Peygamberimiz çocuklarla şakalaşırdı. Hz. Enes anlatıyor:

Benim küçük bir kardeşim vardı. Biz onu Ebu Umeyr diye çağırırdık. Onun Nuğay kuşu (Kaya kuşu) vardı. Onunla oy­nardı. Kuş öldü. Kardeşim ona üzülüyordu. Bir gün Resulüllah (s.a.v.) bize geldi; kardeşimi üzgün gördü: "Nesi var?" diye sordu. Nuğayr'ı öldü ona üzülüyor dedik. O da kardeşime: "Ya Eba Umeyr, ma fealen Nuğayr = Ey Ebu Umeyr, Nuğarcık ne yaptı?" diye onu neşelendirmeğe, üzüntüsünü gidermeye çalışıyordu.

Bir gün ashabı kiramla giderken, orada oynayan Hz. Hüseyine rastladılar. Ashabın önüne adeta koşarak çıkan Resulülllah Hz. Hüseyini tutmak istedi. O da oraya-buraya koşuyordu. Peygamberimiz onu tuttu, kucağına aldı ve öptü.

Hz. Ebu Bekir sıtma hastalığına yakalanan Hz. Aişe'nin yanına gelerek:

- Nasılsın kızım? diye hatırını sormuş ve öpmüştür. Resulüllah Efendimiz, Hz. Fatıma (r.a.) geldiği zaman kal­kar, ona hoşgeldin eder, öper ve onu yerine oturturdu.

Yine bir gün, küçük olan torunu Hz. Hasan'ı "O yaramaz orada mı? o yaramaz orada mı?" diye sordu. Biraz sonra Hz. Fatıma, Hz. Hasan'ı gönderdi, Hasan koşarak geldi. Peygamberimiz de torunu Hz. Hasan'ı bağrına bastı, öptü ve "Allahım ben onu seviyorum, sen de onu ve onu seven­leri sev" dedi.

           

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Anne veya baba, evlatlarına bir şey hediye edeceği veya kü­çük çocuklara oyuncak gibi şeyler vereceği zaman adaletli ol­malıdır. Peygamberimiz: "Allahtan korkunuz ve çocuk­larınız arasında adalet gösteriniz" buyurmaktadır.

Bu hususta muhterem Mehmed Emre, İslamda Kadın ve Aile, isimli eserinde şöyle demektedir:

"Zamanımız da bazı kimseler, oğlan çocuğuna hibede bulu­nup bağ, tarla ve ev bağışlar, fakat kızına ya hiç vermez, veya sus payı olarak küçük bir şey vermekle iktifa ederler."

"Acaba kızın suçu nedir? Kız olarak dünyaya gelmesi ise, bu Allahlın takdiridir. Cenab-ı Hakk, dilediğine kız, dilediğine er­kek evlat ihsan eder. Bu hususta cinsiyet bir tercih sebebi ol­mamalıdır."

"Babanın acımadığı ve mağdur bıraktığı kıza, erkek kardeşi hiç acır mı? Kocasının ölümü veya ondan ayrılma gibi, hayatta karşılaşılabilen bir hal başına geldiğinde hali nice olur? Birkaç yetimi ile dul kalırsa, kendi gıdasını ve çocuklarının ihtiyacını temin etmek için, hangi yola baş vuracak?"

"Çamaşır ve bulaşık gibi bir iş görerek hayatını devam ettir­meye razı olsa bile, işe giderken çocuklarını kimin himayesine bırakacak? Ehl-i namus bir kimse ile evleneyim dese, dört beş çocuklu bir kadına kim talip çıkacak? Adaletsiz, merhametsiz ve ileriyi görmeyen gaddar bir babanın cehenneme çevirdiği bu hayat karşısında kadın, hayatına kıyacak veya namusunu pa­zara çıkaracak olursa, babasının mezarındaki kemikleri sızlamayacak mı?"

"Ebeveynin bu adaletsiz davranışları, kardeşlerin birbirin­den soğumasına ve küsmelerine sebep olmaktadır. İşin içine nefis ve şeytan da karışıp, kardeş kapıları birbirinin yüzlerine ebediyyen kapanmaktadır. Mü'minler arasında üç günden fazla dargınlığı haram olan İslamiyet, kardeşin kardeşe müebbeden küsmesine müsaade eder mi? Anne ve baba, çocukları arasında, muvazene unsuru olacak iken, münazaa unsuru olmaktadır. Meşhur meseldir:

"Akreb etmez, akrabanın akrabaya ettiğini"

           

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Anne-baba, çocuklarının hem dünyada hem de ahirette hayırlı başarılar elde etmesi için dualarını eksik etmemelidir­ler. Peygamberlerin hem kendi evlatları, hem de ümmetleri hakkındaki duası neyse, bir anne ve babanın çocukları hakkındaki duası da odur, yani red olunmaz. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

"Üç dua reddolunmaz, kabul olunur: Misafirin duası, mazlumun (zulme uğrayanın) duası ve evladı için babanın duası."

