, musâllî tahiyyattan sonra salâvat ve üçüncü rekâta kıyamında, sübhaneke okur.
Sünnetlerin, müekked olanları, vakit dahilinde ve sabah namazınınki o günün zevalinden evvel, farziyle beraber, kazâ olunmak ve gayri müekked olanlarına, şürû vukubulmadıkça, kazâ terettüp etmemek meseleleri, idrakül-farîza babındadır.
Farz ile sünnet arasında, konuşmak (gerek ilk sünnet, gerek son sünnet olsun) sünneti iskât etmez. Ve lâkin, sünnetin sevabını azaltır. Alâ kavlin, sünnet sakıt olmakla, iâde olunur. Tahrîmeye münafî olan her amel dahi, böyledir, yâni konuşmak gibidir (13).
İki rekâttan ziyade, meselâ dört rekât nafile kılan kimse, yalnız son. rekâtta otursa, kıyas muktezası, namazını ifsat eder (14). Ve lâkin, o namaz istihsanen sahihtir (15).
İki rekât üzerine, edilecek kuud, sehven kalmış ise, o noksan, sehiv secdesi ile tamamlanır. Üçüncü rekâta kıyamdan sonra, tezekkûr olunur . sa, secdeye varılmış olmadıkça, kuuda avdet vâcib olur.
Eğer musâllî, iki rekâttan ziyade kılmak istediği nafilenin, yalnız üçüncü rekâtında oturup selâm verirse, o namazın sıhhatinde ihtilâf olunmuştur. Hülâsada, musahhah olan fesaddır (16).
Mekrûh vakitler müstesna olmak üzere, gece ve gündüz istenildiği kadar nevafil kılınabilir, ikide bir ve yahut dörtte bir, selâm verilir.
Gündüz nevafilinde dört (17) ve gece nevafilinde sekiz rekâttan ziyadesini, bir selâm ile kılmak, mekrûhtur (18).
Gece ve gündüz nevafilinde — indel-imam — efdâl olan, dörtte bir selâm vermektir. İndel-imameyn, gündüz nevafilinde efdâl olan, imam Ebû Hanîfe hazretlerinin dedikleri gibi olup, gece nevafilinde ise, efdâl olan, ikişer ikişer kılmaktır. Ve, «Gece namazı ikişer ikişerdir» hadîsi şerifine binaen, bu bapta fetva dahi, imameyn kavli iledir.
Gecenin ve husûsiyle, son sülüsünün nevafili, gündüz nevafilinden efdâldir. Çünkü, nefse daha meşakkatlidir. Hadîsi şerifte ise, «İbadetin efdâli zahmetli olanıdır.» buyurulmuştur.
Gece namazı, nefse çok meşakkatli olmakla beraber, riyadan dahi çok uzaktır. Hem de gece ortası, tecellî ve arzı-ihsan zamanıdır. Cenab-ı Hak gece kaim olan ibadının salihlerini
$
diye sitayişle buyurmuştur (19).
Gece ve gündüz namazda kıyamın uzunluğu, secdenin çokluğundan ehaptır (20). Hadîsi şerifte (efdâlüs-salâti tûlül-kunût) buyurulmuştur.
Uzun kunt uzun kıyam demektir. Hem de kıyamın uzunluğu ile, kıraeti Kur'ân artmış olur. Rükû ve sücudun çoğalmasıyla tesbihat çoğalır, kıraet ise, tesbihten efdâldir (21).
------------------
(1) Mendub ve müstahab, hep bir mânâyadır ki, şer'in fiilini, terkine tercihettiği şeydir.
(2) Revatibin, bunlarla beraber mutad rekâtleri, adi günlerde yirmiye baliğolmakta ve cuma günleri 20 yi geçmekte ve ramazanı şerif geceleri, bir yirmi daha zamolunmaktadır. Vitir ile beraber, farzın rekâtleri dahi, yirmi olmakla, beş vaktine, beşdaha katmak tabiri, işte bundan doğmuştur.
(3) Muhaşşî merhum: Onu kılan, bir veya iki selâm ile kılmak arasında muhayyerdir, demiş ise de, muhtar olan bir selâm ile kılınmasıdır.
(4) Hadîsi şerifte: Sizi düşman atlıları kovalasa bile, o iki rekâtı bırakmayınbuyurmuştur ki, maksûd, onu kılmağa tergiptir. Ve illâ öyle muhataralı vakitte,temekkün olmadığı için, farzın terki bile mübah olur. «Fecrin iki rekâtı — yânisünneti — bana dünya ve mâ fîhâ'dan sevgili — yâni hayırlı — dır,» buyurulmuştur.
(5) Mecmaul-enhurda, fecrin sünneti gibi, feraiza mülhak gösterilmiştir.
(6) Bu iki sünneti mendûbeden, ikindi sünnetinin iki rekât dahi kılındığı beyaniyle, Kudurî: Onun iki yahut dört kılınmasını, tahyir etmiş ise de, Cevherede, dörtrekât, kılınmasının efdaliyyetine, işaret olunmuş ve Bahri-râikte, efdâliyyet, musarrah bulunmuştur.
Dürrü Muhtârda, yatsı mendûbesinin dahi, iki kılınması arasında musâllî muhayyer gösterilmiştir. Ve lâkin, asılda mezkûr olduğu üzere, Hazreti Aişe (R.A.) Rasûlullah (S.A.) yatsıdan önce dört rekât kılar, ve sonra dahi, dört rekât kılıp, yatarlardı, buyurmuşlardır.
(7)Duha (Kuşluk) namazına dahi, evvabîn tesmiyesi, mezkûr namaz hakkındaki hadîsi şeriften istinbat olunmuştur.
(8) Günahı, ekser ülema sağire hamleylemişlerdir. Bazılar ıtlak etmekle, Kebaire dahi şâmil olmuştur.
