Dinimize göre, insanları haramlara götüren her türlü yollar haramdır. Erkek ve kadınların (Akraba olmayanların) karışık oturmaları, birbirlerine bakmak, başbaşa kalmak ve benzeri haller, kişileri zinaya götürebileceğinden, Allah (cc) Hz. zina sebebi olan böyle şeyleri haram kılmıştır. Zinayı yasak edip ona sebep olan şeyleri serbest etmek mantıksızlıktır. Zina yapanı mahkum ettiği halde, zinaya götüren her türlü yolu alabildiğine açmak ve teşvik etmeğe gelince. Bunu, akılları felç olmuş mahluklardan başkasının yapması mümkün değildir. Akıl sahibi herkes bilir ki, kötülüğe götüren her şey kötüdür. Çirkinliğine götüren herşey de çirkindir. "

"Caiz olmayana sebep olan her şey caiz değildir" öl­çüsü, dünya hayatı boyunca her zaman müraccat edip tatbik edilecek bir ölçüdür. Müslüman erkek ve kadınlar, bu ölçüleri tatbik etmek mecburiyetinde oldukları gibi, aile reisleri olan er­kekler de bu ölçüyü hem tatbik etmek, hem de mesul olduğu kişilerin uyup uymadıklarını takip ve kontrol etmek mecburiye­tindedirler.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

a) Kadın-erkek karışıklığı:

Kadın ve erkeklerin birbirleriyle karışıp görüşmeleri sonucu çok zaman, aralarında şehvet meydana geldiği, onun da daha ileri giderek zinaya sebep olduğu için, müslümanlıkta harem­lik, selamlık vardır.Yani kadınlar ayrı, erkekler ayrı olmalıdır.

İslam dini hem zinayı, hem de ona sebep olacak yolları ya­sak etmiştir.

"Kadınlarla-erkekler, kızlarla-oğlanlar bir arada olurlarsa, karşı cinse şehvetsiz yaklaşmaya alışırlar" sözü bir aldatmaca­dan ibarettir. Avrupa ve Amerika'da bu karışıklık vardır da, zina önlenmiş midir? Aksine fuhuş sarmıştır oraları.

Zinanın okumakla önlenebileceği de yalandır.

Bugünün okumuş insanları arasında görülen fuhuş hesap edilecek olursa, besmelesiz okunan ilmin fuhşu kaldırmaya ve­sile olması şöyle, dursun, fuhşu teşvik ettiği kesin olarak görüle­cektir. Esasen, insanın kalbine Allah korkusunu koyamayan her türlü ilim ve terbiye, ferdleri fenalıklardan ve bozgunculuk­lardan uzaklaştıracak olan faziletli ahlakı meydana getiremez.

Esasen ahlaksızlığa set çekecek tek yol, insanları İslam terbiyesiyle yetiştirmektir. Fakat bu dahi kafi değildir. Bununla be­raber zinaya giden yolları da kapamak gerekir. İşte bu yollar­dan birisi kadın-erkek karışıklığıdır.

İslam dini bunu yasaklamaktadır.

Fuhuş şakşakcısı ve namus düşmanı kimseler, "kızlar er­kekler bir arada bulunur, beraber okurlarsa kardeşçe birbirle­rine yaklaşırlar" diye bu milleti senelerce oyaladılar. Söylediklerine kendileri de inanmıyorlardı ama, namus ve iffete düşmanlıkları böyle söylemelerini gerektiriyordu.

Daha sonra ağız değiştirip "evlilik öncesi ilişki şart" çiftler birbirlerini daha iyi anlarlar" demeye başladılar. Bu, "zina yapmak şart" demekti.

Her iki sözlerini de gerçek hayat yalanlıyordu. Karışık eğitimde, öğrenciler diplomalarını alırken, bir çokları bekaret ve namuslarını okulda bırakıyorlardı.

İkinci sözlerine yani evlilik öncesi ilişkiye gelince; onu da kulu-kölesi oldukları Avrupa ve Avrupalılar yalanlıyorlardı. Buna örnek olması bakımdan ibret alınması düşüncesiyle aşağıdaki gazete haberini sunuyorum:

Florida'da bizim çağdaşları çileden çıkartacak yemin töreni yapıldı.

b) Bakmak:

Bakmak şehveti kamçılayan harekete geçiren sebeplerden­dir. Peygamberimiz:

"Gözler zina ederler" buyuruyor.

