28. SOHBET
Meali: Ey iman edenler! Cuma günü,
namaz için (ezanla) çağrıldığınız
vakit, hemen Allah’ın zikrine koşun. Alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu
sizin için daha hayırlıdır.
Namaz kılındığı vakit, yeryüzüne
dağılın da Allah’ın fazlında rızık arayın. Allah’ı çok zikredin ki felâh
bulasınız.
Böyle
iken, bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona (doğru) sökün ettiler de seni
ayakta bıraktılar. De ki Allah katında (sevab), eğlenceden de, ticaretten
de daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. (El-Cuma-
9,10,11)
Sebeb-i Nüzül: Medine’de kıtlık vardı. Şiddetli bir açlık hüküm
sürüyordu.(1) Halkın çoğu büyük sıkıntı içindeydi.
Şam’dan bir kervan Medine’ye geldi. Kervan Medine’ye yaklaştığında Medine halkı
kervanı defle, ıslıkla karşıladılar. Allah’ın Rasülü minberde ayak üzerinde
hutbe irad ediyordu. Kervanın geldiğini duyan eshab, Allah’ın Rasülünü minber
üzerinde bırakarak kervanı karşılamaya çıktı. Mescidde on iki erkek, yedi
kadından başka kalan olmadı.
Eshabın tamamen kervana çıkıp ta
mescidde az bir kimsenin kaldığını gören Allah’ın Rasülü (S.A.V.) : “ Şu
insanların tamamı çıkmış olsaydı; onlar üzirene mescid ateşle dolacaktı,”
buyurdular.
Katade: “Eshab bu hareketi üç defa işlediler” diye rivayet
etmiştir. Bunların üçünde de kervanın gelişi, Cuma gününde, hutbe esnasında olmuştur. İslâm’ın ilk yıllarında,
bayram namazlarında olduğu gibi Cuma namazlarında da, hutbe namazdan sonra
okunurdu. Eshab namaz kılınınca mescidden çıkmanın caiz olacağını düşünerek
Peygamberimiz hutbe okurken dağıldılar. Bu ayet-i kerime nazil olunca Peygamber
Efendimiz hutbeyi öne aldılar.
Açıklama: Ayeti celilede zikredilen nidadan murat; Hatibin
hutbe irad etmek üzere minbere çıkıp oturduktan sonraki ezandır. Yani: Cuma
namazının ikinci ezanıdır. Bir çok alimler ise: “insanlar birinci ezanı
duyacaklarından bundan murad birinci ezandır” demişlerdir.
Ebul Beka şöyle demiştir: Halk namaz kılmak üzere toplandıkları için, bu güne
Cuma denildi. Cuma, İslâmî bir isimdir. Arab halkı bu güne “Arûbe” derdi.
Arûbe, Süryani’de rahmet mânâsınadır. Buna, ilk Cum’a ismini veren Kâ’b bin
Lüey’ dir.
İbn-i Sirin şöyle anlatmıştır: Hicretten önce ensar: “Yahûdilerin bir günü var.
Onlar her hafta o gün toplanırlar.
Nasaranın da bir günü var. Onlarda o gün toplanırlar. Gelin, bir günde biz
edinelim, biz de o gün toplanalım, Allah’ı zikredelim, ona şükredelim” dediler.
Sözlerine devamla “Arübe” yi mübarek gün yapalım” dediler. Said bin Zürare’nin
evinde toplandılar.
Said onlara iki rekât namaz kıldırdı. Onlara va’zetti ve bu
güne, Cuma ismini verdiler. Said, onlara ikram için bir koyun kesti. Öğlen ve
akşam ondan yediler.
Bazı
alimler: “Hz. Adem,
Hz. Havva ile yeryüzünde Cuma günü buluştu.” demişlerdir. Melekler bu güne:
“yevmül mezid” derler. Çünkü Allah-ü Teâlâ Cennet ehline bu günde tecelli eder.
Onlara gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hiçbir beşerin kalbine
gelmeyen nimetler ihsan eder.
CUMA GÜNÜNE DAİR BAZI HADİS-İ
ŞERİFLER
Hadis-i Şerif: Allah’ın nazarında günlerin efendisi Cuma’dır.(2)
O, Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinden de kıymetlidir. Adem (A.S.)
yaratılması, ve yeryüzüne indirilmesi ve ölümü o günde oldu. Duaların kabul
edildiği saat, Cuma günündedir ancak haram istenmedikçe. Kıyamette Cuma günü
kopacaktır.
Onun için Hanbeli alimlerinin çoğu Cuma
gününün, diğer günlerin tamamından, hatta Kadir Gecesi’nden efdal olduğunu
söylemişlerdir.
İbn
Abbas (R.A.)’ dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Nebi (S.A.V.) buyurdular
ki:Allah-ü Teâlâ Cuma gecesinde ehl-i islâmın tamamını bağışlar.
Bu fazilet diğer geceler için yoktur.
Ancak alimlerin ekserisi Kadir Gecesi’nin efdal olduğunu söylemişlerdir.
İbn-i Mes’ud (R.A.)’ dan rivayet
edilen bir hadis-i şerifte Nebi (S.A.V.) buyurdular ki: Hiçbir Cuma gecesi yoktur ki, ancak Allah-ü Teâlâ (rahmet nazarıyla) halkına üç kere bakar, Allah’a
ortak koşmayanları mağfiret eder.
Hz. Ömer (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadis-i şerifte
Nebi (S.A.V.) buyurdular ki: En hayırlı gece ve en hayırlı günde benim
üzerime çok salât okuyun! Bu da Cuma günü ve gecesidir.
Hadis-i Şerif: Cuma’dan efdal bir güne, güneş ne doğmuş ne de
batmıştır. O gecelerin seyyidesi, en büyüğü ve en efdalidir.
Cuma gecesi bilinen bir gecedir, Kadir
gecesi ise gizlidir: Ancak az kimseler Kadir Gecesi’nden istifade edebilir.
(Ğaliyet-ül Mevaiz)
“Allah’ın zikrine koşun”: “Hutbeye ve Allah’ın zikrini içine alan namaza
gidin.” demektir. Bazı alimelere göre ise: “Kur’anın yahut imamın vazına
gidin.” demektir.
Burada emredilen, koşarak gelmek
değildir. Namaza gelmemekten nehydir, sekinet ve vakar üzere gelmelerini
temindir. Koşmak, niyet, huşu ve kâlb ile olmalıdır. Namaza ancak koşarak
yetişebilecekse, o zaman lâyık olmasa da koşar.
“Alış verişi terkediniz.” Cuma vaktinde alışveriş, kiralama ve benzeri işler
haram kılınmıştır.
HİKÂYE
Kasım’ın oğlu Abdullah anlatıyor:
Babam Kasım Cuma günü eve geldi.
Evde bir aktar (güzel kokular, iğne
iplik vesaire satan adam) vardı. Ev halkı ondan alışveriş yapıyordu. Babam
evden çıktı. Mescide vardığında, imam namazdan çıkmıştı. Eve geldiğinde,
evdekilere alışverişi bozdurdu.
CUMA’NIN
ADABINDAN BAZILARI
1. Cumaya erkenden gitmek.
İbn-i Ömer (R.A.)’ dan Rivayet edilen bir hadisi şerifte
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) buyurdular: Kim (Cuma günü)
yıkar ve yıkanırsa, kim erkenden (mescide) giderse, imama yakın durur,
malâyani söz etmezse; ona her bir adım için bir yıllık oruç ve geceleri namaz (ecri)
vardır. (3)
“Yıkar ve yıkanırsa” demek; “hanımıyla cinsi münasebette
bulunarak onu da yıkanmaya muhtaç kılarsa” demektir. Bunun hikmeti, nefsin
meşru yoldan sükünete ermesi, böylece namaza giderken gözün kaydığı şeylerden
korunmasıdır. “Böylece kadın da o gün yıkanmaya sevkedilmiş olur.” diye
açıklanmıştır. (Mütercim)
Haberde geldiki: Cuma günü gelince, mescidlerin
kapıları üzerinde melekler yerlerini alır. Ellerinde gümüşten defterler,
altından kalemler vardır, insanları mertebelerine göre yazarlar. Bu mertebeler,
önce geliş sırasına göredir.
Hadis-i Şerif: Üç şey varki, insanlar bunların
fazliteni bilmiş olsalardı; onları elde etmek için develer gibi yarışırlardı:
Ezan okumak, biricinci safa yetişmek, Cuma’ya erken gitmektir.
Denildi ki: İnsanların Allah’ın cemâlini
seyrederken ona (manen) yakınlıkları, Cuma’ya erken gidişlerine göre olacaktır.
İmam-ı Gazali der ki: Camiye
girdiğin zaman birinci safı ara. Çünkü insanların omuzuna basıp geçmemek
şartıyla onun fazileti çoktur. Insanlar toplandığı zaman onların omuzunu
çiğneyerek ön safa geçme. Birinci safa geçmek için arada boşluk bırakan
insanların önünden geçilebilir. Bu insanların omuzuna basmak gibi yanlış bir
hareket değildir. Insanların omuzunu çiğneyerek öne geçmek şiddetle mekruhtur.
Çünkü sevgili Peygamberimiz, böyle bir adamı gördü ve ona: “Otur insanlara
eza verdin.” buyurdu. Ancak imam yahut müezzin olursa; o zaman bu şekilde
öne geçebilir.
Denildi ki: Kim bu şekilde hareket ederse;
kıyamet günü, Cehennem üzerine bir köprü gibi uzatılır. Insanlar onu çiğneyip
geçerler.
Hadis-i Şerif: Kırk sene beklemek, namaz
kılanın önünden geçemekten hayırlıdır.
Hadis-i Şerif: Kişinin rüzgârın savurduğu bir
kül olması, namaz kılanın önünden geçmesinden daha hayırlıdır.
“Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır”
Alışverişi bırakıp Allah’ın zikrine koşmak, ahiret hayatında
sizin için daha faydalıdır. Çünkü; ahiret nimetleri daha üstün ve bakidir.
“Namaz kılındığı zaman, yeryüzünde dağılın da Allah’ın
fazlından (rızık) arayın”: Cuma günü farzı eda edip namazı bitirdiğiniz zaman; kendi
işlerinizi görmek için yeryüzüne dağılın. Kazanç, rızık ve ilim arayın.
Buradaki emir vücub değil, mubahlık ifade eder. Yani; isteyen mescidde kalıp
namaz kılmaya, Kur’an okumaya, ilim öğrenmeye vb. devam edebilir. Isteyen de
hasta ziyaretine, cenazede hazır bulunmaya, bir kardeşini ziyarete v.b. işlere
gidebilir.
Peygamberimizin arkadaşı olan Abdulha-el Mazini, Cuma
namazını kılınca camiden çıkar, çarşıda bir müddet dolaşır, mescide geri dönüp
istediği kadar namaz kılardı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda: Ben
“Peygamber Efendimizi böyle yaparken gördüm.” deyip bu ayet-i kerimeyi okudu.
Salihlerden bazıları Cuma namazını kılınca, camiden çıkıp
mescidin kapısında durup şöyle dua ederlerdi:
“Allahım! Da’vetine icabet ettim, farz kıldığın namazı eda
ettim, emrettiğin gibi dışarı çıktım, beni fazlından rızıklandır, çünkü sen
rızık verenlerin en hayırlısısın.”
“Allah’ı çok zikredin ki felâh bulasınız” Buradaki zikir,
dil ile olan zikir, kalble olan zikir, taatla olan zikirdir, sadece namaz
anlaşılmamalıdır. Felâha kavuşmak, dünyada ve ahirette kurtuluşa ermek,
umduklarına nail olmak, korktuklarından emin olmaktır.
“Böyle iken, bir ticaret veya eğlence gördüklerinde, ona (doğru)
sökün ettiler de, seni ayakta bıraktılar”
Ticaret; Şam’dan gelen kervan, eğlence; gelen kervanı
kaşılamak için Medine halkının davul ve
ıslık çalmasıdır. Medine’de şiddetli açlık bulunduğundan ve fiyatlarda yüksek
olduğundan, Peygamber Efendimiz ayakta hutbe okurken halk onu o halde bırakıp
dışarı çıktılar, on iki kişi kadar insan kaldı. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“Şu mescidde kalanlar olmamış olsaydı; gidenlerin üzerine taş yağıdırılacaktı.”
buyurmuşlardır. Diğer bir rivayette: “Vadi ateş ile dolacaktı.”
buyurmuşlardır.
“De ki: Allah katındaki (sevap) eğlenceden de,
ticarettende daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” Yani
namazın sevabı, yahut Peygamber Efendimizle beraber kalmak, Şam’dan gelen
kervandan (islâmdan önce Dihye’nin kervanından) daha hayırlıdır. Zira onun
faydası gelip geçici namaz ve peygamberle kalmanın faidesi kalıcıdır. Eğer
rızık vericilerin mevcut olması mümkün ise en hayırlısı Allah’tır, ona koşun ve
rızkı ondan isteyin.
Dünya ve ahirette hayra nail olmak için Cumaya koş,
alışverişi terket. (4)
Ebu Hüreyre (R.A.) dan rivayet edilen bir hadis-i şerite
Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurdular:
Kim güzelce abdest alır sonra cumaya gelir (hutbeyi)
dinler ve susarsa bir sonraki cumaya kadar olan günahları ve üç gün fazlası
mağfiret olunur. Çünkü kim bir iyilik yaparsa onun için on misli vardır. Kimde
alnındaki taşı (namaz içinde) alıp atarsa hata etmiştir.
CUMA’YI
TERKETMEK
Şer’i bir özür olmadan cumayı terketmek büyük günahlardandır.
İbn-i Mes’ud (R.A.)’ dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte
Nebi (A.S.) buyurdular ki: Öyle kasdediyorum ki, birine
emredeyim de, namazı kıldırsın da; ben Cuma’ya gitmeyenleri evleri ile beraber
yakayım. (Ramüz-el Ehadis. C.2 S.348)
Üsame (R.A.)’ dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Nebi
(A.S.) buyurdular ki: Kim özürsüz olarak üç cumayı terkederse;
münafıklardan yazılır. (Ramüz El Ehadis C.2 S.412)
İbn-i Abbas (R.A.)’ dan rivayet edilen bir hadisi şerifte
Nebi (A.S.) buyurdular ki: Kim peşpeşe üç cumayı terkederse;
İslâm’ı arkasına atmış olur.
Buradan şu açığa çıkıyor ki, şehirlerde Cuma namazı kılmayan
İmamiyye mezhebi mensubları hatalıdırlar. Çünkü insanlar arasında veliyyül emr
vardır. Allah-ü Teâlâ bizi ehli Cuma ve ehli sünnet vel cemaat tan kılsın.
CUMA NAMAZI
İLE ALÂKALI HÜKÜMLER
Cuma namazı farzı ayndır. Müsafire değil, mukime farzdır.
Mukim olanlar Cuma namazına yetişemedikleri zaman; o günün öğle namazını
kılarlar. Cuma namazı sabi, köle, kadın ve â’mâya farz değildir. Fakat şayet
Cuma namazı kılarlarsa; sahih olur.
Cuma ile mükellef olmayanlara ve mahbuslara, Cuma günü öğle
namazını cemaatle kılmaları mekruhtur.
Cuma ile mükellef olanın, Cuma zevaldan evvel sefere çıkması
caizdir.
Ikinci ezan okunurken alışveriş haramdır.
Hutbeyi duysun duymasın; hutbe okunurken konuşmak haramdır.
Hatta konuşana “sus” demek caiz olmaz. (5) Cuma
namazının sahih olması için; imamdan başka en az üç erkek olmalıdır.
Cuma namazı ancak öğle vaktinde kılınır. Namazdan önce iki
hutbe okunmalıdır.
Hutbede, bir tesbih veya tahmid, yahut tehlil veya
tekbir getirip inse İmam-ı A’zam Hz. lerine göre kâfi gelir, İmameyne göre ise
kâfi gelmez. Hatibin hutbeyi ayakta okuması, İmam-ı A’azama göre vacib değil
sünnettir. Iki hutbe arasında oturmakta
böyledir.
Hutbeyi okuyan kişi Cumayı kıldırır, ancak bir özür olursa
başkası kıldırabilir.
Bir beldede ihtiyaca göre birden fazla yerde Cuma
kılınabilir. Belde ister büyük olsun ister küçük, arasından nehir geçsin veya
geçmesin, hüküm aynıdır.
Tercih edilen görüşe göre; Cuma namazından sonra 4 rekât
zuhr-i âhir (son öğle) namazı kılınır. Ibn-i Abidin isimli kıymetli fıkıh
kitabında, bunun bu zamanda ihtayata uygun olduğu yazılıdır. (6)
Şerh-i Hidaye’de şöyle yazılıdır.
Cuma namazından sonra dört defa şöyle dua et. Ey Gani, ey
Hamid, ey Müb’di, ey Muid, ey Rahim, ey Vedüd olan Allah’ım! Beni, helâl
kıldığın şeyler sebebiyle haramdan, sana itaat etmekle, isyandan müstağni kıl,
lütfu kereminle senden gayrisine muhtaç etme (7)
Şöyle dua edilebilir:
Allah’ım! Senden dinde anlayış, ilimde ziyade, rızıkta
yeterlilik, bedende afiyet, ölümden önce tövbe, ölürken rahat, ölümden sonra
mağfiret, cemâline bakma lezzeti isteriz Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey
kendisinden istenilenlerin en hayılısı!
DUA
Allahım! Emel (boş ümit) ler uykusundan bizi uyandır.
Yolculuk ve ecelin yaklaştığını bize hatırlat. Bizi işlerin en kıymetli ve en
şerefli olanlarını yapmaya muvaffak kıl. Bütün korkulardan bizi kurtar.
Hususuyla en büyük korku kıyamet ve deccal den. Evlât ve mallarımıza bereket
ihsan eyle. Mü’minlerin emîrine ve kahraman askerine yardım et. Düşmanlarını
kıtlık ve depremler ile kahret. Nebi’n Muhammed O’nun âl ve evlâdı hürmetine
duamızı kabul eyle.
CUMA GÜNÜ VE NAMAZININ FAZİLETİ-II
Hadis-i Şerif Hz. Enes (R.A.)dan: Kim Cuma
günü benim üzerime bin salavat okursa; Cennet’teki yerini görmeden düynadan
çıkmaz.
Evs bin Evs (R.A.)’ dan: Peygamberimiz şöyle buyurdu; Cuma
günü, gerçekten günlerinizin en değerlilerinden biridir. (Çünkü) Adem
(A.S.) o günde yaratıldı, o günde ruhu kabzedildi ve Sûr’a o günde üfürülecek
ve yine o günde, şiddetinden her şeyin mahvolacağı korkunç sayha duyulacak. Şu
hâlde, o günde bana çok salâvat getirin, çünkü sizin salâvatınız şüphesiz bana
arz olunur.
“Ey Allah’ın Rasülü! Salâvatımız sana nasıl arzolunur ki, sen
artık kabrinde toz toprak olmuşsun.” dediler. Peygamber (S.A.V.):
“Allah bizim (Peygamberlerin) cesedlerimizi kesin olarak
toprağa haram kıldı.1 buyurdu.
(Tac. C.1 S.503)
Ebu Ümamet-ûl Bahili (R.A.)’ dan:Peygamberimiz şöyle buyurdu:Cuma
günü bana çok salâvat getirin. Çünkü ümmetimin salâvatı bana her Cuma günü
arzolunur. Ümmetimin bana en yakın olanı, en çok salâvat getirenidir.
Hadisi Şerif Ebudderda
(R.A.)’ dan: Cuma günü bana çok salevat getirin. O gün yevmi
meşhüddür, melekler o güne şahid olurlar.
Yani mescidlerin kapısına gelip halkı geliş sırasına göre
yazarlar. Namaz kılanlar için istiğfar ederler.
Hadisi Şerif: Ali bin ebi Talib (R.A.)’ dan: Kim
Cuma günü benim üzerime salevat okursa; kıyamet gününde yanında bir nur ile
gelir. Şayet o nur mahlûkata taksim olunsa; hepsine yeter artar.
(Sinaniye ve Galiye)
Allahümme salli ve sellim alel bahril ecemmi vet tavdil
eşemmi. Seyyidina Muhammedin. Rahmetin lil alemi. Vennuril hâdi fizzulemi. Ve
alâ âlihi ve eshabihi zerarî hayril ümemi.
Mânâsı: Allah’ım! En büyük deniz, en yüce dağ olan Efendimiz
Muhammed’e rahmet eyle. O, alemlere rahmettir. Karanlıklarda nurdur ve
ümmetlerin en hayırlısının zirvesi olan âline rahmet eyle.
(1)
Bunun bir benzeri de şu ayet-i kerimelerde işaret buyurulan
hadisedir.
Ayet Meali: Andolsun ki, biz sana Kur’an dan tekrarlanan
yedi ayeti ve yüce Kur’an-ı verdik.
Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz
dikme, onlardan dolayı üzülme ve mü’minlere alçak gönüllü ol.
(El-Hicr-
87,88)
Bu ayetin nüzül sebebi, “Andolsun ki, Biz sana Kur’an dan yedi
âyeti ve yüce Kur’an-ı verdik” âyet-i kerimesidir. Ebû Cehil’e ait bir
kervan Şam’dan büyük bir mal yükü ile geliverir. Bu kervan yedi kafileden
ibarettir. Rasülüllah ve ashabı, kervanın getirdiği mallara bakmaktadırlar.
Peygamberimizin ashabının ekserisi aç ve
çıplaktır. Rasülüllah (S.A.V.)’ in aklından, ashabının ihtiyaç içinde olduğu
geçer. Bunun üzerine âyet-i kerime nazil olur. Yani Yüce Allah Rasülüne demiş
olmaktadır ki; yedi kafileye bedel olarak sana Kur’an dan yedi âyetlik
Fatiha’yı verdik. O halde Ebu Cehil’e verdiklerimize bakma. O, alçak dünya
metâıdır. Sonra ashabının hâline de üzülme. Onlara alçak gönüllü ol. Çünkü
senin onlara alçak gönüllü olman, sevilen dünyalık elde etmelerinden daha fazla
onların kalbini hoş edecektir.
Açıklama:
“Seb’an minel mesani” Tekrarlanan yedi. Bu
Fatiha-i Şerife’dir, yedi ayet olup her rekâtta tekrarlananmaktadır. Bazı
âlimlere göre ise “El-bakara, Al’i İmran, En-Nisa, El-Maide, El-Enâm, El-A’râf,
El-Enfal, Et-tevbe” olmak üzere yedi uzun süredir. Doğrusunu Allah bilir.
Ebu Bekir (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi Şerifte Nebi
(A.S) buyurdularki: Kendisine Kur’an verilen bir kimse, (başkasına)
verilen (dünyalığı) Kur’andan üstün görürse; büyüğü küçültmüş, küçüğü
büyültmüş olur.
Ebu Hûreyre (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi Şerifte
Nebi (A.S) buyurdularki: Sizden biriniz malda ve yaratılışta kendisinden
fazla bir kimseye baktığı zamanda, kendinden aşağı olan kimseye baksın.
Ebu Hüreyre (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi Şerifte
Nebi (A.S) buyurdularki: Sizden aşağı olan kimseye nazar
edin, üstünüzde olan şu kimseye bakmayın. Işte bu, üzerinizde olan Allah’ın
ni’metini küçük görmemenize daha lâyıktır. (Sinaniye ve diğerleri)
(2)
İmam-ı Gazali (R.h.)’ın Bidayet-ül Hidaye Şerhi’nde şöyle
yazılıdır.
Cuma; mü’minlerin bayramlarından bir bayram olup, haftanın
günlerinin en efdali ve Allah katında, Ramazan ve Kurban bayramlarının
günlerinden daha büyüktür. Arefe günü ise; Cuma’dan daha efdaldir. Cuma günü
Allah-ü Teâlâ’nın yalnız ümmeti Muhammed’e verdiği şerefli bir gündür.
Haberde şöyle gelmiştir: Allah-ü Teâlâ için her Cuma
gününde, cehennemden azat edilen altıyüz bin kişi vardır.
Hadis-i Şerif: Cuma günü veya Cuma gecesi ölen
kimseye şehid sevabı verilir, kabir fitnesinden korunur.
Hadis-i Şerif: Cuma gününde mübhem (gizli)
bir saat vardır ki, Müslüman bir kul o saate Allahü Teâlâ’ dan (dini veya
dünyevi) bir hacetini isterse; Hz. Allah istediğini verir.
Allah isteğini o anda ve istediği şekilde verir. Bazı âlimler
duaların kabul edildiği saat günün sonundadır. Çünkü
Hz. Allah, Adem (A.S.)’ ı Cuma günü ikindiden sonra yarattı
ve yemin Cuma günü ikindiden sonra daha kuvvetli olur demişlerdir.
Kadi İyaz (R.h.) şöyle demiştir: İcabet
saati, imamın minber üzerine oturmasıyla namazdan selâm vermesi arasında az bir
vakittir. Yani bu vaktin dışında da değil; tamamında da değildir.
Cuma Adabından Bazıları:
1- Perşembe
gününden elbiseyi temizleyerek, güzel koku tedarik ederek madden hazırlanmak.
2- Yine
Perşembe günü ikindiden itibaren istiğfar, tesbih ve dua ile manen hazırlanmak.
Çünkü Perşembe ikindiden sonrası, fazilette Cuma’daki icabet saatine denktir.
Bazı âlimler şöyle demişlerdir: Allah-ü
Teâlâ katında kulların rızıklarından fazla olarak rızık vardır ki, onu ancak
Allah’tan Perşembe ikindi sonrasi ile Cuma’nın faziletine kavuşmayı isteyenlere
verir.
3- Perşembe
veya Cumartesi ile beraber olduğu halde Cuma günü oruçlu olmak. Zira yalnız
Cuma günü oruç tutmak nehyedilmiştir.
Hadis-i Şerif: Sizden biriniz Cuma günü oruç
tutmasın. Ancak bir gün önce veya bir gün sonra tutmak müstesna.
4- Cuma günü
sabah olunca gusletmek. (Bu vacib değil ancak faziletlidir.)
5- Beyaz elbise giymek.
Hadis-i Şerif: Elbiseleriniz arasında beyaz
olanını giyin. Zira içlerinde en hayırlısı odur. Ölülerinizde beyazla kefenleyin.
(Ramuz-el Ehadis C.1 S.8)
6- Güzel koku sürünmek.
Zebad hariç, elinde bulunan en güzel kokuyu kullanmalıdır.
Çünkü zebad kadınlara mahsus bir kokudur.1
Erkeklerin kullandıkları kokuların en iyisi; civarındakilerin duyabileceği
şekilde güzel kokan fakat rengi görülmeyen kokudur. Kadınların kullandığı
kokuların en iyisi ise; rengi görülen fakat kokusu etrafındakiler tarafından
duyulmayandır.
7- Erkenden
camiye gitmek.
Hatip ve idrar tutamama gibi özrü bulunanların dışındakiler
için erken gitkmek mendubdur. Hatip te hutbe vaktine kadar gecikmemelidir.
Camiye girince tahiyyetül mescid
namazı kılmak. Bu namazda en güzel olanı bir selâmla dört rekât kılmaktır.
Çünkü bu namaz yüz rekâtta olsa bir selâmla kılınır. Her rekâtte Fatiha’dan
sonra elli İhlâs okunur. Böyle yapanların Cennet’teki yerini görmeden
ölmiyeceği haberde gelmiştir. Dört rekâtta, En’am, Kehf, Ta Ha ve Yasin
sûrelerini okumak sünnettir. Buna güç yetiremeyen Yasin, Duhan, Elif lâm mim,
Essecde, ve Mülk sûrelerini okur. Cuma gecesinde bu sûreleri okumayı terketme.
Çünkü bunda büyük fazilet vardır. Kim bunları okuyamazsa çokça İhlâs süresi
okur.
Denildi ki; Kim Cuma gecesi El-en’am süresini
okursa; dinini korumuş olur, kendisine güzel rızık verilir, dünya ve
ahiretinden nasibini alır.
Hadis-i Şerif: Kim Cuma günü veya gecesi
Kehf Sûresi’ni okursa; okuduğu yerden ta Mekke’ye kadar mesafeyi aydınlatacak
bir nur verilir. Gelecek Cuma’ya kadar ve üç gün fazlası ile günahları
bağışlanır. Sabaha kadar yetmişbin melek onun için istiğfar eder, hastalıklardan,
öldürücü karın tümörü, (kanser gibi) göğüs zarı iltihabı, cüzzam,
abraşlık (bedende hastalıkdan dolayı bulunan beyazlıklar) ve deccalin
fitnesinden afiyet üzere olur.
Hasen (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi Şerifte Nebi
(A.S) buyurdularki:Cennet ehli, Kur’an’ dan yalnız Ta Ha ve Yasin
Sûrelerini okur.
Denildi ki, Kim Ta Ha Sûresi’ni okumaya devam
ederse; gece namazını sever, hayır işler, dindar kimselerle haşir neşir olur.
Kim Yasin Sûresi’ni çok okursa; dini kuvvetli olur.
Ûbeyy İbn-i Kâ’b (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi
Şerifte Nebi (A.S) buyurdularki: Kim Elif lâm mim Et-tenzil
Sûresi’ni okursa; kendisine Kadir Gecesi’ni ihya eden kişinin ecri gibi ecir
verilir.
Denildi ki; Kim Secde Sûresi’ni çok okursa;
tevhidi kuvvetli imanı salim olur.
Hadis-i Şerif: Kim Ha mim, Ed-Duhan Sûresi’ni
Cuma gecesi veya günü okursa; Allah onun için cennette bir ev bina ettirir.
Denildi ki; Kim Mülk
Sûresi’ni okursa; Allah ona dünya ve ahiret hayrı verir, mülkü ve hayratı çok
olur.
Peygamberimiz üzerine çokça salevat
okumak, bunun da en azı; gece üçyüz, gündüz de üçyüz olmak üzere altıyüz adet
okumaktır. (Bideyet-ül Hidaye şerhinden)
(3)
Bu sebeple, ehli ilme göre; bu hadisi şerife uymak için Cuma
günü zevcelerine yaklaşıp gusletmek müstehaptır. Cuma günü gusül vacib
değildir. Zira peygamberimiz:
“Kim Cuma günü abdest alırsa; ne güzeldir, kim de guslederse;
bu daha faziletlidir.” buyurdular.
Cuma günü zikir ve tesbihle meşgul olmak, ilim meclislerine
katılmak, dua etmek müstehabdır. Nitekim ilim meclisinde bir saat bulunmanın,
bin rekât nafile namazdan hayırlı olduğunu Ebu Zerr (R.A.) rivayet etmiştir.
Erkenden, yahut ikindiden sonra ilim meclislerinde bulun ki, Allah’dan korkun
artsın ve düyaya rağbetin azalsın.
Ebu Said el Hudri (R.A.)’ dan rivayet edilen bir Hadisi
Şerifte Nebi (A.S) buyurdularki: Kim Cuma günü Sûre-i Kehf’ i
okursa; iki Cuma arasında bir nur onu aydınlatır.
Hadisi Şerif: Ebu Hüreyre (R.A.)dan: Kim Cuma
gecesinde Ha mim, Ed-duhan Sûresi’ni okursa; bağışlanır. Diğer bir
rivayette “Cuma günü okursa; Allah-ü Teâlâ onun için cennet’te bir ev
yapar.(Galiye)
Hadisi Şerif: Enes (R.A.) dan: Bir kâse su
bir dinar (altın) a da olsa; Cuma günü guslediniz.
Hadisi Şerif: Ebu Ümame (R.A.) dan:Cuma günü
guslediniz. Kim böyle yaparsa; bir haftalık günahlarına keffaret olur. Üç gün
de ziyadesi vardır; büyük günahları aşikâre işlemedikçe.
Peygamber Efendimiz, Cuma günü, Ramazan ve Kurban Bayramı
günleri ve Arefe günü guslederlerdi.
Hadisi Şerif: Aişe
(R.A.)’ dan: İslâm temizdir. Siz temizleniniz. Zira Cennet’e ancak temizler
girer.
CUMAYA ERKEN
GİTMENİN FAZİLETİ
Hadisi Şerif: Ebu
Hüreyre (R.A.) dan: “Her kim Cuma günü cünüplükten yıkanma gibi yıkandıktan
sonra (ilk saatte Cuma namazına) giderse; bir deve kurban etmiş gibi,
ikinci saatte giderse bir sığır kurban etmiş gibi, üçüncü saatte giderse
boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü saatte giderse bir tavuk sadaka
etmiş gibi, beşinci saatte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi (sevaba
nâil) olur. İmam hutbeye çıkınca melekler hazır olur, zikri (hutbeyi) dinlerler.”
(Buhari,
c.b 1, s. 213; Müslim, c.3, s.4)
Hadis-i Şerif: Cuma’ya öğleyin sıcağın
şiddetli olduğu zamanda gelen, deve hediye eden gibidir. Sonra gelen, sığır
hediye eden gibi; ondan sonra ki koç hediye eden gibi, ondan sonra ki de;
yumurta hediye eden gibidir. Imam minbere çıkınca, melekler sahifeleri kapatıp
hutbeyi dinlemeye gelirler.
İbn-i Hacer der ki; gün ister kısa olsun, ister uzun olsun.
sabahleyin fecrin doğuşu ile imamın minbere çıkması arasındaki vakit beş eşit
saata bölünür.
Hadis-i Şerif: Cuma günü olduğu zaman Allahû
Teâlâ yeryüzüne, ellerinde atın kalem, gümüş defterler olduğu halde melekler
gönderir. Mescidlerin kapılarında dururlar ve mescide girip namaz kılanların
isimlerini yazarlar. Namaz bittikten sonra semaya dönüp şöyle derler: “Ey
Rabbimiz! Mescide girip namaz kılanların isimlerini yazdık!” Allah-ü Teâlâ:
“İzzet ve celâlim hakkı için ben onları mağfiret ettim. Üzerlerinde hiç günah
kalmadı” buyurur.
Dünya işleri ile meşgul olmayı bırakıp Cuma’ya erkenden
gitmelisin.
KISSA
HAMİD-İ
LEFFÂF VE CUM’A NAMAZI
Rivayete göre, bir Cum’a günü, Hâmid-i Leffâf hazretleri
değirmene un öğütmeye gider, orada eşeği kaybolur. Aynı gün O’na bahçe sulama
sırası da gelir. Kendi kendine şöyle bir düşünüp: Ben Cum’aya gidersem bu
işlerim kalır, der.
Sonra, âhiret işi dünya işinden daha mühimdir, diyerek,
Cum’aya gitmeye karar verir. Cum’adan sonra evine dönerken bahçesinin önünden
geçer ve bakar ki, bahçe sulanmış. Eve geldiğinde hanımını ekmek pişirirken
görür ve eşeğinin de ahırda olduğunu öğrenir.
Neler oluyor? diye hanımına sorunca, hanımı şu cevabı verir:
“Dışarıdan sesler geldi. Dışarıya baktım; bir canavar eşeği
önüne katmış, koşarak getiriyor. Bizim komşu bahçesini sularken uyuya kalmış,
yanlışlıkla bizim bahçe de sulanmış. Başka bir komşumuz da, değirmendeki kendi
unu yerine yanlışlıkla bizim çuvalları yükleyip getirmiş.”
