Âyet-i Celîleler:
İçinizden bekâr olan (erkek ve kadın)ları
evlendirin. (S. Nûr 32).
Sizden hür ve mü'min kadınlarla evlenmeye güç
yetiremeyenler, mü'min cariyelerden alsın. Onlarla, zinâdan kaçınmaları,
iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velisinin izniyle evlenin
ve umumî usûl üzere mehirlerini verin. (S.
Nisâ 25).
Biz senden evvel resûller gönderdik ve onlara da hanımlar
ve evlâtlar verdik. (S. Ra'd 38).
Onlar, "Rabb’imiz, eşlerimiz ve çocuklarımız
husûsunda gözümüzü aydın kıl. Bize iyi bir eş ve hayırlı evlâtlar ver"
derler. (S. Fürkaan 74).
(Evlenmek) isteyenler eğer güzelce anlaşmışlarsa evlenmelerine engel olmayın. (Bakara,228)
* * *
NİKÂHA TEŞVİK HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER
H.Ş. "Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yeten hemen
evlensin. Çünkü evlenmek gözü ve âzâları haramdan korur. Evlenmeye gücü
yetmeyen de oruç tutsun; zîrâ, oruç şehveti kırar. (Kenzûl
Ummal 44408)".
H.Ş. "Nikâh sünnetimdir. Benim sünnetimi işlemeyen
benden değildir. Evleniniz ve çoğalınız. Zirâ ben kıyâmet günü diğer ümmetlere
sizin çokluğunuzla sevinirim. (K. Ummal 44407).
H.Ş.:"Dört şey peygamberlerin sünnetindendir:
Güzel koku sürmek, evlenmek, misvâk kullanmak, hayâ
(utanmak)... (İhyâ-ı Ulûm 2/141).
H.Ş.: "Kul evlendiği zaman, dininin yarısı
tamamlanmıştır. Diğer yarısı hakkında Allah'tan korksun". (K.
Ummal 44403).
H.Ş.: "Nikâhlanın, zirâ kadınlar malları (rızıkları)
ile gelirler" (K. Ummal 44467).
H.Ş.: Fakirlik korkusu ile evlenmeyi terk eden bizden
değildir (K. Ummal 44460).
H.Ş. "Oğullarınızı ve kızlarınızı evlendiriniz" (K.
Ummal 44523).
H.Ş.: Kimin üç kızı olur da, bunlara sabrederse ve
varlığından onlara giydirirse, ona, ateşten (koruyucu bir) perde olur (Ebûl
Müfred).
H.Ş.: "Tevrat'ta yazılmıştır: Kimin kızı on iki
yaşına geldikten sonra onu münasip biriyle evlendirmekten kaçınırsa, o kıza
isâbet eden günâha ortaktır" (K. Ummal 45412).
H.Ş. "Evlinin kıldığı iki rek'at namaz, bekârın
kıldığı seksen iki rek'at namazdan faziletlidir" (K.
Ummal 44446).
H.Ş.: "İffetini korumak niyetiyle evlenen kişiye
yardımda bulunmak, Allah üzerine bir haktır" (K.
Ummal 44443).
H.Ş. "Bir kişi gençliğinde evlenirse şeytan
"Eyvaah bu genç kendini benden korudu" diye üzülerek bağırır" (K.
Ummal 44441).
H.Ş.: "Allah için evlenip, Allah için evlendiren,
Allah'ın dostluğunu kazanır" (İhya 2/62).
H.Ş.: Kişinin ibadeti evlenmekle kemâl bulur (İhya
2/163).
H.Ş.: "Ömür boyu bekâr kalmaya kararlı olan bizden
değildir" (K. Ummal 44414).
H.Ş..: "Sizin şerlileriniz, bekâr olanlarınızdır.
Ölülerinizin rezîl olanları da bekâr olarak ölenlerdir"
(K. Ummal 44455).
H.Ş. "Miskindir, miskindir, miskindir; evlenmeye gücü
yettiği halde bekâr yaşayan kimse miskindir" (K.
Ummal 44455).
H.Ş.: "Yâ Ebâ Hüreyre, evlen! Bekâr olarak ölme! Zirâ
bekârların çoğu cehennemliktir (K. Ummal 45600).
* Efendimiz sual ettiler:
- Yâ İkâf, evli misin?
- Hayır yâ Resûlallah.
- Evlenmeye gücün yeter mi?
- Evet yâ Resûlallah.
- Öyleyse Hıristiyan râhibi olmak arzusunda isen evlenme.
Eğer bizden olmayı istiyorsan, bizim evlendiğimiz gibi sen de evlen. Zira
şeytan iyileri kandırmada kadından daha iyi silah bulamaz. Bu tuzaktan ancak
evliler kurtulur (K. Ummal 45609).
* Eshâb-ı Kirâmdan bâzıları ibâdetle nefsini körletmek,
Allah'a yaklaşmak için Resûlü Ekrem Efendimizden bekâr kalmak için izin
istemişler, Efendimiz izin vermemiştir.
* Osman bin Maz'un R.A. "Eğer Rasû-lüllah, bize izin
verseydi, hepimiz evlenmeyi engelleyen tedbirlere başvurmaktan kaçınmazdık"
demiştir (Fethurrabbânî 16/142).
H.Ş.: (Evli için) en hayırlı kadın, geçimi en kolay
(masrafı az olan)dır. (Muhtar)
* * *
NİKAHIN EHEMMİYETİ
BÜYÜKLERİN SÖZLERİ
* İbni Mes'ud R.A.: "Allah huzuruna bekâr olarak
varmaktan sakınıp ömrümden on gün kaldığını bilsem evlenmeyi tercih
ederim" demiştir. (İhya 2/63).
* Muâz bin Cebel R.A.'ın iki hanımı taun hastalığından
vefat etmişti. Kendisi de hasta olduğu halde "Beni evlendirin. Zirâ bekâr
olarak ölmeyi istemem" buyurmuştur (İhya 2/63).
* Hz. Ömer R.A. "Kadını olmayan genci gördüğümde,
tüylerim ürperiyor. Dünyada yaşayacak üç günüm kalsa evlenmeyi tercih ederim."
(K.
Ummal 45591).
* Ahmed bin Hanbel Rh.A., hanımı ölünce iki gün sonra
evlenmiş ve "Bekâr yaşamak hoş değil" buyurmuştur (İhya
2/63).
* Cüneyd-i Bağdâdî K.S.:
- "Yemeğe duyduğum ihtiyaç gibi, evlenmeye de ihtiyaç
duyarım. Hakikatte kadınlar hem nafaka hem de kalp temizliğine vesiledir"
demiştir. (İhya 2/78)
* Resûlüllah S.A.V.:
- "Allah'ım!
