Başlanmış bir namazı bozmak, haram ise de, şer'i ârizaya mebni. bazan câiz ve bazan vâcib olur (1).
Melhufun istigaasesi üzerine, igaaseye kadir olan musâllî, namazı — farz dahi olsa — katetmek vâcib olur (2). Sonra yeni baştan başlar.
(Melhuf: bir müteaddî tasallut etmek, yahut suya düşmek ve yahut hayvan saldırmak gibi, kendisine yeter ve kaygu olan bir şey, isabeti ile, başı sıkılan kimsedir. İstigaase: Feryat edip, yardıma çağırmaktır.İgase: yardıma koşup kurtarmaktır.)
Davara kurt ve sair canavar gelmek halinde ve âmâ olan, yahut tehlikeye agâh olmayan kimsenin kuyu v.s. bir tehlikeye düşmek korkusunda dahi, namazı kesmek, vâcib olur. Nitekim, ebe alacağı çocuğun veya anasının helâkinden veya bir uzvunun telefinden — zannigalip ile — havf üzere olduğu vakit, namazda ise namazı kesmek, değil ise namazı vaktinden tehir eylemek (yâni kazâya bırakmak) vâcib olur.
Mezkûr korku üzere — zannı galip olmadığı takdirde dahi — ebe namazı sonraya bırakarak, çocukla meşgul olmakta, mazerete mebni beis yoktur (3).
Kırda bulunan kimse dahi, hırsızlardan veya yol kesenlerden, yahut canavar ve sel tehlikesinden (4) havf üzere oldukta, namazını vaktinden sonraya tehir edebilir (5).
Musâllî, nâfile namazda olup ta, ebeveyninden biri (6), onun namazda olduğunu, bilerek nida ederse, icabet etmemekte beis olmaz (7). Eğer namazda olduğunu, bilmeyerek çağırırsa, vücuben icabet eder (8).
Musâllî, farz namazında olup ta, ebeveyninden birinin, — bilâ istigaase — yalnız nidası sebebiyle, salâtı katetmek câiz olmaz. Çünkü onun cevazı, zarûretendir.
Bir dirhem gümüş değerinde olan şey, — başkasının dahi olsa — çalınmak korkusu üzerine, namazı — farz bile olsa — bozmak câiz olur. Çünkü, o miktar şey, maldır (9). Çalınacak şey, başkasının olmak takdirinde dahi, namazı kesmekte tecavüzü önlemek ve münkeri nehyeylemek meziyyeti vardır.
Kadın namazda iken, ateş üzerindeki çömleğinin kaynayıp taşmasından ve çocuğunun ağlayıp haykırmak gibi şeyler ile ızdırap çekmesinden korkarak, namazı katetmek, câiz olur.
Bir kâfir, kendisine arzı islâm (din telkin) etmeği, musâllîden istemekle, namazı kateylemek musâllîye câiz olur (10).
Geçmiş namazların kazâsı — alel-Fevr — vâcib ise de, — iyal için çalışmak gibi — özre mebni, onu tehir etmek dahi, câiz olur (11).
------------------
(1) Bu faslın akdi, işte bu nevi mesail içindir. Muhaşşi demiştir ki, müellif,müfsidatı muharrimeden fâriğ: olmakla, müfsidatı caizeye başladı. Araya mekrûhatıithal etti ki, onlar, fesad ile sıhhatı-kâmile arasında, mutavassıt mertebededir.
(2) Bundan zahir olan, farz olmaktır.
(3) Çocuğun anası dahi, ebe gibidir. Belki ondan da evlâdır.
(4) Bu tehlike, köy ve şehir içinde dahi olabilir. Yangın tehlikesi dahi bunailhâk olunur.
(5) Düşman karşısında bulunan muharipler gibi ki, süvari oldukları halde,imaya kadir değillerse, özre mebni, namazlarını sonraya bırakırlar. Çünkü, namaz ile iştigal suretinde, harbte kayb edeceklerini, sonradan elde etmek mümkünolamaz. Namazın ise, edâen fevti takdirinde kazaen tedariki mümkün olur.
(6) Ebeveynden maksud, usuldûr ki ecdad ve ceddata şâmildir.
(7) Beis olmaz, demekle —indel-ilim— icabetin evlâ olduğunu ifade etmiştir.
(8) Feri: Namazda Nebiy alehis-selâma icabet etmek, musalliye farz olur.O halde ki, namazın butlanında ihtilâf olunmuştur. Bunu aynı, Buhâri şerhinde veEbussuûd efendi Enfal sûresinin tefsirinde, zikr eylemiştir. Ashaptan Ebû Saîdbin muâlli (R.A.) Hazreti Nebiy alehis-selâmın çağırmasına —namazda olduğu için—icabet etmemesinden dolayı, muateb olmuştur. Nitekim, Sahihi-buharide, «Ey imanedenler! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman Allah ve Resûlüne icabetediniz.» (Enfal: 24). âyeti kerimesinin tefsirinde ve usul kitaplarında emir sigasınınmucibi, vücub olduğu, bahsinde mezkûrdur. Lâkin, Ebus-suûd merhum, Zi-mahşerîve Beydâvîye tebean, kıssayı, Ubeyyibni Kâab radiyallahü teâlâ anhü hazretlerihakkında zikr eylemiştir. İçinde, icâbeti nebi vâkî olan namazın ademi butlanıtercihtir. Çünkü, salât icabettir.
(9) Mâlin müdafaası için, mukaatele bile meşrudur. Kavli esahta, dirheminaşağısı dahi böyledir.
(10) Namazda kalmak dahi, ona mübah demektir. İbâhanın vechi; ibadeteynintearuzudur. Bununla o musallî onun küfür üzere bekasına razı sayılmaz. Namazdadeğil iken, onu islâmdan tehir etmek gibi olamaz.
(11) Orucun kazası, ikinci ramazan tekarrub etmedikçe, terahî üzeredir. Tilâvet secdesinde ve mutlak nezirde ihtilâf olunmuştur.