Kadın yaradılış itibariyle anı tepki gösterir. Gebelik ve aybaşı gibi rahatsızlıklarda bu halin daha da ziyadeleşmesi sebebiyle boşama hakkı kadının elinde suistimale uğramaya daha ziyade müsaittir. Çünkü kadının elinde böyle bir hak bulunmadığı halde, erkeğin elindeki bu haktan, teessür zamanında istifade etmek isteyerek kocasına, "Artık beni bırak" dediği çoktur. Bunun içindir ki, Resullüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

"Herhangi bir kadın, geçimsizlik olmadığı halde kocasından boşanmayı isterse, o kadın cennetin koku­sunu bile alamaz."

Bazı kadınlar vardır ki, sinirlerine ve hislerine sahip ol­mayıp, ortada ciddi bir sebep bile yokken kocasından ayrılmak isterler. Boşama hakkı kendinde olmadığı için de, kocasına mal veya para teklif edip, "bunu al, beni boşa" der.

Hadiste buyuruluyor ki:

"Mal mukabilinde boşanma davasında bulunan kadınlar, münafık kadınların ta kendileridir."

Bu hadis-i şerifler, kadından gelecek olan boşanma arzu­suna karşı bir ikazdır. Boşanma isteği bazen erkekten geldiği gibi bazen de kadından gelir. İslam dini nefisden gelen istekle­rin önüne ilahi ikaz işaretleri dikmiştir. Erkekten gelen bir ar­zuya karşı da Peygamber Efendimiz "kadının kaburga kemiğinden yaratılmış olduğunu, onun tamamen doğrultmaya kalkışıldığında kırılacağını, terk edildiğinde eğri olarak ka­lacağını ve ondan bu hali ile faydalanılmasını" açıklamış ve onun kırılmasının boşanması olduğunu beyan buyurmuştur.

İslam dini, boşamayı zaruret zamanında bir kurtulma hakkı olarak kabul etmiş ve bu hakkı erkeğe (yani kocaya) vermiştir. Koca mecbur kaldığında bu hakkını üsul-i dairesinde kullanır.

Boşama hakkı kadınlara verilmiş olsaydı, kadınlar küçük ve basit bir şeyden hemen müteesir olduklarından, bir hiçten dolayı hemen boşamaya giderler ve ailenin perişan olmasına se­bebiyet verirlerdi. Bu suretle nizam bozulurdu.

Diğer bir husus: Boşama hakkı kadına verilmiş olsaydı, kadının evde hakim ve amir olması lazım gelirdi. Ailenin bütün ağır işleriyle mükellef olan erkeğin üzerine, hiçbir şeyle mükellef olmayan kadının hakim olması uygun olmazdı. Binaenaleyh kadınlara böyle bir salahiyetin verilmesi, akıl ve hikmete uygun değildir. Şu halde, boşama hakkının Adem (a.s.)'den beri aile reisi sayılan erkeğe verilmesi, hikmete uygundur. Mecburiyet olunca boşamaya izin verilmesi bir kurtuluş olduğu gibi, boşama hakkının erkeğe ve­rilmesi de, ayrı bir lütuftur. Eğer boşama hakkı kadınlara veril­seydi, kadınlar her canları sıkıldıkta bir koca boşamaktan çe­kinmezlerdi.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eserin başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

 

   
© incemeseleler.com