(9) Ya, Hâdisenin ittihadına mebni, mutlak mukayyede haml olunur, yahutmezkûr kayid, asıl mev'ud olanı tahsil için değil, kemale erişmek içindir, denilir.Altı rekâtı mağrip sünneti ile beraber sayanlar olmuş ise de müellif, mugayyeretekaildir ki, onunla sekiz eder. Her iki rekâtte selâm verilir. Bazıları sekizi ikiye bölerek, dörtte bir selâm verilir demişler. Buna göre, akşamın sünneti, dört kılınarak,bâdehû dört rekât daha kılınacak demektir. Dürerde onun bir selâm ile olduğumezkûrdur.
(10) Korku olmasa, evde kılmak efdâldir. Bundaki hikmet dahi, evlerin namazdan hâlî kalmamasıdır. Nitekim, Efendimiz hazretleri: «Evinizi, salât ile tenvir edin.»mealindeki hadisi şerifleriyle, bu mânâya agâh etmişlerdir. Siyerikebir tercümesininsalâti — havf faslında «Rasulü ekrem efendimiz hazretleri, saâdet-hanelerinde namazda kılarlar, ev halkının hizmetine dahi saay ederlerdi. Ümmetlerine dahi, bunu emredip, evlerinizi kabir haline getirmeyin» buyurmuşlardır. Bâzı ulemâ, bundan maksat, namazı camiye hasr edip, evlerde namaz kılmamaktır, dediler. Ve bâzıları —hacet dışında-— evlerde nâim olup, ev halkının ihtiyacına yardımcı olmamaktır dediler,diye mezkûrdur.
(11) Onun üzerine bir şey ziyade edene, secdei sehvin vücubunda ihtilâf olunmuştur.
(12) Mezkûr sünnetler teekküdü cihetiyle farza benzemiştir. Onlar, dörtlü farzlar gibi, tek namaz olduğundan ikinci yarıya, intikal etmekle birinci yarı bâtıl olmaz.
(13) Birini, ameli—kesîre ve diğerini, ameli—kalîle haml etmek sûretiyle, ikikavlin arasını cem ve tevfik etmek dahi mümkündür.
(14) İmam Zufer dahi, buna kaildir. Bu da imam Muhammedden bir rivayettir. Çünkü, her çiftin sonu, bir hatime olmakla, kadei ahîre, terk olunmuş demektir.
(15) Çünkü o tek namaz olmuştur. Nâfile iki rekâtlı olarak da, dört rekâtlıolarak da meşrû olmuştur. Namazda farz olan son kadedir. Her iki halde de rekâtlertemamdır. Bundan teravih namazı müstesnâdır. Çünkü o, o şekilde meşrû olmuştur,teravih namazında dört rekât, bir kâde ile kılınsa iki rekât yerine geçer. Nitekimbabında açıklanacaktır. İbni Âbidînin beyanına göre; eğer altı veya sekiz rekâtnâfileyi bir kâde ile kılarsa farzlar içinde bir kade ile kılınması câiz olan altırek'âtlı bir namaz bulunmadığından, o namaz caiz olmaz demişlerdir. Müellifin reyide bu kavle mütamayildir.
(16) Çünkü, o kimse, meşru olan kâdeyi terk etmiştir. Onun icra ettiği kade,ise. mahallinde değildir. Badehû, ona vacib olan iki rekâti, kazâ etmektir. Üçüncürekât, fâside bina olmuş olduğu için, kazâsı dahi gerekmez.
(17) Bunun keraheti, rivayetin ittifakiyledir. Efendimiz hazretlerinden, ziyadesirivayet olunmamıştır. Bu da, kerahetin tahrimiyye olduğunu ifade eder.
(18) Ekser meşayihin muhtarı budur. Mirâcüs-dirayede ise, mezkûr ziyade, ibadetin vaslini mütezammin olduğu için, mekrûh olmamak esahtır, diye mezkûr olup,serâhsî, dahi kerahetsizligini tashih etmiştir. Evvelkinin keraheti, rivayetin ittifakıile olduğuna göre, bu ihtilaf ikinciye, yani gece nevafiline ait olmak gerektir. İhyaiulûmda, on iki rekât olarak zikr olunan, leylei-mirac nefeli, her iki rekâtte, tahiyyataoturulmak Ye fakat, en nihayetinde selâm verilmek üzere açıklanmıştır ki, o ancak butashîha tevafuk edebilir. Sekizde bir selâmın cevazından, teravih müstesnadır.
(19) «Korku ve ümitle rablerine yalvarmaktan, yanları yataklardan uzak kalır»demektir. (Secde: 16).
(20) Yâni hem gece, hem gündüz nafilelerinde, rek'âtlerin sayısını çoğaltmaktansa, kıraeti çoğaltarak kıyamı uzatmak daha efdâldir.
(21) Kıraet ile kıyam rükûnlerinin içtimai dahi efdâldir. Çünkü bunlar namazıneczasından birer cüzdür. Her ikisi de farzdır. Halbuki secde ile tesbih, biri farzdiğeri sünnettir. İki farzın birleşmesi, bir farz ile bir sünnetin birleşmesinden efdaldir. Müctebada, İmam Muhammed'den bunun hilâfı, yâni rükû ve sucüdün çoğalmasının efdal olduğu naklolundu. Maânii âsâr şerhinde Şeyhaynin dahi buna muvafakatlerini nakletmiş. Bedayi de bunu tashih etmiş. Burhan ibaresinin de zahiri budur. İmam Ahmed delillerin teâruzundan dolayı tevakkuf etmiş. İmam Mâlik delillerin müsavi olduğu kanaatiyle her iki şekildeki çoğaltmayı müsavi tutmuştur.