Kadın ve erkeklerin göz kırpışmaları, kadınların gözlerini süzmeleri ve cinslerin birbirlerine bakmaları, gözün zinasıdır. İslam dini bunu yasaklamaktadır. Kur'an-ı Kerim harama bakmayı hem kadınlara hem de erkeklere haram kılmıştır.

Nur suresi 31. ayette,

"Ey habibim, mümin erkeklere söyle gözlerini ha­ramdan korusunlar," buyurmaktadır. Kadınlara emir de aynı sürenin 31. ayetindedir:

"Ey habibim mümin kadınlara söyle, gözlerini ha­ramdan sakınsınlar."

Babalar ve anneler, çocukları on yaşına girince yataklarını ayırmaları gerekmektedir. Bu, dinen onların görevidir. Çünkü çocuklar bu yaşta aynı yatakta uyudukları takdirde uyanık veya uyku halinde birbirlerinin utanç yerlerini görmelerinden, cin­sel bir arzunun uyanmasından ve ahlaklarını bozmasından endişe edilir.

Evet, bu, İslam'ın çocuk velilerine gereken tedbirleri alma­larının, koruyucu tedbirlere başvurmalarının vacib olduğuna kesin delildir. Çocuğun iç guddesinin tehyic edilmesini gerekti­ren ortamı bertaraf etmeleri gereklidir. Böylece çocuk düzenli, ahlaklı, edepli, faziletli ve iffetli yetişip gelişir.    .

Peygamberimizin Tatbikatı:

Bir kurban bayramı gününde Resülüllah (a.s.) Efendimiz terkisine amcası oğlu Fazl'ı almıştı. Fazı o günlerde ergenlik çağına girmek üzereydi. Has'am kabilesinden güzel yüzlü bir kadın bazı dini meseleleri öğrenmek için Peygamber (a.s.) Efendimizden bir şeyler soruyordu, Fazl da o kadına bakıyordu. Hz. Peygamber (a.s.) Efendimiz onun bu halini görünce çe­nesinden tutup yüzünü başka yana döndürdü."

Resulüllah (a.s.) Efendimiz Fazl'ın çenesini tutup yüzünü başka tarafa çevirdiğinde, amcası Abbas (r.a.) da orada bulunu­yormuş. Durumu görünce, "Amcan oğlunun boynunu çevir­din?" demiş. Resulüllah (a.s.) da ona: "Bir genç erkek ve bir de genç kadın gördüm, aleyhlerine bir fitneden emin olamadım ... " buyurdu.

Peygamberimiz bir defasında "Ya Ali! Bir bakıştan sonra tekrar bakma. Zira birinci bakış senin için caiz ise de ikincisi değildir" buyurdular. İnsan gözü ansızın namahremi görebilir. Bu husus Resulüllaha sorulunca: "Gözünü başka tarafa çevir" cevabını vermişlerdir.

Gözü harama bakmaktan korumak insana bir iman ve iba­det lezzeti tattırır. İnsan zevk aldığı bir şeyden, helal olmadığı için vazgeçerse Allah Teala buna mukabil ona manevi bir zevk ihsan eder. Bu hakikatı Resul-i Ekrem (s.a.) şöyle ifade ederler:

"Herhangi bir müslüman, bir kadının güzellikle­rini görürde sonra gözünü kaparsa Allahü Teala ona, lezzetini ta kalbinde duyacağı bir ibadet nasip eder."

Resulümüz buyuruyorlar ki:

"Her kim bir kadını görüp iştahı çekerse, gidip he­laliyle cinsi münasebette bulunsun."

Ahmed İbni Hanbel

Peygamberimiz önemli bir hususu, bilhassa kadınlara hatırlatmak kabilinden buyuruyorlar ki:

"Hiç bir kadın kocasına başka bir kadının özellikle­rini anlatmasın. Çünkü kocası o kadını görmüş gibi olur."

c) Dokunmak:

Bu hususu izah bakımından emekli müftülerimizden sayın Mehmet Emre şöyle yazıyorlar:

Zinaya yol açmada eller, gözden daha ilerdedir. Bir erkek, nikah düşen bir kadının eline veya vücudunun herhangi bir ta­rafına şehvetle dokunacak veya tutacak olursa, bu, elinin zi­nasıdır. Çünkü kadına şehvetle el dokunduracak olursa kal­binde menfi hisler peyda olur. Bunun aksini iddia eden ya ya­lancıdır veya erkeklik hissinden mahrumdur. Elektrik so­basının fişini, prize taktığınız zaman tedrici bir ısınma başlar. Aksi halde, ya soba bozuktur veya ana hatta cereyan yoktur.