Kulağım, gözüm ve kalbimin kötüye kaymasından ve şehvetimin heyecanından sana
sığınırım" buyurmuş, evlenmenin lüzumunu duyurmuştur (İhya 2/77).
* * *
NİKÅHIN
SEBEBİ, RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKMÜ
SEBEBİ:
İnsanın ömür sürdüğü bu âlemde temiz bir neslin devâmına sebep olmaktır. Neslin
düzgün olması, nikâhın düzgün olmasına bağlıdır.
RÜKNÜ:
îcab ve kabûl: Erkek ve kadın arasında "Aldım-Vardım" demektir.
ŞARTI:
1- Kadın ve erkekte evlenmeye şer'î bir mânî
bulunmamaktır.
Erkekte Evlenmeye Mânî Haller:
a. Nikahlı dört hanımı bulunmak,
b. Gayrimüslim, mürtet (dinden dönmüş) veya dinsiz olmak,
c. Erkeğin nikâhlı dört hanımından birisi ölümü veya
boşanmak hâlinde, dördüncü hanımın yerine birini almak için iddet beklemesidir.
Kadında Evlenmeye Mânî Halleri:
a. Başkasına nikâhlı olmak,
b. İddet içinde olmak,
c. Müşrik, putperest veya ateşperest olmak.
2- Akd-i nikâh yapanların birbirlerinini sözleşmelerini işitmeleri,
3- İki erkek veya dört kadın şahidin bulunmasıdır.
HÜKMÜ:
1- Helâliyet: Aralarında nikâh bulunduğu müddetçe
birbirlerine helâl olmaları,
2- Hürmet-i Müsâhere: Birinin usul ve fürûunun
diğerine haram olması,
3- Biri vefat edince diğerin ona Feraiz'de belirtilen hissesi nispetinde vâris olmaktır.
* * *
NİKÂHIN SIFATI
1- Bekâr yaşarsa harama düşme korkusu olan kişi için
evlenmek FARZ;
2- Her imkâna sâhip, bekârken harama düşme endişesi
bulunmasa da evlenmek SÜNNET;
3- Kadın hakkını tanımayıp zulüm etmesinden korkan için
evlenmek MEKRUH;
4- Kadın haklarını tanımayan, mâlen ve bedenen evlenmeye
gücü yetmeyenlerin evlenmeleri HARAM'dır. (İbn-i Mâce
Ter. 5/193 - Nimet-i İslâm, Münâkehât Bahsi S: 20).
* * *
EVLENMEYE MÂNÎ HALLER
Erkek ve kadınların şer'î bakımdan evlenmelerine mânî
haller yukarıda geçti.
Evlenmeye mânî hal olmadığı halde kişi evlensin mi, yoksa
evlenmeyip ömrünü ibâdetle mi geçirsin? Hangisi daha faziletli diye âlimler
ihtilaf ettiler:
Şâfiî Âlimleri, harama düşmekten emin olan, evlenmeyip
ömrünü ibadetle geçirmek efdâl deyip, "Yahya A.S., kavminin efendisi ve
nefsine hakim" (S. Ål-i İmrân 39)
âyet-i celilesini ve "Kadın ve evlât şehveti insanlar için
ziynetlendirildi" (S. Ål-i İmrân 14)
meâlindeki âyet-i kerimesini, evlenmeyip ömrü ibâdetle geçirmeyi efdal sayıp delil gösterdiler.
Hanefî Âlimleri ise; Harama meyli olmasa da evlenip çocuk
yetiştirmek, erkek ve kadınların iffetini korumak, fitne ve fesad yollarını
kesmek âile ocağı kurmak ve bâzı hakların korunmasına sebep olduğundan evlenmek
efdâl dediler ve Sahâbe-i Kirâm'ın söz ve hallerini delil kabul ettiler. (İbn-i
Mâce Terc. 3/165).
* Resûlüllah S.A.V.’in
birden fazla evlenmesi de fazileti işlemekti; zirâ kadına olan ihtiyaç
bir nikâhla temin edilir. Fazla evlenmesi ümmetine fazileti öğretmekti.
Peygamberimizin halini delil kabul etmek, Yahya A.S.'ın halini delil kabul
etmekten efdâldir (Elmebsût 4/194),
dediler...
* Ebu Süleymân-ı Dârânî K.S.: "Bekarlığa dayanmak,
âilenin çilesine dayanmaktan hayırlı, onların eziyetlerine katlanmak, cehennem
ateşinde yanmaktan ehvendir."
- Ve: "Dostlarımız arasında, evlendikten sonra eski
meziyetlerini koruyabilen kimseyi görmedim";
- Ve: "Bekârlıktaki ibâdetten alınan huzur ve zevk
evlilikten alınamaz" buyurup bekâr kalmayı tercih etmiştir.
H.Ş.: "Bir zaman gelecek, kişinin helâki karısının,
anne-babasının, çocuklarının elinde olacak. Bunlar onu fakirlikle ayıplar ve
güc yetirmediği şeyleri isterler. Adam da; tehlikeli işlere girer, dîni gider,
kendisi de helâk olur. (İhya 2/66).
Hülâsa: Kişi harama meyletmekten emin olmaz ve;
a) Ailenin nafakasını helâlden temin etmekte acze
düşecekse,
b) Onların haklarını yerine getirememekten, kötü huy ve
eziyetlerine katlanamamaktan ve,
c) Âile efrâdına topladığı mal ve evlât ile övünmekten korkarsa,
bekâr kalması, aksi halde evlenmesi efdâl kabul edilmiştir. (İhya
2/67-91).
DÂMAT OLACAK KİŞİDE ARANACAK HALLER
H.Ş.: "Size ahlâkından ve dîninden hoşlandığınız biri
gelip, kızınıza talip olursa onu evlendirin. Eğer böyle yapmazsanız, yeryüzünde
fitne ve anarşinin yayılmasına sebep olursunuz. (K. Ummal
44695).
H.Ş.: "Kızını veya velisi bulunduğu birini, şarap
içene nikâhlayan kişi, onu cehenneme sürüklemiştir. (Râmûz-ül Ehâdis 5261).
"Nikâh bir nevî câriyeliktir. Kişi kızını kime teslim ettiğine baksın" hadis-i şerifi ile Rasûlüllah S.A.V. dâmat kişi din ahlâkına sâhip olması lâzım gelir.
H.Ş.: "İslâm’a uymayan fasık kimseye kız veren,
onunla ilgisini kesmiş (ve onu ateşe atmıştır." (İhya
2/108)
* Bir adam Hasan-ı Basrî K.S.'ye "Kızımı isteyen çok.
Hangisine vereyim" dediğinde: "Allah'tan korkana ver. (Kızını)
severse iyi... Sevmezse Allah'tan korktuğu için ona zulmetmez" buyurdu (İhya
2/108).
NİKÂHLANACAK KADINDA ARANACAK HALLER
* Rasûlüllah S.A.V.: "Sizler şükreden kalbe, zikreden
lisana ve âhiret hususunda sizlere yardımcı olacak sâliha, mü'min bir kadına sâhip
olmaya çalışınız" tavsiyesiyle takvâ sâhibi gelin teşvik edilmiştir. (İbn-i
Mâce, 5/214). Kolay geçim olması için kadında, dindârlık, güzellik,
asâlet, bekâret, huy güzelliği, mehir azlığı, yakın akraba olmamak ve çocuk
doğurmak gibi vasıflar aranır (İhya 2/99).
H.Ş.: "Kadın dört hasletten biri için nikâh
edilir: Malı, güzelliği, soyu için ve
dîni için... Sen dinine bağlı olanı seç; bereket bulursun". (K.
Ummal 44542).
H.Ş.: "Dünya, ancak bir maldır. Dünya mallarından
sâliha kadından hayırlısı yoktur". (K. Ummal 44405).
H.Ş.: "Takvâ sâhibi olan kişi, sâliha hanımından daha
hayırlı bir kimseden istifâde etmemiştir". (K. Ummal
44410).
H.Ş.: "Allahü Teâlâ kime sâliha bir hanım nasip
etmişse, ona dînin de yarısına yardım etmiştir. Diğer yarısı hususunda Allah'tan
korksun". (K. Ummal 44420).
H.Ş.: "Kadınlarınızın en hayırlısı, kendisiyle ülfet
edilen, anlayışlı olan, çocuk doğuran ve takvâda kocasına yardımcı
olandır". (K. Ummal 44569).
H.Ş.: "Kişi Müslüman olduktan sonra istifâde edeceği
en hayırlı şey, baktığında onu sevindiren, emrettiğinde itâat eden, bulunmadığı
zaman malını koruyan sâliha bir kadındır". (K. Ummal
44476).
H.Ş.: "Kadınları güzelliğine aldanarak nikâhlamayınız;
güzellik onları helâk edebilir. Malları için de nikâhlamayınız; malları onları
azdırabilir.
Dînine bağlı olanları isteyin. Şüphesiz dindar bağlı
siyâhî bir kadın, dîni zayıf hür ve güzel kadından hayırlıdır." (K.
Ummal 44537)
H.Ş.: "Makam ve mevkiinden dolayı bir kadını nikâhlayan
kişiyi Allahü Teâlâ zelil kılar.
Malı için nikâhlayanı fakir kılar. Güzelliğine aldanıp
nikâhlayanı ondan mahrum eder, alçaltır.
Ancak gözünü haramdan koruyacak, namusunu muhafaza edecek,
akrabasını görüp gözetecek, edepli ve dindar bir kadın nikâhlarsa Allahü Teâlâ
onu mübârek kılar." (K. Ummal 44589).
H.Ş.: "Yüzü güzel olan kadın, dîni güzelden üstün
tutulamaz." (Dîni güzel olan, yüzü güzel olandan üstün tutulur.) (K.
Ummal 44590).
H.Ş.: "Kötü âilede yetişen güzel kız, çöplükte
yetişen çiçek gibidir. Ondan sakınmalı". (K.U. 44587)
*"Din duyguları zayıf olan güzel kız, iki kat belâdır.
(İmam-ı
Gazâlî Hz.)
H.Ş.: "Güzel de olsa çocuk doğurmayanı değil, siyahî
de olsa çocuk doğuran kadınla evlenin." (K. Ummal
44546)
*İmam-ı Gazalî Rh. A.: “Nikâh edilecek kadın dindar, iffet
ve şeref sâhibi aileden kızı olmalı. Zira çocuğu terbiye edecek odur” buyurmuş.
Edep ve terbiyeden nasipsiz asâletsiz kadın, çocuk terbiye
edemez." (İhya 2/107)
MEHİR
A.C. "Onlardan faydalanmanıza karşılık, aranızda
kararlaştırdığınız mehirlerini verin".
(S.
Nisâ 24)
H.Ş.: "Malınızın en güzeli ile kadınlarınızı
kendinize helâl ediniz." (K. Ummal 44712)
H.Ş.: "Nikâhın hayırlısı az mehirli olandır." (K.
Ummal 44562)
H.Ş.: "Mehrin en hayırlısı, kolay ödenendir."
(K. Ummal 44707).
Mehir: Zevcenin sahih akit ile hak ettiği maldır.
Mehir nikâhın şartı veya rüknü olmasa da mezhebimizce
nikâhın vâciplerinden sayılmış, nikâh akdi ile birlikte ödenmesi vaciptir.
Mehir anılmadan kıyılan nikâhlarda mehr-i misil vacip olur. (Bedâyiüs-sanâyî
2/74-88).
* * *
MEHRİN EN AZ MİKTARI
On dirhem olarak takdir edilmiştir. Şâfiî mezhebinde azı
için bir miktar yoktur. (Bedâyiüs-Sanâyî 2/275).
"Demir (alyans) bir yüzükle de olsa evlen"[1]
hadis-i şerifi ile, az bir mehirle evlenmeye de
işaret vardır.
Rasûlüllah S.A.V., mehir verecek on dirhemi bulunmayan bir
sahabesine, "Kalk! Kuran’dan ezberinde olan sûreleri zevcene öğretmek
üzere onu sana nikâhlayayım"[2] buyurmuştur.
* * *
MEHRİN EN ÇOK MİKTARI
Mezhebimizce mehrin üst sınırı için bir miktar takdir
edilmemiş ve bu hususta Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin:
“Kadın ve erkek râzî olduğu zaman az veya çok mehirle
evlenmelerinde koca üzerine bir günâh yoktur”[3]
hadis-i şerifi delil gösterilmiştir.
Hz. Ömer R.A., kendisine ikibin dirhem mehir ödenmesini
isteyen bir kadına; Hz. Osman R.A. da dört bin dirhem mehir ödenmesini isteyen
başka bir kadına ruhsat vermişler ise de,[4] bu,
şahıslara veya nikâha âit bir fazilet değildir. Nitekim, Hz. Ömer R.A.'ın bir
gün minberde:
- "Ey İnsanlar! Siz kadınlarınıza ne kadar çok mehir
veriyorsunuz! Allah'ın Resûlü ve Ashâbı ile kadınları arasındaki mehir miktarı
400 dirhem veya daha azdı. Eğer fazla mehir ödemek takvâdan sayılsaydı, onlar
sizden daha fazla verirdi"[5]
buyurmuş ve fazla mehirden râzı olmamıştır.
