Üniversitelerde ders olarak okutulabilecek çapta çarpıcı bir örnek olan KEZBAN ismi üzerinde yurdumuzun çeşitli yerlerinde meydana gelen yanılma, yanıltma, ağlatma, isim değiştirmeye zorlama gibi gülünç ve acı tartışmalara son vermek, işin doğrusunu ortaya koymak istiyorum...
Kırk sene evvel imam olarak görev yaptığım yerlerde (İst. BEYKOZ, BELÇİKA-FRANSA-Yalova ÇINARCIK/ AKYAZI-Kuzuluk KAPLICALARI ) her yerde bu mevzu ile karşılaştım...
Bu kadarı da olamaz dediğim -Akıl Almaz- sözler duydum. Sokak, Kahve ve Hanımlar arası ULEMAdan tutun, Cami Kürsülerine, İmam. Hatip Okullarına kadar bu meseleyi dert edinenler(!) tarafından KEZBAN ismindeki kadınlara, Kızlara, Öğrencilere çok baskılar yapıldığını öğrendim...
Yapılmak istenen iyilik (!) İddia sahiplerine göre çok hayati ve çok önemli ! Yanlışı düzeltecekler ( !..)
Vee... Maalesef korktuğum şey sonunda başımıza geldi. Mesele Televizyonlarda da akıl almaz bir şekilde ele alınıp Milletimiz, İyilik ve doğruluk ! adına yanıltılmağa başlandı.
2012 Yılı / Ağustos Ayında KANAL 7 de -İKBAL ile “Hayatın İçinden” isimli Program da; İst. Marmara. İlahiyat Fakültesi. Öğr. Üyesi . Sayın Prof: VECDİ AKYÜZ tarafından dile getirilmişti. Doğru, zannedilen bu yanlış maalesef tekrarlandı.
( 08-Ekim-2012 Tarihinde STAR T.V de 19.00 Haberlerinde de SAMSUN Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Sayın Hayrettin Öztürk tarafından aşağıda arz edeceğimiz şekilde dile getirildi...)
Kur'an-ı Kerimde Errahman Suresinde bulunan peltek (zal) harfli yalancı manasına gelebilecek olan TÜKEZZİBAN Kelimesi'nden hareketle KEZBAN isimli kadınlara yapılmak istenen hakareti bir gözden geçirelim:
O HALDE :
“KEZBAN” YALANCI demektir, bu isim kötü bir isimdir. Kızlarınıza böyle bir isim vermeyiniz. Verilmişse mutlaka adınızı değiştiriniz” şeklinde yapılan manevi baskılar... Anasına, babasına beddua edenler. Kızarak resmen ismini değiştirenler. İsmini değiştiremediği için ağlamaya devam edenler. Manevi işkence ve mahcubiyet içinde yaşayanlar. Akıl almaz sıkıntılar... Artık bunlara, bir son verelim..
Mübalağa ettiğimi sanmayınız. Çevrenizde KEZBAN ismi üzerinde yapacağınız basit bir araştırma sizi bu Gülünç Vakıa'ya ulaştıracaktır.
Sadede gelelim ve işin doğrusunu aziz milletimize (bir hatıra ile) açıklayalım.
Sene 1985… İsmi KEZBAN olan merhume Kayınvalidem katıldığı bir Mevlid merasiminde, kadınlar arası Ulema! dan birisinin :
-Senin adın YALANCI demektir. Aman bu adını değiştir'' tavsiyesiyle karşılaşır.
Çok mahcup olup üzülür. Kocasına adımı değiştirelim diye baskı yapar. Lüzumsuz tartışmalar yaparlar yapılır.
Münakaşalar devam ederken hoca olan damat izine gelir ve Kezban ismi üzerindeki tartışmalara ortak olur. Damat:
-Olmaz böyle şey. OSMANLI gibi dini hassasiyeti yüksek olan bir cemiyette (Allahın Halifesi olan) insan nesline YALANCI manasında bir isim, asla verilmez, TÜKEZZİBAN kelimesindeki (Z) harfi peltek harftir. Türk Alfabesinde bu harf yoktur'' der...
Amma meselemiz çözülmüş olmaz. Çünkü,
-Öyleyse sen söyle KEZBAN ne demektir'' sorusuna :
-İsmin manasını bilemediği için Damat ta cevap veremez.
Sevgili Okuyucularım.
O Damat benim...
Bu meseleyi dert edinip yüklenen birisi olarak senelerce araştırma yaptım. Belki binlerce kişiye sordum.
Çeşitli kitaplar inceledim. Netice yok, bulamadım. Bunaldım ve bulmaktan ümit keserek aramayı bıraktım.
Aradan on sene geçti. 1995 senesinde Belçika'dan, Almanya Frankfurt şehrine Kitap Fuarına gittim. Standları gezip incelerken “İSİMLERİN MANALARI” isimli Kitap gözüme çarptı.
Büyük bir heyecanla elime alıp (K) harfine baktım ve KEZBAN ismini buldum.
Öğrendiğim bilgiyi şimdi sizinle paylaşıyorum...
“KEZBAN” Aslı FARSÇA bir isimdir... Aslı (Orijinal şekli ) “KED-BANU” dur.
Türkçede (aslını değiştirdiğimiz) birçok isimde olduğu gibi kolay kullanım için önce KEDBAN, sonra da KEZBAN şekline dönüşmüştür.
KED-BANU dan üretilen KEZBAN ismi :
“Evine ve Kocasına bağlı olan dürüst KADIN” manasında çok güzel bir isimdir.
Kızlarımıza isim olarak verilmesinde hiçbir mahzur yoktur. Bunun dışındaki bütün sözler yanlıştır.
YALANCI olan; KEZBAN isimli olanlar değil, işin hakikatını bilmediği halde bilgiçlik taslayarak “yalan beyan”da bulunanlardır.
H. Çakır