Bu hususta Resulü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyuruyorlar ki: "Birinizin başına demirden bir iğne batırılması kendine helal olmayan kadına el sürmesinden hayırlıdır."

Kalb, vücud ikliminin sultanı; el de onun arzularını yerine getirmeye memur ve icra vasıtasıdır. El, hayırlı ve şerli işlerin zuhura geldiği yerdir. Bu sebeple birçok şeylerde mecazen elin zikri geçmektedir. Mesela, hırsıza "eli uzundur" deriz. Cömerdi, "eli geniştir" diye tanıtırız. Müsrifi, "eli açıktır", çare­sizi "eli kolu bağlıdır" diye tavsif ederiz. [38]

Yabancı bir kadına şehvetle bakan, onunla zina yapmak ar­zusunu taşıyan bir kimse, bunun kendi yakınına başkası ta­rafından tatbik edilmesini düşünmelidir. Nasıl ki, bir kimse­ kendi ailesine, anne ve kız kardeşine, kızına akrabasına yabancı bir erkeğin bakmasını, onunla zina yapmasını istemezse, başkasının da istemeyeceğini ve arzu etmeyeceğini bilmesi ve ona göre hareket etmesi lazımdır.

d) Dinlemek:

Şehveti tahrik edecek olan şarkı-türkü gibi şeyleri dinlemek ve aralarında nikah olmayan erkek ile kadının birbirlerine şehevi şeyleri konuşup dinlemeleri de günahtır.

Bunun yanında, kadınlar konuşurken, kelimeleri eğip bük­mek yerine ağırbaşlı, olgun bir şekilde konuşmalıdırlar.

Harama, zinaya götüren sözlerle beraber çalınan ve şehevi hisleri uyandıran çalgıları da bu cümleden sayabiliriz.

Demek ki azalarımızı da günahtan korumakla vazifeli bulu­nuyoruz. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de buyuruluyor ki:

"Kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumlu­dur."

(İsra Süresi, ayet:36)

Bazı kadınlar, ses yapan ayakkabılar giyip, tak-tak diye ses yaparak yürümektedirler. İslamiyetten önce kadınlar ayak bi­leklerine halkalar takar ve ayaklarını sertçe basarak ses çıkarırlardı. Şimdiki kadınların sert topuklu ayakkabıları da onların bir benzeridir. İkisi de yasak, ikisi de çirkindir. Çünkü ikisi de dikkat çekmektedir.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

[38] İslamda Kadın ve Aile, s.:

 

 

Evlilik Öncesi Cinsel İlişkiye Hayır Yemini 

Hz. Allah buyuruyor ki:

"Zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o, şüphesiz bir ha­yasızlıktır, kötü bir yoldur." (Süre-i İsra 32 )

İlk müslümanlar Peygamberimiz'e biat edecekleri zaman kendilerinden "zina etmiyeceklerine" dair de söz alınmış ve on­dan sonra biatları kabul edilmiştir.

Zinaya mani olan amellerden birisi de hakkıyle kılınan na­mazdır. Namaz ihlasla kılınırsa insanı her kötülükten alıkoyar.

Zinanın kötülüğü hakkında Peygamberimiz buyuruyorlar ki:

"Zina eden, zina ettiği vakit (kamil) mümin olarak zina edemez. Hırsız, hırsızlık yaptığı zaman (olgun bir) mümin olarak hırsızlık yapamaz. Şarap içen kimse, onu içtiği sırada kamil mümin olarak içemez."

(Müslim c. 1, s. 54; Buhari c. 6, s. 241)

"Bir kişi zina ettiği zaman ondan imanın nuru çıkar, bir gölge gibi üzerinde durur. Ondan ayrıldığı zaman geri döner."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 273)

Utanma, imanın ayrılmaz bir lazımıdır. Zina ise utan­mazlığın son perdesi! Bir kişi, Allah'dan utanmayı, melekler­den sıkılmayı bırakarak zina ederse, iman kalbde karar edemez ve çıkıp sahibinin başında titremeye başlar. O kimse bu alçaltıcı işten ayrıldığı zaman iman da kalbe döner.

