Tehiyyât, insanlara Rablerinden bir selâmdır. Hakkiyle namaz kılan kimse, söyliyeceğini iyi düşünmeli ve edeble hitab etmelidir. Nasıl söyliyeceğeni bilerek Peygamber (s.a.v.)'e ve Allah'ın sâlih kullarına, gökte ve yerde Allah'ın kullarından bir ferd kalmamak üzere, ruhî nisbetle ve yaratılış hâli ile hepsine selâm verir.

Kâmil bir mü'min, teşehhüdde heybet (54)

ve celâl hâlinde olur. îsm-i ilâhiden (feyz) almaktan dolayı üns (55) ve cemâl hâlinde olur.

îsm-i ilâhîden tefeyyüzle kıldığı namazda, mükellef bulunduğu ibadette zatının muvazenesi olduğundan dolayı huzur ve murakabe hâlinde genişlik olur.

Bu dört sıfattan, geri kalan beşerî sıfatlar hâsıl olur. Bu dereke ve perdelerden kurtulduğun, bu yollardan Rabbü'l -âleminin civarına ve (manevî) yakınlığına döndüğün zaman Rabbine münâcat ederek ve onu müşahede ile namazı dosdoğru kılmış olursun. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki : اُعْبُدِ اللّهَ كَاَنَّكَ تَراَهُ

«Sanki sen onu görüyormuş gibi Rabbine ibadet et.» (56)

îmam, namaz kılarken, şeytanla muharebede safların önünde bulunur. Bu itibarla imamın, namaz kılanların huşûa en elverişlisi, ilim ve takva sahibi olması, adâbla ilgili vazifeleri yapması, zahir ve bâtın (kemâlâtını) toplaması gerekir.

Uyanık olarak namaz kılanlar, zahirleri derli toplu oldukça, bâtınları (57) da derli toplu olur; birbirine yardım ederek kuvvet kazanırlar. Bâzısından diğerine nurlar ve bereketler geçer. Arz küresinin her tarafında namaz kılan müslüman toplulukları, kendi aralarında birbirine kuvvet kazandırırlar. Kalb itibariyle, Islâmî yakınlık ve imân bağı ile yardımlaşırlar. Yüce Allah da melekleriyle imdat eder Allah Teâlâ (harbte) nişanlı nişanlı melekleri Resûl-i Ekrem'e imdada göndermişti. Mü'min-erin, şeytanlarla muharebede (ilâhî yardıma) duydukları ihtiyaç, ashabın kâfirlerle yaptı.:-lan harpte hissettikleri ihtiyaçtan şiddetlidir Zira şeytanla yapılan (cihad) cihad-ı ekberdir.





(54) Heybet: Bir kimsenin veya bir şey'in haddi zâtında celalli olmasından sakınıp korkmak; büyüklük, dehşet veya ululukla korku vermek manasınadır.

(55)    Üns :    Cemâlü'l - Celâl;  kalbte cemâl-i ilâhiyi müşahede etmek.

(56)    Feyzü'l - kadir, c. I, s. 551.

(57) Bâtın : İç âlem, gizli ve görünmeyen şey manâla rina gelmektedir. Lâm-i tarifli olarak el-Bâtın» de nildiğinde, esmâ-i hüsnâdan biri ifade edilmiş

   
© incemeseleler.com