Bütün cemiyetlerin muhtaç olduğu çok önemli hayat prensiplerini öğretmek üzere Hz. Allah, Nisa suresi 36. ayet-i kerimesinde ON TEMEL KAİDEYİ zikrederek, ailelerin huzur ve istikrarı bakımından son derece önemi haiz esasları şöyle açıklamaktadır.
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا
Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Bir de Anaya, babaya iyi davranın. Akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizdeki kölelere (cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın. Çünkü Allah, büyüklenen ve övünen hiçbir kimseyi sevmez. (Nisa sh 85 Elm. 2-562)
Anne babaya ihsan ile davranmak, emredilmiştir. Ebeveyne, sadece itaat ve iyilik değil, İHSAN ile davranmak ki, bu ifadenin, Hadis’i şerifteki manası düşünüldüğünde, çok ince manalar taşıdığı anlaşılır. Ayeti- i kerimede emredilen ON mühim vazife şöyle sıralanmaktadır :
BİRİNCİSİ : وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا
Allaha ihlas ile kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak.
İKİNCİSİ :وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا
Ana baba’ya iyilikle muamele etmek,
ÜÇÜNCÜSÜ : وَبِذِي الْقُرْبَى
Akrabalara iyilik etmek.
DÖRDÜNCÜSÜ : وَالْيَتَامَى
Yetimlere iyilik etmek.
BEŞİNCİSİ : وَالْمَسَاكِينِ
Yoksullara iyilik etmek.
ALTINCISI : وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى
Yakın komşuya iyilik ki evi yakın olan veya akrabalardan olan
YEDİNCİSİ : وَالْجَارِ الْجُنُبِ
Uzak komşuya iyilik. yani evi uzak olan veya akrabadan olmayan komşu veya Müslüman olmayan komşu demektir.
Nitekim, Resul-i Ekrem efendimiz bir H.şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır :
“Komşu üç kısımdır :
-Birisinin üç hakkı vardır, Komşuluk hakkı, yakınlık hakkı ve İslamiyet hakkı.
-İkincisinin iki hakkı vardır, komşuluk hakkı ve İslamiyet hakkı.
-Üçüncüsünün bir hakkı vardır; komşuluk hakkı ki bu, Müslüman olmayanlardan, kitap ehlinden ve şirk ehlinden olan komşudur.”
SEKİZİNCİSİ : وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ
Yanındaki arkadaşa iyilik. Ki, bu da talebelik, sanatkarlık, yolculuk, askerlik gibi faydalı bir işte baraber bulunan arkadaş ve yoldaş demektir.
DOKUZUNCUSU : وَابْنِ السَّبِيلِ
Yolculuktan gelen müsafire veyahut herhangi bir müsafire iyilik.
ONUNCUSU : وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ
Elinizin altındakilere, işçi hizmetçi, köle ve cariyelere iyilik.
إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا
“Allah, böbürlenen ve kibirlenip övünenleri sevmez.”
الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
“O böbürlenenler öyle kimselerdir ki, hem kendileri cimrilik eder, hem de insanlara cimriliği telkin ve tavsiye ederler. Bunlar, Allah'ın kendilerine fazl-u kereminden verdiği şeyleri gizlerler. Biz de böyle nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır”
(Nisa 37)
Bazı Yahudiler, Hz. Resulüllah zamanında Medine-i Münevvere'deki Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışıyorlardı. Muhacirleri kardeş edinen Ensar’dan fedakar mü’minlere menfi telkinler yaparak :
-Mallarınızı muhacirler için harcamayın, fakir düşmenizden endişe ediyoruz” gibi hainane sözlerle, o mübarek insanları hayır yapmaktan caydırmaya çalışıyorlardı. İşte bu ayet-i kerimeler, bu sebeple nazil olmuştu. (Elm. 2-562)
Yukarıda zikredilen On vazife, hakiki mü’minlerin ayrılmaz vasıflarındandır.
Bilinmelidir ki, Müslümanlık, sadece Namaz kılıp, oruç tutmaktan ibaret değildir. Vakıa, bu
iki husus, islam’ın beş temel esasından ikisini teşkil etmektedir.
Fakat,
-Ez zekatu kantaratul’islam” = Zekat, islamın köprüsüdür. Hükmü, nasıl ihmal edilebilir?
Ne gariptir ki, kime sorsanız herkes :
-Namaz, Dinin direğidir, diye bilir de, ne hikmetse kimse :
-Zekat, İslam’ın köprüsüdür, hükmünü bir çok müslümanlar bilmez..
Paraya gelince namaz kılanlar bile, öyle cimrilik gösterir ki, zekatın, dinin köprüsü olduğunu hiç hatırlamak istemezler.
Halbuki, Kur’an ilimlerini okuyanlara ve muhtaç olan müslümanlara yardım etmek ve kul haklarını ilgilendiren bütün beşeri münasebetler, islamda hayati ehemmiyet taşır.
Ayeti kerimede sıralanan on mühim meseleden, sadece birincisi, Allaha ibadet ve itikatla ilgilidir, yani, İlahi hak ile alakalıdır. Çok ibretlidir ki, diğer dokuz maddenin tamamı, kul haklarıyla ve insanlarla beşeri münasebetlerle alakalıdır.
Nitekim, aileyi teşkil eden Koca ve Karının iyi geçim ve birbirlerine karşı davranışları da, kul hakkı ve beşeri münasebetler hukukuna dahildir.
Şu bir gerçektir ki, aile nizamı ve beşeri münasebetler hukukuna riayet edilmeyen toplumların, maddi huzuru olmadığı gibi, manevi ahengi de kalmayacağından bu gibi insanların Allaha kulluk yapmanın tadını almaları da çok zordur.
Bütün bu sebeplerle, aile ve toplumların gerek dünyadaki huzuru ve gerekse ebedi hayatta mes’ud olmalarının temel şartı, Allahın emirlerine sımsıkı sarılmalarına bağlıdır. Çünkü, insanları yaratan yüce Allah, oların her iki cihanda mes’ud olmalarının bütün esaslarını de yüce kitabında bildirmiştir. Bu esaslara gönülden sarılanlar, dünyada izzet ve şerefle yaşadıkları gibi, ebedi hayatta da sonsuz seadeti kazanmış olurlar.
H. Yılmaz / incemeseleler.com