Her Müslüman bâliğ olduktan sonra, diğer vecibelerle birlikte beş vakit namazı vaktinde kılmak mecburiyetindedir.

Cenab-ı Hak, her Müslüman’ı, Kur'an-ı Kerim'in ellibeş yerinde yalnız namazla, otuzüç yerinde de zekâtla birlikte namazla emretmiştir.

Namaz hakkında emrin bu kadar çok tekrar edilmesi, onun faziletine ve sevabının fazlalığına işâret olduğu gibi, namazı terk edene cezânın da ağır olduğuna delâlet eder.

Fahr-i Kâinât Efendimiz S.A.V.:

"Kıyâmet gününde kulun en evvel sorguya çekileceği şey namazdır", buyur-muş, namaz hesabını tam verenlerin, diğerlerini de kolay vereceğini, namaz hesabında zorlananların diğer hesapları da zor olacağını bildirmiştir.

Bütün fıkıh kitaplarında, namazı vaktinde kılıp kazaya bırakmaktan sakınmaya dair sayfalar dolusu yazılar vardır. Öyle ki insan bir vakit namazı yerine milyonlarca lira sadaka verse veya birinin bir rekât namazı yerine bir başkası bin rekât namaz kılsa, namaz borçlusu olan şahıs bunlarla mes'ûliyetten kurtulmaz.

Bu itibarla, "Mustafa Reşid Râşid Tâzifî Hz.'nin yazıp, Muhammed Bedreddin Galâyinî'nin yeniden bastırdığı "TÂRİK-İ SALÂT OLMAKTAN MÜSLÜMANLARI SAKINDIRMA VE NAMAZI TERK ETMENİN HARAM OLDUĞU"na dâir risâlesi, Müslümanların istifâde etmesi için tercüme dilmiştir.

Muvaffak kılan ve doğru yola hidâyet buyuran ancak Allahü Teâlâ'dır.

 

 YAYINEVİ

TENBİH

 

Ey mü'min erkek ve imanlı kadınlar! Allahü Teâlâ bizi boş yere akıp giden bir su gibi faydasız kalasınız diye yaratmamış, başıboş da bırakmamıştır; bunu kat'î olarak bilesiniz. 

Mevlâ'mız kullarına öğüt vermek üzere: "Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızk ve yemek istemiyorum. Şüphesiz rızkı veren ve çetin kuvvet sahibi olan Allahü Teâlâ'dır", (S. Zâriyât 56-58) buyurdu.

Yani: "Siz benim emrettiğim ve sevgili Resûlüm Muhammed Mustafa'nın diliyle sizi mükellef tuttuğum işleri yapınız; rızkınıza ben kefilim, onu içinize sindirerek yiyiniz..."

Ey vâcip olan ibâdetleri edâda unutkanlık gösteren gafil! Gafletinden uyan, sarhoşluktan ayıl; ölümün yakın olduğunu ve hesaba çekilmek üzere Mevlâ'nın huzûrunda duracağını iyi bil!

Allahü Teâlâ buyurdu:

* Onları hapsedin. Çünkü onlar sorumludur. (S. Sâffât 24)

* Kimin de tartıları (sevabı) hafif gelirse, onun anası (varacağı yer) HÂVİYE'dir. O (Hâviye)nin durumunu sana kim bildi-rebilir? O, şiddetle kızdırılmış, yakıcı ateştir. (S. Kaaria 8-11)

 Baş aşağı ateşe atılacak olan kimdir? Ve mizanda (ameller) nasıl ağır gelir?... Düşünmek lâzımdır...

 Kul, içerisinde şüphe, şirk ve zulüm bulunmayan tevhid inancını sağlamlaştırdıktan sonra, sâlih amelinden daha değerli bir şey bulamaz. Sâlih amellerin de faziletçe en üstünü, farzları edâ etmek ve Allahü Teâlâ'nın haram kıldığı şeylerden sakınmaktır.

 Allahü Teâlâ bazı ilim erbâbına yazmak ve Ümmet-i Muhammed'den nâsibi olanlara sunmakla ikram etmiştir. Zira bu, kullara, Rab'lerine dönmeyi hatırlatır ve kaçırdıkları fırsatları kazandırır. Muhakkak zaman kısa. Allahü Teâlâ da amellerimizi görmektedir. 

 Ey mü'min erkek ve kadınlar! Ben bu risâleyi sizler için seçtim. Allah, bunun basılmasında cömertçe hareket eden, (büyük gayret gösteren) oğluna, âlim ve ilmiyle âmil (bu risâlenin müellifi) babasına, mükâfâtın hayırlısını ihsan etsin. Ayrıca, risâlenin basılması için para harcayan kimseyi de mükâfâtlandırıp, sarf ettiğinin karşılığını kat kat ziyâdesiyle ihsan buyursun!

 (Ey okuyucu!) Sen de düşün ve etraflıca incele; oku; nefsini hesaba çek. Namazını vakitleri içinde kıl ve geçmiş namazlarını da kaza et! Sonra, bu katibi oğluna, kızına, komşularına, dostlarına ver ve onlara (okumalarını) öğütle. Çünkü, "Nasihat mü'minlere menfa-atlidir"...  (S. Zâriyât 55) buyuruluyor.

Muhammed Bedreddin El-Galâyinî

 

MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ

 

İtâat ve ibâdet ehline inâyetini ihsan eden, onları rahmetiyle sevk ve idâreyle bir araya getiren, emrine uymayanları ve mü'minlerden hevâsına tâbî olup da sapanları azabıyla korkutan yüce Allah'a hamd olsun.

Dünyâ halkının efendisi ve âhiret ehlinin rehberi bulunan, "Onlarla bizim aramızdaki fark namazdır. Kim namazı terk ederse inkâra saplanır",[1] buyuran Muhammed A.S.'a, O'nun Eshâb'ına, yardımcılarına ve temiz âile efrâdına kıyâmete kadar salât ü selâm olsun.

Bu hadis-i şerif, namazı hor görüp de terk edenin küfre gireceğini beyan eder.

