İnsanda iki ruh vardır: Birine rûh-i hayvânî denir ki, bu Cenâb-ı Hakk’ın celâl sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Birine de rûh-i sultânî denir. O da Cenâb-ı Hakk’ın cemâl sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Beden ülkesinde bu iki padişahın birer veziri ile birer şeyhulislâmı vardır ki, vücüt iklimini onlarla idare ederler.

Rûh-i hayvânînin veziri aklı maâş ve mercii (danışmanı), Şeytan’dır. O, Şeytanlarla istişâre eder. Rûh-i sultânînin de veziri aklı maâd ve şeyhulislâmı melektir. O da onlarla istişare eder. Rûh-i hayvanînin zevki, yiyip içmek, giyip kuşanmaktır. Yani zâhirde insana lezzet verecek ne varsa onların hepsinden safâ ve kuvvet bulup, ruh-i sultanîye gâlip gelir. Rûh-i sultanînin zevki, zikir, fikir, ibâdet ve Allâh'ın emirlerine itâat ve yasaklarından kaçınmaktır. Rûh-i sultânî, işte bunları yapmakla rûh-i hayvânîye gâlip gelir.

Yukarıda anlatıldığı gibi, bunlar vücutta hükmederler. Birinin sıfatı diğerinin sıfatına zıt olduğu için daima birbirleriyle muhârebe ve mücâdele ederler. Rûh-i hayvanînin aslı “emmâre bissûi” dir. Yani mübâlağa ve şiddetle kötülüğü emredicidir. Ona “nefis” ismi verilir.  İşte bu sıfat Cenâb-ı Hakk’ın celâl sıfatının mazharıdır ki, daima Hakk’ın rızâsına muhalif  şeylerden lezzet ve kuvvet bulur.

Rûh-i sultanînin asıl sıfatı sâfiyedir. Bu sıfat Cenâb-ı Hakk’ın cemâl sıfatının mazharıdır ki, daima Cenâb-ı Hakk’ın rızâsındadır ve ondan bir adım ayrılmak istemez. Bu sebeble, bu iki sıfat birbirine tamamen zıt olup, vücut ülkesinde muhârebe ederler.

Meselâ, bir vücutta rûh-i sultânî rûh-i hayvânîye gâlip olmayıp, rûh-i hayvânî kendi haline bırakılırsa, sıfatı emmârelikte kalır. Zamanla rûh-i hayvânî rûh-i sultânîye gâlip olur ki, o kimse hayvan gibidir. Belki daha alçak olup dünya ve ahıreti hüsranda kalır. Amma, rûh-i sultânî, rûh-i hayvânîyi kendi hâline bırakmayıp, her an mücâhede ve muhârebe ederse, o zaman rûh-i hayvânîyi ister istemez kendine bağlar. Her emrine itaat ettirerek ilâhi emri yerine getirmiş olur. İşte bu kimselerin kurtuluşa ereceği umulur. Fakat yine de düşmesinden korkulur. Çünkü nefsin hîlesi çoktur.

(Miftahul Kulûb’dan)

   
© incemeseleler.com