Fıkh kitaplarında bulunan ve imamlarımız tarafından naklî esaslara dayanılarak yapılmış ictihadlardan darulharb'e ait olanlar, örneğin hınzırın satışı vs. gibi hususlar "kişinin bu işe koyulması" manasından çok "çalıştığı yerde böyle birşey varsa maaşı helaldir" manasındadır. Bu tıpkı cuma namazı hususu gibidir ki, kafirin işinde çalışan müslümanın cuma namazına gitmek için izin alamama durumu olabileceğiden dolayı, harama girmemesi için hanefi uleması "darulharb'de cuma farz olmaz" buyurdular. Bu demek değildir ki, vakti olan veya izin alabilen müslüman namaz'a gitmesin.
Kısaca, fıkıh kitaplarında yazanlar her ne kadar işin fetvası olsa da, müslüman şer'i olarak "darulislam" fıkhında kalmaya dikkat etmeli. Ayran satan işyeri dururken, içki satana girmeye çalışmamalı.
Aynı şekilde de, işin fıkhî yönünü tam bilmeyen kişiler, bu işlerle meşgul olanlara dil uzatıp su-i zan'da bulunmamalı. Biz her ne kadar takvadan bahsetsek de, şeriatte ölçü fetva ile başlar. Her hususta fetvaya uyan kişi, bir kaç hususta fetavyı es geçip başka hususlarda da takvaya uymaya çalışandan (ve abartıya gidenden) mutlaka daha hayırlıdır.
Muallim abi / incemeseleler.com editörü