Aczini kabul eden bu fakir kul; Mustafa Reşid Râşid Tâzifî[2] Halebî (Besmele, Hamd ve Salât ü Selâm'dan sonra) şöyle der:

1375 senesinde "Namazı terk etmenin haram olduğu", bahsini okuturken, din gayreti bulunan kardeşlerimden biri bana kendisini ve Allahü Teâlâ'nın hayra eriştirmeyi murat ettiği kimseler tarafından bastırılmak üzere, bu mevzûda bir risâle yazmamı istedi. Ben de, her ne kadar bu sâhanın eri değilsem de, Allah'ın yardımına güvenip kabûl ettim ve hacimde küçük, faydası büyük olacağını ümit ettiğim bir risâle hazırladım. 

Risâlemiz, namazı terk etmenin haramlığına dâir, Allahü Teâlâ'nın kelâmından, Rasû-lüllah’ın hadislerinden, Sahâbenin kelâmlarından ve dînî hükümlerde beyanlarına güvenilen âlimlerin sözlerinden meydana getirilmiştir. 

Muvaffakiyet ancak Allah'ın yardımıyladır. O, bana kâfîdir.

 Mustafa Reşid Râşid Tâzifî


İSLÂM VE NAMAZ

Bismillâhirrahmânirrahîm 

Elhamdü lillâhi Rabb’il-âlemîn.  Vessalâtü vesselâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihî ecmeîn.

 

Ey Müslüman! Sana ne kadar mihnet indi ve başına ibretli nice hâdiseler geldi. Buna rağmen sen, hâlâ Allah'tan gayri ile meşgul olmakta ve gafil bulunmaktasın.

 

Şunu bil ki, namazı terk etmekle Mevlâ'ya ibâdet ve itâati terk etmiş oluyorsun. İslâm bir yolda sen başka bir yolda sabahladın. Ne zamâna kadar namazı (bu kutsî vazîfeyi) ihmâl edeceksin?..

 

Namaz, dinin direği, İslâm'ın temeli, zaferin sırrı, kurtuluşun esâsı, Müslümanlar üzerine Allah'ın emânetidir. Halbuki sen, ona dikkat göstermeyip zâyî ediyorsun veyâ onu vaktinin dışına çıkarıyorsun. Bu davranışın dîni küçümsemek mi, yoksa terk ve te'hirindeki azâbı bildiren ilâhî hükümlere inanmadığından mı?

 

Eğer böyleyse; namazın dindeki ehemmi-yetini Allah ve Resûlünün beyanlarından, imamlarımızın sözlerinden dinle de, namazı terk edenin Allah'ın ve Resûlünün himâye-sinden uzaklaştığını öğren!

 

Namazı terk etmeğe; ancak isyanı ilerlemiş, pişmanlığı uzamış ticâreti zarar etmiş kimseler cesâret ederler...

 

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allahü Teâlâ Kitâb-ı Kerîm'inde buyuruyor:

 

* Namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır. (S. Nisâ Å. 103)

 

* Namazlara ve orta namaza vaktinde devam edin. Allah'ın divanına huşu ve tâatle durun. (S. Bakara Å. 238)

 

* Veyl, namaz kılanlar içindir ki, onlar namazlarından gafillerdir. (S. Mâûn Â. 4-5)

 

Atâ bin Yâser: "VEYL", cehennem içinde öyle bir deredir ki, onun içine dağlar bırakılsa harâretinden elbette erir", demiştir.

 

 Hasan-ı Basrî Hz.'ne: Veyl o namaz kılan (münâfık)ların hâline ki, onlar namazlarından gafildirler", meâlindeki âyet-i celîleden sorulduğunda O:

"Vakti çıkıncaya kadar namazdan gaflet edendir", dedi.

 

Veheb Bin Münebbih K.S. buyurdu: "Hayret edilecek şey, insan cesedi ölen kişiler için ağlar da, kalbi ölen şahıs için ağlamazlar. Halbuki kalbin gaflet sebebiyle ölmesi, cesedin ölümünden şiddetlidir..."

 

  İnsanlar namaz işinde bâzı tabakalara ayrılmışlardır:

Bir kısmı, namazı kabûl etmeyenler. Onların varacağı yer, SAKAR adlı cehen-nemdir. Çünkü Allahü Teâlâ âyet-i kerîmede:

 

"Sizi Sakar adlı cehenneme sokan nedir? diye sorulduğunda, günahkârlar; «Biz namaz kılanlardan değildir...» derler" buyuruluyor  (S. Müddessir âyet 42-43)

 

Başka bir tabaka: Namaz Allah'ın emri olduğunu kabûl eder, fakat kılmaz. Bunların cezâları hüsran ve ümitsizliktir.

 

Bir başka tabaka: Namazı bazen vaktinde kılan, bazen (dünyâya düşkün olanlar gibi) vaktinden sonraya tehir eden ve ona tam alâka göstermeyenlerdir. Onlar, vakit çıkar da namazı akıllarına getirmezler. Bu hal defâlarca tekerrür eder, onlar da hiç pişmanlık duymadan bu hâli devam ettirirler. Hiç uyumamış gibi, uykuya dalar, sabah namazlarını ya uykuda geçirir kılmazlar, ya da gün doğunca kılarlar.

 

Ubâde Bin Sâmit R.A.’den: Resûlullah S.A.V. bana yedi tavsiyede bulundu. Bunlardan biri: "Parça parça doğranılsanız da, ateşte yakılsanız da, (îdam edilip) asılsanız da sakın Allah'a eş koşmayınız. Kasten ve bilerek namazı terk etmeyiniz. Kim bilerek namazı terk ederse, muhakkak İslâm milletinden dışarı çıkmıştır".[3] 

Allahü Teâlâ âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor:

 

"Ey iman edenler! Ne mallarınız ne de evlâtlarınız sizi Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar zarara uğrayanlardır". (S. Münâfikûn Âyet:9)

 

Bazı müfessirler "Âyet-i kerîmedeki Zikir'-den murat namazdır" ve "Kim, mal, alışveriş, san'at veyâ çocuğu ile meşgul olur da, namazdan gaflet ederse ziyan eder, felâkete düşenlerden olur" demişler.

