Namazın şartlarından birisi vaktin girmiş olmasıdır. Bazı yerler, dünyanın coğrafi özelliklerinden dolayı kasdedilen manada vaktin girmemesi hasebi ile namazlardan bazılarıınn vakti girmediği için  5 vakit namazın oradalarda cari olmadığı ifade ediliyor. Peki bunun aslı ve izahı nedir?

Arzı, yani enlemi 49 derece 30 dakikanın üzerinde olan yerlerde bazı günler güneş, battıktan sonra gece yarısına kadar ufuktan -17 dereceye kadar alçalamaz. Bu durumda batı ufkunda  tan hâdisesi bitmeden yani ufuktaki kızıllık kaybolup tam karanlık basmadan (akşam namazı vakti çıkmadan) güneş, gece yarısı hattını geçip tekrar doğu ufkuna doğru yükselmeye başlar. Yâni şafak hali gece yarısı hattına kadar devam eder. Bu yerlerde fec-ri sâdık (sabah namazı vakti), gece yarısından sonra başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder ve akabinde güneş doğar. Bu durumda yatsı vakti taayyün etmemiş olur.
Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak;
Güneş battıktan sonra ufuktaki kızıllık kaybolmayıp gece yarısı vaktine kadar şafak hâli bulunduğundan, bu vakit akşam namazının vaktidir.
– 9 –
Gece yarısından güneş doğuncaya kadar fecr-i sâdık hâli devam ettiğinden, bu vakit de sabah namazının vaktidir.
Vaktin taayyün etmemesi sebebiyle, bu yerler için takvimimizde herhangi bir vakit konulmamıştır.
Burada, yatsı vaktinin taayyün etmediği günlerde, akşamın son vaktinin nasıl tesbit edileceği hususunu izaha çalışalım:
Yatsı vaktinin taayyün etmediği günlerde, akşam namazı vakti çıkınca sabah namazı vakti girmektedir.Takvimlerde ise sadece taayyün eden vakitlerin giriş saatleri gösterilmekte ve bir vaktin çıkış saatinin bilinebilmesi için ondan sonraki vaktin giriş saatine bakılması gerekmektedir.
Binâenaleyh bu günler için akşam namazı vaktinin sonu olarak; imsak vakti (saati) esas alınacaktır.
Vakit, namazın şartı olduğu gibi vücûbunun da sebebidir. Binâenaleyh bir yerde namaz vakitlerinden biri veya birkaçı tahakkuk etmez ise, o vakitlere ait olan namazlar, o yer ahâlisine farz olmamış olur. Dolayısiyle, o yerdeki Müslümanlar, vakti girmediği için kılamadıkları namazdan mes’ûl olmazlar.
Yatsı vaktinin taayyün etmediği yerlerde, Hanefî mezhebine göre amel etmek isteyen Müslüman kardeşlerimize tavsiyemiz; yatsı ve terâvih kılmamaktan ibarettir. Zira bizim ilmî ve îtikadî kanaatimiz budur.
– 10 –
Yatsı namazını, vaktinin olmamasına rağmen mutlaka kılmak isteyen Hanefî Müslümanlar’a ise;
“Üzerime farz olup, sâkıt olmayan en sonki yatsı namazına” diye niyet ederek kılmalarını tavsiye ederiz. Nitekim asırlardan beri cuma günleri de cumanın şartı bulunmaması ihtimaline mebnî, cuma namazından sonra, zuhr-i ahîr (en sonki öğle namazı)’e niyet edilerek namaz kılındığı gibi...
Arzı (enlemi) 47 derece 30 dakikanın üzerinde olan yerlerde, yatsı vakti taayyün ettiği halde çok kısa sürdüğü zamanlar da olabilmektedir. Bilhassa bu gibi yerlerde Müslümanlar’ın, yatsı vakti girer girmez hemen namazlarını kılmalarını, hatta vaktin çıkması tehlikesine karşı îcabında sadece yatsının farzı ile vitir namazını edâ etmelerini tavsiye ederiz.
Yatsı vaktinin taayyün etmediği günler, aynı zamanda, senenin en uzun günleridir. Gündüzün uzunluğu çok yerde 20-21 saati bulur, hattâ geçer.
İşte bu uzun günlerin Ramazân-ı Şerif’e tesadüf etmesi halinde, hiç şüphesiz, kuvvet ve sıhhati yerinde olan Müslümanlar, her türlü meşakkati göğüsleyerek oruçlarını tutmaktadırlar.
Yatsı vaktinin taayyün etmediği bu uzun günlerde oruçlarını tutmak isteyen Müslümanlar’ın, yeme-içme işlerini, takvimde gösterilen imsak vaktinde mutlaka kesmeleri gerekir. Orucun sıhhati için, bugünlerde bu hususa riâyet etmek icabettiğini hatırdan uzak tutmamalıdır.
– 11 –
Ancak;
Cenâb-ı Hak, meşakkat hallerinde teklifini (ibâdetleri) hafifletmeye ve meşakkatin tamamen zâil olduğu zamanlara tehir etmeye ruhsat vermiştir.
Bu sebeple, meşakkatine binâen oruçlarını bu çok uzun günlerde tutamayacak olan Müslümanlar, bilhassa işçiler, oruçlarını vakitlerin normale döndüğü ve meşakkatin zâil olduğu senenin diğer günlerine tehir ederek o günlerde tutabilirler.
Bu bilgileri anlamakta güçlük çekenler, Allah’a karşı mes’ûliyet hissi taşıyan, garazsız, maksatsız hakiki din ilmi ehline mürâcaatla; hareketlerini, ondan alacakları izahata göre tâyin ve tesbit edebilirler.
Kuzey Avrupa ülkeleri için, çeşitli İslâm ülkeleri Müslümanları ayrı ayrı namaz vakitleri gösteren takvimler çıkarmışlardır. Bu takvimlerin çoğunda yatsı vakitleri Kur’ân-ı Kerîm’e, Hadîs-i Şerifler’e, Ehl-i Sünnet imamların görüşlerine ve İcmâ-ı Ümmet’e aykırı olarak değiştirilmiştir. Yani şafak zamanlarına itibar edilmemiştir.
Bazıları bu hatâyı bilmeyerek işlemişler, bazıları da Sünnet-i seniyyeye aykırı olarak kasden tahrîfat yapmışlardır ki, bunların, ind-i ilâhîde mes’ûl olacakları izahtan vârestedir.
Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkındaki, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamayı böylece arz ettikten sonra, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk’ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınır, sıhhat ve saâdetler dileriz.


Fazilet Takviminden iktibas edilmiştir.

   
© incemeseleler.com