بسم الله الرحمن الرحيم
{١٣}
فَإِنَّ أَمَّارَتِي بِاالسُُّوءِ ماَ اتَّعَظَتْ
مِنْ جَهْلِهَا بِنَذِيرِ الشَّيْبِ وَالْهَرَمِ
Çünkü emmarei bissü olan nefsim, فَإِنَّ أَمَّارَتِي بِاالسُُّوءِ
olanca gücü ile kötülüğü,fenalığı emreden nefsim
Vağzı kabul etmiyor, hiç dinlemiyor ماَ اتَّعَظَتْ
***
Neden dolayı, niçin dinlemiyor?
Kemali cehlinden dolayı, cehaletinden dolayı مِنْ جَهْلِهَا
Neye cahil?
Saç ağarması inzarına, korkutucusuna بِنَذِيرِ الشَّيْبِ
Daha?
İhtiyarlık münzirine, haber vericisine وَالْهَرَمِ
Benim emmarei bissü olan nefsim, “olanca gücü ile kötülüğü, fenalığı emreden nefsim”, saç ağarması inzarına, korkutucusuna ihtiyarlık münzirine, “haber vericisine”,kemali cehlinden dolayı, “cehaletinden dolayı” vağzı kabul etmiyor, hiç dinlemiyor.
{١٤}
وَلاَاَعَدَّتْ مِنَ الْفِعْلِ الْجَمِيلِ قِرىَ
ضَيْفٍ اَلَمَّ بِرَأْسِي غَيْرَ مُحْتَشَمٍ
Benim nefsi emmarem hazırlamadı وَلاَاَعَدَّتْ
Neden hazırlamadı?
Fiğli cemilden, ameli salihadan, مِنَ الْفِعْلِ الْجَمِيلِ
güzel amelden
Neyi hazırlamadı?
Ziyafet (yemeği) قِرىَ
***
Misafir (misafir ziyafeti) ضَيْفٍ
Öyle misafir ki?
Nüzül etmiş olan, inmiş olan اَلَمَّ
Neye nüzül etmiş?
Başıma بِرَأْسِي
Ne olduğu halde misafir?
İhtişamsız, hürmet edilmeden, غَيْرَ مُحْتَشَمٍ
tağzim edilmeden, kapıda karşılanmadan
Benim nefsi emmarem ihtişamsız, hürmet edilmeden, tağzim edilmeden, kapıda karşılanmadan başıma nüzül etmiş olan, inmiş olan fiili cemilden, ameli salihadan, güzel amelden misafir ziyafeti hazırlamadı.
{١٥}
لَوْ كُنْتُ أعْلَمُ أَنِّي مَا أُوَقِّـــرُهُ
كَتَمْتُ سِراً بَدَا لِي مِنْهُ بِالْكَتَــمِ
Eğer ben bilmiş olsaydım لَوْ كُنْتُ أعْلَمُ
Neyi bilmiş olsaydım?
O misafire tazim edemeyeceğimi, أَنِّي مَا أُوَقِّـــرُهُ
hürmet edemeyeceğimi, ziyafet hazırlayamayacağımı
***
Ben gizlerdim كَتَمْتُ
Neyi gizlerdim?
Sırrı سِراً
Öyle sır ki?
Benim için zahir olan بَدَا لِي
Neden zahir olan?
O sırdan مِنْهُ
Ne ile gizlerdim?
Ketem denilen siyah saç boyası ile بِالْكَتَــمِ
Eğer ben o misafire tazim edemeyeceğimi hürmet edemeyeceğimi, ziyafet hazırlayamayacağımı bilmiş olsaydım kendisinden benim için zahir olan sırrı ketem denilen siyah saç boyası ile gizlerdim.
{١٦}
مَنْ لِي بِرَدِّ جِمَاحٍ مِنْ غَوَايَتِهــَـا
كَمَا يُرَدُّ جِمَاحُ الْخَيْلِ بِاللُّجُــــمِ
Bana kim kefil olacaktır? Kim ret edecek? مَنْ لِي
Benim imdadıma kim yetişecektir?
Neye kim kefil olacak?
Nefsimin cimahını”azgınlığını”,gam almazlığını, بِرَدِّ جِمَاحٍ
Neden red edecek?
Nefsin azgınlığından مِنْ غَوَايَتِهــَـا
***
Ne gibi red?
Red olunduğu gibi, islah olunduğu gibi كَمَا يُرَدُّ
Ne red olunduğu gibi?
Serkeş atların, huysuz atların red olunduğu gibi جِمَاحُ الْخَيْلِ
Ne ile red?
Gemler ile بِاللُّجُــــمِ
Serkeş, huysuz atların gemler ile red olunduğu gibi, islah olunduğu gibi nefsin azgınlığını nefsimin serkeşliğini, gam almazlığını, red etmeye islah etmeye bana kim kefil olacaktır? Benim imdadıma kim yetişecektir?
[Bu beyt ile mürşidi kamile, üstazı kamile bağlanmanın lazım olduğuna işaret etmiştir.]
{١٧}
فَلاَ تَرُمْ بَالْمَعَاصِي كَسْرَ شَهْوَتِهَـــا
إِنَّ الطَّعَامَ يُقَوِّي شَهْوَةَ النَّهِـــمِ
Sen talep etme, sen arama فَلاَ تَرُمْ
Ne ile arama?
Mağsiyetlere günahlara dalmak ile بَالْمَعَاصِي
(Meaasi masiyet kelimesinin cemi olup, ister sağir ister kebir olsun zem demektir.)
Neyi arama?
Nefsin şehvetini,istek ve arzularını كَسْرَ شَهْوَتِهَـــا
kırmayı, onu yola getirmeyi
***
Niçin arama?
Çünkü muhakkak yemek إِنَّ الطَّعَامَ
Nedir?
Takviye eder kuvvetlendirir يُقَوِّي
Neyi kuvvetlendirir?
Tab’an”yaradılışta” aç olan nefsin شَهْوَةَ النَّهِـــمِ
şehvetini, iştihasını
Ma’siyetlere günahlara dalmak ile nefsin şehvetini, istek ve arzularını kırmayı, onu yola getirmeyi arama.Muhakkak yemek ,tab’an”yaradılışta” aç olan nefsin şehvetini, takviye edip kuvvetlendirir.
{١٨}
وَالنَّفْسُ كَالطِّفْلِ إِنْ تُهْمِلْهُ شَبَّ عَلَى
حُبِّ الرِّضَاعِ وَإِنْ تَفْطِمْهُ يَنْفَطِــمِ
Nefsi emare وَالنَّفْسُ
Ne gibidir?
Çocuk gibidir, süt emen çocuk gibidir كَالطِّفْلِ
Eğer sen onu “beslersen”başı boş bırakırsan إِنْ تُهْمِلْهُ
Gençleşir, haris olur شَبَّ
***
Neye karşı haris olur?
Hubbirradaya karşı haris olur,عَلَى حُبِّ الرِّضَاعِ
devamlı emmek ister
Eğer sen o çocuğu sütten kesersen وَإِنْ تَفْطِمْهُ
Sütten kesilmeyi kabul eder يَنْفَطِــمِ
Nefsi emmare süt emen çocuk gibidir. Eğer sen onu başı boş bırakırsan hubbirradaya karşı haris olur, gençleşir, devamlı emmek ister. Eğer sen o çocuğu sütten kesersen hemen sütten kesilir.
{١٩}
فَاصْرِفْ هَوَاهاَ وَ حَاذِرْ اَنْ تُوَلِّيَهُ
انَّالْهَوَى مَا تَوَلَّى يُصْمِ اَوْ يَصِمِ
Böyle olunca sen çevir, def eyle,uzaklaştır فَاصْرِفْ
Neyi def eyle?
Nefsin hevasını, isteklerini, arzusunu هَوَاهاَ
Daha?
Sen mübalağa ile sakın وَ حَاذِرْ
Neden sakın?
O nefsin hevasını kendine vali kılmaktan, اَنْ تُوَلِّيَهُ
kendine hakim, galip kılmaktan, onun hükmü altına girmekten
***
Niçin mübalağa ile sakın?
Çünkü nefsin hevası, arzu ve istekleri انَّالْهَوَى
Eğer hakim olursa vali olursa مَا تَوَلَّى
Hemen öldürür يُصْمِ
(Yaktülü mağnasına manen öldürür.)
Veya rezili rüsvay eder, lekedar eder, اَوْ يَصِمِ
insan içine çıkacak yüz bırakmaz
Böyle olunca sen nefsin hevasını, isteklerini, arzusunu çevir, def eyle. Sen mübalağa ile o hevayı vali kılmaktan, kendine hakim, galip kılmaktan, onun hükmü altına girmekten sakın.Çünkü eğer nefsin hevası, arzu ve istekleri hakim olursa, vali olursa hemen öldürür veya rezili rüsvay eder, lekedar eder, insan içine çıkacak yüz bırakmaz.
{٢٠}
وَرَاعِهَا وَهْيَ فيِِ الاَعْمَالِ سَاءِمَةٌ
وَاِنْ هِىَ اسْتَحْلَتِ الْمَرْعَى فَلاَ تَسُمِ
Sen o nefsi otlat, o nefse kumandan وَرَاعِهَا
ol, çoban ol
Ne olduğu halde nefis?
O nefsi emmare mübah olan amellerde وَهْيَ فيِِ الاَعْمَالِ
Burada Nazım Hz.leri Amali saliha faraiz, vacibat, sünenat, müstehabbat ı kast etmemiştir.
Nedir?
Otlayıcıdır سَاءِمَةٌ
***
Eğer o nefis, merayı, otlağı, وَاِنْ هِىَ اسْتَحْلَتِ الْمَرْعَى
mübah işleri tatlı lezzetli bulursa
Sen otlatma hemen ipini çek فَلاَ تَسُمِ
Sen, nefsi emmaremübah olan amellerde otlayıcı olduğu halde, o nefse kumandan ol, çoban ol.Eğer o nefis, merayı, otlağı, mübah işleri tatlı lezzetli bulursa sen otlatma hemen ipini çek.
{٢١}
كَمْ حَسَّنَتْ لَذَّةً لِلْمَرْءِ قَاتِلَةً
منْ حَيْثُ لَمْ يَدْرِ اَنَّ السَّمَّ فِي الدَّسَمِ
Nefis nice kere süslemiştir, tahsin etmiştir كَمْ حَسَّنَتْ
Neyi süslemiştir?
Lezzeti tatlı olan şeyi لَذَّةً
Kim için süslemiştir?
İnsan için لِلْمَرْءِ
Öyle lezzet ki
Katl edici olan hemen öldüren قَاتِلَةً
***
O insan bilemediği haysiyetden, منْ حَيْثُ لَمْ يَدْرِ
bilemediği cihetteen
Neyi bilemediği?
Muhakkak zehir اَنَّ السَّمَّ
Nerededir?
Yağlı lezzetli yemek içindedir فِي الدَّسَمِ
O insan,muhakkak zehri yağlı,lezzetli yemek içinde olduğunu bilemediği haysiyetden, bilemediği cihetten,nefis nice kere insan için katl edici olan hemen öldüren lezzeti tatlı olan şeyi süslemiştir, tahsin etmiştir.
{٢٢}
وَاخْشَ الدَّسَاءِسَ مِنْ جُوعٍ وَمِنْ شِبَعٍ
َفَرُبَّ مَخْمَصَةٍ شَرٌّ مِنَ التُّخَمِ
Sen kork, çekin وَاخْشَ
Neden kork?
Nefsin oyunlarından, desiselerinden الدَّسَاءِسَ
Neden olan oyun?
Açlıktan مِنْ جُوعٍ
Daha?
Tokluktan وَمِنْ شِبَعٍ
***
Nice açlıklar vardır ki فَرُبَّ مَخْمَصَةٍ
Daha kötüdür شَرٌّ
Neden daha kötüdür?
Tokluktan مِنَ التُّخَمِ
Sen nefsin açlıktan ve tokluktan olan oyunlarından, desiselerinden kork, çekin.Nice açlıklar vardır ki, tokluktan daha kötüdür.
{٢٣}
وَاسْتَفْرِغِ الدَّمْعَ مِنْ عَيْنٍ قَدِ امْتَلاَءَتْ
مِنَ الْمَحَارِمِ وَالْزَمْ حِمْيَةَ النَّدَمِ
Sen boşalt, dök akıtıver وَاسْتَفْرِغِ
Neyi boşalt?
Göz yaşını الدَّمْعَ
Neden boşalt?
Gözünden مِنْ عَيْنٍ
Öyle göz ki?
Dopdolu olan, dolmuş olan قَدِ امْتَلاَءَتْ
***
Neden dolmuş?
Haramlardan, haram olan şeylere مِنَ الْمَحَارِمِ
bakmaktan
Sen mülazemet et, kendini at وَالْزَمْ
Nereye at?
Pişmanlık hududuna حِمْيَةَ النَّدَمِ
(Hımya: Hastanın, hekim tarafından verilen ilaçlarla kanaat edip ve tavsiyelerine uyup o hududun dışına çıkmaması.)
Sen tahkik haramlardan haram olan şeylere bakmaktan dopdolu olan, dolmuş olan gözünden göz yaşını boşalt, dök akıtıver. Sen mülazemet et, kendini pişmanlık korusuna at.
{٢٤}
وَخَالِفِ النَّفْسَ وَالشَّيْطَانَ وَاعْصِهِمَا
وَاِنْ هُمَا مَحَاضَاكَ النُّصْحَ فَاتَّهِمِ
Sen muhalefet et وَخَالِفِ
Kime muhalefet et?
Nefse النَّفْسَ
Daha?
Şeytana وَالشَّيْطَانَ
Nefis ve şeytana isyan et, itaat etme وَاعْصِهِمَا
***
Eğer bu nefis ve şeytan sana وَاِنْ هُمَا مَحَاضَاكَ
mahza eylerlerse
Neyi?
