“Biz Afrika’ya sadece yardım götürmüyoruz. Oranın dilini, dokusunu, kokusunu, coğrafyasını her şeyini biliyoruz. Biz oraya usûl götürüyoruz.”
Diversity gönüllüleri…
Hazret-i Allah’ın emir buyurduğu ibadetlerin bazısı yalnız yapılabilir; ancak yardım almadan yapılamayan ibadetler de var. Namaz, oruç ibadetleri belki yalnız ifa edilebilir; lakin zekât, kurban ve sadaka ibadetini gerçekleştirebilmek için başka bir Müslümana ihtiyaç duyarız. Diversity (Farklılık) Derneği de tam bu noktada devreye giriyor ve bu ihtiyacı Afrika Müslümanları adına gerçekleştiriyor.
Biz de bu sayımızda Diversity Derneği’nin kurucusu İlahiyatçı Sosyolog Rıdvan Erdal ve dernekte gönüllü akademisyen olarak hizmet eden Muammer Sivrikaya beylerle Diversity Derneği ve faaliyetleri üzerine konuştuk. Diversity Derneği ne yapıyor, faaliyetleri neler, niçin oradalar, Diversity farklılık demek, ama bu nasıl bir farklılık” gibi aklımıza gelen bütün soruları yöneltmeye çalıştık. Burada paylaştığımız cevapları okuduğunuzda Afrika’nın sıcak ama huzurlu, aç ama misafirperver, mazlum ama insaf sahibi, her halleriyle Müslümanlardan gelecek yardımları umutla bekleyen, zeytin gözlü insanlarına ait emsalsiz bir tabloyu karşınızda bulacaksınız.
Öncelikle Diversity nedir ya da kimdir? diye sorarak başlayalım.
Rıdvan Bey: Diversity, farklılık demek. Yani “farklı ırkları, renkleri, farklılıkları gözetmeksizin bir çatı altında toplayan” manasına kullanıyoruz. Türkiye’de Diversity Derneği’ni bir buçuk yıl önce kurduk. Ancak Diversity’nin alt yapısı 12 yıldır devam eden bir çalışmanın ürünü diyebiliriz. Afrika kıtasında UICT (Üniversal İslamic and Cultural Trust) adında bir vakfımız daha var. Bu vakıf bizim Afrika kıtasındaki en büyük çözüm ortağımız. Afrika’nın doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde hangi ülkeye giderseniz gidin, bir UICT personeli ya da Türkiye’deki adıyla Diversity Derneği’nin Afrika’da yaşayan gönüllüsü sizi havaalanında karşılayacaktır. Bizim farkımız bu.
Muammer Bey: UICT’in farklı olarak Afrikalı çocuklara eğitim verme misyonu var. Bu kurum çatısı altında, oradaki çocuklara İslam ahlakını öğretiyor ve onları İslam terbiyesi üzerine yetiştiriyoruz. Bunun yanında gelen yardımların İslami usullere uygun olarak dağıtılmasını da yine bu vakfımız kanalıyla sağlıyoruz. Sahip olduğumuz alt yapıyı
herkesin hizmetine sunuyoruz. Bunu muhataplarımızı kırmadan, incitmeden münasip dille anlatarak yapıyoruz.
Diversity neden özellikle Afrika ‘da ?
Rıdvan Bey: Afrika’da Beyaz Adam’m karnesi son derece siyah. Bu cümlenin altını çiziyorum. O simsiyah karnenin üzerine, yeniden şemalar çizerek, yeniden şekiller çizerek, yeniden puanlama sistemi koyarak onların gönül dünyasında “Beyaz insandan da Müslüman fert çıktı.” demelerini sağlıyoruz.