 

İmam-ı Şâfiî Hz:

- "Namazı ilk vakti içinde edâ etmek, onu koruma gayretinden doğar. Zira kişi, namazı geciktirdiğinde kendisine unutkanlık gelir" demiştir.

 

Ey namazı terk eden kimse! Sana yazıklar olsun, dünyâ işini genişletmek için zahmet çekersin ve kendin gibi bir insanın rızâsı için koşarsın da, yüce Allah'ın emrettiği ve ateşten kurtuluş vesilesi olan namazı terk edersin! Hadis-i şerifte: "Kim ikindi namazını geciktirirse bütün ehl-i iyâlini ve malını kaybetmiş gibidir" buyurdu. (Buhârî Müslim)

 

H.Ş.:   "Namaz, dinin direğidir; kim onu doğru kılarsa, dîni ayakta tutmuştur. Kim terk ederse dîni yıkmış(çasına günah işlememiş)tir". (Ebû Naîm)

İlimde imam olan zatlar, namazın dînin direği olduğu husûsunda birleştiler.

 

Peygamberimiz S.A.V. hadis-i şeriflerinde:

"Kim özrü bulunmadığı halde iki namazı bir vakte toplarsa, muhakkak büyük günahların kapısına yanaşmıştır", buyuru-yorlar.[4] 

Diğer hadis-i şerifler:

"Kim kasten namazı terk ederse, cehennem kapısı üzerinde "Buraya girecek olanlardan birisi de budur" diye ismi yazılır". (Ebû Naîm)

 

"Kim namazı kasten terk ederse muhakkak ameli yok olur", buyuruluyor. (Buhâri, Neseî, İbni Mâce)

 

Âyet-i kerime:

"Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil gelir ki, namazı bırakırlar, şehvetlerine uyarlar. İşte bunlar da azgınlıklarının cezâsını çekeceklerdir"[5] buyuruluyor.

 

Mî'rac'da Peygamber S.A.V. Cehennemde bir kısım insanların başlarına (yüksekten) büyük kaya parçaları atıldığını gördü. Her atılışta parçalanan başları eski hâline geliyor ve yarık izi kalmıyordu:

–Yâ Cebrâil! Bunlar kimler?, dedim.

–Bunlar farz olan namazı kılmakta ağır davranan kimselerdir, dedi.

 

Mus'ab bin Sa'd pederine:

- "Baba! «Onlar namazlarından gâfil-lerdir» âyet-i celîlesi ne mânâyadır?" diye sordu. Babası:

-"Gaflet'ten murad, vaktin kaybedilmesidir", dedi.

 

NAMAZIN FAYDALARI

Hadis-i şerif:

"Kim namazına devam ederse Allah ona beş haslet ikrâm eder:

1- Ondan geçim sıkıntısını kaldırır.

2- Kabir azâbı görmez.

3- Amel defteri sağ tarafından verilir.

4- Sıratı şimşek gibi geçer.

5- Hesap sorulmadan cennete girer.

 

NAMAZI TERK EDENİN CEZASI

H.Ş.: Kim namazı hafife alırsa, Allahü Teâlâ o kimseyi on beş cezâ ile cezâlandırır: Altısı dünyâda, üçü ölüm ânında, üçü kabirde, üçü de kabirden kalktığında...

 

Dünyâda göreceği cezâlar:

1- Allahü Teâlâ onun ömründen bereketi kaldırır.

2- Yüzünden sâlihler simâsını siler, donuk ve sevimsiz olur.

3- İşlediği amellerin hiç birine ecir vermez.

4- Duâsını kabûl etmez.

5- Kuraklığa sebep olduğu için dünyâdaki mahlûkat ona buğz ederler.

6- Sâlihlerin duâsından nasip alamaz. (Allah dostlarının makbul duaları Hak dostlarına ulaşır da hasımlarına hisse verilmez...)

 

 

 

 

Ölüm anında göreceği cezâlar:

1- Zelil olarak ölür. (Meleklerden ve rûhânîlerden imdat gelmez.)

2- Aç olarak can verir. (Şiddetli açlık çeker...)

3- Susuz olarak vefat eder. (Fırat nehri başından aşsa da susuzluğu gitmez.)

 

Kabirdeki cezâlar:

1- Allahü Teâlâ ona kemikleri birbirine geçinceye kadar kabri daraltır.

2- Kabri ateşle doldurulur. (Gece gündüz, ateş üzerinde durur.)

3- Kabrinde ŞUCÂ-ÜL-AKRÂ denilen büyük bir ejderha ona musallat edilir. Bu ejderhanın sesi, şiddetli gök gürültüsü gibidir. Bu kimseye:

 

"Sabah namazını geçirdiğin için, tan yeri ağarmasından güneş batıncaya kadar; öğle namazını zâyi ettiğin için, öğleden ikindiye kadar; ikindi namazını terk ettiğin için, ikindiden akşama kadar; akşam namazını zâyî ettiğin için, akşamdan yatsıya kadar; yatsı namazını geçirdiğin için, yatsıdan tan yeri ağarıncaya kadar seni dövmemi Rabb’im bana emretti" der...

Ona her darbe indirişinde, yerin yetmiş arşın içine girer. Sonra ejder, tırnaklarını yerin altına sokarak onu çıkarır, tekrar vurur. Böylece tâ kıyâmete kadar azap görür.

 

Kıyâmet günü isâbet edecek cezâlar:

1- Allah o kimseye bir vazîfeli musallat eder de onu yüzüstü sürükleyerek cehenneme atar.

2- Hesap vaktinde Allah ona gazaplı olarak nazar eder.

3- Allah Teâlâ onu şiddetli bir şekilde hesâba çeker ve onu cehenneme götürmelerini emreder.[6] 

 

Diğer rivâyet:

Kıyâmet günü, namazı terk eden kişi, yüzüne üç satır yazı yazılmış olara getirilir.

Birinci satırda: Ey Allah'ın hakkını zâyî eden,

İkinci satırda: Ey Allah'ın gazabına uğrayan,

Üçüncü satırda: Dünyâda Allah'ın hakkını zâyî ettiğin gibi, Allah da seni zâyî edecek! Bugün sen Allah'ın rahmetinden mahrumsun, diye yazılmıştır. (İbni Hacer-Zevâcir)

 

H.Ş. Kıyâmet günü yüzü ilk defâ karara-cak olanlar namazı terk edenlerdir. Cehennemde LEMLEM isimli bir vâdî var. orada her biri deve boynu kalınlığında yılanlar bulunur. Uzunluğu bir aylık mesâfe olan bu yılanlar, namazı terk eden kimseleri sokarlar. Öyle ki onun zehri vücudunun içinde yetmiş sene kaynar, sonra etini pişirir.[7] 

 

İmam-ı Şârânî K.S. Uhûd-u Muhamme-diyye adlı eserinde bildirmiş:

Resûlullah S.A.V. namazı terk eden köylülere ve diğer câhillere, beş vakit namazın fazîleti hakkında gelen âyet ve hadisleri ve namaza devam edenlerin üstünlüğünü anlatmamız için bizden ahit aldı. Halbuki, âlimler ve ilim talep eden talebeler bu hususta gaflet ederler. Sen onlardan birini, namazı terk eden oğlu, karısı, hizmetçisi ve başka birisiyle berâber görürsün. Güler ve eğlenir, yanında çalıştırır; fakat kendilerine namazı terk etmenin günahı ve vaktinde edâ etmenin sevâbı hakkında bir söylemezler! Bu hâl dîni yıkan şeylerdendir.

 

Ey kardeşim! Muhkem din emirlerini herkese açıkla! Aksi halde sen, kendileriyle cehennem tutuşturulanlardan ikincisi olursun ve orada beraber bulunursun.

 

Aziz kardeşim! Şunu iyi bil ki, âilece namaz kılanlar için her mekândan belâlar kaldırılır, halkı namazı terk eden beldelere de belâlar yağar...

 

İkaz:

Namazı özürsüz olarak terk etmek, helâk edici büyük cürümdür.

 

İbni Hazm: "Ben şerîat kitaplarında Allah'a şirk cürümünden sonra, namazı terk etmenin, bir de haksız yere bir mü'mini öldürmenin günahından büyük günah görmedim" demiş.

 

El-Kâbânî "Takrir" adlı eserinde İbni Abdüsse-lâm'dan "Namazı kasten geçirmenin cehennem ateşinden başka kefareti yoktur”diye nakletmiş.

Tevbe eden bir Müslüman, kazâya kalan namazları  vakit  geçirmeden kılması  vaciptir.

 

Ömer İbni Abdülaziz Rh.A. memur-larına  yazdığı  emirnâmesinde:

 

"Benim yanımda işlerin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu muhâfaza ederse diğer ibâdetlerini daha iyi korur. Kim de zâyî ederse, diğer ibadetlerini daha çok ihmâl eder” dediler.

 

Bâzı ilim adamaları "Namazı terk etmek Hicrî üçüncü asırda başlamıştır", demişler...

 

İkaz:

Özürsüz olarak geçirdiği namazların  kazasını acele etmek vâciptir. Bu kimsenin yemek, uyku gibi zarûrî şeyler dışında kalan vaktini kazâya sarf etmesi lâzımdır.

 

Kim kendisinde namaz sâkıt oldu diye bir hal iddiâ ederse, küfre girer...

 

Hanefî mezhebine göre: Hasta ayakta duramazsa, namazını oturarak kılar. Buna gücü yetmezse, başıyla îmâ eder -secdesini rükûdan fazlaca eğerek- namazını edâ eder.

Oturmaya gücü yetmezse sırtı üzerine yatar; ayaklarını kıbleye karşı uzatır (dizlerini diker ve altına yastık koyarak başını, kaldırır) ve rükû ile secde için îmâ eder.

 

Şâyet sağ ve sol yanı üzerine uzanarak ve yüzü kıbleye dönük halde îmâ ile kılarsa, bu da câizdir. Eğer buna da gücü yetmezse, gözü, kaşı ve kalbi ile îmâ etmeyip (iyileşince) kazâ eder.

 

Namazı kasten terk eden kimsenin cehennem halkından olduğunu haber veren âyet-i kerîmesinde Cenâb-ı Hak buyuruyor:

- "Sizi cehenneme sokan nedir?" Günahkârlar derler ki "Biz namaz kılanlardan değildik". (S. Müsdessir 42-43)

"Sizi cehenneme sokan nedir?" tarzındaki suâl, tahkir içindir.

 

H.Ş.: Kişi ile küfür ve şirk arasında namazı terk vardır. (Ahmed Bin Hanbel Cabir R.A.'den rivayet etmiştir).

 

H.Ş.: Emânete riâyeti bulunmayanın îmanı, temizliği olmayanın namazı, namazı olmayanın dîni yoktur. Namazın dindeki yeri, başın cesetteki yeri gibi (mühim)dir. [8]

* Kim namazı kasten terk ederse açıkca küfre girmiş olur.[9] 

* Bulutlu günde namazı kılmakta acele edin. Zirâ kim namazı terk ederse küfre girmiş olur.[10] 

  * Kim namazı terk ederse küfre girmiş olur.[11] 

İbni Abbas R.A.’e, gözü rahatsızlandığında doktor: "Tedâvi için bir kaç gün abdest almayacak, namaz kılmayacaksın" demişti. O, "Hayır bunu yapamam. Zirâ Resûlullah S.A.V.   "Kim namazı terk ederse kendisine gazap etmiş olur" buyurmuştur" dedi. (Deylemî)

 

H.Ş.:  "İslâm'ın tutamağı ve üzerine dinin kurulacak kaideler üçtür. Kim bunlardan birini terk ederse, o İslâm’ı inkâr etmiş ve kanı dökülmesini helâl kılmış olur:

1- Allah'tan başka ilâh bulunmadığına şahâdet etmek.

2- Farz olan beş vakit namazı edâ etmek.

3- Ramazan orucunu tutmaktır". (Ebû Ya'lâ, Deylemî)

 

Diğer rivâyet:

"Kim bunlardan birin terk ederse o şahıs Allah'ı inkâr etmiş sayılır, kendisinden ne farz kabul olunur ne de nâfile... Kanı ve malı da helâl olur."

 

H.Ş.: "Kasten namazı terk etme! Bir kimse namazı kasten terk ederse, muhakkak Allah ve Resûlü’nün hıfz ü himâyesi o kimseden kalmış olur.[12]

 

H.Ş.: "Kim namaza devam ederse, kıyâmet günü o namaz onun için nur olup, îmanına delil ve kurtuluşuna sebep olur. Kim de onu muhafaza etmez (beş vaktini kılmaz)sa kendisi için ne bir nur, ne bir delil, ne de bir kurtuluş vesîlesi yoktur. Kıyâmet günü o kimse Firavunla, Hâmân'la ve münâfıkların reisi Ubey bin Halef'le haşrolunur".[13] 

 

Bâzı ilim adamlarından:

"Namaza devam etmeyen kişi neden âsilerle berâber haşrolunur?

- Namazı ihmâl eden kimse eğer malıyla meşgul olduğundan dolayı kılmadıysa, Karun'a benzer ve onunla birlikte haşrolunur.

- Mülkü ile uğraşır da bu yüzden namazı ihmâl ederse, Firavun'a benzer ve onunla haşrolunur.

- Vezâret (reislik) ile uğraşırken namazı terk ederse Hâmân'la birlikte haşrolunur.

- Ticâretle uğraşırken namazı geciktirir veyâ terk ederse, câhiliyet devrinde Mekke tâciri olan münâfık Übey bin Halef'le birlikte haşrolunur".

 

Ey gaflete dalmış kişi! Dünyâ ateşine dayanamazken, yakıtı insanlar ile taş olan bir ateşte Kaarun, Firavn, Hâmân ve Ubey bin Halef'le birlikte azap olunmanın acısına nasıl dayanacaksın?

 

Resûlüllah’ın "Kaarun, Firavn, Hâmân ve Ubey bin Half ile birlikte..." buyurması, îman-dan soyulma ihtimâline işârettir. Bu tehlikeli durumdan Allah'a sığınırız...

 

Hangi vücut dünyâ ateşinden 69 misli fazla (yakıcı) olan bir ateşe dayanabilir! Orada iri gövdeli, sert tabîatlı ve ellerinde ateşten demir sopalar bulunan melekler var. Şâyet onlarla dünya dağlarına vurulsa, dağlar parçalanır...

 

Namazı terk edenlerin başlarına kaynak  su gibi bir şey dökülür ki, eğer onun damlası dünyâ dağları üzerine düşeydi, dağlar elbette erir ve dağılırdı...

 

Ey âsî kişi! Sen kendi nefsinin düşmanı mısın? Yoksa bu azâbı seviyor musun? Namazı terk etmeye nasıl cür'et ediyorsun? Kendine şefkatle bak, acı!.. Huzûr-u İlâhî'de nedâmet fayda vermez...

 

H.Ş.: "Allahü Teâlâ tevhid ve îmandan sonra namazdan daha sevimli bir şeyi halka farz kılmamıştır. Şâyet Allahü Teâlâ'ya namazdan daha sevimli bir iş olsaydı melekler elbette onunla ibâdette bulunurlardı. Meleklerden bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede, bir kısmı da kıyamda ve oturur hâlde ibâdet etmekteler. Çünkü namaz yüce Allah yanında ibadetlerin en sevimlisidir". (İhyâ)

 

İbni Abbas R.A.'den, Resûlullah S.A.V.'in şöyle duâ buyurduğu rivâyet edilmiştir:

"Allah’ım! İçimizde şakî ve mahrum bir sınıf yaratma!". Sonra, "Biliyor musunuz, şakî ve mahrum kimlerdir?" diye sordu. Eshâ.-ı Kiram "Yâ Resûlellah, onları bize bildiriniz" dediler. Resûlü Ekrem S.A.V. "Namazı terk edenlerdir" buyurdu.

 

Hz. Ömer ve Ebû Hüreyre R.A.'dan Resûlullah S.A.V.'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

 

- Bana Cebrâil A.S. geldi ve "Oku"  dedi. Ben "Neyi okuyayım?" dedim. O,  "Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar yakında cehenneme atılacaklar" meâlindeki âyet-i celileyi oku" dedi. Ben:

- Ey Cebrâil! Benim ümmetimden de namazı zâyî edenler olur mu? dedim. O:

- Evet, âhir zamanda ümmetinden öyle insanlar gelecek ki, namazı ihmâl, vakitleri de te'hir edecekler, şehvetlerine tâbî olacaklar. Onların paraları kendilerine namazdan değerli olacak..." dedi.[14]

 

Bildirilmiş ki: "Melekler, sabah namazını terk edene "Ey Gafil" derler. Öğle namazını geçirene "Ey Fâsık" derler. İkindi namazını terk edene "Ey Åsî", Akşam namazını terk edene,   "Ey Münkir"; Yatsı namazını terk edene   "Ey Zâyî Eden" diye hitap ederler". (M. Cürcânî- Fethül-Allâm)

 

Peygamberimiz S.A.V. Ebû Hüreyre R.A.'e:

- "Yâ Ebâ Hüreyre! Ehl-i beytine namazı emret; Allahü Teâlâ hiç ummadığın yerden sana rızkını gönderir" buyurdu.

"Ehline ve ümmetine namazı emret. kendin de ona sebatla devam et. senden rızık istemiyoruz, seni biz rızklandıracağız. (güzel) âkibet takvâ (erbâbı)nındır" âyet-i celîlesi delildir.  (S. Tâhâ Å. 132)

 

H.Ş.: "Cebrâil A.S. Peygamberimiz S.A.V.'e şöyle dedi:

- "Yâ Muhammed! Allahü Teâlâ namazı terk edenin orucunu, zekâtını, haccını, (nâfile) sadakasını ve sair işlerini kabûl etmez.

 

Yâ Muhammed A.S.! Namazı terk eden Tevrat'ta, İncil'de, Zebur'da ve Kur'an'da lânetlenmiştir. Onun üzerine her gece ve gündüzde bin lânet, bin de gazap iner. Melekler ve yedi kat gökler de ona lânet ederler.

 

Yâ Muhammed A.S.! Namazı terk edenin senin havzından ve şefâatinden nasibi yoktur. O, senin kâmil bir ümmetin değildir.

 

Yâ Muhammed! A.S.! Namazı terk eden, hastalandığında ziyâret olunmaz, cenâzesi peşinden gidilmez, onunla yiyip içilmez, oturup kalkınmaz. Onun dinine bağlılığı, emânete riâyeti yoktur. O rahmet-i ilâhîden nasipsizdir. Ve cehennemin aşağı tabakasında münâfıklarla berâber azap görecektir".

 

Namazı terk eden kimse lokmayı ağzına alırken, o lokma ona: "Ey Allah'ın düşmanı! Allah sana lânet etsin! Sen Allah'ın verdiği rızkı yiyorsun da onun farz kıldığı namazı neden edâ etmezsin?" der.

 

Namazı terk eden evinden çıktığında evi ona: "Allah yolculuğunda sana sâhip olmasın. Ehlin için de sana hayırlı halef vermesin. Sağ sâlim ehline dönmek sana nasip olmasın" der.

 

Namazı terk eden kişi öyle mel'undur ki, vücûdundaki elbise de ondan uzaklaşmak ister ve "Eğer Rabb’im beni mutî kılmasaydı elbette senden kaçardım ve seni çıplak bırakırdım" der.

 

Namazla alâkayı kesen kimse, Yahûdî gibi ölür, Hıristiyan gibi dirilir.[15] 

Ey Âdemoğlu! Bu korkunç hallerin hepsi namazı terk edenlerin başına gelir.

 

Abdullah bin Şakîk R.A.: Resûlullah S.A.V.'in Eshab'ı, namazdan başka hiç bir amelin terkini küfür olarak görmezlerdi, demiştir. (Tirmizî)

 

Hz. Ali R.A.: Kim namazı kılmazsa kâfir (gibi hareket etmiş)tir, diyor. (Buhâri, İbni Ebî Şeybe Rh.A.)

 

İbni Abbas R.A. "Namazı terk eden kişi inkârcılık yapmıştır". (İbni Abdil-berr)

 

İbni Mes'ud R.A.: "Namazı terk edenin dînine saygısı yoktur". (Taberânî)

 

Câbir R.A.: Namazı olmayanın (kâmil bir) îmanı yoktur. Abdesti olmayanın namazı (olmadığı gibi...) (İbni abdil-berr)

 

"Tergîb ve Terhîb" adlı eserinde Hafız Abdülazîm Münzirî bildirmiş:

 

- "Sahâbe-i Kiram'dan bir topluluk ve ondan sonra (tabiînden bir cemâat) namazı vakti tamamen çıkıncaya kadar ve kasten terk eden kimsenin küfrüne zâhip olmuşlardır".

 

Zevâcir adlı kitabında İbni Hacer-i Haysemî şöyle demiş:

"Sahâbe ve ondan sonra gelen âlimler, namazı terk eden kimsenin küfre gitmesinde ihtilâf ettiler.

 

Yukarıda geçen hadis-i şeriflerde, namazı terk edenin küfrüne, şirkine, İslâm milletinden çıktığına, Allah ve Resûl'ünün hıfz ü himâyesinden uzak olduğuna, ameli bâtıl, dîni ve îmanı yok gibidir, demişler.

"Kim namazı vakti çıkıncaya kadar kasten terk ederse, kanı heder olmuş kâfir gibidir", demişler. Ömer bin Hattab, Abdurrahman İbni Avf, Muaz İbni Cebel, Ebû Hüreyre, İbni Mes'ud, Câbir bin abdullah, Ebüd-derdâ R. Anhüm gibi büyükler bunlardandır.

 

Eshâb'dan gayri Ahmed bin Hanbel, İshak bin Rahaveyh, Abdullah ibni Mübârek, Hakem bin Uteybe, Eyyub Sahtiyânî, İbrâhim Nebaî, Ebû Davûd-e Tayâlisî, Ebû Bekir bin Ebî Şeybe, Zühery bin Harb ve diğer imamların hepsi Rahmetullâhi Aleyhim "Namazı kasten terk edenin küfrüne ve kanı helâl olduğuna", hükmetmişlerdir.

 

İmam-ı Şâfiî Rh.A. ve başkaları: "Namazı terketmeyi helâl kabûl etmezse kâfir olmaz; lâkin, bir vakit namazı terk eden öldürülür" demişler... Şöyle ki: O kimseye vakti içinde namazı kılması emrolonur. Vakti çıkıncaya kadar kılmazsa tekrar hatırlatılır. Kılmamakta israr ederse kılıçla boynu vurulur".

 

 * * *

 

DÖRT MEZHEBE GÖRE NAMAZI TERKETMENİN HÜKMÜ

 

Mezhep sâhibimiz İmam-ı Å'zam Ebu Hanîfe Rh.A.:

"Namazı terk eden, vücudundan kan çıkıncaya kadar dövülür; yine kılmazsa, namazını kılıncaya kadar hapis olunur", demiştir.

 

İmam-ı Mâlik Rh.A.:

Kim namazı tembellikten dolayı terk ederse, inkâr etmiş olduğu için değil, haddi gerektiren bir suç işlediği için kılıçla katlolunur. Sonra Müslümanların cenâzeleri gibi gasledilir, namazı kılınır, Müslüman kabristanına defnedilir ve mirâsı taksim olunur.

 

İmam-ı -Şâfiî Rh.A.:

Kim namazı -farziyetini inkâr ettiği için değil- tembellikten dolayı terk ederse, -küfre gittiği için değil, o suç haddi lâzım geldiğinden-  kılıçla katlolunur.

 

Edâsı zarûrî olan bir tek namazı vakti dışına çıkarana bu cezâ uygulanır.

 

"Cuma namazını, Cuma için toplanma zamanı gelmiş ve halkı üzerine Cuma vâcip olmuş bir şehirde "Öğle namazı olarak kılacağım" diyerek, terk eden kimse için de hüküm böyledir. Katledildikten sonra yıkanır, kefenlenir, üzerine namaz kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir ve mirâsı taksim edilir" demiştir.

 

İmam-ı Hambelî Rh.A.:

Bir vakit namazı edâsı zarûrî olan vaktin dışına çıkaran kimse, küfre gittiğinden dolayı öldürülür ve üzerine mürtetlerin hükmü icrâ olunur. Yânî;

- Namazı kılınmaz. (Çünkü, mürtet üzerine namaz kılmak haramdır.)

- Malına vâris olunmaz. (Çünkü onun malı ganîmettir.)

- Yıkanması ve kefenlenmesi vâcip değildir.

- Müslüman mezarlığına defnedilmez. Leşi köpeklere ikram olunur.

- Kerih kokusu geçenlere ezâ verse de onu ibret için seyretmek lâzımdır, buyurmuş...

 

 Şâfiî Rh.A., namazı terk edeni öldürmek câiz olması için hükümdar veyâ vekilinin namazın vakti daraldığı zaman, kılmasını istemesi ve ölümle tehdit etmesini şart görmüştür.

 

Hükümdar veyâ vekili, namazın vakti iyice daraldığı zaman ona: "Namazını kıl! Eğer bu ibâdeti edâ edersen seni bırakırım, şâyet kılmazsan seni öldürürüm" demesine rağmen namazını vakit dışına çıkarır ve kılmazsa katledilir.

 

Öldürülecek kimseye önce tevbe etmesini teklif etmek mendüptür. Vâcip de denilmiş...

 

Bâzıları: Üç gün mühlet verilir. Eğer tevbe ederse (namazını kılarsa) serbest bırakılır, aksi halde boynu vurulur dediler. Şayet öldürüleceği sırada, "Namazı evde kılmıştım" derse veyâ böyle bir özür beyan ederse öldürülmez, denilmiş.

 

Şâfiî âlimlerinden, Nevevî Rh.A.

- Namazı terk eden kimse "Unutmuşum" veyâ "Su bulamadım", veyâ Üzerimde pislik bulunduğu için kılamadım", gibi özür beyan etse öldürülmez, diyor.

 

İbni İmad TEVFİK’IL-AHKÂM adlı kitabında bildirmiş:

"Müslüman bir erkek gayrimüslim (kitâbî) bir kadını kendi şeriatine uygun olarak nikâhlayabilir. Tembellikten dolayı namazı terk eden Müslüman bir kadını nikâhlayamaz. Hıristiyan veyâ Yahudi bir gayri-müslimin nikâhı daha elverişlidir. Çünkü o Müslüman kadın, namaz kılmamakta ısrar ederse, Ahmed bin Hambel'in mezhebine göre mürtettir, nikâhı mahzurlu; zimmî kadının nikâhı cevâzında ise ittifak vardır.

 

 

İkaz:

Bir kimse İslâm alâmetlerinden ve erkânından olduğuna inandığı halde tembellik sebebiyle namazını terk ederse, yukarıdaki açıklamalara göre küfre nispet edilmesinde ihtilâf var. Lâkin ibâdeti hor gördüğü için terk ederse, âlimlerden hiç biri, küfründe ve kanı mubah olmasında tereddüt etmemişlerdir. Bu kişi, her ne kadar Müslümanlığını açığa koysa ve İslâmî bir hüviyet taşısa, İslâm dîni ve Müslümanlar adına müdâfaalarda bulunsa, onların mallarını ve vatanlarını korumuş olsa da, hüküm budur...

 

Zîra, Rasûlüllah S.A.V.: "Allahü Teâlâ İslâm’ı îman ehli olmayan adamla da teyit eder", buyurmuştur. (Taberânî, İbni Ömer R.A.'dan rivayet etmiştir.)

 

   Kezâ: "Allahü Teâlâ'nın dâvetçisi bulunan müezzinin dâvetini işiten ve felâha çağırdığı halde dâvete icâbet etmeyen kimse, felâhtan uzaklaşmış, küfre ve nifâka saplanmıştır" hükmü bildirilmiş. [16]

 

Ebû Hüreyre R.A. buyuruyor:

- "Âdemoğlunun kulağına erimiş kurşun dökülmesi, namaza dâvet için okunan ezânı duyup da gitmemekten daha ehvendir".

 

Resûlullah Efendimiz  "Cemâatle namaza devam eden birini gördüğünüzde onun îmânına şâhitlik ediniz", buyurmuştur. (İ. Ahmed, Dârimî, Tirmizî)

 

Âyet-i kerimede: "Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namazı doğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler, buyuruluyor. (Tevbe, 18)

 

Aziz Müslüman!

Allah muvaffakiyetler versin ve doğru yola hidâyet buyursun! Kadınlarınıza namazı emretmeniz ve ona devam etmelerini tembih etmeniz, üzerimize vâciptir. Bunu kat'î olarak biliniz. Zîrâ onlar sizin yanınızda emânettir.

 

Allahü Teâlâ buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah'a ve peygamberine ihanet etmeyin, siz kendiniz bilerek kendi emanetlerinize ihanet eder misiniz?.. (S. Enfâl 27)

 

Kim hanımına namaz kılmasını söylemez (veya öğretmezse) Allah ve Rasûlü'ne isyan etmiş ve Allah'tan gelecek cezâyı hak etmiştir. Çünkü bu şahıs Allahü Teâlâ'nın "Ehline (ve ümmetine) namazı emret, kendin de ona devam et. Biz senden rızk istemiyoruz, seni biz rızıklandırırız. (güzel) âkibet takvâ sahiplerinedir.. (S. Tâhâ 132) fermân-ı izzetini unutmuştur.