Kavmi sapıklık içersinde olan Hz. Lüt şöyle dua etmiştir:

"Ey Rabbim! Beni, ailemi, bunların yapmakta ol­dukları kötülüğün azabından kurtar."

(Şuanı süresi, ayet: 169)

Anne ve babanın bedduası da çabuk yerini bulur. Onun için çocuklarına kızan anne babalar hemen beddua etmemelidir ve "ya Rabbi doğru yola getir" diye dua etmelidir.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Herşeyin başı çocuklara dini bir terbiye verebilmektir. Bu olunca, herşey de buna bağlı olarak düzgün olur.

Bu hususta Peygamberler biz müslümanlara örnektir.

Önceki sahifelerde, peygamberlerin evlatlarına öğütler verdiğini kaydetmiştik. Bu cümleden olarak Hz. Yakub'un, oğullarına şu nasihatta bulunduğu Bakara Suresi 132. ayette haber verilmektedir:

"Ey oğullarım! Allah sizin için (İslam) dinini beğenip seçti. O halde siz de (başka değil) ancak müslü­manlar olarak can verin."

Anne ve baba için en mühim vazife, çocuklarını müslüman olarak yetiştirmektir. Koca koca adam oldukları halde, besmele okuyamayan, kelime-i şehadet getiremeyen, gusül abdestini bi­lemeyen insanların, kendilerinden çok anne ve babaları so­rumlu olacaklardır.

Çocuğun yaşı 7 olunca ona namaz kılmayı söylemeli, öğretmeli ve namaz kılmamaya devam eder 10 yaşına gelir de hala namaz kılmazsa, işin ehemmiyetini anlaması için hafiften onu dövmelidir.

Namaz zaruri bir vazife olduğu gibi, namaz kılmayı çocuk­lara telkin etmek de onun gibi zaruri bir vazifedir. Bu vazifeden peygamberler bile müstesna değildir. Hz. Lokman oğluna "Oğulcağızım, namazını dosdoğru kıl" diye nasihat etmiştir.

Kur'an-ı Kerim'de Taha Süresi 132. ayette:

"Ehline                        (ve            ümmetine) namazı                                           emret"

buyurulmaktadır.

Anne babanın evladına ibadetle emretmesi, sadece küçük yaştayken olmamalıdır. Çocuklar büyüdükten ve hatta evlendik­ten sonra bile, bu vazife devam edecektir. Peygamber Efendimiz namaz vakitlerinde Hz. Fatıma'nın evine uğrar ve ikaz ederdi. Sabah namazlarında "Namaz (a kalkın), namaz vakti (oldu)" buyururlardı.

Çocukların küçüklüğünü bahane edip uyusunlar, büyü­yünce kılarlar diye onları namaza kaldırmamazlık yapma­malıdır. Çünkü alışırlar ve büyüdükten sonra da kalkmazlar. Sabah namazı vakti ile güneş doğması arasında uyuyanların rızkı dar olur. Hz. Fatıma validemiz naklediyor: Bir gün babam bana uğramıştı. Ben sabah yan gelmiş yatıyordum. Ayağı ile beni hareket ettirerek şöyle buyurdu:

"Kızcağızım! Kalk, Rabbinin rızkın (ın taksimatın) a hazır ol. Sakın gafillerden olma. Zira Yüce Allah, rızıkları tanyerinin ağarması ile güneşin doğması arasında taksim eder."  

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Allah dostlarının büyüklerinden olan Bayezid-i Bestami hazretleri bu mertebeye nasıl ulaştığını şöyle anlatıyor:

Annem hasta ve yaşlı bir kadındı. Bir gece benden su istedi.

O anda su yoktu. Dışardan su getirmek için bir kapla gittim. Geldiğimde annem uyumuştu. Hava şiddetli derecede soğuktu. Ben o soğuk havada gidip su getirmiştim. Annem uyandı ve su kabını anneme uzattım. Fakat o soğukta su kabı donup elime yapışmış. Su kabıyla beraber elimin derisi soyuldu. Elim kan içinde kaldı. Bu halimi gören annem çok üzülmüştü. Elini kaldırdı ve; "Ya Rabbi! Oğlumun halini görüyorsun, Ya Rabbi! Ne söyleyeyim, ne söyleyeyim, ne söyleyeyim" diye üç kere seslendikten sonra "Allah'ım onu aziz eyle" deyip elini yüzüne sürdü. O geceden sonra bende bazı değişiklikler olmaya başladı. Cenab-ı Hak annemin duası hür­metine bu mertebeye beni layık gördü."

Anneler! Çocuklarınıza devamlı hayır dua ediniz. Hiç bir zaman beddua etmeyiniz.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com