Muammer Bey: Afrika, dünyanın bütün ülkelerinden yardım alan ve çok farklı eğitim kurumlarının olduğu bir yer. Son yıllarda Diversity olarak bizim de hizmetlerimizin orada başlamasıyla o bölgelere alaka gösteren insanların sayısı da arttı. Muhtelif mecralarda, televizyonlarda, reklamlarda isimlerini gördüğümüz bütün kuruluşlar Afrika’ya ilgi göstermeye başladılar. Tabi herkesin bir ilgi alanı ve bu ilginin de bir hedefi var. Kimisi maddî, kimisi manevî gaye için orada bulunuyorlar. Bizim gayemiz ise onlardan çok farklı. Bizim birinci gayemiz, Rasulüllah Efendimiz’in Ashabı’nın oralara gitme gayeleri ne ise odur. Yani insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarına katkıda bulunmak, onların dertleriyle dertlenmek, halleriyle hâllenmek ve onları en güzel şekilde mütekamil bir insan olarak yetiştirip bu mazlum insanların refah seviyesini yükseltmek.
Farklı olarak orada neler yapıyorsunuz?
Rıdvan Bey: Orada yaşayan, oradaki insanlara hizmet veren, Somali’nin gözyaşlarını silen, Kenya’nın ağlayan çocuğunun başını okşayan, Güney Afrika’daki mazlum siyahî kardeşinin imdadına yetişen, çölde kabilelerin yanma gidip ekmeğini paylaşan ruha sahip bir ekibimiz var. Bu ekibin Afrika’da yaşıyor olması, bizim en büyük farklılığımız. Yani biz sahadayız. Sadece belli zamanlarda oralara gidip, topladığı yardımı o insanlara ulaştıran ve bunu yapmak için de oralardan yerli partnerler arayan bir müessese değiliz. Şu anda 200 küsur personel ile Afrika halkına hizmet verir vaziyetteyiz. Bu 200 personelin de 50′ye yakını yetiştirdiğimiz Afrikalı gençlerden oluşuyor.
Muammer Bey: Afrika, insanların orayı fark etme dönemlerinden bu yana suistimallere maruz kalmış bir coğrafya. Onlar her zaman gerçek manada kendilerine el uzatacak insanlar aramışlar. Afrika’nın insanları mazlumdurlar, cahildirler; bu cehaletinden dolayı zaman zaman da acımasız ve vahşi olabilirler. Biz bu insanlara gücümüz yettiği kadar yardım etmeye çalışıyoruz. Çin atasözü olduğu söylenen bir söz var, “İnsanlara her gün balık verme yerine balık tutmayı öğretin.” Buradan yardım götürerek onları doyurmak, tembelliğe, dilenciliğe, hep almaya sevk eder; vermeye sevk etmez. Bunun için sadece vermekle kalmıyor, yaptığımız faaliyetlere onları da dahil ediyoruz. Esas altını çizmek istediğimiz nokta işte burası. Mesela, Afrika’daki kurban faaliyetlerimizin en güzel bölümü, oradaki insanları da kurban kesmeye teşvik ediyor olmamız. Bu hassasiyetin, bizi diğer kuruluşlardan ayıran önemli bir husus olduğunu düşünüyoruz.
Kurban faaliyetlerinde Diversity’nin diğerlerinden farkları var mı?
Rıdvan Bey: Türkiye’den yardım toplayan dernekler ve vakıflar azımsanamayacak kadar yardımlar topluyorlar. Ancak problem toplanan miktar değil. Yardımı götürürken bu yardımın dini vecibenin parçası olduğu hassasiyetinin hiçbir zaman unutulmaması meselesi. Neticede insanlar inanarak, güvenerek yardım ediyor, kurban veriyor. Sizin bu kurbanı kurban gününde ve kurban şartlarına uygun kesmeniz lazım. Biz oralarda bunlar için bir nevi otokontrol sistemi yapıyoruz. Türkiye’den gelmiş bir kurbanı, Kurban Bayramı’nm beşinci günü kesmeye devam eden derneklere rastlıyoruz. Bunları yaşadığımız için söylüyorum. Burada Müslümanların ciddi vebalini alma durumu olabilir. Hatta bazı ülkelerde gayri Müslimlere şirin görünmek adına Türkiye’den gönderilen kurbanları bir Hıristiyan’a kestirip gayri Müslimler de yesin diye dağıtan arkadaşları tespit ettik. Onlar bizim kestiğimiz kurbanların etlerinden yemezler. “İsa adına kesilmedi, bu et murdardır.” derler. Onlara da gerekli ikazları yapıyoruz.
