Bersisa isminde bir Şeyh vardı. Etrafında da kendisine bağlanan ve ibadetle meşgul olan nice kimseler vardı. Bir topluluğun ibadetle meşgul olması şeytanı çileden çıkarmaz mı? Bunlara da kızıyordu. İşi baştan halletmek ve bu mürşidi kandırmak istiyordu. Onu kandırırsa, diğerleri kolaydı.
Bersisa'yı kandırmak için, elinde asası, başında sarığı, sakallı, cübbeli bir derviş kılığında ziyarete geldi. Bersisa ziyaretinin sebebini sordu. O da:
- Ben ibadetle meşgul olan, başka hiç bir şeyde gözü olmayan, tek gayesi Allah'a yaklaşmak olan garip bir kimseyim. Sizi duydum ve ziyaretinize geldim. Ne olur beni de yanınıza alınız. Sizden istifade etmek istiyorum, dedi.
Bersisa:
- Tabii alırız, diye onu kabul etti.
Tabii ki Bersisa onun Şeytan olduğunu bilmiyordu. O da, kabul edildikten sonra yalancı bir dervişliğe başladı. Öyle ibadet ediyordu ki Bersisa'yı bile geçmişti. Bu durum Bersisa'nın da gözünden kaçmamıştı. Ona:
- Sen benden istifade etmek için buraya geldin ama beni de geçtin. Sen nasıl oluyor da böyle yemeden içmeden, uzun müddet hep ibadetle meşgul olabiliyorsun? Ben de senin gibi olmayı çok isterim, dedi.
Şeytanın istediği de zaten ona bunu söyletmekti. Artık şeytanlığını yapabilirdi. Başladı şeytanlığa:
- Benim gibi olmak istiyorsun ama işin iç yüzünü bilmiyorsun, dedi. Bersisa merak etmişti. Sordu:
- Söyle be mübarek adam. Nedir bundaki sır?
- Ben önce büyük bir günah işledim. Sonra ona tevbe ettim. Allah pişman olanları sevdiği için, bu pişmanlıkla Allah'a çok yaklaştım. Benim bu dereceyi kazanmamın sebebi kısaca, önce büyük bir günah işleyip, sonra tevbe etmektir. Eğer sen de benim gibi ibadete düşkün olmak istiyorsan, önce büyük bir günah işle sonra tevbe et.
Bersisa'nın ilmi yoktu. Bu sözlerin dinen geçerli sözler olmadığını, tamamen yanlış ve sakat şeyler olduğunu anlayamadı. Şeytana kandı. Ona:
- Peki ne gibi bir günah işlemeliyim? Dedi. Şeytan artık onu pençesine almış, istediği gibi evirip çevirebiliyordu. Dedi ki:
- İşlediğin günah ne kadar büyük olursa, onun için yapacağın tevbenin sevabı da o kadar fazla olacağından, büyük bir derece alırsın.
- Ne yapmam lazım?
- Mesela adam öldür.
- Hayır adam öldüremem.
- Zina yap.
- Zina da yapamam.
- O zaman içki iç.
- Ha o olabilir.
O zamanlar içki açıktan, açığa satılmıyor ve içilmiyordu. Gizlice, içki satılan bir yer buldu. İçki satan, bir kadındı. İçki istedi aldı ve içti. Herkes gittiği halde o meyhanede kalmıştı. Sarhoş olunca, şehvet hissi kabarmaya başladı. Derken kadına sarkıntılık etmeye başladı ve kadına zorla tecavüz etti. Suçunu düşündü. Yakalanırsa durumu hiç de iyi olmayacaktı. Kadın gider kendisini şikayet edebilirdi. Bu korkuyla kadını oracıkta öldürdü.
Yapmam dediği günahların hepsini de işlemişti. Hem zina etmiş, hem içki içmiş, hem de adam öldürmüştü. O zamanda bu kadar suç işlenir de duyulmaz olur muydu. Elbette ki duyuldu ve bilindi. Kendisi de yakalandı. Mahkemeye çıkarıldı, neticede idama mahkum edildi. İdam sehpasına çıkarıldı. Boğazına yağlı urgan geçirileceği sırada şeytan gözüktü.
- Sen ne yaptın? dedi. O da:
- Durumumu görüyorsun. Bana yardım et, diye yalvardı. Şeytan:
- Bana secde edersen seni kurtarırım, diye şart koştu. Bersisa:
- Ben bu durumda ne yapabilirim? dediyse de Şeytan:
- Canım, göz ucuyla secde edersen de olur, deyip onu kandırdı. O da göz ucuyla şeytana secde etti. Böylece imansız olarak ölüp gitti. Şeytan da bir kişiyi daha imansız yaptığı için memnundu.
Bersisa, Allah'a giden yolun günah işlemekten geçmediğini bilememişti ...
.
.
Ali Eren - Dini Hikayeler
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !