34 yaşlarında, Sıddık-ı Ekber (R.A.)’ın delâletiyle Müslüman oldu. Hicret’in 24.üncü yılında Hâlîfe seçildi. 11 sene 11 ay 14 gün hilâfetten sonra, 82 yaşında bâğiler tarafından şehid edildi ve Bâki Kabristanı’na tevdi edildi.

Künyeleri, Ebû Abdullah; lâkab’ı, Zinnûreyn’dir.

Hz. Peygamber’in önce Rukıyye sonra da Ümmü Gülsüm adındaki kızlarıyla evlenmeleri bu lâkaba sebep olmuştur.

 

Bazıları da, Rasul-ü Ekrem Efendimiz’in Hz. Ebû Bekir’e ve Hz. Ömer’e birer defa, Hz. Osman’a ise iki defa duâ buyurmuş olduğunu sebep gösterdiler.

Bir kısmı da, “Vitir namazında Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek âdetleri olduğundandır” Çünkü Kur’an-ı Kerim bir nur, gece ibâdette olmak da nur. Böylece Hz. Osman iki nuru birleştirmiştir” dediler.

 

Nesepleri, ana, baba cihetinden Hz. Fahr-i Âlem’in neseb-i şeriflerinde birleşir.

 

Rivâyet edilir ki, İslâmiyet’i kabul ettiği günlerde Hz. Osman’ı, Hakim bin Âs, tutup bağlamış ve eski dinine dönmedikçe salıvermeyeceğini söyleyip işkence etmişti. Bu muâmele, Hz. Osman’ın îmanını bilâkis kuvvetlendirmiş ve:

-“Vallahi ben İslâmiyet’i hiç bir vâkît terk etmem. Ne istersen yap” demişti.

Hakim, Hz. Osman’ın dinindeki salâbeti karşısında onu serbest bırakmak mecbûriyetinde kalmıştır.

Hz. Ebû Bekir, Hz. Hatice, Hz. Ali ve Hz. Zeyd’-den sonra beşinci olarak Müslüman olan, Hz. Osman’dır.

Hz. Ömer vurulup evine naklolunduğunda ziyâretine gelenlerin, birini Hâlîfe seçmesini hatırlatmaları üzerine:

-“Eğer Ebû Ubeyde hayatta olsaydı, Hâlîfeliği ona münâsip görürdüm ve Rabbim bana sorsa, “Rasûl A.S.’ın “Ebû Ubeyde bu ümmetin eminidir” buyurduklarını işittim onun için onu kendime hâlef seçtim” derdim. Eğer Salim Mevlâ Ebû Huzeyfe sağ olsaydı onu veliahd ederdim. Rabbim sual etse, “Peygamber’in “Salim’in Allahü Teâlâ’ya muhabbeti pek ziyâdedir” buyurduklarını işittim” derdim. Şimdi ben hilâfeti Rasûlüllah’ın Cennet ehlinden olduklarını beyan buyurdukları, altı zâta havâle ediyorum. Onlar müşâvere neticesi kimi seçerlerse ona bîat, itâat ve en güzel şekilde yardım ediniz” dedi ve Ali, Osman, Sa’d, Abdurrahman, ve Zübeyr (R. Anhüm) Hazerâtını yanına çağırıp:

-“Ben hilâfet husûsunda çok düşündüm. Vereceğiniz kararın isâbetli olacağından eminim. Çünkü elh-i İslâm’ın reisleri ve efendileri sizlersiniz. Hz. Rasûlüllah sizden hoşnut olarak âhrete gitti. Vefatımdan sonra üç gün aranızda müşavere edin, dördüncü gün muhakkak Hâlîfe tâyin olunsun. Üç gün zarfında taşradan gelirse Talha’yı da aranıza alın, rey versin. Gelmezse siz karar verin. Talha’nın muhâlefet edeceğini zannetmem. Bununla berâber Ali veya Osman’ın Hâlîfe seçilmesi kuvvetle ümit edilmektedir. Osman seçilirse o mülâyimdir. Ali seçilire, her ne kadar latifeye mail ise de, insanları hak yoluna götürür. Sa’d Hâlîfe olursa hilâfete ehildir. Başkası seçilirse Sa’d’dan yardım alsın. Onu ben Kûfe’den, zâfiyeti veya hiyâneti sebebiyle azletmiş değilim. Abdurrahman bin Avf ne güzel rey ve tedbir sâhibidir. Ona itâat edin, sözünü dinleyin” dedikten sonra Ebû Talha Hz. ne hitaben:

-“Yâ Ebâ Talha, Hak Teâlâ Hazretleri çok kere İslâm’ı sizinle aziz eylemiştir. Şimdi de senin için İslâm’a hizmet vardır. Ensâr’dan elli kişi al, Hâlîfe seçilinceye kadar toplandıkları evin kapısında bekle” dedi. Daha sonra Miktad bin El-Esved’e;

- “Beni mezara koyduktan sonra, Hâlîfe seçimi için tâyin ettiğim Eshâb-ı Şûra’yı bir eve topla. İçlerinden birini Hâlîfe seçinceye kadar yanlarından ayrılma!” diye tembih etti ve devamla:

-“Üç gün boyunca namazı sen kıldır. Eğer beşi ittifak eder de biri muhâlif kalırsa, muhâlefet edenin başını kes! Dördü anlaşır da ikisi muhâlif kalırsa, ikisinin de boynunu vur. Eğer üçünün verdiği karara üçü îtiraz ederse, oğlum Abdullah’ı hakem tâyin et. Buna râzı olmazlarsa, Abdurrahman bin Avf’ın bulunduğu tarafta olunuz” dedi.

 

Müşavere heyeti, müzâkereden sonra ittifakla Hz. Osman’ı hilâfete tâyin ve kendisine bîat ettiler. Bütün Müslümanlar da bîatta onları tâkip ettiler.

 

O gün Hz. Talha Medine-i Münevvere’ye geldi. Hz. Osman’a bîat etmesi kendisine söylenince, Hz. Osman’ın yanına gitti. Hz. Osman:

-“Muhayyersin, istersen bîat et, istemezsen seçimi yenileyelim” dedi. O:

- “Herkes bîat etti mi?” diye sordu. Hz. Osman:

- “Evet” deyince,

-“Ben de râzıyım” deyip bîat etti.

 

Hz. Osman zamanında bir taraftan Endülüs’e kadar ulaşılırken, diğer taraftan Horasan’a varıldı. Çok yerler yeniden fetih olundu. Kıbrıs, Tarsus, Antakya, Diyarbakır ele geçirildi. İstanbul’a seferler yapıldı. Pek çok ganimetler elde edildi.

 

Kur’an-ı Kerim Hz. Osman zamanında bugünkü tertibe getirildi.

 

Hz. Osman’ın yüzüğünde “Hâlk eden ve şekil veren Zât-ı ecell-i âlâ’ya îman ettim” yazılıydı.

 

Hz. Zinnûreyn (R.A.)’ın fazîlet ve kemâlâtı pek çok olup saymakla bitmez.

* * *

 

Haklarında varid olan Hadis-i şeriflerden bazıları:

- Hz. Osman, huzur-u risâlete girdiğinde Efendimiz, elbisesini toplayıp “Meleklerin kendisin-den haya ettikleri zâttan ben hayâ etmeyeyim mi?” buyurdular.

- Ümmetimden hayâsı en kuvvetli olan Osman bin Affan’dır.

- Hak Teâlâ bana kızlarım Rukiyye ve Ümmü Gülsüm’ü Osman’a tezviç etmemi vahyeyledi.

- Lut (A.S.)’dan sonra Allah C.C. için âilesiyle hicret edenlerin ilki Osman’dır.

- Biz Osman’ı, babamız İbrahim A.S.’a benzer buluyoruz.

- Osman, cennet ehlindendir.

- Her Nebî için ümmetinden bir dost vardır. Benim dostum da Osman bin Affan’dır.

- Cennette her Nebî için bir arkadaş vardır. Benim de cennette arkadaşım Osman’dır.

- Elbette nar-ı cahîme müstahak 70.000 kişi vardır ki bunlar Osman’ın şefâatı ile cennete gireceklerdir.

 

Ümmü Gülsüm (R.A.) vefat ettiğinde Fahr-i Kâinat Efendimiz Sahâbe-i Kirâm’a hitaben “Osman’ı evlendiriniz, üçüncü bir kızım olsaydı onu da Osman’a verirdim. Vefat eden iki kızımı da ona Allah C.C.’nün vahyi üzerine nikâhlamıştım” buyurdular.

   
© incemeseleler.com