Muammer Bey: Bazı müesseselerin orada varlıklı insanlarla, çıkarları, gayeleri neyse ona hizmet etmeye çalıştıkları da oluyor. Gayeleri şu veya bu şekilde medyada popülaritelerini artırmak olabiliyor. Birilerini (üst kademelerdeki idari yapıyı) kullanarak gayelerini gerçekleştirmeye de çalıştıklarına şahit oluyoruz. Hatta usule uygun kesilmeyen kurbanlar da olabiliyor. Ben Gine’de Afrika’nın diğer muhtelif yerlerinde de bizzat gördüm. Beşinci gün kurban kesmekten öte o kurbanlar, birer ikişer bakanlara, devlet kademesinde ihtiyacı olmayan insanlara hediye ediliyor. Üstelik inancının ne olduğuna bile bakılmadan.
Biz, kurbanın nasıl kesildiğini, hayvanların nasıl bağlandığını, yaşma göre, dişine göre, cüssesine göre hangi hayvanların kurban edilebileceğini öğretiyoruz. Kurban ibadetinin Rabbimizin razı olacağı şekilde yapılmasını istiyoruz. Biz hem oradaki insanlara hem de diğer derneklere usûl öğretiyoruz. Bizim gayemiz de bu. Bundan dolayı da pek çok insan faaliyetlerimizden istifade ediyor.
Bir de o insanları sadece et alan, yardım eline muhtaç kimseler olarak görmemek lazım. O iki elin birbirine yakınlaşması mesafesinde öyle büyük hikmetler var ki, öyle büyük ulvi manalarbirarayageliyorki… Oel kardeşliktir, adalettir, paylaşmadır, paylaşmaktan öte kendi ihtiyacı olan bir şeyi verebilmektir, fedakârlıktır ve o elle uzanan manevi bir bağdır. Öğrencilerimiz kurbanın nasıl kesildiğini o elle öğreniyor. Çocuklar bizim orada niçin var olduğumuzu anlıyorlar, anlamak için annelerine soruyorlar, “Bu insanlar Türkiye’den niçin gelmişler? Bize et getirmek için mi, bizim karnımızı doyurmak için mi?”diye. Anneleri de anlatıyor bizim diğerlerinden farklı olduğumuzu. Hıristiyanların tam tersine, onlara dinlerini öğretmeye geldiğimizi. Sonra onlar da anlıyor, Allah’ın emir ve yasaklarını gelecek olan nesillere öğretmek şuuruyla geldiğimizi.
Her bir talebemiz, oralarda oynayan çocuklar, yarın o bölgelerde bizim müesseselerimizle irtibat kurup büyük organizasyonumuzun bir ferdi olacaklar. Kurban buna bir vesile olmuş oluyor.
Afrika’da Kurban nasıl yaşanıyor?
Muammer Bey: Kurban meselesinde en güzel örneklerden bir tanesi Senegal. Senegal, en fakir insanı bile kurban kesmeye teşvik eden bir ülkedir. Yani Senegalliler kurbanın ehemmiyetine inanmışlar. Dilencilik yapar, sokakta para toplar; ama yine de kurbanlarını keserler. Biz de bunu diğer insanlara yaymaya çalışıyoruz. Hazreti Allah’ın vacip kıldığı bu ibadeti insanlar arasında yayılmasını sağlamaya, Müslümanlar arasında unutulmuş şeyleri tekrar hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ve bunu usulüne göre yapmaya çalışıyoruz.