Nasihati النُّصْحَ
Sen onları müttehem kıl, şüphe altında bırak فَاتَّهِمِ
Sen nefse ve şeytana muhalefet et, nefis ve şeytana isyan et itaat etme. Eğer bu nefis ve şeytan sana mahza nasihat eylerlerse sen onları müttehem kıl,itham et. Karşı çık.
İttiham: Zan ile kendine kabahat isnad edilen.
{٢٥}
وَلاَ تُطِعْ مِنْهُمَا خَصْماً وَلاَحَكَماً
فَاَنْتَ تَعْرِفُ كَيْدَ الْخَصْمِ وَالْحَكَمِ
Sen itaat etme وَلاَ تُطِعْ
Kimden olduğu halde?
Nefis ve şeytandan olduğu halde مِنْهُمَا
Kime itaat etme?
Davacı olana, adaveti zahir olan düşmana خَصْماً
Daha?
Hakim olana وَلاَحَكَماً
***
Çünkü sen فَاَنْتَ
Çok iyi biliyorsun تَعْرِفُ
Neyi?
Hasmın ve hakemin كَيْدَ الْخَصْمِ وَالْحَكَمِ
oyununu, tuzağını
Sen hasmın ve hakemin oyununu, tuzağını çok iyi bildiğin için o şeytan ve nefsin, adaveti zahir olan düşmanlığınıda ve hakemliğinide itaat etme.
{٢٦}
اَسْتَغْفِرُ اللَّهَ مِنْ قَوْلٍ بِلاَ عَمَلٍ
لَقَدْ نَسَبْتُ بِهِ نَسْلاً لِذِى عُقُمٍ
Ben Allah'a istiğfar ediyorum, اَسْتَغْفِرُ اللَّهَ
Allah tan mağfiret talep ediyorum
Neden dolayı?
Sözümden dolayı مِنْ قَوْلٍ
Nesiz söz?
Amelsiz söz بِلاَ عَمَلٍ
***
Ben muhakkak nisbet eyledim benzettim لَقَدْ نَسَبْتُ
Ne sebebi ile?
Amelsiz kavil sebebi ile بِهِ
Neye benzettim?
Nesle نَسْلاً
Kim için nesil?
Zi ugum için çocuğa benzetiyorum, لِذِى عُقُمٍ
yani çocuğu olmayan kimsenin çocuğunun olduğunu söylemesine benzetiyorum
Ben amelsiz sözümden dolayı Allah'a istiğfar ediyorum, Allahtan mağfiret talep ediyorum. Ben muhakkak amelsiz kavil sebebi ile zi ugum için nesle, çocuğa nisbet eyledim benzettim yani çocuğu olmayan kimsenin çocuğunun olduğunu söylemesine benzetiyorum.
{٢٧}
اَمَرْتُكَ الْخَيْرَ لَكِنْ ماَأْتَمَرْتُ بِهِ
وَماَ اسْتَقَمْتُ فَماَ قَوْليِ لَكَ اسْتَقِمِ
Ben sana emrettim اَمَرْتُكَ
Neyi emrettim?
İyilik yapmayı, nefse şeytana الْخَيْرَ
muhalefet etmeyi, hayrı
Lakin ben onun ile amil olmadım, لَكِنْ ماَأْتَمَرْتُ بِهِ
o emri kendim tutmadım
***
Ben kendim istigamette olamadım, وَماَ اسْتَقَمْتُ
müstegiim olamadım ki
Sana "istekim-doğru ol” sözümün ne فَماَ قَوْليِ لَكَ اسْتَقِمِ
manası, kıymeti olur
Ben sana iyilik yapmayı, nefse şeytana muhalefet etmeyi, hayrı emrettim lakin ben onun ile amil olmadım, o emri kendim tutmadım.Ben kendim istigamette olamadım, müstegiim olamadım ki sana "istekım-doğru ol” sözümün ne manası ne kıymeti olur.
{٢٨}
وَلاَ تَزَوَّدْتُ قَبْلَ الْمَوْتِ ناَفِلَةً
وَلَمْ اُصَلِّ سِوَى فَرْضٍ وَلَمْ اَصُمِ
Ben hazırlamadım? وَلاَ تَزَوَّدْتُ
Ölüm gelmezden önce قَبْلَ الْمَوْتِ
Ne ile azıklanamadım?
Nafile ile ناَفِلَةً
***
Daha?
Ben namaz kılamadım وَلَمْ اُصَلِّ
Farz namazdan başka, سِوَى فَرْضٍ
beş vakitten başka
Daha?
Ben farz olan orucun dışında وَلَمْ اَصُمِ
nafile orucu da tutamadım
Ben ölüm gelmezden önce nafile ile azıklanamadım,hazırlamadım.Ben farz namazdan başka, beş vakitten başka namaz kılamadım, farz olan orucun dışında nafile orucu da tutamadım.