 

Dînine uymayan kadında ne hayır umulur? Karısına, kızına, kız kardeşine namazı emretmeyen erkekten ne beklenir? Çünkü bunlar lânetlenmiş ve rahmet-i ilâhiden kovulmuştur.

 

Kadın kocasına itâat etmezse, ondan ayrılsın. Çünkü o Allah ve Resûlü'ne isyan etmiştir.

 

Kadının velisi de onun kocasını bu hususta uyarmazsa Allah'ın gazabına uğrar ve ateşi hak eder.

 

Abdullah Haddad K.S. Nesâyih-üd-dîniyye adlı kitabında bildirilmiş:

- "Namaza devam etmek üzerine vâciptir. onu geciktirmek sana haramdır. Bir de; ehline, evlâdına ve velisi bulunduğun her şahsa namazı doğru kılmaları için şiddet göster, bu hususta mâzeret tanıma. İtâat etmeyeni tehdit et. Ona malını helâk etmesinden daha şiddetli bir öfke göster. Eğer böyle yapmazsan Allah'ın hakkı olan namaza ihânet etmiş olursun.

Eğer kabul etmezse, onu kendinden uzaklaştır. Çünkü onda hayır yoktur.

 

Bir kimseye, ehlini namazdan uzak tutup, yalnız kendisinin namaz kılması kâfî gelmez. Karısına, çocuklarına, anne ve babasına, idâresi altında olanlara, vakitleri içinde namazlarını kılmaları, yumuşak sözle, nasîhat yoluyla söylenmesi vâciptir. Yapmazlarsa, şiddet gösterir. Çünkü Allahü Teâlâ'nın "Ehline namazı emret" âyet-i celîlesiyle (Sûre-i Tâhâ 132) "Ey iman edenler! Kendinizi ve âilelerinizi ateşten koruyunuz", (Sûre-i Tahrim 6) hükmünü edâ etmek vâciptir.

 

Ey Müslüman! Yukarıda beyan edilen-lerden sonra orucu ve haccı zâyî etmen, zekâtı vermemen ive anamazı terk etmekle Müslüman olduğunu iddiâ etmen doğru olur mu?

 

Senin için sâlih amellerden geriye bir şey kalmadığına göre, İslâmiyet’ten nasip olarak sana ne kalır?..

 

Ey Müslüman! Gafletten uyan! Kıymetli ömrünü zâyî ettiğine tasalan! Mevlâ'ya dönüş yapan kimsenin yoluna uy. Allah beni ve seni affetsin! İşlerini O'na havâle et...

 

Büyükler haber vermişler:

- "Biriniz namazı terk edip de (zayıf) ve güçsüz haşereler yanından geçse o haşereler Allah'ın kendilerine kuvvet vermesini diler ve bu kuvvetle onu yakalayıp, yere vurmak isterler.

 

Kuşlar ve vahşî hayvanlar yanından geçerken namaz kılmayan kimseyi görmekten Allah'a sığınırlar.

 

Bir suya uğradığında su namazı terk eden kişi kendinden içmesini istemez.

 

Açık havada dolaştığı vakit, varlıklar namaz kılmayan kimsenin kendi taraflarına uğramasını istemezler".

 

Namazı terk eden veyâ geciktiren kişinin nedâmetle tevbe etmesi, vâciptir. Zîrâ Allahü Teâlâ tevbeleri kabûl eder.

 

Âyet-i celîlede: “O Allah, kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayan ve ne istediklerini bilendir.” (S. Şûrâ 25) buyuruluyor.

Namazı veyâ namazın şartlarından birini terk etmekten son derece sakınmalı... Eğer namazı terk suçunu işlersen helâk olanlarla birlikte mahvolur, dünyâ ve âhirette zarara uğrarsın.

Allahü Teâlâ cümlemizi hakkıyla namaz kılan kullarından eylesin.

Bihürmet-i Seyyid-il-Mürselîn Sallallâhü Teâlâ Aleyhi Vesellem.

 

*  *  *



[1] (İmam-ı Ahmed bin Hambel, Dâvûd, Tirmizî)

[2] (Tâzif, Haleb'e dört fersah mesafede bir köydür.)

[3] (Taberânî Muhammed bin Nasr rivâyet etmişler; Münzir, «Hadis hasendir» demiştir.)

[4] (Tirmizî, Hâkim, Dâre Kutnî, İbni Abbas R.A.'dan; Beyhâkî ve Abdürrezzak, Ömer R.A.'den rivâyet etmiştir.)

[5] (S. Meryem 59) 

[6] (Hadisi Ebul-Leys Semerkandî, Kurretül Uyûn adlı eserinde, İbni Mâce de Zevâcir'de zikretmiştir.

[7] (Ebulleys, Kurretül-Uyûn'da; İbni Hacer, Zevâcir'de zikretmişlerdir.)

[8] (Taberânî, İbni Ömer R.A.'den rivayet etmiştir).

[9]  (Taberânî ve Ebu Nuaym, Enes R.A.'den rivayet etmişlerdir).

 

[10] (İbni Ebî Şeybe zayıf senetle Enes R.A.'den rivayet etmiştir.)

[11] (Bezzar, İbni Abbas R.A.'den rivayet etmiştir.)

[12]  (Ümmü Eymen R.A.'den İmam Ahmed ve Beyhâkî)

[13] (Dârimî, taberânî, Ahmed, İbni Hibban, Amr İbni As'dan rivayet etmişlerdir.)

[14] Ahmed Dehlân’ın, "Terkissalâh" kitabından.)

[15] (A. Dehlân, Terkissalâh isimli eserinde zikretti.) 

[16] (İmam Ahmed, Taberânî ve Deylemî, Muaz İbni Enes R.A.'dan rivâyet etmişlerdir.)

 

   
© incemeseleler.com