Mehrini ödemeyenler için Efendimiz S.A.V.:
- "Mehrini ödememek niyetiyle evlenen kişi zinâ etmiş
gibi Allah'a mülâkî olur"[6] buyurmuştur.
* * *
ÇEYİZ
Mehir ikidir:
1- Mehr-i Muaccel, (Acele Veriler),
2- Mehr-i Müeccel. (Sonra Veriler).
Mehr-i Muaccel, âdetimize göre "Ağırlık" (Çeyiz)
namıyla peşin verilendir.
Peygamberimiz S.A.V. Esmâ binti Umeys'e kerimeleri Hz.
Fatıma'nın gelin gideceği evi hazırlamalarını emir buyurması, evlenirken bazı
hazırlıklar yapılmasına işarettir...
Hz. Fatıma R.A. Validemiz'in çeyizi:
- Saçaklı bir halı,
- İçi hurma lifiyle dolu bir yüz yastığı,
- İki adet el değirmeni,
- Bir adet su tulumu ve testi,
- Bir elek,
- Bir havlu,
- Meşinden bir su bardağı,
- Bir adet kullanılmış Yemen kilimi,
- Tahtadan bir sedir,
- İki adet elbise,
- Bir adet yorgandan ibâretti...
Hz. Fatıma R.A. Validemiz, Peygamberimiz S.A.V.'e,
"Babacığım benim ve amca oğlumun üzerinde yatacak bir koç postundan gayri
bir şey yok" buyurmaları üzerine, Peygamberimiz S.A.V.:
- "Kızım, sabret.
Hz. Mûsâ da zevcesiyle yirmi yıl döşeksiz oturdu. Onların pamuktan
yapılmış bir abadan başka döşekleri yoktu" buyurdu. (Nikâh Hutbesi - İslâm
Tarihi)
Efendimizin vücudunda, üzerinde yattığı hasırın izlerini gören Hz. Ömer ağlayarak;
- "Yâ Rasûlallah, Kisrâ ve Kayser altın tahtlar ve
ipek atlaslarda yatarken, zât-ı şerifiniz neden bu hâli ihtiyar edersiniz?
Müsâade buyurun da bir yatak yapalım" teklifine Efendimiz S.A.V.:
- "Ben kendimi dünyada bir ağacın altında gölgelenip
sonra bırakıp giden bir yolcu gibi görüyorum"[7]
buyurdu. (Fahr-i Âlem S.A.V., dünyalıktan her şeyin azını tercih etmiştir.)
Bazı Sahâbe halı kullanmayı mekruh saymışsa da, Efendimiz, Câbir R.A.'a evlenirken:
- "Halı da temin ettin mi?" buyurmuştu. Hz.
Câbir,
- "Halıyı nereden bulalım yâ Rasûlallah?"
deyince:
- "Yakında halılar da olacak" ifadesiyle halı
kullanmanın cevâzını bildirmişlerdir.[8]
Peygamberimiz S.A.V.'in saâdet haneleri boydan boya son
derece tertipli perdelerle örtülüydü. (Müslim 1/314).
Altına bazı eşyaların konulduğu bir sedir, içi hurma
lifiyle dolu bir yatak ve bir yastık, hurma kütüğünden yapılmış bir leğen, bir
adet kandilden başka eşya bulunmayışı Peygamberimizin zühdünü beyâna kâfîdir.
Rasûlüllah (S.A.V.), bir gün muhterem kerîmesi Hz.
Fatıma'nın hânesine vardığında, kapıda asılı alacalı bir perde görmüş "Ben
nerede, böyle dünyalık nerede!" buyurmuş, girmeyip geri dönmüştür. (E.
Davud 3/344).
Kezâ, bir başka evin çeşitli renklerle süslenmiş olduğunu
görünce, kapıda durup, renkleri saydıktan sonra "Keşke tek renk
olsaydı" buyurup, girmeden geri dönmüştür. (A. Rezzak
11/32)
Bütün bunlar "Bana dünyayı hatırlatıyor"
ifadesiyle evler sâdece yatıp kalkmak, uyunup istirahat edilen yerler olduğu
işâret işâret olunmuştur. (Tirmizî, Kıyame 338)
Hadîs-i şerifte:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz, Kur'an okuyunuz. Kur'an okunan
eve şeytan girmez" (Müslim 1/539)
ve "Kişinin namazı nurdur, evlerinizi namazla nurlandırınız"
(İ. Mâce, İkâmet Bâbı) tavsiyeleri vârit olmuştur.
"Bir yatak kadın için, bir yatak erkek için, bir
yatak misafir için... Dördüncü şeytan için..." hadis-i şerifleri de
mâlûmdur. (Fethurabbânî C/16).
Mehr-i Müeccel, boşanma zamanında ödenmesi lâzım gelen
miktardır. Erkek, dilerse daha evvel de verebilir.
Acele mehir ve tehirli mehir, tamamen kadının hakkıdır,
erkek ödemek mecburiyetindedir. Buna mukabil erkeğin kadından bir şey istemeğe
hakkı yoktur.
* * *
VELÎME (Düğün Ziyâfeti)
H.Ş.: "Bir koyunla da olsa düğün için yemek
hazırlayınız". (K. Ummal 44618)
H.Ş.: "Sizden biriniz düğün yemeğine çağırıldığında
kabul etsin". (K. Ummal 44617)
H.Ş.: "Düğünde bir gün yemek vermek sünnet, iki gün
fazilet, üç gün ise gösteriş ve riyadır." (K. Ummal
44620)
H.Ş.: "Düğün yemeği haktır. Kim (meşrû surette
hazırlanmış) bu yemeğe çağrılır da gitmezse, âsî olmuştur." (K.
Ummal 44629)
"Düğün yemeğinde Cennet kokusu bulunur" hadis-i
şerifi vârit olunca Hz. Ömer’den bunun hikmeti sorulmuştu: "Düğün yemeği
üzerinde Hz. İbrahim A.S.'ın ve Hz. Fahr-i Âlem S.A.V. Efendimizin duâsı var"
demiştir. (K. Ummal 45621)
H.Ş.: "Aç ve fakirlerin çağırılmayıp, tok ve
zenginler çağırılan düğün yemeği şerli bir yemektir." (K.
