Namazla emr olunmak; suretini, ubûdiyyetin gayrisi şeylerde kullanmaktan çekmekle Hak cezbesinin sureti (ne yönelmek) dir.

Namazın suretinin şartlarından, rükünlerinden, sünnetlerinden, âdabından, hey'etlerin'den, zikirlerinden her birinde taarruzun hakikatine bir işaret vardır.

Bu mânâlara ve kalbten geçen sırlara nüfuz, kalbi ubûdiyyetin gayrisi ile iştigalde kullanmaktan çekmek, ihlâs ve huzura incizabta taarruzun hakikatini idrâk; namaz kılanın yakıyninin (12) kuvveti, tâate olan kasdının üstünlüğü ve Rabbine münâcaatda kalbinin doğruluğu ve fikrinin alışması, Halikının huzurunda durmanın nasıl olacağına fikrini kullanması mikdarınca hâsıl Olur.

Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöylee buyurmaktadır : اِذَا قَامَ الْعَبْدُ اِلىَ صَلاَتِهِ فَكَانَ هَوَاهُ وَوَجْهُهُ وَقَلْبُهُ اِلىَ اللّهِ تَعَلىَ عَزَّوَجَلَّ اَقْبَلَ اللَّهُ بِوَجْهِهِ فَلاَ يَنْصَرِفُ عَنْهُ حَتىَ يُحدِثَ اَمْراً مُخَالِفَاً لِلدِينِ

Mânâsı:

«Bir kul, namazın (ı eday)a kalktığı vakit onun nefsi, yüzü ve kalbi Azîz ve Celîl olan Allah'a yönelir. Allah da ona zâtı (13) ile ikbal eder ve dine muhalif bir şey yapmadıkça ondan (rahmetini) geri çevirmez.»  (14)

Yüce Allah şöyle buyuruyor : حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلَاةِ الْوُسْطَى وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ

Mânâsı :

«Namazlara ve (hususiyle) orta namaza devam edin. Allanın (divanına) tam huşu ve tâatle durun.» (15)

Yani huzû ve huşûa devamla, O'nu zikrederek, temizliğin şartlarını ve rükünlerini ikmal ederek kıyamda durun demektir. Bu açık hakikatleri görebilen basiret sahihleri, (bu inceliği) iyi anlasın.

Muhakkak olan bir şey var. O da; işlerin en mühimmi, kalblerdeki sırları temizlemektir.

Zira Peygamber (s.a.v.) efendimizin bir hadîs-i şeriflerinde  : اَلطَّهُرُ نِصْفُ الْاِيماَنِ

Manası

«Temizlik imânın yarısıdır* (16) buyrulmaktadır Bu Hadîs-i Nebevîdeki murad (ın yalnızca zahiri temizliğin olması aklen) uzaktır. İçini harap vaziyette ve pisliklerle dolu olarak bırakıp dışını su ile temızliyerek çalışmak... Heyhat!! Bu anlayış, kasd mânâdan ne kadar uzaktır.

Temizliğin mertebeleri dörttür :

a)Dısını   manevî ve maddî   pisliklerden temizlemek,

b)Uzuvlarını suçlardan ve günâhlardan temizlemek,

c) Kalbi, kötü ahlâktan temizlemek,

d)Sırrı,   Allah'tan gayrisinden   temizlemektir.

Sonuncusu; Peygamberlerin, velîlerin, salihlerin ve sıddîklerin temizliğidir.

Sen, dışını zahirî pislikten temizlediğin zaman kalbini de temizlemekten gaflet etme. Önce tevbeye ve eksik bıraktığın şeylere nedametle temizlenmeye; gaflet gösterdiğin şeylere, irtikâp ettiğin suçlara, gelecekte de yapılması vacip olan hususları, terk etmeye kesin olarak karar verdiğin vazifelere karşı ağlamaya; hakikî hidayetin başlangıcı olan mücâhede (17) yolunu bilmeye çalış.




(12)   Yakîn :   Hüccet ve burhanla değil, imân kuvvetiyle   bir   şey'i açıkça görmektir.  Diğer   bir  tâbirle, kalbin saf ası üe gaybi müşahede; fikrî  muhafaza ile sırrı mülâhaza etmektir. 

(13)    Burada zatdan murad, rahmet ve fazl-ı ilâhîdir.

(14)    İbni Mace, c. I, 1523 rakamlı hadîs.

(15)    Sûre-i Bakara, 238.

(16) Feyzü’l-kadir, c.V, s.290

Not Kitabta ve ihyaü’l- ulum c. 1/94 de (nısfü’l- iman) olarak geçmektedir. Müslimde ve bir çok hadis kitaplarında (nısf) yerine (şatr) zikredilmiştir.

(17) Mücahede :   Nefsi, vücudla ilgili meşakkatlerle yormak ve nefsânî heveslere muhalefette bulunmaktır.

   
© incemeseleler.com