Bayram namazı, iki rekâttan ibarettir. Ve cumanın şartlarım ve vâciplerini, hâiz olanlara vâciptir (6). Sıhhatinin şartları, bütün namazların şartları gibi olup, fazla olarak, bunda cuma sıhhatinin şartları dahi, muteberdir. Ondan yalnız hutbe, müstesnadır ki, cuma namazında hutbe sıhhat şartı, ve namazdan evvel olup, bayram namazında şart değil, sünnet ve namazdan sonradır.
$
kavli kerîminden, ramazan bayramı namazının ve
$
kavli kerîminden, kurban bayramı namazının vücubuna istidlâl olunmuştur.
Bayram namazlarının, sair namazlardan farkı, her rekâtında, üçer fazla tekbir olmasındadır. Tekbirler, vâciptir.
Bayramın ilk günü (7) güneşin doğmasından ve kerahet vaktinin çıkmasından sonra (8) cemaat saf bağlayıp: Bayram namazına, diye niyyet edilerek, durulur (9). Muktediye göre, iktida niyyeti dahi, ziyade edilir. İftitah tekbîrini müteakip, el bağlanarak, sübhaneke, okunur. Sonra, «Allahü ekber» diye eller kaldırılır, ve yanlara salıverilir. Salıverildiği sırada, üç «subhanallah» denecek kadar, susularak durulur. Sonra, yine «Allahü ekber» diye, eller kaldırılıp salıverilir, üçüncü defada, tekbire eller kaldırıldıktan sonra, salıverilmeyip bağlanır. İmam, gizlice teavvuz ve tesmiyeden sonra, cehren kıraete başlayıp, fatiha sûresini okur ve — gizlice cümleden âmîn denilerek — imam kıraetine devamla sûre veya âyeti, zam eder. Birinci rekâtta, okunacak sûrenin, «Sebbihisme rabbikel-âlâ..» olması ve ikinci rekâtta, Gaşiye sûresinin okunması menduptur. Rükû ve sucûd olunup, ikinci rekâta kıyam edildikte, kıraetten sonra ve rükûdan evvel «Allahu ekber» diye, eller kaldırılıp salıverildikten ve üçüncü tekbir dahi bu veçhile, alındıktan sonra, «Allahu ekber» denilerek rükûa varılır (10). Secdelerden sonra kuuden tahiyyat ve salâvat ve duâlar okunarak, selâm verilir.
Namazdan sonra, imam minbere çıkıp oturmayarak (11), hutbesini okur ve cuma hutbesindeki hamd ve senaya bedel
$
der. Cemaat dahi, beraberce, bu tekbiri alır (12). Ve hutbeyi iki yapıp, aralarını hafif bir celse ile ayırır.
Hutbenin, namaza takdimi, terki gibi, mekruhtur (13).
Fıtır bayramı hutbesinde hatip, fıtra sadakası hükümlerini (14), ve kurban bayramı hutbesinde, kurban hükümlerini ve teşrik tekbirlerini, tarif ve izah eyler (15).
Bayram namazından evvel evde ve camide ve bayram namazından sonra, camide nafile kılmak, mekruhtur. Eve geldikten sonra kılabilir (16).
Vakti geçmek ve imama yetişmemek suretiyle, bayram namazını geçiren kimse, onu kazâ edemez ve münferiden kılamaz (17).
Dilerse, döner gider ve dilerse nafile kılar. Efdâl olanı, dört rekât kılmaktır ki, onun için, duha namazı olmuş olur (18).
Bayram namazının birinci rekâtinde, imama tekbirlerden sonra iktida etmiş olan kimse, tekbirlerini — hemen — alır. Birinci rekâtin rükûunda yetişen kimse, ayakta uyarak, iftitah tedbirini alır ve imama rükûda müşareket edebileceği takdirde, zait tekbirlerini dahi, ayakta alır. İmama rükûda, müşarik olamayacağı takdirde, iftitah tekbirinden sonra, rükûa varıp, rükû tesbihlerine bedel, el kaldırmayarak, zaid tekbirleri alır ki, rükû için, kıyamın hükmü vardır ve vacibi ityan, mesnûnu ityandan, evlâdır. Eğer onun, zâid tekbirleri esnasında, imam rükûdan başını kaldırırsa kalan tekbirler, muktedînin üzerinden sakit olur ikinci rekâtinde imama yetişen kimse, birinci rekâti, imamın selâmından sonra kazâya kıyam ve zaid tekbirleri, kıraatten sonraya, tehir eder.
Târif — ki arefe günü, Arafattaki huccaca benzemek için belde dışına çıkıp, baş açık durmak ve lebbeyk okumaktır. — (19) hiç bir şey, değildir (20).
Teşrik tekbiri ki, teşrik günleri tekbîri demektir (21), vâciptir, «Mâ' dûdat günlerinde Allahı zikredin.» (Bakara: 184) buyurulmuştur. Erkeğe göre, onun yüksek sesle olması vâciptir. Arefe günü (22) sabah namazından itibaren, beşinci günün ki, zilhiccenin on üçüncü günüdür, ikindi namazına değin her farz akîbinde alınır. Yâni, zikrolunan müddet içindeki yirmi üç vakt namazı müteakip, birer kere: «Allahu ekber allahu ekber lâ ilâhe illâllahü vellâhu ekber allahu ekber ve lillâhil-hamd» denilir (23). Ve bunda, münferit ve muktedî ve imam, mukim ve müsafir ve şehirli ve köylü, ve keza erkek ve kadın, müsavi bulunur (24).
Mesbuk dahi lâhik gibi, geçmişi kazâ etmek akibinde, mezkûr tekbiri alır. Mesbuk onu — imam ile — dahi alsa, namazı fâsit olmaz.