Ummal 44633)
* * *
NİKÂHIN İLÂNI
H.Ş.: "Nikâhı ilân edin ve onu mescitlerde kıyın. Tef
çalmak suretiyle etrâfa duyurun." (Tef tegannîsiz çalınır, sadece tefin
sesi duyulur) (Tirmizî 1095)
H.Ş.: "Evlenmenin helâlini haramından ayıran fark,
düğünü ilân ve teşhir etmektir." (Tirmizî 1094)
"Düğünlerde sevinç kastıyla ve nefsi tahrik edici
olmamak kaydıyla ilân için tef çalmak, şiir söylemek Asr-ı Saâdet'te görüldü ve
Efendimiz S.A.V. buna mânî olmadı", denilmişse de Asr-ı Saâdet'te çalınan tef,
nikâhı ilân içindi. Sevinç için söylenen şiirler de vezinli ve kafiyeli
değildi. Bu şiirler savaş ve kahramanlıkla alâkalı ve şehitlerin methiyesi
mâhiyetinde olduğu sahih eserlerde tesbit edilmiştir. Şiir okuyanlar ve şarkı
söyleyenler de bunu kendisine meslek edinen şarkıcılar değil, henüz ergenlik çağına varmış bulunan
kızcağızlar olduğu, ve böyleyken dahî: Efendimiz S.A.V.in, başında bir örtü
olduğu halde yatıp alâkasız kaldığı, dinlemek istemediği rivâyet edilmiştir (İbn-i
Mâce Tercümesi, 5/321)
NİKÂHTA EDEPLER
1- Evlenmeye mânî hali bulunmayan bir kadını velisi
vasıtasıyla istemek.
2- Erkek ve kadın birbirlerinin durumlarını bilmek.
3- Evlenmekle: Sünnet işlemeye, gözünü ve nefsini haramdan
korumaya ve evlât yetiştirmeye niyet etmek.
4- Nikâhtan evvel Allah'a hamd ile başlayan bir hutbe
söylemek.
5- Nikâhta "Aldım", "Vardım" gibi
sözleri söylemek.
6- İyi kimselerden bir cemâatın huzurun yapmak.
7- Nikâh bir ibâdet olduğu için, mümkünse ibadethânelerde
kıymak.
8- Peygamberimiz, Hz. Âişe Validemizle Şevval ayında
nikâhlanıp, onu, o ayda evine aldığı için, mümkünse bu mübârek ayda nîkahlanmak.
(İhya
2/96).
Nikâhtan sonra, Peygamberimiz S.A.V.'in "Allah sizler
için bereket versin, O'nun bereketi üzerinizde olsun ve O, ikinizi hayır içinde
bir araya getirsin" mübârek dualarıyla evlileri tebrik etmek. (İ.
Mâce 5/335).
* * *
ERKEĞİN ÅİLESİNE KARŞI
MESULİYETLERİ
A.C.: "Allahü Teâlâ kimini kimine üstün kılıp
erkekler, mallarından sarf ettiğinden kadınlar
üzerine hâkimdir. İyi kadın, kocasına itâat edip, Allah'ın korunmasını
emrettiği iffet ve malını, kocası bulunmadığında dahî koruyandır.
Huysuzluk etmelerinden yıldığınız kadın-larınıza önce öğüt
verin, (vazgeçmezlerse) yataklarını ayırın, onları yalnız bırakın, yine kâr
etmezse dövün. Size itâat ediyorlarsa, aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah
yücedir, azîmdir". (Nisâ Sûresi 34.).
H.Ş.: "Sizin en hayırlınız ailesine karşı hayırlı
olandır. Ben, ehline karşı sizin en hayırlınızım. Kadınlara karşı ancak kerîm
olanlar güzel davranırlar. Haşin davrananlar da iyi olmayanlardır". (K.
Ummal 44943)
H.Ş.: "Kadınlarınıza hayırla tavsiyede bulunun. Zira
kadın (eğri) eğe kemiğinden yaratılmıştır. Düzeltmeye kalkarsanız kırarsınız, o
eğrilikle geçinmeye bakınız." (K. Ummal 44955)
H.Ş.: "Cehâlet ve mahremiyet, kadın hâs bir haldir.
Cehâletini görmezlikten gelerek susunuz. Namuslarını da evlerinde muhafaza
etmelerini temin ediniz." (K. Ummal 44968)
H.Ş.: "Kadınların hem zaafı, hem de kötü taraflarını
idare etmek için bir taraftan siyâset ve sertlik, diğer taraftan merhamet ve
yumuşaklık lâzımdır." (İ. Gazalî-İhya 2/119).
* * *
Erkeğin Kadına Karşı Sorumluluğu
1. Ailesine lâzım olan dîni bilgileri öğretmek:
H.Ş.: "Kişi, ehlinin cehâletinden daha büyük günâhla
Allah'a kavuşmaz." (İhya 2/89)
H.Ş.: "Erkeklerinize Mâide Sûresi'ni, kadınlarınıza
Nûr Sûresi'ni öğretiniz." (Zira Mâide Sûresi'nde erkekler için lüzumlu
kıssalar, Nûr Sûresi'nde ise kadınlara ait örtünme ve iftira mevzûunda hükümler
var). (Sirâcül-Münîr 2/404).
A.C.: Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi cehennem ateşinden
koruyunuz. (Allah'ın farz kıldıklarını öğretip haram kıldıklarından
kaçınmalarını temin etmek Müslüman üzerine haktır.) (Sûre-i
Tahrim/7) (Tefsir-i İbni Kesir 4/391).
H.Ş.: "Ehlinize zikri öğretiniz ki (onları) azaptan
kurtarasınız." (İbni
Kesir 4/391).
A.C.: "Ehline namaz kılmalarını emret; kendin de
namaza devam et." (Tâhâ 132)
- Bütün bid'atleri söküp atarak, ehl-i sünnet îtikadını
âilesine öğretmek ve Allah korkusunu kalbine yerleştirmek, hayız, nifas ve
istihâza gibi muhtaç olduğu meseleleri belletmek, kocaya borçtur.
Şayet kocası başkasından öğrenerek de olsa ailesine
öğretmezse, kadın öğrenmek için başkasına gidebilir. Kocası mânî olursa günâhkâr
olur. Erkek bu gibi meseleleri ihmal etmekle kadın harice çıkmasından bir
mes'uliyyet doğarsa cürümde müşterektir. (İ. Gazâlî - İhya
2/124-125).
2- Helâl rızık yedirmek:
H.Ş.: "Allah yolunda harcanan ve bir köle âzâdı için
verilen paralardan, ehline ve iyâline harcadığın, ecir bakımından daha
büyüktür." (Fethül-kebir 2/113)
H.Ş.: "Durumu iyi olup da, âile efradına cimri
davranan bizden değildir." (K. Ummal 44950)
H.Ş.: "Kadının erkeği üzerindeki hakkı, ona helâl
rızk yedirmektir". (K. Ummal 44940)
H.Ş.: "Ey insanlar, kadınlarınız size Allah'ın
emâneti olarak verilmiştir. Allah'ın emriyle onları kendinize helal kıldınız.