"İman bir gömlek gibidir. Allah, dilediği kimseye onu giydirir. Bir kul zina ettiği vakit Allah ondan iman elbisesini soyar. Eğer tövbe eder ise geri çevri­lir."

(et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 273)

"Üç kimse vardır ki kıyamet günü Allah onlara (rahmet nazarı ile) bakmaz, onların günahlarını temiz­lemez ve onlara gayet acıklı bir azap vardır. Onlar:

Zina eden ihtiyar, yalancı hükümdar ve büyüklük tas­layan fakirdir."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 275.)

"Muhakkak ki yedi kat gökler ve yedi kat yerler zina eden ihtiyara la'net ederler. Şüphe yoktur ki, zina edenlerin avret yerlerinin çirkin kokusu, elbette ce­hennem halkına bile eziyet verir."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 276)

Cehennem içindeki yanık, et, yağ ve saç kokuları oradakileri tahammül edilemez bir işkence içine iter. Fakat zina eden kim­selerin avret mahallerinden yayılan koku, hepsinden daha çir­kindir.

Ahlaksızlıkları ile ictimai ahlakı altüst eden, cemiyeti koku­tan kadınların tenasül uzvunun sızıntıları, ateşte eriyen yağ, kan ve irinlerle karışıp kaynayınca tahammül edilemiyecek bir hal alır ve cehennemde yananları bile müteessir eder.

Peygamber efendimiz Mirac gecesi göklere yüceldiği za­man, çirkin kokular yayılan bir dereye yolu uğramış ve orada şiddetli bağırmalar ve feryatlar işitmişti. Cebrail aleyhisselama:

''Ya Cebrail, bunlar kimlerdir?" diye sormuştu O:

"Zina için süslenen ve fuhuş işleyen kadınlardır" cevabını verdi.

"Aralarında "Piç" çoğalmadıkça, ümmetim hayırdan ayrılmaz. Onlar arasında piç çoğaldığı za­man, Allah'ın onları genel bir azaba uğratması çok sürmez.”

(et-Terğib ve't-Terhib c.3, s. 277.)

İbni Mes'ud (r.a.) ten şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resulüllah (s.a.v.) e:

- Hangi günah Allah katında daha büyüktür?" diye sormuştum .. Resul-i Ekrem:

-" Seni yarattığı halde Allah'a ortak koşmandır" buyurdu.

Ben:

-" Bu, (suç) muhakkak, elbette büyüktür" dedim, "Sonra hangisidir?" O

-" Seninle birlikte yemeğini yiyecektir diye çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Ben:

-" Daha sonra hangisidir?" dedim. Resulüllah (s.a.v.):

-" Komşunun hanımı ile zina etmendir" cevabını verdi

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 278).

Komşular arasında iyi geçimin devamı için onların mal­1arını kendi malımız gibi korumak, canlarını yakmamak ve namusuna göz dikmemek lazımdır. Komşu kadını ile zina, on tane fahişe ile zina etmeye eş tutulmaktadır.

Peygamber efendimiz bir gün ashabına hitaben şöyle bu­yurmuştu.

-"Zina hakkında ne dersiniz?". Ashab:

-"Aziz ve Celil olan Allah'ın ve onun Resülünün

yasakladığı bir haramdır ve bu (iş) kıyamete kadar ha­ram (olarak kalacak) dır." dediler. Resül-i Ekrem:

-"Bir adamın on tane fahişe ile zina etmesi komşusunun karısı ile zina etmesinden daha hafiftir. buyurdu.

"Kocası yanında olmayan bir kadınla zina eden kimsenin benzeri, kıyamet gününün siyah yılanlardan birinin dişleriyle didiklediği kimsenin benzeridir."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 279)

Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki, askerlik, vatan müda­faası, ticaret ve kazanç temini, zirai veya sınai bir ihtisas sahibi olma arzusu ile gitmiş bulunan kimsenin yokluğundan fayda­lanarak karısı ile zina eden bedbaht, avını dişleyen bir kobra ve bir engerek yılanından daha feci bir suç işlemiştir. Zira onu ze­hirli bir yılan sokmuş olsa fani hayatı son bulacaktır. Zinaya alet kılınan kadın, çiğnenen iffetiyle birlikte dünyası ve ahireti perişan edilmiş olmaktadır. Onu baştan çıkaran kimsenin ce­zası da yaptığı işe uygun olarak verilecektir.