Diversity kurban faaliyetlerinde nasıl bir usûl takip ediyor?
Muammer Bey: Diversity Derneği vasıtasıyla alman kurbanların geçtiği her aşama kaydediliyor. Mesela, hayvanların önünde sahibinin ismi yazıyor. Arkadaşlarımız listeyi eline alıp Samsun’daki bir hayırsevere yardımının ulaştığı bilgisini veriyor. “Şu saat kurbanınız bize geldi. Şu ülkede, şu kabilede, şu saatte kesildi.” Bunlar fotoğraflarla teyit altına almıyor. Yani insanları kurbanından haberdar ederek ve kurbanını göstererek bir güvence veriyoruz. “Parasını aldık; gerisini siz merak etmeyin, biz hallederiz.” demiyoruz. Her şeyimiz şeffaf, açık. İnsanlar bu konuda gayet memnunlar elhamdülillah. Kurbandan başka adak, akika kurbanlarında da aynı durum geçerli.
Bir de meseleye oradaki insanlar gözünden baktığınızda onlar Diversity’i nasıl görüyorlar?
Rıdvan Bey: Afrika’dan Türkiye’ye davet ettiğimiz bir bakan konuşmasında şöyle demişti:
“Dünyanın birçok yerinden Müslüman ülkeler benim ülkeme geldiler, paralar verdiler, gıdalar dağıttılar, yardım ettiler; ama sonra çekip gittiler. Biz yine yoksullukla, yine cehaletle başbaşa kaldık. Dolayısıyla siz (Diversity ekibi) onların aksine birer fidan dikiyorsunuz, bizim o kurak coğrafyamızda o fidanlar yeşerip büyüdükçe yeni bir iklim meydana gelecek.”
İşte biz o iklimi, o yeni kuşağı oluşturmaya çalışıyoruz. Bugün Afrika’daki en büyük yoksulluk, en büyük kıtlık, en büyük kuraklık, aslında maddi bir kuraklık değil, manevi bir kuraklık. Orada yaşananlar İslam’dan uzak kalmış bir topluluğun feryadıdır.
Muammer Bey: Onlar biz oraya gidene kadar beyaz renkten her zaman ürkmüşler. Bu noktada size iki tane misal vermek istiyorum: Daha bir sene önce Müslüman olmuş bir lise talebesine, eğitim müessesemize olan sevgisinin sebebini sordum, “Hocalarım” dedi. Afrika’da mısır unundan yapılan pap adında bir yemek var. Kendi hocası onlarla beraber bu yemeği yiyormuş. Bu yüzden hocasını çok seviyormuş. Talebemiz hocası için, “O bizden biri” diyor. Sebebini de şöyle izah ediyor: “Diğer hocalarımız yemek yerken sofradaki ekmek kırıntılarını gösterip, onları toplayın, diyorlar. Ama o hocamız parmağını diliyle ıslatıyor, bizim ekmeğimizin kırıntılarını toplayıp ağzına atıyor.” İşte Diversity’nin bu farkı bütün o renkleri kaldırıyor. Biz ona color-blind (renk körü) diyoruz. Afrika’da renk körü olmak zorundasınız. Renk görmeyeceksiniz. O talebemiz de görmüyor.
İkinci misalim de şu: Orada hedef tayininde biz bazı konulara özellikle dikkat ediyoruz. Çocukların hepsine hitap ederken Ambassador (dava arkadaşım) diyoruz. Dava arkadaşım Ahmet, dava arkadaşım Yahya. İsmini hiç kullanmıyoruz. Ya da Ahmet ağabey diyoruz. Onlara böyle davrandıktan sonra on yaşında bir çocuğa sorduğunuz zaman, ilk basamakta makine mühendisi olmak istediğini söylüyor. İkinci orta hedefini soruyoruz. “Bilim adamı ya da iş adamı olmak istiyorum.” diyor. “Peki, nihai hedefin nedir?” dediğimiz zaman, nihai hedefim “ağabey olmak.” diyor. “Diğerleri zaten olacak, benim asıl hedefim odur.” diyor. Bu sözler altı aylık Müslüman olan 11 yaşındaki bir talebeye ait. O sevdiği abisi, artık onun için bir hedef, bir hayat tarzı, bir rol modeli, çizgisi, pusulası, yol haritası.