Onların sizde, sizin de onlarda bir takım haklarınız var. Eğer kadınlarınız
size güzel işlerinizde âsî olmaz, size küsmezlerse onları en güzel şekilde
yedirip giydirmek üzerine bir haktır. (K. Ummal C. 16).
H.Ş.: "Adam dağlar kadar hasenâtıyla kıyâmet günü
mizan başında durdurulur. Âile haklarından, malını nereden kazanıp nereye sarf
ettiğinden sorulur. Böylece hak sâhiplerine hakları ödenir ve kendisine bir şey
kalmaz.
İşte şu adam ailesi efradı dünyada bütün sevaplarını yiyip
bitiren ve bugün rehin olarak kalan kimsedir" (İhya
2/89).
3- Ehlini İslâmî usûle uygun giydirmek:
H.Ş.: "Kadının erkeği üzerindeki hakkı; helâl rızk
yedirmek, kendi giyindiğinden giydirmek, yüzüne vurmamak, onu kötülememek, küs
olduğu zaman dışarıya duyurmamaktır". (K. Ummal 44940)
H.Ş.: "Kadınlarınızdan (size itâat etmek için) uygun
giyim ve az ziynet kullanmak sûretiyle yardım isteyiniz. Çünkü kadın elbisesi
çok olur, ziyneti kendilerini güzel kılarsa, dışarı çıkmak arzûları
artar." (Fethül-kebir 1/178)
* Döşemeden süpürgeye, mutfak eşyasından temizlik
malzemesine kadar her şeyi temin etmek, îcâbında altı ayda bir bunları yenilemek,
ailesi için bir yazlık ve bir kışlık olmak üzere elbise almak Hanefî mezhebinde
koca üzerine vaciptir. (Nimet-i İslâm 1294)
* Giyimden maksat ziynet ve şöhret elbisesi değil,
namusunu korumak ve iffetini muhafaza etmektir.
* Hz. Ömer R.A.: "Kadınlarınız sokaklarda gezmesin
isterseniz, süslü elbiseler giydirmeyiniz. (Zîrâ onlar âdî elbise ile çıkmayı
istemezler) (İhya 2/122).
* Hasan-ı Basrî K.S.: "Nasıl olur da âilelerinizin
süslü elbiselerle sokaklarda gezmelerine, müşrik kadınlarla arkadaşlık
kurmalarına müsâade edersiniz! Kıskançlığı olmayanı Allahü Teâlâ sevmez."
(İhya 2/121).
* Eshab-ı Kirâm (R. Anhüm), kadınlar yabancı erkeklere bakmasın
diye, pencere ve delikleri kapatırlardı. Delikten dışarı baktığı ve bir de
ısırdığı elmayı kölesine verdiği için Muaz bin Cebel R.A., âilesini dövmüştür. (İhya
2/122).
4. Dövmemek:
H.Ş.: "Kadını dövmeyin. Sadece kamçıyı göz önüne
asın. Zîrâ o, onlar için bir edeptir." (K. Ummal 44948)
H.Ş.: "Sizden biri kölesini döver gibi hanımını
dövüp, sonra onunla akşam bir araya gelmekten utanmıyor mu? (K.
Ummal 44983)
* * *
KADININ ERKEĞİNE KARŞI
SORUMLU DURUMU
H.Ş.: "Eğer yeryüzünde bir şeye secde caiz olsaydı,
(erkeğin hakkından dolayı) kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (F.
Rabbânî 16/227)
H.Ş.: "Ey kadınlar, Allah'tan korkunuz ve kocanızın
rızasını gözetiniz. Eğer kadın kocasının hakkını iyi bilmiş olsaydı, gece
gündüz, önünde ayakta dururdu." (K. Ummal 44816)
H.Ş.: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim
ki, kocası başından ayağına kadar irin olsa da kadın bunu yalamış olsa, gene kocasının
hakkını ödemiş olmaz. (Fethurrabbânî 16/227)
H.Ş.: "Kıyamet günü ilk suâle çekilecek olan kadınla
kocasıdır. Vallâhi o kadının elleri konuşur, ayakları şahitlik yapar. Kocasına
karşı yumuşak davranıp davranmadığından bile sorulur. (Nihâyetül-Bidâye
2/53)
H.Ş.: "Erkeğin kadındaki hakkı, yatağına küsmemek,
izinsiz dışarı çıkmamak, emirlerine itâat etmek, kocasının sevmediği kişileri
evine almamaktır." (K. Ummal 44787)
H.Ş.: "Kocasının emirlerine itâat edip hakkını edâ
eden, iyiliklerini anıp ona ihânet etmeyen kadınla şehitler arasında cennette
bir derece vardır. Eğer kocası iyi bir mü'min değilse, o kadını Allahü Teâlâ
şehitlerle evlendirir." (K. Ummal 44804)
H.Ş.: "Kadın kocasının meşrû olan emirlerini
dinlemeye mecburdur. Günâh olan emirlerini dinlemez." (Buhârî
7/33).
H.Ş.: "Öldüğü zaman kocası kendisinden râzı olan
kadın, cennete girecektir." (İbni Mâce-Nikâh 4)
* * *
ÂİLE HAYATINDA EDEPLER
Şüphesiz ki âile huzuru için ilk şart, aralarında
uygunluktur.
Rasûlüllah S.A.V., Hz. Aişe Validemizle sefer sırasında
bir defa yarış yapmıştır. (İbni
Mâce, 50)
Rasûlüllah S.A.V. Efendimiz, hanımları ile baş başa kalınca
insanların en yumuşak huylu, gülme ve tebessümde en ileri olanı idi.[9]
Hanımlarını ziyaret sırasında oruçlu da olsa onlarla şakalaşır[10] ve
hane-i saadete girdiğinde uyuyanları uyandırmayacak ve uyanık olanların
duyacağı bir sesle selâm verirdi.[11]
Şu halde: Erkek, hanımının aslî ihtiyaçlarını görmekle
beraber içtimâî, ruhî ve bedenî meseleleriyle de alâkadâr olacaktır.
Peygamberimiz bir seferde dizine bastırarak Safiye
Validemizi deveye bindirmiştir.[12]
Bir seferinde deve kaymıştı. Zât-ı şeriflerine yardıma gelen
Ebû Talhâ'ya, terkisinde bulunan Hz. Safiye Validemizi murat edip "Kadına
yardım et"[13]
buyurdular. Devenin terkisinde uyuklayan Hz. Safiye Validemize
"Yâ Safiye, Yâ Huvey'in Kızı!" diye iltifat
buyurmuştur.[14]
Bunlar, bizlere misâldir.