Bunun üzerine, Hâmid-i Leffâf hazretleri: “Yâ Rabbi, sana
hamd olsun! Ben senin (rızan) için bir iş yaptım. Sen benim üç işimi gördün.”
der. (Mişkât-ül-Envar)
Hadisi Şerif: Ebu Cüheym (R.A.) dan:Namaz
kılanın önünden geçen kişi, üzerine olan (vebal) i bilmiş olsaydı, kırk sene
orada durması, namaz kılanın önünden geçmekten daha hayırlı olurdu.
(4)
Hadisi Şerif: Ebu Bekir Sıddık (R.A.) dan:Kim
Cuma günü guslederse; günahlarına ve hatalarına keffaret olur. Yürümeye
başladığı zaman her adımına yirmi sevab verilir ve ikiyüz yıllık amel
(yazılmak) ile mükâfatlandırılır.
Hadisi Şerif: Enes bin Malik (R.A.) dan: Cuma
günü, Peygamberimize arz olundu. Şöyle ki Cebrail (A.S.) elinde bir ayna,
aynanın ortasında siyah bir nokta olduğu halde geldi. Peygamberimiz; “Bu nedir?
Ey Cebrail! diiye sordu. O: “Bu Cuma günüdür. Rab’bin bunu sana ve ümmetine
bayram olarak verdi. Bunda sizin için hayır vardır. Kıyamette en önde sen (ve
ümmetin) olursun, Yahûdi ve Hıristiyanlar sizden sonra gelirler” dedi.
Hadisi Şerif: Enes bin Malik (R.A.) dan: Allah’ü
Teâlâ Cuma günü bereket isteyeni mağfiret eder.
Hadisi Şerif: Ebu Mûsa el-eşariden: Kıyamette
günler, kendi hey’etleri üzere haşrolunurlar. Cuma ise ehlini aydınlatan bir
çiçek şeklinde haşrolunur onlar etrafında. Onun ışığı altında yürürler. Beyaz
kar renginde olup misk gibi kokarlar, kâfûr dağlarına dalarlar, ins ve cin onlara
bakarlar, onlar Cennette girinceye kadar, onlara olan teaccüblerinden yola
devam etmezler, sevabını Allah’ dan bekleyen müezzinler hariç, kimse onlara
karışmaz. (Galiye)
Ezanın fazileti, müezzinin sevabı çoktur.
Hadis-i Şerif: Müezzin sesinin gittiği yere
kadar olan insan cin ve diğer şeyler, kıyamet gününde onun lehine şahidlik
yapar.
Hadis-i Şerif: Üç sınıf insan kıyamette misk
yığınları üzerindedir: Efendisinin ve Allah’ın hakkını yerine getiren köle, bir
kavme imam olup onlar kendisinden razi olan kişi, her gece ve gündüz namaz için
nida eden (müezzin)dir.
Hadis-i Şerif: İnsanlar ezan okumaktaki
(sevabı) bilselerdi; onun üzerine kılıçlarla vuruşurlardı.
Hadis-i Şerif: Ezan bittiğinde müezzin
mağfiret olunur. Yaş ve kuru sesini işiten herşey onun için istiğfar ederl.
Hadis-i Şerif: Allah-ü Teâlâ’nın kudret (el)i
meezzinin üzerindedir. Sesinin ulaştığı yere kadar onu mağfiret eder.
Müezzinler, kabirlerinden ezan okuyarak, telbiye okuyanlarda, telbiye okuyarak
çıkarlar.
Hadis-i Şerif: Kıyamet günü insanların en uzun
boyluları müezzinlerdir.
Tenbih: Ezan için verilen bu sevap para almadığı zamandır.
Fakat, cemaat müezzinin ihtiyaçlarını bilip kendi aralarında bir şey toplayıp
verirlerse; güzel olur. İmam da böyledir.
Sonra, imamlık müezzinlikten daha efdaldir. Çünkü
Peygamberimiz ve hulefai raşidin imamlığa devam etmişlerdir.
Hz. Ömer’in: “Halife olmasaydım müezzin olurdum” sözü,
meezzinliğin üstün olduğu manasına gelmez, çünkü imamlıkla beraber müezzinlik
yapardım demektir.
Hadis-i Şerif: İmamlar kefil, müezzinler ise
emniyet edilenlerdir. Allah imamları irşad etsin, müezzinleri de mağfiret
etsin. (Ramuz el-Ehadis c.1 s.191)
Bu hadisi şeriften, müezzinin imamdan üstün olduğu
anlaşılmamalıdır. Buradaki kefalet, borçluluk manâsına değlil, bilakis; cematin
namazının sahih olması ile, en kâmil manada eda edilmesi ile mükelleftirler. Bu
çok meşakkatli çok zor bir iştir, amellerin en efdali ise en zahmetli olanıdır.
Müezzinler namaz vakitlerini halka duyurmak hususunda emniyetli kimselerdir.
Bunda fazlaca meşakkat yoktur, doğruluğa riayet etmelidirler. Onun için
Peygamberimiz, imamlar için irşad ve tevfik ile, müezzinler içinde mağfiretle
dua buyurmuşlardır. (Halebi’nin Şerh-i Kebiri)
Cuma namazı, kendisinde şartları bulunan kimseye farzı ayndır.
Cumanın vacib (borç) olmasının ve sahih olmasının şartları vardır:
CUMANIN
VACİB OLMASININ ŞARTLARI
Cuma namazının
vücubunun (borç olmasının) 7 şartı vardır.
1. Erkek olmak, kadına borç değil, fakat kılarsa öğle
namazını kılması icab etmez.
2. Mukim
olmak, yolculara borç değildir.
3. Hür ve
serbest olmak
4. Hasta
olmamak
5. Kör
olmamak
6. Ayakları
olmak
7 Namaza gitmeye mani bir özrü bulunmamak (Bütün bunlar gidip
kılsalar cumaları sahihtir)
CUMA’NIN
SAHİH OLMASININ ŞARTLARI
Cuma’nın sahih olması için de 6 şart vardır.
1. Cuma kılınacak yer şehir veya şehir
hükmünde olmak. (en ufak köylerde de kılınabilir)
2. Cuma İmamının resmen hatipliğine müsaade edilmesi, bu da
başkasını vekil edibilir.
3. Cuma’yı
öğle vaktinde kılmak.
4. Namazdan
evvel cemaatın huzurunda hutbe okumak.
5. İmamdan
başka en az üç kişi bulunmak.
6. Sultan tarafından umumi izin olmak, yani herkese açık
olmak, herkes girip çıkabilmektir, lâlettayin evlerde kılınmaz..
(Şerh-i
Meniyye’den)
(5)
Hadisi Şerif: Ebu
Hüreyre (R.A.) dan: Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına “sus” dediğin
zaman lağvetmiş (süküt etmemiş) olursun. Hutbe okurken lağvedenin Cuma’sı
yoktur.
(Tirmizi, nesei, İhya c.1 s.501)
Peygamberimiz hutbe okunurken her türlü konuşmadan
nehyetmişlerdir.
Kırmani şöyle demiştir: Hutbe, iki rekât namaz
yerine geçtiği için, namazda konuşulmadığı gibi hutbede de konuşulmaz.
Fakat Kuduri Şerif’in bazı şerhlerinde şöyle yazılıdır: Hutbe
namaz yerine geçmez, çünkü hutbede kıbleye dönmek yoktur, ayrıca söz hutbeyi
kesmez, abdesti olmayan kişi de okusa; o hutbe mekruh olmakla beraber sahihtir.
İbn-i Vehb şöyle der: Kim hutbe okunurken konuşursa;
Cuma’sı öğle namazı olur, Cuma’nın faziletinden mahrum olur.
Hadisi Şerif: İbn-i Abbas (R.A.) dan: Cuma
günü İmam hutbe okurken konuşmanın misali, kitap taşıyan merkebe benzer.
Yanındakine “sus” diyenin de Cuması yoktur. (Ramuz el-Ehadis c.2 s.391)
Cabir (R.A.) anlatıyor. Sa’d İbn-i Vakkas, bir adam
hakkında: “Onun için Cuma yoktur.” dedi. Peygamberimiz: “Niçin ey Sa’d?”
buyurdular.
“Sen hutbe okurken o konuşuyordu.” deyince Peygamber
Efendimiz: “Sa’d doğru söyledi.” diye karşılık verdiler.
Hutbe okunurken konuşmanın haram veya mekruh olduğu hususunda
ihtilâf vardır.
İmam-ı A’zam (R.h.)’a göre: Hutbeyi işitsin, işitmesin,
susmak vacibtir.
İmam-ı Ahmed bin Hanbel (R.h.) göre: Hutbeyi işitmezse susmak
vacib değildir.
İmama yakın olmanın mı, yoksa zalimleri ve zulmû medih gibi
hatibin hatalı konuşmalarını duymamak için uzak olmanın mı efdal olduğunda da
ihtilaf vardır. Efdal olan yakın olmaktır. Çünkü bid’at karıştı diye sünnet
terkedilmez. Bu, ölü arkasından ağlamayı san’at edinen kadınların bulunduğu
cenazeye katılmaya benzer.1
Velhasıl, hutbeyi işitenin, başından sonuna kadar süküt
etmesi vacibtir. Selâm almaz, aksırana “yerhamükellah” demez.
Peygamberimiz üzerine salât ü selam getirmez. Çünkü, hutbeyi
dinlemek farz, salavat okumak sünnettir salevat okumak hutbeden sonra da mümkün
olur. Hutbe okunurken, Cuma’nın sünneti de olsa, tahiyyetül mescid de olsa namaz
kılınmaz. Eğer namaz kılarken hatip hutbeye başlarsa, iki rekât kılınca selâm
verir, şayet Cumanın sünnetini kılıyor idiyse, farzdan sonra kaza eder. (
Birgivinin Şerh-i Erbein’inden)
(6)
Hadis-i Şerif: Ebu Hureyre (R.A.)’ dan: Cuma
namazından sonra namaz kılan dört rekât kılsın.
Bazı Müctehidler bu hadisi şerifin Cuma’dan sonra dört rekât
kılmanın sünneti müekkede olduğuna delil olduğunu söylemişlerdir. Imam-ı A’zam
ve İmam-ı Muhammed’e görede böyledir. Imam-ı Yusuf (R.h.) ise Hz. Ali’nin
rivayet ettiği “Kim Cuma’dan sonra namaz kılarsa; altı rekât kılsın.”
Hadis-i şerifini delil alarak, altı rekât kılmanın sünneti meükkede olduğunu
söylemişdir.
Burada ihtiyata en uygun olanı 4 rekât ilk sünnet, 2 rekât
cumanın farzı, sonra cumanın sünneti, sonra zuhri âhir, sonra da vaktin
sünnetini kılmaktır. Sahih olan ve tercih edilen budur. Eğer Cuma sahih olursa;
sünneti ile beraber Cuma, sahih olmazsa sünneti ile beraber öğleyi kılmış olur.
Zuhr-i ahirde Fatiha’dan sonra zammı süre okunmalıdır. Eğer
bu namaz farz ise bir zararı olmaz, eğer nafile ise süre okumak vacibtir.
Niyyette de en güzel olanı şöyledir:
“ Niyyet ettim vaktine yetişip de üzerimden düşmeyen en son
öğle namazına” Eğer Cuma sahih olursa
üzerinde de kazaya kalmış öğle namazı varsa borcu düşer, yoksa nafile olur.
(Birgivi’nin Hadis Şerhi)
(7)
Kim üç Cuma bu duaya devam ederse; Allah-ü Teâlâ onu
mahlûkata muhtaç etmez, ummadığı yerden rızıklandırır. (Bunların tamamı
Hayat-ül Hayvan kibatının ikinci cilt kırkıncı sayfasındadır.)