İmam üzerinde, secdei sehv var ise, evvelâ onu îfa edip, sonra teşrik tekbîrini, alır. İhramda ise, telbiyeyi (lebbeyk...) demeği, dahi sonra yapar.
Teşrik tekbîrini, zikrolunan, teşrik günleri vakitlerinde, kılınan namazların edâ ve kazâlarında, vâcip, — ve o günlere mahsus — olduğundan, teşrik günleri namazları, vakitlerinde edâ edilmeyerek, diğer günlerde kazâ olunacak olursa, tekbirler kazâ olunmaz.
------------------
(6) Sünneti müekkede, diyen olmuştur. Cuma gibi, farz değil ise de, terki delâlet ve bid'attır.
(7) Özre mebni, ramazan bayramı namazı ertesi güne, ve kurban bayramı namazı, daha ertesi güne, tehir olunabilir.
(8) Mebdei, bu ve sonu öğle vaktinin başlangıcıdır. Zevalden sonra bayramnamazı kılınmaz.
(9) Vücubü, ihtilâflı olduğu için «vâcib olan bayram namazına» demeğe lüzum yoktur. «Dokuz tekbir ile,» demek dahi, mânasızdır. Çünkü, zâit tekbirler, dokuz değildir. Asliye ile beraber ise, dokuzu da, geçer.
(10) İkinci rekâtın zait tekbirleri dahi, — birinci rekâtta olduğu gibi — kıraetin evveline almak câiz ise de, zikrolunan şekil evlâ ve müstahaptır.
(11) Çünkü, bunda cuma hutbesi gibi, ezan yoktur.
(12) Tekbir için, muayyen adet yok ise de, hatip hutbenin ekserini, tekbirdenibaret kılmaz. Kurban bayramı hutbesinde, ramazan bayramı hutbesinden ziyade tekbir alır.
(13) Dürrü Muhtârda, sünnete muhalif olduğu beyaniyle, isaet, tâbir olunmuştur.
(14) Kime ve ne miktar vâcip olduğunu, ve kime verileceğini ve vücub vaktinizikreder. Lâkin, fıtra sadakasının edâsı için, müstahap olan vakit, namaza çıkılmadan evvel olan zaman olduğu için buna ait, hükümleri, bayramdan evvel olan cuma hutbesinde zikretmek gerektir.
(15) Kurban bayramına göre, teşrik tekbirleri, arefe gününden başladığı için,onu dahi, bayramdan önceki hutbede tarif, lâzım gelir.
(16) Aleyhissalâtü ves selâm efendimiz hazretleri, nevafile, haris oldukları halde, bayram namazından evvel, nafile kılmamışlardır. Saadethanelerine, avdet buyurduklarında iki rekât kıldıkları olmuştur.
(17) Çünkü, cemaat şarttır. Başladıktan sonra, ifsat etmek suretinde dahi,kazâ lâzım gelmez.
Bayram namazı, — ittifakla — teaddüdü câiz olmakla, bir imama yetişmeyen, diğerine yetişerek kılabilir. Kendisi, cuma imamı ise, cemaat bulup, ikame eyler.
(18)İbni Mes'ut hazretlerinden mervî olan rivayete binaen ki, müşârünileyh hazretleri: Bayram namazı, kendisini fevt eden kimse, dört rekât namaz kılar, birincirekâtta sûre-i âlâyı, ikinci rekâtta veş-şemsî sûresini ve üçüncü rekâtta vel-leylsûresini, ve dördüncü rekâtta ved-duhâ sûresini, okur buyurmuş ve bu bapta HazretiResulullahtan (sallallahü teâlâ aleyhi ye sellem) vaadi-cemil ve ecri-cezîl, rivayeteylemiştir.
(19) Târif; güzel koku sürünmeğe ve halkın huzurunda — dalalet ifade edenşeyleri okumağa — denir.
(20) Bundan, Dürrü muhtarda olduğu veçhile, farz yahut vâcip veya müstahapolan, ibadet nevilerinden değildir, mânâsı alınarak, mezkûr târif, mübah zan olunmasın ki, müellif keraheti tasrîh etmiş ve kerahetin tahrîmiyye olduğunu söylemiştir.Kâbenin gayride, tavâf câiz olmadığı gibi, Arafatın gayride dahi, arefe günündevakfe olmaz. Nitekim, kurban kesmeğe kaadir olmayan, horoz veya tavuk, kurbanetmek olmaz.
(21) Teşrik: Eti güneşte kurutmaktır. Kurbanın âdetidir. Teşrik, ismi, bundanalınmıştır. Teşrik, bir de tekbîri yüksek sesle etmektir.
(22) Zilhiccenin, dokuzuncu günüdür. Bu isim, Arafat lâfzından alınmıştır. Malûmdur ki, arefenin, ertesi ve — zilhiccenin onuncu — günü, kurban bayramı başlarve dört gün devam eder.
(23) Teşrik tekbiri, Hanefîde tehlîlden evvel, iki ve tehlilden sonra yine iki tekbir ile, bir hamdeleden ibarettir. Şâfiîde tehlilden evvel üç tekbirdir.
(24) Üfta olunan kavli imameyn budur. Hazreti imamın nezdinde, teşriktekbirinin vücubü, müstahap olan cemaat ile kılınmak şartiyle, yalnız sekiz vaktin,farzları akibinde, hastır ki, onlar, arefe günü sabahından itibaren, bayramın birincigününün, ikindisi nihayetine kadardır. Müstahap cemaat, kaydiyle (nisâ cemaati vebulaşıcı hastalığa müptelâ olmuş olanlar) hariç kalmıştır. Şehirde mukim olan imama iktida etmiş olmadıkça, misafire de, vâcib değildir.