(Şüpheli sular, arasında temizi araştırma)
Taharri, araştırma demektir. İki veya daha ziyade sıvının, bir kapta karışmasına, (ihtilâtı mümâzece) ve müteaddid su kaplarının karışmasına (ihtilâtı mücâvere) denir.
İhtilâtı mümâzeceden ve hükmünden mai mukayyed bahsinde malûmat vardır. Şimdi, ihtilâtı mücavereden bahsedeceğiz ve mücavereten muhtelit olan suların, araştırmasının, lüzum ve ademi lüzumunu bildireceğiz.
Bu bapta taharri; temizi temiz olmayandan ayırmak için iktidar ve cehid sarfında bulunmaktır ki, (reyi galip ile) daha münasibini istemek demektir.
İmdi, azı gayri tahir ve çoğu tahir sularla dolu birkaç kabın karışık konulmuş bulunması halinde, gerek içmek gerekse, abdest almak veya gusül etmek için, onları taharri (araştırma) lâzım olur. Çünkü, bir şeyin azı mağlûptur. Mağlûp ise, yok hükmünde olmakla, (onların temizi şudur) diye reyi galibe bina ve ona göre intihap olunabilir.
Bilâkis, azı tahir ve çoğu gayri tahir olmak veya birbirine müsavi miktarda bulunmak suretinde, gayri tahiri galip olduğundan veya mağlûp olmadığından, taharriye ancak içmek ve yemek pişirmek için kullanmak üzere başvurup, abdest ve gusül için taharride bulunmaz. Bu sebeple, onların hepsini necis sayarak döktükten, yahut hayvan sulamak için, birbirine karıştırdıktan sonra, teyemmüm eyler.
(Mesele): Biri temiz, diğeri temiz olmayan suyla dolu, iki kabın birbirinden ayırt edilememesi halinde, hadesin izalesinde kullanılması için, taharri şartı, kayb olmasından ötürü (çünkü araştırmanın şartı, temizin galip olmasıdır) araştırmada bulunmayarak, ikisinden de, abdest almış olan kimsenin, o abdestler ile kıldığı namaz, abdest alırken, başının başka başka, iki rubu yerine mesh etmiş olmak şartiyle sahih olur, aksi halde teyemmüm dahi lâzım gelir. Zira, o iki su ile, başının yalnız bir kısmını mesh etmiş olmak suretinde, temiz takdim olunduğuna göre (mesih sahih) ve tehir olunduğuna göre de temiz olan yaşlık necis olan yaşlığa, ilk mülakat ile, pislenmiş olmaktan ötürü, (gayri sahih) olmakla hâdise, cevaz ile ademi cevaz arasında deveran ederek şekke mebni (ihtiyaten) caiz olamayıp, mutahhar dahi kayb olduğundan, teyemmüme gidilir.
Sair abdest azasına gelince: Onların yıkanması gerektiğinden temiz olmayan takdim olunduğuna göre, tahir ile ikinci defa yıkanmakla âzâ, tahir olarak hades onunla giderilmiş olduğu gibi temiz takdim olunduğuna göre de, hades, evvel emirde giderilmiş olarak, âzânın ikinci defa, temiz olmayan ile pislenmiş olması, zarar vermez. Çünkü, nazarımızda o kimse, pisliği izale edecek şeyi bulmamaktadır. Onu bulamayan kimse ise, namazı o hal ile kılar ve iade etmez.
(Diğer mesele): Birkaç kimse, kendi adetlerince, kaplar ile su bulup, o kapların yalnız biri gayri tahir, fakat belli olmadığı cihetle onlardan her biri araştırmakla bir kabı seçerek, onunla abdest alsa, o abdestler ile münferiden namaz kılabilirler. Cemaatle kılmak için, içlerinden birine iktida edemezler. Zira, her biri diğerinin araştırmasiyle abdest almak hususunda, - kendi reyince - onunki gayri tahir olduğundan caiz olamamakla, muktediye göre, imam abdestsiz sayılır.
Babı diyanette, fasıkın ve hali bilinmeyen kimsenin haberi ayrıca araştırılmak şartiyle, makbuldür. Muhbirin âdil olması lâzım değildir.
Âdilin haberi hüccettir. İki âdil, ihbarda, tearuz ederler ise, hüccetleri itibardan sakıt olup, hüküm, asla bina olunur. Bundan dolayı, iki âdil, bir suyun ihbarında, birbirinin haberini yalanlayacak durumda olsalar, su aslolan temizlik hükmü üzerine kalarak kullanılması caiz olur.