İşte bütün bu kavramlar onu renk körü yapıyor. Bizi böyle görürken diğer beyazları ise işkence yapan, hırsız, çalan, istilacı, yalancı, güvenilmez, kendilerinden başkalarını insan yerine koymaz, insan dışı yaratıklar olarak görüyor.
Hatta Gana dilinde onlara, “derisi soyulmuş adam” diyorlar. Yani biz normaliz de, onları derisi soyulmuş beyaz hale gelmiş insan olarak görüyorlar.
Diversity sadece yardımları mı organize ediyor?
Muammer Bey: Yaptıklarımız sadece bunlar değil tabi ki. Afrika’da NGO (Non Governmental Organisations) isimli, hükümetten bağımsız olarak çalışan uluslararası bir platformumuz var. Diversity Derneği olarak bölge insanın ve orayla ilgilenenlerin hayatında ne ihtiyaçları varsa hepsine yardımcı olalım
istiyoruz. Tüccarsa ticaretle ilgili, ilim adamıysa ilimle ilgili, üniversite öğrencisiyle üniversiteyle ilgili…
Ayrıca Diversity Derneği yurt dışı eğitim hizmetleri de veriyor. Yurt dışında dil eğitimini kolaylaştıran The Cal (ContemporaryAcedemic Language) dil okulumuz var. O dil okuluyla işbirliği çerçevesinde yazları gençler orada eğitim alıyorlar. Yine güvenli yerlerde, kendi yurtlarımızda öğrenci olarak kalarak bilgilerini oradaki Afrikalılarla paylaşıyorlar. Bir nevi bilgi aktarımında bulunuyorlar. Böylelikle yabancı dillere karşı da bir aşinalık kazanıyorlar. İngilizce, Fransızca, Arapça gibi dillerde belli bir seviyeye ulaşıyorlar.
Mesela, mimar bir arkadaşımız gelip kendi alanında çalışmalar yapabiliyor. Oradaki yerli mimarlarla iş birliği yapıp çevredeki binaları inceliyorlar. Gerektiğinde onların ofislerinde staj da yaptırıyoruz. Hayat görüşü, teknik bilgileri, donanımları her yönden gelişiyor.
Bir de eğitim faaliyetleri var. Diversity Derneğinin eğitim alanında farklılığı var mı?
Muammer Bey: “Bir kişinin kâmil bir insan olarak A’dan Z’ye nasıl yaşayacağını öğreten ve yaşatan bir müessese” manasına gelen, Holistic Education Center denilen eğitim müesseselerimiz var. Biz eğitime böyle bakıyoruz, bizce eğitim budur. Sadece normal mekânlarda öğretmen-alıcı karşısında meydana gelen bir bilgi akışı, bilgi iletişimi değil. Eğitim onu yaşayıp tatbikatını yapmaktır. Burada hepsi var. Kurban faaliyetlerimiz, Ramazan-ı şerif programı, zekât, bunun bir tatbikatı oluyor.
Mesela, biz Afrika’da insanlara nasıl zekât verileceğini öğretiyoruz. Öyle kurumlar var ki zekâtın nasıl hesaplanacağını bile bilmeden (bütün makinelerini, borçlusunu, alacaklısını hiçbir hesaba katmadan) hizmet ediyoruz diye, oradaki masum vatandaşlarımızın tepesine biniyorlar. Zekât mefhumunu kullanarak oraya rızkını kazanmak için gitmiş vatandaşımıza zulmediyorlar. Cehaletin neticesinde felaket bir durum ortaya çıkıyor.
