Cuma hutbesi hakkında diyanet
işleri başkanlığının 1954 yılında göndediği bir tamim çok kıymetli ve
ibretli hükümler ihtiva ediyor.. İslamın esaslarını ve sünnete riayet
hususunu ne güzel ifade ediyor.. Mutlaka okuyup bu temel
bilgiye sahip olmak lazım..
DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ
Yazı işleri ve Evrak Müdürlüğü
Kasım 1954
Sayı: 27785
….Valiliğine
….Kaymakamlığına
Aksine hareket edenler hakkında kanuni muameleye tevessül olunacağı ta’mimen tebliğ
olunur.
Diyanet işleri Reisi
Eyup Sabri Hayırlıoğlu
İmza
1- Camii şeriflerde yüksek yerde yazılı ismullah ve Resulü Ekrem ile Cihârıyari Güzin vesâir aşere-i mübeşşereden ashâbı kiramın esmâ-i Şerifelerinden mâada cemaatın huzuruna mâni olabilecek kıble cihetindeki bilumum levhaların kaldırılıp namazda cemaatın gözlerine ilişmeyecek yan tarafa konması lazımdır.
2- Müezzinlerin gerek okuduğu ezan ve ikamette ve gerek imamın sesini işitmeyen cemaate
tebliğlerinde Lafza-i Celâlin hemzesini ve lâm’ını fazlaca çekerek tağanni ve lahn yapmamaları lazımdır.
3- İmam selam verdiğinde, müezzinler yalnız:
ا للَّهُمَّ اَنْتَ السَّلاَمُ وَ مِنْكَ السَّلاَمُ ، تَبَارَكْتَ يَا ذَالْجَلاَلِ وَالْإِكْرَامِ
Okurlar.
Eğer namazların sonu ise müezzin cehren üç defa (istiğfar) getirdikten sonra.
عَلَى رَسُولِنَا صَلَوَاتٌ
Der ve akabinde de cehren salât-i münciyeyi okuyabilir.
Bundan sonra da :
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ. وَ لاَ حَوْلَ وَ لاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ
Okurlar.
Cemaat dahi gizlice (âyetül kürsi) yi okuduktan sonra tesbih ve tahmid ve tekbirleri okumaları
için yüksek sesle müezzinler :
سُبْحَانَ اللهِ
Ba’dehu :
الْحَمْدُ لِلَّهِ
ve ba’dehu:
اللهُ أَكْبَرُ
Diye okumaları lazımdır. Başkaca ilâveler yapmaları doğru değildir.
4- Bundan sonra yine müezzin, cemaatten bilmeyenlere telkin ve imamın duâsına mukaddime
olmak üzere yalnız :
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ . لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَ يُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ. بِيَدِهِ الْخَيْرُ. وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ.
Diye cehren okurlar. Başkaca âyeti kerime veya sâir duâlar okumaları doğru değildir.
5- İmam duâ ederken müezzinlerin : (âmin, âmin) diye türlü tağanni ve bağırmaları ve hep
birden :
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Demeleri doğru değildir. Yalnız imamın duâyı ikmal ettiğini tebliğ için müezzinlerden biri:
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ . اَلْفَاتِحَه
Der.
6- Herhangi camide müezzin ve camiin minaresi taaddüt ettiği takdirde etraftaki
Müslümanlara işittirmek için müezzinler münâvebe suretiyle minarelerin hepsinde beş vakitte ezan okumaya memurdurlar.
Minarelerin bir kısmında ezan okunup da diğerlerini terk etmeleri doğru değildir.
7- Böyle camilerde müezzinlerin kâffesi beş vakit namazda cemaatle namaz kılmaları şarttır. Mazereti bulunanlar, müezzinbaşından mezuniyet alabilirler.
8- Müteaddit müezzinleri bulunup da namaz vakitlerinden hâriç vakitlerde Müslümanların
namaz kılmalarına açık bulundurulan camilerde münâvebe suretiyle müezzinlerden lâ-akal
birinin câmi içinde dâima beklemesi lazımdır.
9- Müezzinler ve kayyımlar bulundukları camiyi her gün süpürmeleri ve tozdan, topraktan,
çamurdan temizlemeleri ve müteaddit müezzin ve kayyımların bunu münâvebe suretiyle
yapmaları lazımdır.
10- Müezzinlerin, bazı küçük çocukların ve büyük kimselerin camide Kur’an okuyarak dilencilik etmelerine mâni olmaları lazımdır.
11- Camide hatimde veya mevlid ve hafız cemiyetleri gibi topluluklarda hafızlar tarafından
okunan aşr-ı şerifin nihâyetinde cumhur yapmalarını yani hep bir ağızdan istiâzesiz :
وَ اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Misilli âyetin nihayetini kırâat etmelerini men etmek, müezzinlerin vazifelerindendir.
Camilere konulan renkli elektrik ampulleri kaldırılacaktır.
(İmam ve Hatipler hakkında)
12- Hutbe, İslâmi ve ahlâki mev’ize olduğundan, Hatipler hutbeyi teganni ile okumaları
memnudur.
13- Hutbe, Tahmid ve Tevhid ve Tasliye ve Ashâbı Kirâm ve Cihârıyâri Güzin hazerâtına
tarziyeden sonra okunan âyeti kerime ve Hadisi şerifin mazmununu mev’iza olarak
muhtasaran ifade etmekten ibarettir.
Binâenaleyh, iki hutbe arasını bundan başka sözlerle fasl etmeleri memnudur.
Hutbe, muhtasar olacak ve namazda zam olunan âyet veya sure de pek uzun değilse de
mümkün mertebe uzunca okunacaktır.
14- Hutbe esnâsında cemaatın, ağızlarından hiçbir kelâm veya duâ söylemeyip, mücerred
hutbeyi dinlemelerini sağlamak için Hatibin, cemaatle dünya kelâmı konuşması ve cemaatın
ÂMİN demesine sebep olacak :
(Allah cümlemizi gafletten uzak tutsun) gibi sözleri söylemesi câiz değildir.
15- Hatibin, hutbesini ve vâizlerin va’zlarını cemaatın iyice dinlemelerini sağlamak için camiye
konulmuş olan hoparlörü, minbere ve va’z kürsüsüne koymak câiz ise de, hoparlörün,
bozuluvermek ve cereyanın kesilivermek ihtimâline karşı bu takdirde mücerred hoparlörün
ilettiği imamın sesi ile iktidâ eden cemaatın şaşırmış ve namazlarının da fesâdına müncer
olmuş bir halde bulunacaklarından, Hoparlörün mihrâba konması, sûret-i kat’iyyede
memnudur.
Şâyet imamın tekbir ve tesmii duyulamıyacak derecede cemaat kesreti olursa, icâbına göre
müezzinlerden biri, veya daha uzaktan diğerinin inzimamıyla, diğeri dahi iblâğ vazifesini
görürler.
16- İmamların, sabah namazından sonra sûre-i Haşrin âhirinden üç âyet okumaları sünnet-i
Nebeviye’dir. Bunu ziyâde etmek ve alel-husus bazı imamların yaptığı gibi diğer mukaddem
surelerden âyetler ilâve etmeleri doğru değildir.
Sure ve âyetlerin tertibi tevkifidir. Namazda bir rek’atte okuduğu sure veya âyetten sonra
diğer rek’atte mukaddem sure veya âyeti okumak nasıl kerâhet ise, namaz hâricinde dahi bu
tertibe riâyet etmemek kerâhettir.
Aslı gibidir. Balıkesir müftülüğü
07.12.1954