H.Ş.: "Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit zevcesi
de onun yüzüne bakarsa, Allahü Teâlâ ikisine de rahmet nazarı ile nazar
eder." Kezâ; "Erkek, hanımının ellerini avucuna alınca, o da
kocasının ellerini tutarsa parmakları arasından günâhları dökülür". (Feyz’ül- Kadir, 2/333)
* * *
EVLÂT TERBİYESİ
* Evlât yetiştirmekte Allah'ın rızasına sebep olan dört
iyi iş:
1- İnsan neslinin devamını sağlamak,
2- Ümmetin çoğalmasını sağlamak,
3- Öldükten sonra kendisi için hayır dua eden evlât
bırakmak,
4- Kendisinden önce ölen küçük çocuğundan şefaat görmek...
(İmam-ı
Gazâlî, İhya 2/67)
* Baba evlâdına güzel isim koyar ve akika kurbanı keser.
İsmi yedinci gün koyar. kurban
kesemeyen, birinci günü isim koyar. Bunlar, müstehabdır. (Fethül-Bârî
12/4).
* Sünnet olmak Müslüman ve kâfiri birbirinden ayıran
alâmet[15] ve
bütün peygamberlerin sünnetidir.[16]
Peygamberimiz de bu sünnet doğuştan mevcuttur.[17]
Sünnet olmayı bazı ulemâ vacip, bazısı farz kabul etmiş;
bazısı da "Sünnet olmayanların Müslümanlığı noksandır, kestiği yenmez,
bunlar Kâ'be'yi tavaf edemez" demişlerdir.[18]
Efendimiz S.A.V. de îman eden birine "Küfür tüyünü at ve sünnet ol"
buyurmuştur. (Feyzül-kadîr 2/161).
Sünnet, yedinci günden itibaren büluğ çağına kadar
yapılması müstehap, büluğ çağında vaciptir. Muteber olan yedinci günden itibaren
yapmaktır. (Fethül-Barî 12/460).
Erkek çocuklar sünnet edilirken ilân etmek[19] ve
bu merasimde kurban kesmek[20] halife-i
müslimînin sünnet saydığı hususlardandır.
* Kız çocukların kulaklarını delmek; Hanefî âlimlerince
caiz görülmüştür.[21]
TERBİYE
1- Doğumundan itibaren iki yaşına kadar cismânî terbiye
zamanı.
2- İki yaşından on bir yaşına kadar his, idrak ve okuma
devri.
3- Onbir-onbeş yaş arası tecrübe ve karar verme devresi.
4- Onbeş-onsekiz yaş arası akıl ve ahlâkında genişleme devresi.
5- Onsekizden sonra toplu yaşamaya alışmak. (Mübarekfûrî
6/623).
H.Ş.: "Evlâtlarınıza güzel davranınız ve güzel
edeplendirin." (K. Ummal 45410)
H.Ş.: "Hiç bir anne-baba evlâdına güzel edepten daha
üstün çeyiz hazırlayamaz." (K. Ummal. 45411)
H.Ş.: "Sizin, evlâdınızı güzel terbiye etmeniz, her
gün bir sâ' sadaka dağıtmanızdan hayırlıdır." (K.
Ummal 45437)
H.Ş.: "Evlâtlarınızı akşam karanlığında sokağa
çıkarmayınız. Zirâ o saatte şeytanlar sokağa dağılırlar."
(K. Ummal 45316)
H.Ş.: "Evlâtlarınızı üç güzel huyla terbiye ediniz:
- Peygamberinizi sevdirmek,
- Ehl-i beytini sevdirmek,
- Kur'an okumayı sevdirmek. Zirâ hakîkî Kur'an hâmilleri
kıyamet günü gölge bulunmayan günde
enbiyâ ve asfiyâ ile Arş'ın gölgesinde olacaklar..." (K.
Ummal 45409)
* * *
TALİM
H.Ş.: "Evlâtlarınız konuşma çağına gelince onlara
kelime-i tevhidi, "LÂİLÂHE İLLALLAH"ı öğretiniz." (K.
Ummal 45328)
H.Ş.: "Evlâtlarınıza yedi yaşında namazı öğretiniz.
On yaşında kılmazsa hafifçe dövünüz. Bu yaşta çocuklarınızın yatağını
ayırınız." (K. Ummal. 45424)
* Bir çocuk aklı almaya başladığında, ona önce imanı
öğretmeli. Cündüb bin Abdullah R.A. "Ergenlik çağına gelmek üzere iken, Peygamberimiz
S.A.V. bize Kur'an'dan önce imânı öğretti. Sonra Kur'an'ı öğrendik ve onun sayesinde
imanımız arttı buyurmuştur. (İbni Mâce
1/93).
Kişi dînî vazifelerini ihlâsla yapıp Allah'ın kullarıyla
geçim usullerini öğrenmeye ve uymaya mecburdur.
Erkek ve kadın her Müslüman, abdest, gusül, namaz ve
oruçla alâkalı bilgileri öğrenmeli; nisâp miktarı malı olan, zekât ilmini;
kendisine hac farz olan, hac ilmini; tüccar, alışveriş ilmini; her meslek
sahibi, meslekle alâkalı ilmi öğrenmeli; hâsılı haram ve mekrûhları, amelleri
yok eden fiilleri öğrenip sakınmalıdır.
Kişiye, küfre götüren kötülükleri bilmesi farz-ı ayndır. (İbni
Abidîn 1/42).
* Deccal hakkında lüzumlu mâlûmatın okullarda çocuklara
öğretilmesi lâzım. (İ. Mâce 10/335).
* * *
MESLEK SÂHİBİ YAPMAK
H.Ş.: "Evlâdın babadaki hakkı: Ona yazı yazmayı,
yüzmeyi, ok atmayı öğretmek ve helâl kazançla beslemektir." (K.
Ummal 45340)
* Farz-ı ayn olan ilimleri öğretip sonra çocuğunu bir
meslek sahibi yapmak, her babanın vazifelerindendir. (Şir'at-ül
İslâm 86)
H.Ş.: "Kızlarınıza yün eğirmeyi (örgüyü) öğretiniz.
Kadın için evinde örgü örmek ne güzel sanattır!" (K.
Ummal 45343)
* * *
EVLÂTLAR ARASINDA ADÂLET
H.Ş.: "Evlâtlarınız arasında adâletli davranın.
Onları öpüp severken dahî dikkat edin." (K. Ummal
45350).
H.Ş.: "Evlatlarınıza bir şey taksim ederken adâletli
davranın. Eğer ben birini tercih edecek olsaydım kadınları tercih eder (onlara
fazla verir)dim". (K. Ummal 43360)
ŞER KADINLAR
H.Ş.: "Ümmetim üzerine kadın ve içkiden daha fazla
zararından korktuğum bir şey yoktur." (K. Ummal 44502)
H.Ş.: "Benden sonra gelecek fitneler içinde erkekler
için kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım." (K.
