937. Kabirleri ziyâret et ki, âhireti hatırlayasın. Ölüleri yıka, düşmüş olan bedenlerle uğraşmak insana öğüttür. Cenâze namazını kıl,o kalbine hüzün getirir. Mahzun insanlar ise Allah’ın himâyesindedir. (İhya C.4 S. 874)

938. Sizi kabir ziyâretinden men etmiştim. Kabirleri ziyâret edin ve onlar hakkında kötü söylemeyin. (İhya C.1 S. 696)

939. Ölülerinizin ziyâret edin ve onlara selâm verin. Zira sizin için onlarda ders vardır. (İhya C.4 S. 874)

940. Her Cuma günü, Ana ve babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyâret eden mağfiret olunur ve iyilerden yazılır. (İhya C.4 S. 874)

941. Ana-babasına âsi olduğu halde, ana-babası ölen, onlar öldükten sonra onlar için hayır duâda bulunsa, Allahü Teâlâ onu iyilerden ve ana-babasına itâat edenler-den yazar. (İhya C.4 S. 874)

942. Kim bir kardeşinin mezârını ziyâret eder ve ba-şında oturursa, ölü onunla ünsiyet eder, kalkıncaya kadar onu dinler, kalktığında da onu uğurlar. (İhya C. 4 S. 875)

943. Bir adamı övdünüz; cennete girmeyi hak etti, di-ğerini de yerdiniz, oda cehennemi hak etti. Zira siz yer yüzünde Allah’ın şâhitlerisiniz. (İhya C.4 S. 880)

944. Ölen kimsenin kötü olduğunu Allahü Teâlâ bildiği halde cemâat onun iyiliğine şahâdet ederse Allahü Teâlâ meleklerine “Ey meleklerim, şâhit olun, ben kullarımın bu kulum hakkındaki şahâdetlerini kabul ettim ve onun hakkında kendi bildiklerimden vazgeçtim” buyurur. (İhya C.4 S. 880)

945. Mezar, ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur. (İhya C.4 S. 883)

946. Sizden biri öldüğünde, varacağı yer akşam sabah kendisine gösterilir. Cennetlik ise, cennetteki yeri, cehen-nemlikse cehennemdeki yeri gösterilir. “İşte kıyâmet gü-nü dirilip gideceğin yer burasıdır” denir. (İhya C.4 S. 884)

947. Garip olarak ölen şehittir. Kabir iptilalarından emin olur, orada gıdalanır, cennet rızklarının kokusunu alır. (İhya C.4 S. 884)

948. Ölü, kendisini yıkayanı, taşıyanı ve kabre indireni bilir. (İhya C.4 S. 887)

949. Ölü mezârında oturur. Kendini defnedip dağılan-ların ayak seslerini bile duyar. Kendisine yalnız mezârı: “Ey Âdemoğlu! Sana yazıklar olsun, benimle seni hiç korkutan olmadı mı? Benim darlığımı, kötü kokumu, kurt, böcek ve şiddet yeri olduğumu anlatmadılar mı? Benim için ne hazırladın?” der. (İhya C.4 S. 889)

950. Mezârın insanı sıkması vardır. Eğer bundan kur-tulmak mümkün olsaydı, Sa’d bin Muaz R.A. kurtulurdu. (İhya C.4 S. 900)

951. Mezarın kızımı sıkması ve kabir azabının şiddeti-ni düşünerek geldim ve bana Allahü Teâlâ tarafından kızımı kabir sıkmasının hafifletildiği bildirildi. Buna rağmen öyle sıktı ki, kızımın feryadını, doğu ile batı ara-sında olan her şey duydu. (İhya C.4 S. 901)

952. Her kul nasıl ölürse öyle dirilir. (İhya C.4 S. 656)

953. Birinci sura üfürme zamanı geldi, onu ikinci sur takip edecek, ölüm de bütün ağırlığı ile gelmiştir. (İhya C.4 S. 821)

954. Âni ölüm Mü'min için rahmettir. (Çünkü o her zaman ölüme hazırdır) facir için ise üzüntüdür. (Çünkü onun hazırlığı yoktur.) (İhya C.4 S. 827)

   
© incemeseleler.com