"(Evlerinde rahatlıkla oturanlara) asker ailelerinin ha­ramlığı, annelerin (oğullarına olan) haramlığı gibidir. Bir kimse mücahitlerden birinin ailesinin işlerini gö­rüp gözeten durumunda iken ona hıyanet ederse, kıyamet günü hak sahibi olan mücahit onu bekleyecek de o (namus düşmanı) nın sevablarından dilediği kadar alacaktır." dedi. Resülü Ekrem, daha sonra etrafına bakındı da "Ya ne sandınız?" buyurdu. 

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 279.)

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

AACHEN (ZAMAN) [37]

Orlando'nun Florida şehrinde ilginç bir tören yaşandı.

Baptist Kilise'si mensuplarından yüzbin kişi biraraya top­landıkları futbol stadyumunda, evlilik öncesi cinsi ilişkide bu­lunmamaya yemin ettiler. Baptist Kilisesi'nin "gerçek sevgi, hayat arkadaşım buluncaya kadar beklemektir" sloganıyla başlattığı kampanyaya katılan sayıları yüzbin olarak bildirilen

gençlik. "Allah'ım, kendim ve ailem huzurunda, hayat arkadaşımı bulup onunla nikahlanıp evleninceye ka­dar temiz kalacağıma yani hiçbir cinsi ilişkide bu­lunmayacağıma yemin ederim." diye and içtiler. Dünya gençliğinin çağdaşlık (!), modernlik (!) adına hayatını yaşamak safsatasıyla her geçen gün biraz daha çılgınlaştırıldığı günü­müzde, böyle bir yemin töreni oldukça ilginç. Bu toplu yemin tö­reninin diğer enteresan bir tarafı da, yeminden ne önce nede sonra herhangi birilerinin piyasaya çıkıp, "Laiklik elden gidi­yor, memleketi ortaçağ (!) dönemine taşımak isteyenlere nefe­simizin sonuna kadar mücadele edeceğiz" şeklinde herhangi bir açıklama yapılmamış veya tavrın sergilenmemiş olması. Bu veya buna benzer herhangi bir yemin töreni Türkiye de organize edilmişi olsaydı ne olurdu diye merak etmemek elde değil.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

[38] İslamda Kadın ve Aile, s.: 184 

 

"Kadın, beş vakit namazını kılarsa, ırzını korursa, kocasına da itaat ederse cennetin kapılarından hangi­sinden dilerse girecektir."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s. 282)

"Allah, kimin iki çene kemiğinin arasını (kötü söz ve haram lokmadan) iki bacağının arasını (ırzını, zinadan) korursa cennete girer."

(et-Terğib ve't-Terhib c. 3, s: 283)

İsrailoğullarından zengin bir kimse vardı. Kötülüklerin ardında gezer ve hiçbir günahı işlemekten çekinmezdi. Birgün kendisine bir kadın gelmişti. Yiyecek bir şeyler istiyordu. Muhtaç bulunduğu için yardım isteyen bu kadına zina etmesine karşılık altmış dinar altın vermeyi vaad etti. Kadın kabul etti. Ona tecavüze kalktığı zaman kadın, titredi ve ağladı.

Adam kadına sordu:

- Seni ağlatan sebep nedir? Kadın:

- Bu kötülük, daha önce benim yapmadığım bir iştir. Beni bu yola fakirlik mecbur etti, cevabını verdi.

Erkek:

- Sen Allah'ın korkusundan böyle titriyorsun! Allah'tan daha çok benim korkmam gerekir. Haydi evine git, verdiğim para da senin olsun. Allah'a andolsun ki, bundan sonra O'na ebediyyen asi olmayacağım, dedi.

Bu kimse o gece vefat etti. Sabah olduğu zaman kapısının üzerine şöyle yazılmış bulunuyordu: HİÇ ŞÜPHESİZ ALLAH BU KİMSEYİ AFFETTİ. Halk bu işe çok şaşırdı. Çünkü meseleyi bilmiyorlardı.

Allah'ın rızası ve cennet, nefse güç gelen şeylerin arkasında gizlidir. Tahammülü zor olan ve insanı en fazla nefse mağlub eden şey, şehvanı hislerdir. Bunlara zafer bulan, ebedi hayatın saadetine erişir.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

   
© incemeseleler.com