Ummal 44503)
H.Ş.: "Eğer kadınlar olmasa erkekler cennete ilk
girenlerle girerdi." (Feyzül-Kadîr 5/343)
(İstisnâlar hariç olmak üzere) şehvetin aslı ve anası
kadındır. Allahü Teâlâ Âl-i İmrân Sûresi'nde şehvet sebebi olarak önce kadını
zikretmiştir.
Süslenmeye, gösterişe, hevâ-ü hevesine düşkünlük kadının
cibilliyetinden olduğu için çok zaman kocasını cennetten uzaklaştıran şeylere
teşvik veya cennete koyacak sebeplere mânî olmaya müsâit bulunduğundan kadın
"ŞER" olarak tarif edilmiştir...
* Zatın biri "Evime hiç şer girmedi" demesi
üzerine hukemâdan biri ona "Öyleyse hanımın nereden girdi?" demiştir.
(F. Kadir, Şerhde 5/343)
H.Ş.: "Hangi kadın kocasının izni olmadan dışarı
çıkarsa dönünceye kadar Allah'ın gazabı onun üzerinedir.
(K. Ummal 45006)
H.Ş.: "Hangi kadın kocasının evinden başka bir yerde
elbisesini çıkarır ise Allahü Teâlâ onunla kendi arasındaki hayâ perdesini
yırtar." (K. Ummal 45009)
H.Ş.: "Hangi kadın evinden çıkarken güzel koku
sürünür de bu kokuyu yabancı erkeklere duyurursa o kadın da, ona şehvet nazarı
ile bakanlar da zinâ etmiş gibi günâh işlemiştir." (K.
Ummal. 45010)
H.Ş.: "Kadınlarınızın en şerlisi, süslenerek
başkalarına görünenlerdir. Ve onlar münâfıklardır. Onlardan cennete girecek
olanlar kargalar içinde ayağı ala olan karganın azlığı kadardır." (K.
Ummal 44569)
H.Ş.: "Yüzlerine boya ve pudra gibi şeyler sürüp
süslenen kadınlara ve bunları yapanlara Allah lânet etsin." (K.
Ummal. 45019)
H.Ş.: "Kendisini erkeğe benzeten kadına ve kadına
benzeten erkeğe Allah lânet etsin." (K. Ummal. 45020)
H.Ş.: "Dövme yapan ve yaptıran, yüz ve kaşlardaki
tüyleri alan ve aldıran, güzellik için dişlerini değiştiren (Allah'ın
yarattığını beğenmeyen) kadına Allah lânet etsin." (K.
Ummal. 45023)
H.Ş.: "Kadın avrettir. Evden çıktığı zaman bir şeytan
peşine düşer." (K. Ummal 45045)
H.Ş.: Kadınların cenaze teşyiinde nasibi yoktur. (K.
Ummal. 45061)
H.Ş.: "Kadınlar selâm vermezler. Onlara da selâm
verilmez." (Zirâ fitneye sebep olur) (45064)
H.Ş.: "Bollukta şükretmeyen, darlıkta sabretmeyen
kadınlar fasıktır." (K. Ummal. 45072)
H.Ş.: "Ey kadınlar çok sadaka veriniz, zîrâ siz çok
şikâyette bulunup, çok lânet edip, çok da nankör olduğunuz için çoğunuz
cehenneme müstehaktır." (K. Ummal. 45080)
H.Ş.: "Mü'min kadının bir iyiliği yetmiş sıddîkın
ameline, facir kadının bir kötülüğü de bin erkeğin kötülüğüne denktir. (K.
Ummal. 45090)
H.Ş. "Kadınları helâk eden iki şey, altın ve zağferan
(süs, boya ve koku)dur." (K. Ummal. 45093)
* * *
ÖVÜLEN KADINLAR
H.Ş.: "Kadın beş vakit namazını kılar, orucunu tutar,
namusunu muhafaza eder, kocasına itaatte kusur etmezse cennete istediği kapıdan
girer." (K. Ummal 45126)
H.Ş.: "Hangi kadın kocası kendisinden razı olduğu
halde ölmüşse cennete girer." (K. Ummal 45144)
*Hz. Ali R.A. :
- Rasûlüllah S.A.V. bize "Kadın için en hayırlı şey
nedir?" diye sordu. Biz sükût ettik. Ben Fatıma'dan sordum. O: "Bir
kadın için en hayırlı şey, erkeği görmemek ve erkeğe görünmemektir" dedi.
Bunu Rasûlüllah S.A.V.'e söyledim. Efendimiz "Fatıma benden bir parçadır.
Doğru söylüyor" buyurdu. (K. Ummal. C. 16)
H.Ş.: "Saliha kadınlar bir ayağı beyaz olan karganın
az olduğu gibi insanlar arasında azdır. (K. Ummal 45145).
* Eshâb-ı Kirâmdan biri:
"Bir kadınla evlenmek istiyorum, dua buyur"
demişti. Rasûlüllah S.A.V.:
- "Sana İsrâfîl, Cebrâîl, Mîkâîl (A.S.) ve Hamele-i
Arş dua etse, aralarında ben de olsam, sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin"
buyurdu. (Râmûz'ül Ehâdîs 357/9).
Kenzül-Ummal: Ali Müttekî
El-Hindî'nin eşsiz eseridir. Kütübü Sitte'nin tamamını, Beyhakî, Deylemî,
Dârekutnî ve Sa'd bin Mansur Rh. A. sünenlerini Ebu Ya'lâ,
Taberânî, Ahmed bin Hanbel, İbni Hibban v.s. müsnedlerini ve daha
bir çok hadis kitapları toplamıştır 18 cilt Beyrut baskısı Arapça bir eserdir. 46624
hadis-i şerif bildirmiştir.
[1] K. Ummal, 45815
[2] K. Ummal, 44708
[3] K. Ummal, 44710
[4] K. Ummal, 45792
[5] K. Ummal, 45792
[6] K. Ummal, 44727
[7] Fethulbârî, 11/199, Tirmizî, Zühd 44. Bab 2378. hadis
[8] Müslim, Libas 39. Bab, 2083. Hadis
[9] Feyz’ül- Kadir5/125
[10] Müslim, 2/776
[11] Müslim, 3/1625
[12] Feth’ül-Bârî, 6/427
[13] Feth’ül- Bârî, 6/533
[14] Metâlib’ül- Aliyye
[15] Feyz’ül- Kadir, 2/161
[16] Mütearrizî, 6213
[17] (İbni Mâce, 1/474
[18] Şerh-i Müslim, 3/148
[19] El-Medhal, 3/60
[20] Buhârî Edeb’ül Müfred
[21] Sübül’es Selâm, 4/47