Evlenme çağına gelmiş genç delikanlının ana babası, eğer onlar yoksa amca, dayı ve başka yakınları, beğendikleri kızı is­temeye giderler.

Esasen evlenmek istediği kızı bizzat erkeğin kendisini iste­mesinde, hiç bir ayıp ve günah yoktur. Fakat memleketimizde, bu pek uygun karşılanmamaktadır. Halbuki peygamberimiz (S.A.V.) zamanında kızları, bizzat evlenmek isteyen erkeğin kendisi isterdi ve bu hiç de anormal karşılanmazdı. Esas anor­mal olan henüz nişanlanmamış olan kız ve erkeklerin bir arada bulunmaları, gezip tozmalarıdır. Çünkü İslam dinine göre aralarında nikah olmayan çiftlerin bir arada bulunmaları doğru değil, günahtır.

Dediğimiz gibi, Resulüllah zamanında erkek kendisi evlen­mek istediği kızı babasından gayet rahat olarak isterdi. Nitekim Hz. Fatıma'yı Hz. Ali Peygamberimiz'den kendisi istemiştir.

Evlenmek isteyen erkeklerin ve yahut onların ana ve baba­larının kız isteme hususunda da İslami esaslardan ayrılmamaları gerekir.

Birbirlerinin din ve ahlakından emin olan iki taraf, işi uza­tarak bir takım zorluklara girmemeli ve hayırlı bir iş olan ev­liliği gerçekleştirmek için iki kişinin nişanlanmasına ve ev­lenmesine zorluk çıkarmadan "Evet" deyip, onların da bir yuva kurmalarına çalışmalıdır.

Hatta erkek tarafı yani damat, iyi huy ve faziletlere sahipse, kız tarafı kendileri bile teklif etmelidir. Bu, ne ayıp, ne günahtır. Hatta takdir edilecek bir harekettir.

Bir müslümanın talip çıktığı kıza başka bir müslümanın ta­lip çıkması caiz değildir. İlk isteyen eğer vazgeçer veyahut ikincisine izin verirse o zaman başka. Günümüzde İslami yolu terk eden ve Peygamber aleyhisse­lamın emirlerini yerine getirmeyenlerin bu yüzden kanlı bıçaklı birbirlerine girdikleri, hatta cinayete varacak kadar kötü hareketlerin olduğu malumdur.

Evlenilmek istenen, eğer kız ise, anne-babasından ve velisin­den istenir. Dul ise bizzat kendisine teklif edilebilir.

Talip olunan hanım eğer dul ise; onun "iddet" denilen bir zamanı vardır ki, bu zaman içersinde ona talip olmak da, nikah yapmak da caiz değildir. İddet; kocasından ayrılanlar için 3 ay 10 gün kocası ölenler için 4 ay 10 gündür.

Ancak bir erkek, dul bir kadınla evlenmek istiyor, fakat o kadın da henüz iddetini tamamlamamış bulunuyorsa, o arada, kadına kendisiyle evlenmek istediğini söz ve tavırlarıyla belli etmekte bir mahzur yoktur. Üstü kapalı ifadelerle bu düşünce anlatılmaya çalışılır .

Müslümanlığı benimseyen kızlar, müstakbel eşlerine zorluk çıkarmamalı ve Fatıma Validemiz'in düğününü örnek al­malıdırlar. İslamiyeti kendisine ölçü almayanlara ise sözümüz yoktur.

Erkek veyahut erkeğin velileri, kızı Allah'ın emri ve Peygamber Aleyhisselamın sünneti üzerine isterler. Kız tarafı kızın fikrini aldıktan sonra, akrabaları ile istişare ederek, ara­larında vardıkları karara göre, kızın verilip verilmeyeceğini dünüre bildirirler. Şayet kız tarafı menfi cevap verecekse, nezaketli hareket etmeli münasip bir dille kızlarını veremeyecekle­rini bildirmelidirler.

Allah Teala'nın emri, Peygamber Aleyhisselamın sünneti üzere istenildiğinde müsbet karşılanıp kız verilirse, münasip bir zaman içinde nikahı kıyılıp düğünü yapılır.

Kız ve kızın akrabalarının isteği ve rızası olmadan zorla kızı elde etmeye çalışmak, kızı toplum içinde rezil ve perişan ederek zorla kaçırmak, hele kızın ırzına geçmek, İslamiyetin yasak­ladığı çok büyük bir günah olduğu gibi, insanlar tarafından da benimsenmesi asla mümkün olmayan çirkin ve kötü bir hare­kettir. İslami esaslara bağlı bulunan aklıselim sahibi kimse, böyle bir vahşete asla düşmez. Hayatını bekar olarak geçirmeye razı olur da böyle çirkin yola sapmaz.

Dünür olma ve kız istemede esas olan karşılıklı olarak bir­birlerini kabul etmekdir. Kabul işi olacağı anlaşıldıktan sonra, erkek tarafı "Allah'ın emri ile" diyerek erkeğin ismini anıp kızlarını istediklerini söylerler. Kız tarafı da "Allah'ın emri üzere" bu işi kabül ettiklerini söylerler; böylece söz kesilmiş olur. Hayırlı ve mübarek olması için Kur'an okunur veya dua edilir.

Bundan sonra, alınacak eşyalar, takılacak takılar açık-açık konuşulmalıdır. Kız tarafının, damad tarafından ağır, pahalı ve onlara zor gelecek şeyleri istemeleri İslami değildir.

Evlenmek, nikahla kadın ve erkeğin birleşerek aileyi kur­ması, çoluk çoçuk sahibi olması anlamına geldiğinden, cemiye­tin en küçük parçası olan bu binanın temelinin sağlam esaslar üzerine oturtulması gerekir. Bu sağlam esaslar ise ancak İslam dininin koyduğu usül ve şartlara uymak, onları yerine getirmek ve evliliği bu temel prensipler üzerine kurmakla olur.

Gayri islami esas ve kurallara uyularak yapılan evlilik ise, aile hayatına ve dolayısıyla topluma arzu edilen ve beklenen sa­adeti getiremez. Bu husus zamanımızda aynen müşahede edilmektedir.

Gerek evlenecek kız ve gerekse erkek, yekdiğerini kabül et­mesi için zorlanmamalıdır. Bu husus bilhassa kadınlar için mühimdir.

Peygamberimiz buyuruyarlar ki:

- Dul kadın, kendisinin açık açığa emri (izni) ol­madıkça nikahlanmaz. Bakire olan kız da kendisinden izin alınmadıkça nikahlanmaz.

Mecliste bulunanlar:

- Ey Allah'ın Resülü, bakire bir kızın izni nasıl olur? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

- O'nun izni, sükut etmesidir, buyurdular.

(Tecridi sarih c. 11, s. 298)

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com