Düşünün ki, bir tarafta incelik göstererek madenlerini elinden almış misyonerler, diğer taraftan yanlış bilgilerini göstererek “Din budur.” diyerek İslamiyet’i suiistimal eden insanlar var. Afrika yüzyıllarca paradokslara maruz kalmış bir yer. Ama Afrikalı kardeşlerimiz bu güzel müesseselerde aldıkları eğitimle Kur’an-ı Kerim’in hayatlarında nasıl tatbik edilmesi gerektiğini öğreniyorlar.
Son olarak, okuyucularımıza duyurmak istediğiniz şeyler var mı?
Rıdvan Bey: Diversity Derneği’nin farklı şöyle bir kampanyası var: Kurbanının nasıl kesildiğini görmek isteyenlere, “Çevrenizden 50-100 adet kurban toplayın, sizi de topladığınız kurbanlarla Afrika’ya götürelim.” diyoruz. Geçtiğimiz yıllarda oraya götürdüğümüz farklı derneklerden insanlar oldu. Bize hep şunu dediler: “Biz şimdiye kadar kurbanlarımızı Diversity aracılığıyla Afrika’ya göndermediğimiz için çok pişmanız.” Tabi bu insanlar orada kurban faaliyetini nasıl bir organizasyonla gerçekleştirdiğimizi gözleriyle gördüler. Kurbanların kesilişine, dağıtılışma bizzat şahit oldular. Dini vecibelere gösterdiğimiz hassasiyet onları çok etkiledi. Okurlarınıza son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Afrika anlatılmaz yaşanır. Gelin, görün, sizi misafir edelim, yaşayın.
Muammer Bey: Kimi Türkiye’de Kurban Bayramı’na “et bayramı” diyor, kimi de Ramazan-ı Şerife “şeker bayramı”. Öncelikle Kurban hadisesi nedir, niçin kurban kesilir gibi hususların insanlarımıza iyi öğretilmesi lazım. Bazılarının, “Ben kesmek istiyorum; ama ekonomik gücüm, hayat pahalılığı buna müsaade etmiyor.” gibi bir takım bahaneleri oluyor; olmaması lazım. İnsanların böyle bahanesi olmasın diye Diversity daha ucuz ve daha fazla sevap kazanabileceğiniz bir alternatif. Türkiye’de insanlar bir araba fiyatına deve kurban etmek zorunda kalıyorlar. Şayet ola ki birisi, “Ben deve kurban etmek istiyorum.” diye nezretmişse Afrika’da 1000 dolar gibi daha ucuz bir fiyata deve kurban edebilir. 700 dolara büyük baş, 100 dolara da küçükbaş kesiyoruz. Sizden aldığımız kurbanları İslam’ın güzelliğini göstermek adına besmeleyle sahihlerine ulaştırıyoruz.
Diversity’nin 5 adımda Afrika’daki kurban hizmeti
1. Görevli arkadaşımız tarafından ihtiyaç sahibi bölgeler ve Müslüman aileler; kabile reisleri veya imamların yardımı ile tespit edilir.
2. Tespit edilen bölgedeki kesilmesi hedeflenen miktarda kurbana elverişli kurbanlıklar, uzman arkadaşlarımız tarafından temin edilir.
3. Bayramnamazmmardmdan tespit edilen aileler, gruplar halinde listelenir.
4. Kurban İslami usuller üzere ehil kasaplar tarafından, sahipleri niyetine kesilir.
5. Kesim işlemi bitince, her bir kurban gruplar halindeki ailelere, yüzülmesi ve paylaşılması üzere teslim edilir. Kesim yerine gelemeyen uzak noktalardaki insanlara kapı kapı giderek dağıtılır.
İnsan ve Hayat Dergisi